Halkın Gücü

Halkın Gücü
3 Kasım 2011 09:13

Türkiye'nin kriz,darbe,siyasi polemiklerle dolu geçmişini hatırladığımızda insanların hoş görü eksikliği,tahammülsüzlüğü ve bilinç fakirliklerinden kaynaklandığının aksini düşünmek imkansızdır.

Türkiye'nin kriz,darbe,siyasi polemiklerle dolu geçmişini hatırladığımızda insanların hoş görü eksikliği,tahammülsüzlüğü ve bilinç fakirliklerinden kaynaklandığının aksini düşünmek imkansızdır.



 
  Nerede bir açık oturuma katılsam dikkatimi çeken ve bana göre ağırlığını en fazla koyan unsur konunun değil kişilerin ve tarafların birbirine karşı tahammülsüzlüğü oluyor.Saygıdan yoksun bir biçimde birbirini çürütmeye çalışan düşünceler zaman zaman doğru olsa bile kabul görmesi bir yana dursun  ciddiyetini kaybediyor.Bu sebeple de kutuplaşmadan nemalanan kesimler barıştan,uzlaşmadan ve hoşgörüden yana olan kitlenin kalesine bir gol daha atmış oluyorlar.Dolayısıyla böyle bir ortamda Türkiye'de her şeye rağmen  umutla,inançla sağlıklı bir geleceği düşleyen halkımıza da her gün ihanet edilmiş oluyor.Hele birde çözüm için uzlaşma arayanlar  ''iki yüzlü'', kutuplaşmayı savunanlar ise  ''yürekli'' ve ''kahraman'' ilan edilmiyor mu,işte o zaman çileden çıkıyorum!



 
  Barış,huzur ve refah ortamının sağlanmasına katkı vermek  için ezber bozan kişileri yürekten destekleyen bir kişi olarak örneğin sosyalist bir yazarın muhafazakar ve milliyetçi bir yazarın yazılarını okuyup değerlendirmesi,ön yargılarından uzak bir şekilde zaman zaman hak vermesi yada aynı şekilde muhafazakar olarak adlandırılan kesimlerin ''laik'' veya ''Kemalist'' olarak bilinen kesimlerden kimi zaman çözümden yana yardım almak için kapılarını çalmaları,uygarca bir tartışma,ölçme ,tartma ortamı sağlamaları siyasetin meşakkatli yollarında bana umut veriyor diyebilirim.



 
  Sohbet etmeyi seven bir kişi olarak Isparta'daki öğrencilik yıllarımda boş vakitlerimde kıraathanelere gider emeklilerin arasına karışırdım.Genelde politika ve spor muhabbetlerinin döndüğü bu ortamlarda herkesin ülke sevgisi taşıyan ve temel problemlerin çözülmesinden yana olan cümleleri beni çok mutlu eder,umut dolu bu sıcak sohbetlerin ardından öğrenci evimin yolunu tutardım.Çünkü onlar ki zamanın hızlı solcuları yani sağcıların değimiyle ''komünist''leri ve hızlı sağcıları,tabi solcuların değimiyle ''faşist''leriydiler.Bir zamanlar solcu,sağcı kahvesi olarak doluşulan mekanlara inat şimdi bir arada yaşıyorlar,aynı havayı soluyorlardı.Dolayısıyla bu insanlar artık uzlaşmadan yana olduklarını belirtiyor ve bu doğrultuda taşın altına hep beraber el koyuyorlardı.Memleket sevgisinin birbirini yemeyle,misilleme katliamlarla olmayacağını idrak etmiş kişilerdi.Belki de bir çoğu başından beri aynı fikirdeydi!



 
  O nedenle bu kez yazımı  her şeye rağmen bir şeyleri aşan bir toplumda yaşamanın verdiği sevinçle yazıyorum !Çünkü bu tür insanların varlığına tanık olmak,bizzat sohbet etmek müthiş bir umut yüklüyor insana zalimlere karşı!Isparta insanı iyi niyetli ve çözümden yana.  



 
  Gelinen nokta gösteriyor ki artık toplumun sayıca önemsenecek bir bölümü barıştan,özgürlükten ve her alanda gelişiminden yana.Bu noktayı amaca ulaştırmak için herkesimin enerjisinden yana bir tavır takınan kişi olarak ancak bu şekilde çözümün gerçekleşeceğine inanıyorum.Bir örnek vereyim:Bazı illerin ve ilçelerin belediyecilik hizmetlerine hayran olmuş,imkanları isabetli bir şekilde seferber ettikleri için takdir etmişimdir.Belediyelerin başkanları tek partiye mensuptur yada bağımsızdır ancak eğer uygar bir belediyecilik ortamı varsa belediye başkanının arkasında hoşgörünün barındığı,beyin fırtınasının olduğu ve hemen hemen tüm kararların parti meclisiyle desteklendiği kesindir.Yani tüm görüşler, tek amaçları olan halka hizmet götürmek ve problemlerini çözmek için misyon üstlenmiştir.Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni de hep böyle görmek istemişimdir ancak ne yazık ki bir türlü kısmet olmamıştır.Konuyu dağıtmadan aktarmak gerekirse kısacası her başarılı belediyenin arkasında başarılı bir belediye meclisi ve daha doğrusu takım oyunu vardır diyebilirim.Ekip ruhunun önemi bir kez daha anlaşılıyor yani.



 
  Aynı şekilde Cumhuriyet kurulduğunda da sanki halkın her bireyi tek bir görüşü mü savunuyordu?



Sosyalisti,Komünisti,Kürtçüsü,Türkçüsü,İslamcısı,Batıcısı,Laiki,Kemalist'i yine vardı.Ama hepsinin olmasa da büyük bir çoğunluğunun tek bir amacı vardı :O da ''Kurtuluş !''Emperyalist güçlere yem olmak istemeyen toplumun tek bir çaresi örgütlenmek ve halkın kendi kendini yönetebileceği demokratik bir rejim olan Atatürk ve arkadaşlarının öncülüğünde kurulacak Cumhuriyet'e destek vermekti.Halk demokrasiden ve bağımsızlıktan yana olan tavrını ta o zamandan ortaya koymuştu.



 
  Umutsuzluklara kapıldığım zamanlar da düşünüyorum da hiçbir şey o günlerden daha kötü,karanlık ve meçhul değil, yani Cumhuriyet öncesinden.Başkaldıran,örgütlenebilen,hürriyet ve barış için adım atan bir potansiyele sahip olduğumuzu Türkiye'nin Devrim tarihini incelediğimde sezmemek mümkün değil.Tabi birde halkın gücünün mutlak başarının olmazsa olmazı olduğunu!



 
  Bu toplum gerçekten ama gerçekten isterse Türkiye için yeniden bir olup başarılı projeleri,fikirleri hayata geçirmek için en büyük katkıyı verebilir.Hatta bütün bunların olması için olmasa olmazı oluşturan da yine halktır.Çünkü Türkiye Cumhuriyeti gücünü darbelerden,sıkı yönetimlerden,cehaletten değil halktan almaktadı


Yazarın Son Yazıları:
Koalisyon öcü müdür yoksa uygarlık mıdır?
Çok seçenekli seçim
Ankara Sohbetleri 2- “Başka Kent Ankara” (Feridun Büyükyıldız)