Güçlü irade ve adalet

Güçlü irade ve adalet
21 Haziran 2018 13:09

Değerli okuyucular, İnsanda en büyük kuvvet, sahip olabildiğimiz kuvvetlerin en değerlisi olan iradenin dünyasında dolaşmak istiyoruz. Aşk ile ölüm kutupları arasında akıp giden hayatımızın idare edicisi fikirlerimiz değil, irademizdir. İradenin hak dava edişi, iradenin en fazla zayıfladığı devirlerde kendini gösterir. Bizim hayatımızda bugün bir irade meselesi var mı? Bu soruya cevap olarak bize ”var” dedirten hükmü nereden çıkarıyoruz?

 

 

TEVEKKÜL

 
Her işini Cenab-ı Allah’ın iradesine terk ve havale ederek kaderin hükmüne boyun eğerek ve razı olmak teveküldür. Bir Müslüman her halinde her umrunda Allah’a tevd-i umur etmelidir, çünkü Cenab-ı Hak kendisine karşı tavekkül eden kullarını sever. Kur’an-ı Kerim’de, ”FEİZA AZEMETE FETEVEKKEL ALLAH İNNALLAHE YUHİBBÜL MÜTEVEKKİLİN” emrediyor.

 

 

”İNNEMA YEFTERİL KEZİBELLEZİNE LA YÜMİNUNE Bİ AYETİLLAH”

 
meali: ”İftiraya cür’et edenler, Allah’ın ayetlerini inkar edenlerdir” buyrulmuştur.

Korkaklık: Dini ve ahlakı metin olmayan ve rüşvet çemberi içerisinde olan bir insan en ufak bir şeyden korkar. Riyakar olmayan bir müslüman ise yalnız Allah’tan korkar. Hz. Muhammed (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde: ”Korkaklıktan sana sığınırımYarabbi” diye buyurmuşlardır.

Yaşayımızdaki kararsızlıktan, muvazenesizlikten, emniyetsizlikten; fedakarlıkların yokluğundan, büyük medeniyet eserleri veremeyişimizden; bütün toplumdaki aydınların içgüdüleriyle koşmasındandır.

Hemen her köşede, bir sahadaki bir zaafımız söyleniyor. Başka ülkelerin çocuğu, vatandaşlarının samimi olarak öğünebiliyorlar. Bizde en samimi olanlar her şeyin olumsuz olduğundan şüphe edebilenlerdir. Bu şikayet, bu şüphe bütün benliğimizi kavradı. Ruhumuza değer vermez olduk.. Hem de nasıl?

Kararlarımızı vermeğe gücümüz yetmiyor, verilmiş kararlar arıyoruz; kendi benliğimizde ideal yaratacak kudret bulamıyoruz, yabancı ideallere el açıyoruz; kendi inançlarımızı aynı ekranda aynı şarkıyı söylediğimiz toplumda söylemeğe dilimiz varmıyor, birbirimize maddi-manevi ve %100 yerli sermayeye destek olmuyoruz. Ayrıca yabancılara özeniyor ve hep yabacıların üretiği ürünleri tüketerek ve restaurant-birader-peder-market kelimelerini kullanarak Türk diline ihanet ederek alkışlıyoruz.

Bu lüzumsuz özentilerin karşısında iradenin bize dava açması haksız değildir. Lakin irade nedir? Her şeyden önce onu bilmek lazım. İradeyi bazı azılı serserilerin macera hevesi diye tanıyanlar olmuştu. Biz bundaki aldanışın fena olduğunu ve bu yanılmanın insanlığa çok pahalıya malolduğunu anlatmak istiyoruz. İlk önce iradenin gerçek yapısını tanımaya çalışalım.

 

TEMİZLİK RUHU
Temizliği İslam dininden ve Türk kültüründen ayrı olarak düşünmemiz asla caiz değildir. Temizlik, hacimde şekil gibi, İslamiyetle kaynaşmış bulunmaktadır. Toplumu yöneten yöneticilerin ruhu temiz değilse, o yöneticiler rüşvet yiyenlere, verenlere, göz yumup, destekleyenlere karşı caydırıcı ceza kanunlarını çıkarmadıkları zaman, istedikleri kadar Müslümanım ve İslamiyetin bekçisiyim söylesin o kişilerin, FETÖ denen riyakar, ”İhanet şebekesi” ile hiç bir farkı yoktur. Türk-İslam geleneklerinde her türlü pislik ile Müslümanlık bir arada toplanamaz. Allah korkusu, Müslümanlık, samimiyet, Ay-Yıldızlı Şanlı Türk Bayrağı sevgisi varsa, pislik yok; pislik mevcutsa, Müslümanlık yok ve rüşvet-riyakarlık vardır.

 

NİYYET İBADETLERİMİZİN DEĞERİ:
Bir işin vücuda gelmesinde kalbimizde taşıdığımız niyetin büyük bir tesiri vardır. Onsuz yapılan iş, iradeye dayanmayan, uyuyan kimsenin hareketine benzer.

Niyyet, bir işe başlamaya kalben karar vermek ve bir şeyi muhafaza etmek manalarında kullanılmaktadır.

Niyyet, vücut ikliminin sultanı olan kalbin hareket proğramı ve planıdır.

Uyanık halde ve irademizle yaptığımız iyi veya kötü her hareket, bir kasıt ve niyyet taşır.. İnsan, kalbinde taşıdığı niyyete göre karşılık görür.

Yaptığımız tüm ibadet ve duaların hepsinde şart ve rükün olarak niyyet yer almaktadır. Bir çok işlerimizde de sünnet olarak niyyet mevcut bulunmaktadır. Bu demektir ki; niyyetsiz bir iş yoktur. Şayet bir iş niyyetsiz yapılmışsa onun hayrı ve değeri yoktur. Bir inşaat yapıldığında önce onun ön etüdünü yapmadan inşaat tamamlanır mı? Ayrıca hastalıkta baş ağrısı çok oluyor ve bu baş ağsının bir çok sebebi vardır, önce o baş ağrısının hangi hastalığın sebep olduğunu teşhis etmek gerekir ki, o hastalık tedavi edilsin.

İnsan kalbi, hangi yola ve hangi yöne yönelmişse emrindeki uzuvlar da onu takip ederler. O zaman buna göre niyyet, vücut gemisinin seyrine yön veren pusula gibidir.

İyi niyete sahip olmanın insana getireceği kazancın değeri çok üstündür.

Hak istikametini gösteren kalp pusulasının yanına dünya mıknatısını yaklaştıracak olursak, ibrenin ucu derhal istikamet değiştirir. Bu değişiklik, gemiyi selamet sahili olan cennete ulaşmaktan alıkor.

Adamın biri, gece namaz kılmak için camide ibdetle meşgul olurken, caminin kapısı aralanmış… Kapının gıcırtısını duyan bu kimse, ibadetine daha fazla dikkat göstermiş; gelenin, kendisini beğenmesi kasdını kalbe yerleştirmiş! Ortalık ağardığı zaman ne görsün? İçeriye giren bir köpekmiş! Adam kendi nefsine şöyle haykırmış: ”Ey zalim nefsim! Sabaha kadar köpeğe kul oldun desene!”.

İnsan; masaya, kasaya, paraya, rütbeye ve her türlü makam-mevkiye kul olmamalıdır. Cenab-ı Allah’a abidiyeti, en yüce şeref ve en ulvi rutbe bilmelidir. Bakıyorum bu günlerde, bazı makam-mevki ve insanlarla berabermiş gibi, ve onlara verdiği değerin yüzde 20’sini, Allah’a, Kur’an-ı Kerim’e, Hz. Muhammed’e, Hadis-i şeriflere ve Vatan sevgisine, acaba o kadar ilgi gösterebiliyorlar mı?

Dünya işleri (Çıkar amaçlı) için, o makam-mevkilere ilgi gösterenlerin çoğu, ihale almak, hakkı olmadığı halde yüksek göstergeli makamlara atanmak, Allah aşkına; buna adaletin mevcudiyeti olduğundan bahsedebilir misiniz? Ayrıca bazı belediyeler, hatırı sayılanları direk olarak özel kalem müdürü, sekreter, şöfför ve özel hizmetli olarak sınavsız atanmasını yapıyorlar ve asaleti tasdik olduktan sonrada başka kamu kuruluşlarına atanıyorlar. Bunu yapanlar ve göz yumanların adaletten hangi yüzle bahsediyorlar? Adalet var diyenlerin, FTÖ denen ”İhanet şebekesi ” gibi riyakar olmamalıdırlar ki, Adalet var diyebilsinler.

Hakkı olmadıkları halde, o hakkı elde etmelerine karşı, vefa borçlarını ödemek için, mahalle ve köylerinde ful-kesintisiz destek verilenlere dikkat edilmelidir!

Bir zamanlar, FETÖ’culara her türlü imkan vermek için, yarışlara girilmişti, şimdi ise hakları olmadığı halde stratejik önem taşıyan bazı makamlara seçilmek için, 3-T+1-Y=4 bir örnek olarak, FETÖ terör örgütünün değişik bir versiyonu olan, bu zihniyete mensup olanlara acaba kim destek veriyor ve karar organlarının haberi var mı?

Hakkı olmadığı halde kul hakkını yiyenleri de, Allah onları kahr-ı perişan etsin inşallah. Unutulmamalıdır ki, devlet malını ve kul hakkını, hakları olmadığı halde, hatırı sayılanlar tarafından elde ettikleri o maddi varlığın karşılığı olan daima maddi-manevi kaza belalardan kurtulamıyorlar. Allah ıslah etsin.

