Ekrem İmamoğlu’nu neden çok sevdik?

Ekrem İmamoğlu’nu neden çok sevdik?
11 Nisan 2019 09:41

Sayılardan, saymalardan gına gelmedi mi! Yeniden yeniden yapılan itirazlardan, yeniden yeniden mızıkçılıklardan, “olmadı baştan” demelerinden, “oyum sayım yok” taktiklerinden, “İstanbul’u vermem de vermem” didinmelerinden, tehditlerden, öfkeden, gına gelmedi mi! Geldi geldi! Gına geldi! Ama bedbinlik, umutsuzluk gelmedi! Yılgınlık gelmedi! Yenilgi duygusu gelmedi!

 

 
Tam aksine! “Eyvah yine kaybettik. Zaten önceki seçimlerdeki gibi yine hile yaparlar, yine ezer geçerler! Yine hakkımızı vermezler” duygusunu silip attık!

 

Alınacak iki ders

 
31 Mart seçimlerinden bu yana geçen 10 günde benim içimde en çok büyüyen duygu ve düşünce şu: Ülkemde de bir şeyler değişecek:
25 yıldır süregelen bir parantezin artık kapanmakta olduğunu herkes görmekte. Bundan alınması gereken dersleri de…

 
Alınacak dersler arasında tüm partilerin, tüm aktörlerin yararlanacağı en önemli iki başlık bence:

 
1) Yasalar önünde herkesin eşit olacağı bir sistemin gerekliliği… 2) İktidarla göbek bağı olmayan, güvenilir bir medya…

 
Seçim sonuçlarının, İstanbul’u kimin kazandığının, kimin kaybettiğinin; Türkiye’de neyin değiştiğinin, nelerin değişmeye başladığının da bilincinde olmalıyız.

 
Bence 31 Mart’tan bu yana yaşadıklarımız, bize Türkiye’nin bir Muz Cumhuriyeti olmadığını gösterdi. Direnenlerin olduğunu, hak arayanların varlığını gösterdi. Artık atı çalanın kolay kolay Üsküdar’ı geçemeyeceğini gösterdi. Milli iradenin gasp edilemeyeceğini, buna izin vermeyecek bir anlayış, bir irade olduğunu gösterdi. Buna sevinmeliyiz. Bunun için umutlu olmalıyız.

 

Çok sevdik çünkü

 
Sayılardan (ve dayılardan) bıktım, biraz da duyguları konuşturalım:

 
Ben ve benimle ortak paydada buluşan milyonlar olduğu için rahatlıkla “Biz” de diyebilirim; biz Ekrem İmamoğlu’nu çok sevdik. Sadece İstanbul’da yaşayanlar olarak değil, ülkece Ekrem İmamoğlu’nu çok sevdik.

 
En başta gülümsemesi için sevdik. O gülümsemenin sahici olduğunu, içten geldiğini bildiğimiz için…
Çalışkanlığı için…

 
Asla sinirlenmediği, öfkelenmediği, sesini yükseltmediği, bağırıp çağırmadığı, kaşlarını kaldırıp ders vermediği, parmak sallamadığı, azarlamadığı, karşısındakini aptal ya da geri zekâlı yerine koymadığı için…

 
Tüm suçlamalara, tüm yalanlara, iftiralara, haksızlıklara karşın sükûnetini, sakinliğini ve sabrını kaybetmediği için…
Büyüğe, küçüğe, kuşa kurda, en çok, en çok ekibine, çalışma arkadaşlarına gösterdiği sevgi ve saygı için…

 
Düzeltiyorum: Rakiplerine de gösterdiği saygı için… Binali Yıldırım’a kendi partisi AKP’nin göstermediği saygıyı, Ekrem İmamoğlu’nun gösterdiğinin, herhalde bu gazetenin tüm okurları farkındadır…

 
Binali Yıldırım’ın “Türk halkının sinirlerini bozmayın” çıkışına gülümseyerek, “Benim gülümsemem, insanların yüzünü güldürüyor… Benim sayemde gülüyor millet şu an…” dediği için…

 
Beylikdüzü’nde gerçekleştirdiklerini bildiğimiz için seviyoruz onu. Geçmişte yaptıklarıyla, gelecekte yapabileceklerinin işaretini verdiği için…
Her kuruşun hesabını verebilecek, şeffaf belediyecilik anlayışını oturtacağına inandığımız için seviyoruz.

 
Harikulade, coşkulu horon teptiği için de… İlk iş, Anıtkabir’e koşup Ata’ya sevgisini saygısını ilettiği için…
İstanbul’da kaybettiği ilçelerin başkanlarına dahi “Sevgili Kardeşim” diye hitap ettiği için…

 
Kendisine oy vermeyenleri de kucakladığı için…
Vicdanlara dokunduğu için…

 
Ülkemin geleceğine dair umut verdiği için Ekrem İmamoğlu’nu seviyorum, seviyoruz.

 

 

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1339846/Ekrem_imamoglu_nu_neden_cok_sevdik_.html