Fırsatı ganimet bilmek!..

Fırsatı ganimet bilmek!..
20 Mayıs 2013 09:20

Başbakanın 51 kişinin ölümü ile sonuçlanan Reyhanlı’daki terörist saldırı ile ilgili sıcağı sıcağına yaptığı açıklama evlere şenliktir.

Başbakan bu alçak saldırıyı
yapanları, “Çözüm sürecini hazmedemeyenler” olarak ilan etti! Adalet ve
İçişleri Bakanları patlamaları doğrudan 
Suriye gizli servisi El Muhaberat ile ilişkilendirdi… Bu açıklamalar
ile kabine bir birini yalanladı!. 
Hükümet aynı zamanda, emperyalist saldırılara karşı ülkesini
kararlılıkla savunan Esat’ı haklı görenleri, bombalama olayını onaylamakla eş
değerde suçlu gösterdi!.. Hükümet adına yapılan bu açıklamalardan sonra,
Suriye’deki rejimin dışarıdan  müdahale
ile yıkılmasını doğru bulmayanlar, ülkede yürütülmekte olan “çözüm
sürecine”
  karşı olduğunu açıklayanlar ve
bu nedenle  “akil adamları” protesto
etmeyi düşünenler için bu fikre karşı gelmek
cesaret işi haline geldi… 

 

AKP elindeki devlet olanaklarını
halkı aydınlatmak için değil, yönetmek için kullandığı belli oldu!..

 

Kısa aralıklara Suriye’yi
bombalayan İsrail’in amacı nedir?

 

Son derece açıktır  ki, ABD’nin bölgeye iyice yerleşmesi için
Türkiye’nin Suriye’ye savaş açması isteniyor. Savaşı kışkırtma görevini İsrail
üzerine almıştır. Anlaşılan Erdoğan hükümeti, ABD’nin açık desteğini yeterli
bulmuyor, fiilen işin içerisine girmesini de istiyor. Bu girişimler
Ortadoğu’nun petrollerini yağmalama savaşının ön hazırlıklarıdır. Bir tarafta
AB ve ABD, diğer tarafta Rusya, Çin ve İran var. Bu nedenle de ABD temkinli
davranıyor. Uluslararası desteği yakalamadan adım atamıyor. Geri dönüş
yapamayacak kadar ileri giden Erdoğan’ın ise, acelesi var.

 

Her sansasyonel eylemde iktidarı
sarsılıyor!..

 

Bir an evvel Esat’ın düşmesini bu
yüzden istiyorlar. Çünkü, başkanlık sistemi ile 
iktidarının sürmesini bu savaşa bağlamışlar!.. Bu nedenle saçmalama
pahasına da olsa, bu projeye karşı olan herkesi en ağır suçlamaların altında
bırakabiliyorlar!..

 

Öyle de; Reyhanlı’daki
patlamalardan sonra konan “yayın yasağı”nın hukuki bir dayanağı
yoktur!..

 

Yayın yasağı koymak, halkın doğru  bilgilenmesini önlemek içindir. Bu yasağı
koyan mahkemenin gerekçesi hukuki değil. CMK 153 ve devamındaki maddelere (1)
dayanarak yayın yasağı koymak olanaklı değildir. Reyhanlı Cumhuriyet
Başsavcılığı’nın hükümetin isteği üzerine bu talepte bulunduğu ve mahkemenin de
baskı altında böyle bir karar verdiği kolaylıkla anlaşılıyor. Zira 153
madde, müdafinin dosyadan örnek almasının kısıtlanması ile ilgilidir.
Devamındaki maddelerin ise “yayın yasağı koyma” ile uzaktan yakından ilgisi
yoktur.  Dolayısıyla mahkemenin yayın
yasağı koyma gerekçesi hukuki değil, keyfi olduğu son derece açıktır. Bu
yasak, yargının bağımsız olmadığının ve yürütmenin iç siyasetinin yürütülmesi
için araç olarak kullanıldığının tipik bir örneğidir. Nitekim,
itiraz üzerine de kaldırılmak zorunda kalınmıştır!.. (2)

***

PKK’nın Meclis’teki uzantısı olan
BDP’nin, Reyhanlı olayından sonraki 
tutumu ise ibret vericidir. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş:”
Sivil yurttaşları hedef alan saldırılar karşısında hükümeti sorumlu tutmak ve
eleştirmek yerine birlik içerisinde hareket etmek zorundayız. Bu saldırılara
karşı hükümetin dikkatli ve duyarlı davranması hususunda hükümetin
yanındayız”
(3) demiştir…  
Demirtaş’ın, Uludere  katliamı ile
ilgili söylediklerini hatırlayın lütfen…(4) İki yüzlülüğü ve işbirlikçiliğin
en adisini göreceksiniz… Bütün bu olup bitenlerin, ABD’nin BOP ile  ilgili olduğu son derece açıktır. Gerek
iktidar ve gerekse koalisyon ortağı olan BDP, bu projenin yürümesi için ne pahasına
olursa olsun kendilerine verilen görevi yerine getirmekte kararlıdır. Hukuk ve
ahlak kurallarını çiğnemekte de hiç bir sakınca görmemektedirler!..

 

Pes!?…

 

Bugünlere “İki kişiden biri”nin
ve sözde “onurlu” bir şekilde halk arasında dolaşan “yetmez ama evet”çilerin
“evet” oyları sayesinde geldik…

 

***

SUSTURMA
HAKKI”!..

 

Şüpheliler için kabul edilmiş
olan “susma hakkı” (5) çağdaş ceza hukuklarının en temel kurumlarından
biridir. Bu düzenlemeye yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’muzda da yer verilmiştir.
(6) Susma hakkının kapsamı, 147. maddenin (e) bendinde  yüklenen suç hakkında açıklamada  bulunmama” şeklinde belirlenmiştir…

 

Özel Görevli İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi, “Usule uygun bildirim yapılmasına rağmen, avukatı duruşmaya
gelmeyen sanığın susma hakkını kullandığı kabul edilecektir”
(7) şeklinde
bir karar alarak, susma hakkının kapsamına müdahalede bulunmuştur. Mahkeme,
sanığın özgür iradesi ile kullandığı bu hakkın içeriği değiştirilerek,
müdafiinin duruşmaya gelip gelmemesine bağlamıştır… Aynı zamanda özel görevli
mahkeme, bu kararı ile yasa koyucu yerine de geçmiş oldu. Bu durumun hukuktaki
adına “fonksiyon gasbı” denir. Diğer yandan avukatın duruşmaya gelmemiş
olmasını, sanığın yasadan gelen bir hakkının kullanılması veya kullanılmaması
olarak kabul etmek çağdaş hukukların kabul edebileceği bir şey değildir.

 

Sanığı savunmasız bırakacak
şekilde, yasa hükümlerini yorumlamak bu çağda olabilecek bir iş de değildir.
“Ergenekon Mahkemesi” bu ara kararı ile kendisine yakışanı yaptı denebilir!
Bağımsız bir mahkeme olmadığını, yürürlükteki hukuka dahi uymadığını ve işine
geldiğinde hukuk bile yarattığını kanıtlamıştır…

 

***

Duydunuz mu
bilmiyorum! Hükümetimiz, IMF‘ye olan borcun son taksidi de ödemiş!..
Hükümet, halkın bayram etmesini  istiyor.
Ne yazık ki, bu büyük yalana inanan inanana. Şöyle düşünün:Ahmet Efendi, bakkal
Veli’ye olan 100 TL borcunu kapattığı söylüyor, doğru. Ama süpermarkete 5000 TL
borç yapmış! Aile bireylerine, bakkala olan borcunu ödediğini söyleyip
övünüyor. Hükümetinki de o hesap yani!.. 
İktidara geldikleri 2002’de 130 milyar dolar olan dış borcu, 2012
yılı sonu itibariyle 337 milyar dolara çıkartmışlar. Halka bayram yapın
diyorlar. Aile bireyleri aptal olursa, böyle günlerde düğün de yapılır bayram
da… Şükredelim ki, şeker bayramı ile kurban bayramını kutlamayı da  aynı güne denk getirmek için bir yasa teklifi
vermediler!..

***

Gerçek suçlular somut kanıtları
ile birlikte yargı önüne çıkartılmadıkça, hiç kimse olağan şüpheliler için “kesinlikle
bu eylemi yapmadılar” diyemez!.. Başbakan, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı ve
tekmil kabine üyeleri, daha ilk günden itibaren “Özgür Suriye Ordusu”nu
oluşturan; El Kaide, El Nusra ve Müslüman Kardeşler’i akladılar!.. Suçlular
devet eliyle  böyle gizlenirler…

 

KIYAS YASAĞI!..

 

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın
zalimliğini Esat’ınkine benzetmiş! Bana göre de benzetme yerinde değildir.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannas Swoboda bu kıyasa çok
kızıp, yasak koymaya kalkışmış!.. Kılıçdaroğlu’ndan sözlerini geri almasını
istemiş, aksi halde randevu vermeyeceğini bildirmiştir!.. Avrupa’nın
sosyalistleri böyledir işte. Emperyalizmin işgallerini haklı göstermek için
kurulmuş propaganda büroları gibi çalışırlar. “Sosyalizmin” adını sömürmekten
başka bir iş yapmazlar. Ne emeği savunurlar, ne de emekçinin yanında olurlar. Hak,
hukuk, adalet ve eşitlik sözlerini ağızlarına bile almazlar! Örnek mi
istediniz? Alın size Ergenekon ve Balyoz davaları… Dut yemiş bülbül gibi
sustular!..

 

Belli ki, ABD ile AB, ülkesinin
toprak bütünlüğünü savunan Suriye Devlet Başkanı Esat’ı, cani gibi göstermek
üzere karar almıştır. Nasıl oluyorsa, Avrupa’nın sosyalistleri böyle kararları
savunabiliyorlar!.. Esasen Kılıçdaroğlu’nun benzetmesi de onların düşüncesine
yakındı. Esat’ı zalim gibi göstermek, Kılıçdaroğlu’nun da onlarla aynı kulvarda
olduğunu gösterir. Erdoğan, emperyalizmle işbirliği yaparak, komşusu olan
Suriye’nin iç işlerine karışmaktadır. Esat ise, ülkesine yapılan bu haksız
saldırılara karşı meşru savunma durumundadır. Bu yalın gerçeğe rağmen,
Kılıçdaroğlu üzerine vazifeymiş gibi, yine de Esat’ı kötü biri olarak
göstermeye çabalamıştır. Bunu bile Avrupa’nın “sosyal demokratları” kabul
edememiştir!

 

Öte yandan, Kılıçdaroğlu’nun bu
yersiz benzetmesi, ulusal kurtuluş mücadelesi vermiş olan bir partinin genel
başkanına hiç yakışmamıştır…

 

İKİ HAMLE İLE İÇKİ
YASAĞINI GETİREBİLİRLER!..

 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
yeniden gündeme getirdiği yasa taslağında işhanı, büro gibi umumi ve resmi
binalarda; fabrika ve benzeri sanayi tesislerinde; düğün salonu, lokanta,
gazino, sinema, tiyatro, müze kütüphane ve kongre merkezi, yurt binaları, spor
tesisleri ve kültürel yapı ve tesislerde mescit açılması öngörülüyor!..

 

AKP milletvekillerinin Meclis’e
sunduğu alkollü içkilerin satış, tüketim ve tanıtımını büyük ölçüde yasaklayan
yasa teklifi ise; okul, dersane, kurs ve ibadethanelere 100 metreden yakın
her türlü ticari işletmede turizm teşvik belgesi olanlar da dahil alkol
satışının yasaklanmasını öngörüyordu!..

 

Birinci yasa taslağı ile ikinci
teklifin kanunlaşması halinde, Türkiye’nin her noktasında alkollü içkilere
yasak getirmek olanaklı hale gelebilecektir. Hem de keyfi olarak. Örneğin,
nerede içki yasağı konulmak isteniyorsa, oraya “seyyar” bir kurs veya dersane
açmak yeterli olacaktır!.. Kursun devamı da şart değil ki… Başka bir alkollü içki
satan yeri kapatmak üzere oradan oraya taşınabilir…

 

AKP’nin gerçek niyetini bu iki
taslaktan görmek mümkündür!.. Bu bağlamda Taliban yönetimi ile AKP yönetimi
arasında hiç bir fark yoktur!.. Açılımcılara duyurulur!..

 

Av. Cemil Can

 

 

DİPNOTLAR:

 

1.) Ceza Muhakemesi Kanunu

Müdafiin dosyayı inceleme
yetkisi

 

Madde 153 – (1) Müdafi,
soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir
örneğini harçsız

olarak alabilir.

 

(2) Müdafiin dosya
içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın
amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh
ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.

 

(3) Yakalanan kişinin veya
şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin
hazır bulunmaya

yetkili oldukları diğer adlî
işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.

 

(4) (Değişik: 25/5/2005 – 5353/23
md.) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren

dosya içeriğini ve muhafaza
altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini
harçsız olarak

 

alabilir.

 

(5) Bu maddenin içerdiği
haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.

 

Müdafi ile görüşme

 

Madde 154 – (1) Şüpheli veya sanık,
vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının

duyamayacağı bir ortamda
görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz.

 

Kanunî temsilci veya eşin
duruşmada hazır bulunması

 

Madde 155 – (1) Sanığın kanunî
temsilcisine duruşma gün ve saati bildirilir ve duruşmaya kabul edilerek istemi

üzerine dinlenebilir.

 

(2) Sanığın eşi hakkında da
tebligat yapılmaksızın birinci fıkra hükmü uygulanır.

 

 

Müdafiin görevlendirilmesinde
usul

 

Madde 156 – (1) 150 nci maddede
yazılı olan hâllerde, müdafi;

 

a) Soruşturma evresinde, ifadeyi
alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin istemi üzerine,

 

b) Kovuşturma evresinde,
mahkemenin istemi üzerine,

 

Baro tarafından görevlendirilir

http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.5271&MevzuaMüdafiin
dosyayı inceleme yetkisi

tIliski=0&sourceXmlSearch=

 

2.)http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=f37cef42-d0bc-4a32-b71d-3655d9422414

3.)http://www.cnnturk.com/2013/guncel/05/12/demirtas.hukumetin.yanindayiz/707614.0/index.html

 

4.)http://www.youtube.com/watch?v=el7K_xJoGE8

 

5.)http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2011-1/2011-1-2.pdf

6.)Ceza Muhakemesi Kanunu

 

İfade ve sorgunun tarzı

MADDE 147.- (1)
Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde
aşağıdaki hususlara uyulur:

a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır.
Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla
yükümlüdür.

b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.

c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun
hukuki yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır
bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir
müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir
müdafi görevlendirilir.

d) 95 inci madde hükmü saklı kalmak üzere,
yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhal bildirilir.

e) Yüklenen suç hakkında açıklamada
bulunmamasının
kanuni hakkı olduğu söylenir.

f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin
toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe
nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı
tanınır.

g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel
ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.

h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik
imkanlardan yararlanılır.

i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu
tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır:

1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin
yapıldığı yer ve tarih.

2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında
hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen
kişinin açık kimliği.

3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında
yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine
getirilmemiş ise nedenleri.

4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya
çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.

5. İmzadan çekinme halinde bunun nedenleri.

7.)http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/dogu-perincek/21545-susma-hakkinin-susturma-hakkina-donusturulmesi.html


Yazarın Son Yazıları:
‘Bağımsızlık’ mı ‘hırsızlık’ mı?!..
Devletin ‘özel’i olmaz!..
‘Cesaret ödülü’nün bedeli!..