En büyük örgüt kamu vicdanı

En büyük örgüt kamu vicdanı
10 Haziran 2013 13:01

Taksim Gezi Parkı’ndaki projeyi protesto etmek için başlayan ve tüm ülkeye yayılan eylemler siyasetçisinden aydınına herkesi şaşırttı.

Hilmi SARAL H&H YORUM

Şaşıranlar sadece bunlar da değil, eyleme katılanların bile birçoğu şaşkın. Herkes, bu insanlar şimdiye kadar nerdeydi, kim örgütledi bunları, kendiliğinden böyle bir halk hareketi oluşur muydu? Çoluk çocuk, anne baba, zengin yoksul herkesin katıldığı böyle bir eylem şimdiye kadar görülmemişti! Nerden çıktı bunlar?

Bunu anlayabilmek için insanların attığı sloganlara, taşıdığı dövizlere ve duvarlara yazdıkları yazılara bakmak gerekir. En çok  “Tayyip istifa” ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atılıyor. En gür ses bu iki slogan atılırken çıkıyor. Anlaşılıyor ki hükümetin cumhuriyetimizin değerlerini bir bir yok etmek istemesi insanlarda tepki oluşturmuş, artık dur demek zamanı geldiğine inandırmış, kelleyi koltuğa alan sokaklara, alanlara inmiştir.

Polisin gereğinden çok şiddet uygulaması ve insanların buna rağmen ertesi gün daha kalabalık alanlara çıkması başka nasıl açıklanabilir ki? Üstelik alanlara çıkan insanlar eğer taşkınlık yapan, kamu malına zarar vermeye kalkan biri olursa onu engellemeye, eylemi bir bayram havasında, şenlik havasında sürdürmeye çalışmaktadırlar. Çoluk çocuk arabasına binen ve arabasını Türk bayrağı ile süsleyen aileleri kim olduğu bilinmeyen cam çerçeve kırıcılarla karalayamazsınız. Camide bira içtiler yalanıyla Taksim’de Cuma namazı kılan müminleri görmezden gelemezsiniz. Namaz kılmayıp kılan arkadaşlarını koruyanlara ne diyeceksiniz? Hepsi de çapulcu mu bunların?

Olayların buralara gelmesinin nedeni Başbakan’ın halkın değerlerini hiçe sayan, aşağılayan, azarlayan en büyük benim, kargadan başka kuş tanımam tavrı sergilemesidir. Mersinli çiftçiye “Ananı al da git, ulan” diye hakaret edilmesi bizim anamızı rencide etmedi mi? “Senin oğlunda işsiz kalsın, otur otur” diye azarlanan babaya üzülmediniz mi? Abdullah Öcalan’a “sayın”, şehitlere “kelle” denmesini beğendiniz mi? Devletimizin adının devlet dairelerinden silinmesi sizi mutlu mu etti? Kaç çocuk sahibi olmak istediğinize anne ya da babanız karıştığında kızdınız da hükümetin karışmasına kızmıyor musunuz? Alkol alıyorsunuz diye ayyaş yerine konulmanız hoşunuza mı gidiyor?

Olayların artarak devam etmesi bu saydığımız olayların ve saymadığımız benzerlerinin insanlarda oluşturduğu tepkinin dışa vuruşudur. Bu tepkiyi örgütleyen bir siyasi önderlik yoktur. Siyasi örgütler tepkinin peşine takılmış ne yaptığını, ne yapacağını bilemez durumdadırlar. Şimdilik kamu vicdanı diye adlandıracağımız bir örgütten söz edebiliriz. Ne var ki kamu vicdanı siyasi tepki verir de siyasi önderlik yapamaz. Tarihte kamu vicdanının örgütlediği kendiliğinden oluşan halk hareketleri hep başarısızlıkla ve yenilgiyle sonuçlanmıştır. Halk hareketleri siyasi hareketlerdir ve “Biz siyasi partiler üstüyüz” diyerek siyasi güçle, yani hükümetle mücadele edilemez.

Bunun için eyleme katılanlar ve özellikle muhalefet partileri konuyu daha dikkatli bir biçimde ele alıp kendilerini sorgulamalı ve eylemin öznesi olmayı becermelidirler. Yoksa bu büyük eylem AKP içi mücadelenin bir parçası olacak Erdoğan-Gül mücadelesinin bir aracına dönüşecektir. Hangisi kazanırsa kazansın ülkemiz ve halkımız için bir şey değişmeyecek, “Kırk katır mı, kırk satır mı” seçeneklerinden biri kazanacaktır. Halk yine kaybeden olacaktır.
Kamu vicdanının örgütleyip alanlara indirdiği halkı doğru anlayabilen siyasi önderlik kendisine iktidar yollarını açacak, bu sayede kamu vicdanı da rahatlayacaktır. İnsanlar bağımsız bir ülkede özgür bireyler olarak refah içinde yaşamak istiyorlar. Hepsi bu, çok şey mi istiyorlar?