Esirlik, soysuzluk, dalkavukluk

Esirlik, soysuzluk, dalkavukluk
9 Ekim 2016 17:30

TBMM binasından Kızılay’a doğru inerken solda Atatürk Meydanı var.

 

 

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 
Ben yeni fark ettim, yani daha dün farkına vardım bu meydanın.

 

Ne de olsa Ankaralı değilim.

 

Ama tabii başkenti Ankara olan Cumhuriyet’in evladı ve vatandaşıyım. (bkz. tarihin ön odası)

 

Yürürken solda önce ağaçların ardına gizlenmiş gibi duran bir Atatürk fotoğrafı gördüm.

 

Sonra da ordaki Atatürk Meydanı’nı seçtim.

 

İçim buruldu tabii, böyle gidersek yaklaşık 20-30 sene sonra o meydanın kaldırılacak olacağını düşündüm.

 

Etrafıma bakınırken park gibi düzenlenmiş meydanın bir köşesinde büyük altın sarısı bir tabela ve onun üstüne yazılmış Atatürk’ün bir cümlesinş gördüm.

 

Defalarca okudum.

 

Tam cümleyi aktaramayacağım ama Atatürk şöyle diyor orda… (senesi belli değil ama Cumhuriyet kurulduktan hemen sonra söylemiş olmalı bunu Atatürk)

 

“Cumhuriyet demokrasiye imkan veren bir rejimdir. Demokrasi vatandaşları esirlik, soysuzluk ve dalkavukluk hislerinden uzak tutar.”

 

Atatürk bu cümlesinde, elbette o yılların korku dolu ve padişah hükümranlığın olduğu ortamları ve demokrasisiz toplumların özelliklerini anlatmış ve bunu ortadan kaldırmanın yolunun demokrasi ve ona imkan veren Cumhuriyet olduğunu söylemiş.

 

Ve, Atatürk’ün bu cümlesi bugünü tam olarak anlatıyor, beni bu nedenle de çok çarptı.

 

Demokrasi ve haliyle Cumhuriyet dışına çıkmış bugünkü Türkiye’nin mevcut sosyo-siyasal ortamını tarif etmiş.

 

Meğer Atatürk, (biliyorum onun derinlerin derini entelektini, muazzam tarih adamlığını, eşsiz siyasi dehasını ama yine de meğer diyorum) demokrasinin teorisini de hep yanında taşımış Cumhuriyet’in içine koymak için.

 

Tabii, bugünlerin dünyasında herkes daha kolay anlayabilir ki, bir toplumda demokrasi yok, baskı varsa, herşeyi çiğneyen baskıcılar varsa o toplumda korku olur.

 

Korku ise, insanların karakterini eğer, büker, bozar ve karakter deformasyonu oluşur.

 

Yani, insanlar normalde davranacaklarını gibi davranmaz, düşündüklerini söylemez, korkuya vesile olan konularda içe kapanır ve gerçek hissiyatlarını belli etmezler.

 

Toplumdaki korku havasına karşı çıkanlar ise, ceza alır, hapse atılır, iş bulamaz, parasız kalır, sosyal çevreden dışlanır.

 

Korku insan doğasında karşı programı olan bir durumdur.

 

Nasıl ki ani korkularda beden ve ruh travmatik tepkiler verirse, toplumsal korku ortamlarında ani, bireysel, travmatik tepkiler söz konusu olmasa da bireyin yaşamının manevi ve değer yargısal niteliği değişir.

 

Doğruları ve değer yargılarını bastırır, onlarla yüzleşmez, toplumdaki genel baskı ve korkuya boyun eğer.

 

Ve, Atatürk, büyüklerin büyüğü Atatürk işte ta 20. yüzyılın başlarında hem Osmnalı toplumundaki bu sosyal özellikleri çok iyi analiz etmiş hem demokrasi teorisinin özünü Cumhuriyet için planlamış.

 

Ve yine, işte, Türkiye’de bugün hüküm süren toplumsal ve siyasal atmosferin temellerini de içeriyor Atatürk’ün bu cümlesi.

 

Türkiye’de son yıllarda “Reis” kavramının çıkışı, bu kavramın ezik kişilikli lümpen tabakalar tarafından bir dalkavukluk olarak kullanılması, bu dalkavuklukla toplumda kendine yer bulma ve tepedeki siyasi isdibdattan korunmanın yolunu bulmaya çalışmak, yalaka ve yandaşların reisçilikte kim daha önce diye birbirine yemesi, bunlar dışında da toplumdaki insanların düşünceleri dile getirmemesi, hislerini saklaması, gerçek düşüncelerini ifade etmemesi, kişilik haklarından vazgeçmesi (düşünmek ve bunu korkusuzca ifade etmek temel bir insan hakkı olup, demokrasinin en temel alamet-i farikasıdır) toplumda muhalif denebilecek kesimlerle arasına korkudan dolayı mesafe koyması, sivil toplum kuruluşlarının, yerel radyoların, televizyonların, ulusal basının kendi kendine sansür uygulaması, ifade etmek istedikleri birçok şeyden korkudan dolayı gönüllü olarak feragat etmesi, ülkeyi yöneten kişinin, reisçi dalkavuk ve soysuzlar tarafından dokunulmaz bir tabu haline getirilmesi, ona “yan bakanın” linç edilmesi, siyasal jargonun şartlara ve kalıplara bağlanması (15 Temmuz şehitler köprüsü demezsen hainsin, Yenikapı ruhu demezsen hainsin), toplumun düşünce, ifade ve hislerini dile getirme konusunda gönüllü esir haline gelmesi vs. vs…
Atatürk’ün dün gördüğüm cümlesi işte tüm bu yukarda saydığım durumları anlatıyor.

 

Atatürk bugün bile aşılamamış Türkiye’de.

 

Bugün dahi kimse Atatürk’ün 1920’lerde, demokrasinin dünyada henüz yer etmediği, Osmanlı’da ise mutlak otoritenin, Hilafetin hüküm sürdüğü o toplumsal koşullarda dile getirdiği o sosyal fenomeni ifade edemiyor.

 

Herkes iktidar jargonuna ve soysuz baskılara teslim ve ben Allah’a şükür ki Kızılay’a doğru yürürken Atatürk’ün cümlesine rastlıyorum ve en azından diyebiliyorum ki, “Sana herşeyini veren bu vatan tesadüfen kurulmamıştı, sen bir hiçlikte yaşamadın, büyük anlamlarda doğdun ve yaşadın, bugün sıfırlanmış olabilir vatanın ama en azından bir mazin vardı ve mükemmeldi ve evrensel derinliklerin içine doğmuştun.”

 

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Böyle bir kaza nasıl olur
İYİ Parti istifaları
Özel daha o gün tepki vermiş Köksal’a