Kul hakkı ve devlet malını haksız yere sahip olanlara bir öneri: Eğer ki, kaza, bela, hastalık ve her türlü olumsuzluklardan kurtulmak istiyorlarsa, sessizce o haksız yollarla elde ettiklerini aynen iade etmelidirler ki, Cenab-ı Allah, kendilerini her türlü kaza-bela ve hastalıklardan korusun. Eğer Allah’a inanıyorlarsa, yaşadıkları olumsuzlukları, para ile çözebiliyorlar mı? Mümkün değil, para ile o olumsuzluklar çözülmez. Haksız kazanç, daima kaza, bela ve hastalık getireceği unutulmamalıdır.

 

HİS NE DEMEK

 
İnsanda on bir his vardır. Herkesin bildiği beş hisse, fizik ve biyoloji bilginleri 6 tane daha ekliyorlar. Bunlar: Hararet hissi, muvazene hissi, açlık hissi, susuzluk hissi, adalelerin kasılması ve acı hissidir. Onun içindir ki, insanlar stresli olduğu zaman, bu hisleri daha çok yaşıyor. Bir örnek: Üniversite de öğrenim gören öğrencilerin %75’inde kabızlık (Bağırsak tembelliği) vardır. Sebebi: Öğrenci derslerden dolayı sıkılıyor ve sıkıldıkça da bağırsak tembelliğine sebep oluyor. O zaman, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Hadis-i şeriflerinde, ”İlaç yerine iradenizi kuvvetlendirin.” buyuruyor. Daima irademizi kuvetlendirmeliyiz ki, huzur, mutluluk ve sağlığı yakalıyalım.

Hz. Muhammed (s.a.v.) Hadis-i şeriflerinde, ”Ehline ve idare ettiğin kimselere hükmetmekte adalet gösterenler, Allah katında, nurdan mimberler üzerinde bulunacaklardır.” buyuruyor.

Adaleti tarif ederken ”Hakkı, hak sahibine vermektir.” demiştik. Bu açıklamaya göre vazifelerimizi zamanında ve yerli yerinde yapmak adalettir. Bir insanın en başta gelen görevi, Canab-ı Hakkın birliğine iman edip ona karşı vazifelerini tam olarak ve ihlas ile yapmaktır.

Adil, doğru ve ryakar olmayan kimseler, ülkesinin halkını himaye kanatları altında barındırır ve emniyet içerisinde yaşama imkanına sahip kılar.

Adaletsiz ferdin gönlünde huzur, adil olmayan milletlerin efradı arasında tesanut, sevgi ve güven yoktur.

Adaletsiz cemiyetlerde herkes birbirinden kuşku içindedir. Aralarında mal, can ve namus emniyeti yoktur.

Adaletsiz milletler, bir müddet hayat sürebilir. Fakat hiçbir zaman saltanatı devamlı olmaz, ikbalin güneşi kısa zamanda batar.

Adaletten söz açıldığı zaman Hzret-i Ömer’i hatırlamamak caizmidir!

Hz. Ömer Adaleti: ”Halife Hazret-i Ömer hastalanmıştı. Doktorlar kendisine bal kullanmayı tavsiye etmişlerdi. O mevsimde çarşıda bal satılmıyordu, fakat devlet hazinesinde bol miktarda bal vardı. Hzinedeki baldan, hastalığa ilaç olacak kadar alamıyacağını bilen Hazret-i Ömer; halkı camiye toplamış ve tedavisi için bir miktar bal almaya izin istemiş ve halk müsaade edince almıştı.”

İşte adalet ve işte onun en mümtaz şahsiyetlerinden biri.

Çıkar amaçlı ve Fetö terör örgütü gibi Riyakar olanlar, rüşvet ve her türlü pisliği yapmaya, ailesinden aldığı terbiyeye göre yaparlar. Çünkü utanma duygusu ve Allah korkuları yoktur. Onlar, zannediyorlar ki, para her türlü sorunu çözer. Bu düşünce de şeytanın kalplerine girdiğini ve iradesine hakim olmadığını gösteriyor.

Cenab-ı Allah, ruhunda Allah korkusu ve vatan sevgisi olanların, vatana hizmet etmesini kendilerine nasip etsin. Haram ve rüşvet yiyenleri de, kahr-ı perişan etsin inşallah. AMİN Velhamdullillahirabbilalemin.

Vatan bütünlüğü uğruna şehit olanları, T.C.’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü ve değerli okuyucularımızın atalarını Rahmetle, Gazileri minnetle anar. Hasta ve yaralılara acil şifalar dileriz.

Hadis-i şerifler ve dini bilgiler kaynakçası:
Hindistan İslam alimlerinden (Mevlevi) Seyyid Asaf Ali
Pakistan Yargıtay eski başkanı, Müftü Muhammed Taqi Usmani
Mehmet Emre Bilecik eski Müftüsü 27/Haziran/1974
İslam dininde ahlak, Ercümend Demirer–Hafız Fahrettin Kabadayı 1963

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun