Güvenceye muhtaç yargımız

Güvenceye muhtaç yargımız
15 Temmuz 2016 11:48

Güvencesiz insanların sığınacakları son liman yargıdır. Oysa kendisi güvencesiz olan, fiilen yürütmeye (gerçekte tek kişiye) bağlı hale gelen yargımızın, vatandaşlara güvence haline gelmesi mümkün değildir. Yargıdaki bu kaos ortamının bizi ülke olarak götüreceği yer, felakettir. Yargıya güveni sıfırlanmış insanların yapacakları şey ise, “ihkak-ı hak”(kendi hakkını kendisinin alması) tır. Onun da bir adım ötesi mafya yapılanmalarıdır. Bir ülkeye bu kadar kötülük yapılmamalıdır.

 

 

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

12 Eylül 2010 tarihinde referanduma sunulan ve yargı bağımsızlığını sonlandıran anayasa değişikliğine, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını savunan insan hakları savunucularının büyük çoğunluğu “hayır” dediler. Bir kısmı ise, yapılacak yeni anayasa değişikliğinin ilk adımı olur beklentisiyle “yetmez ama evet” dediler. Ancak yargı ile ilgili düzenlemeler ve tasarruflar, çok geçmeden “hayır” diyenleri haklı çıkarttı.

 

Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’na yapılan seçimler ve atamalar yoluyla, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı çok zarar gördü. Yargıtay ve Danıştay’a yönelik son düzenlemeler ve atamalarla da yargı fiilen yürütmeye, siyasi iradeye bağımlı hale getirildi. İş o hale getirildi ki, başka ülkelerde olsa ilgili bakanların ve hükümetin istifasına yol açabilecek tasarruflar, bizde sıradan, günlük ve rutin işler haline geldi.

 

Mevcut Anayasamıza göre, hakimlerimiz güya Anayasaya, Kanuna ve hukuka uygun olarak, vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Mahkemelerimiz güya bağımsızdır. Hakimler, güya “hakimlik teminatı” esaslarına göre görev yaparlar. Hakimlerimiz, verdikleri kararlar nedeniyle güya azledilmezler, kendileri istemedikçe ve yaş sınırını doldurmadıkça emekli edilemezler…Anayasada asgari sınırları belirlenen hakimlik teminatı, aynı zamanda tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerle de korunan evrensel bir ilke olup, hukukun ve yargının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu ilkeler gereğince, bir hakimin, verdiği karardan dolayı görev yaptığı mahkemeden idari bir tasarrufla alınarak bir başka mahkemeye atanması (gerçekte sürgün edilmesi), yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile, hakimlik teminatı ve kanuni hakim güvencesi ilkelerine açıkça aykırıdır.

 

Türkiye İstanbul’da yeni bir terör katliamının şokundayken, iktidar partisinin çoğunluk oylarıyla bir gece yarısı operasyonu ile Danıştay ve Yargıtay üyelerinin sıfırlanarak, sadece iktidara yakın üyelerin atanarak yeniden dizayn edilmesine ilişkin düzenleme yürürlüğe girdiğinde, yargının olmayan bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda bugünleri de mumla arayacağız. Kazanılmış hakların yok edilmesi bir yana, yargının temellerinin dinamitlendiğini ülke olarak izleyeceğiz.

 

Bir mahkemenin bağımsız olup olmadığının en önemli ölçütlerinden biri, yargıçların ve savcıların seçiminde ırk, dil, din, mezhep veya düşünce ayrımı yapılmamasıdır. Getirilen düzenleme ile neredeyse fiilen ancak partili olanlar atanabilecektir. Verecekleri kararlar da doğal olarak iktidarın talepleri doğrultusunda olacaktır.

 

Yargıtay ve Danıştay üyelerinin “sıfırlanarak” yeniden iktidarca atanmaları dışında, iktidarın güdümündeki HSYK tarafından bir gecede binlerce hakim ve savcının yerlerinin değiştirilmesi, özellikle kritik kararlar verecek mahkemelerin yeniden dizayn edilmesi, önümüzdeki dönemde dokunulmazlıkları kaldırılan muhalefet milletvekillerinin meclis dışına itilmeleri, giderek muhalefetsiz bir meclise doğru gidildiğine işaret etmektedir. Umarız bu konuda karamsar olan bizler yanılırız, mahkemeler adil yargılama yaparlar.

 

Gerek son zamanlarda yapılan atamalar ve gerekse Danıştay ve Yargıtay’ın yeniden dizayn edilmesi, yargı kurumları (örneğin Yargıçlar Sendikası) tarafından “tek adamlığa gidişin, otoriter rejime dönüşün önündeki engellerin kaldırılması” olarak değerlendirildi. Umarız uygulamalar bu konuda bizi yanıltır. Yani işimiz “inşallah, maşallah”lara kalmış durumda…

 

Dünyanın ve Türkiye’nin yoğun gündemi içinde, kamuoyunda hak ettiği ilgiyi göremeyen bu atamalar ve düzenlemeler, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını yok eden, hakim teminatı ve kanuni hakim güvencesi ilkesini ayaklar altına alan uygulamalardır. Yargıyı daha da güvencesiz hale getirmiştir.

 

Yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı bir ülkede, hiç kimse güvencede değildir.

 

(*) Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı

[email protected]

 

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü