Bugün Bölge İdare Mahkemesinin verdiği karar Hükümetin Gezi parkı savaşını sürdürmeye kararlı olduğunu gösteriyor.

Safile USUL  H&H YORUM

6. İdare Mahkemesi Gezi parkı ile Taksim’deki tüm projenin yürütmesini durdurma kararı almıştı.

6. İdare Mahkemesi durdurma kararını Gezi olaylarının tavan yaptığı cuma günü (31 Temmuz) vermişti.

Bu karar o zaman AKP içindeki birçok kişiyi, Abdullah Gül ve Bülent Arınç da dahil olmak üzere, rahatlatmıştı.

Çünkü Gezi parkı olayının Hükümeti zor duruma düşüreceğini düşünüyorlardı. (nitekim de öyleydi)

Ancak Erdoğan Gezi parkı olayında geri adım atmayı asla hazmedemiyor ama o sıcak durumda çelişkiyi daha da derinleştirmenin zararlarından kaçınmak için kendini zorla frenlemeye çalışıyordu.

Bu durumda ortada şöyle bir soru vardı…

Erdoğan hiç istemese ve hazmedemese de, siyasi olarak daha fazla yıpranmamak için Taksim projesinin mahkeme kararıyla bitmesini mi tercih edecekti yoksa aradan biraz vakit geçtikten sonra yine bu işi canlandırmaya ve kendi projesinin yürümesini sağlamaya mı çalışacaktı?

6. İdare Mahkemesinin üstü olan Bölge İdare Mahkemesinin bugün verdiği, 6. İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararını iptal kararı bu sorunun cevabını verdi…

Erdoğan kendi projesinde ısrarcı olmayı istiyor.

Ve de…

Şu anda Türkiye’nin içinde bulunduğu durumda mahkemeler siyasi havayı koklayarak karar veriyorlar genellikle.

İşte, eğer Bölge İdare Mahkemesi Erdoğan’ın havasını kokladığında onda Gezi parkında geri adım atma tutumu sezse idi, 6. İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararını iptal etmezdi.

Zaten, Türkiye’de şu anda Adalet Bakanı Başbakan’dan aldığı havayı çeşitli doğrudan ve dolaylı yolarla mahkeme sistemine aktarıyor.

Ve, mahkeme sistemi içinde Hükümet sinyali ile karar verenler bunun gereğini hemen yerine getiriyorlar…

Belli ki, Başbakan’a yüzde yüz bağlı olan Adalet Bakanlığından Gezi’de savaşa devam işaretini almışlar.

Saşacak Bir şey yok ama bunda; Erdoğan bu, kendini savaşarak yakan siyasi profillerden.

EGEMEN BAĞIŞ’IN YENİ HEDEFİ FEYZİOĞLU

Egemen Bağış dediğime bakamayın, o da hava koklar ve ona göre laf eder, kendi lafı yoktur yani.

Bağış’ın Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu hakkında, “Çakma Gandi’nin yerine gelmesi planlanan Metin Feyzioğlu başörtülü kadına hakaret etti” gibi bir sözünü okuyunca dün nedir bu diye internetten arayıp, baktım.

Olayın başörtüsü ile hiçbir alakası yok

Feyzioğlu trende giderken telefonda konuşuyor İngilizce olarak.

Söz konusu hanım da trende Feyzioğlu’na yakın bir yerde.

Ve, Metin Feyzioğlu o anda bilmiyor ama söz konusu hanım fena halde Hükümet yanlısı bir aktivist.

Hanım, Feyzioğlu telefonda konuşurken onun konuşmalarına müdahale ederek, Feyzioğlu’nu Türkiye’yi dışarıya şikayet etmekle suçluyor ve ona vatan haini gibi bir laf ediyor

Yani, olay trendeki bir yolcunun diğer bir yolcunun mahrem ve özel telefon konuşmasının içeriğine müdahale olayı ve böyle birşeye hiç kimsenin hakkı yok.

Kimse kimsenin telefon konuşmasının içeriğini bir defa kulağının ayarını artırarak dinleyemez ve de bir başkasının konuşmalarının içeriğine müdahale edemez.

Fakat bu hanım bunu yaptığı gibi bir de Twitter’den saldırıyor Feyzioğlu’na.

Tamamen siyasi niyetli bir olay.

Tabii, bunu duyan Başbakan ve Bakanı Bağış da bu olayı Feyzioğlu’nu yıpratmak için kullanıyorlar.

Demek ki, Erdoğan ve çevresi herkesi kendileri için siyasi bir tehlike olarak görüyor ve özgüvenleri aslında çok az

Yoksa böyle yalan yanlış laflarla kimseyle uğraşmaya tenezzül etmezlerdi.

---

Yazarın Son Yazıları:
Köfteden de gitti birkaç puan
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz
Gökhan Zan ve ses kaydı