Duygusal kopuş

Duygusal kopuş
3 Ekim 2014 08:00

İktidar Irak ve Suriye tezkerelerini birleştirerek tek tezkere halinde Meclise sundu.

 

 

Çağların IŞIK H&H YORUM

 
Yabancı ülke askerlerini topraklarında bulundurmak ve sınır ötesi harekat yapmak gibi yetkiler içeriyor.

 
Bu durum Ortadoğu ile ilgili agresif dış politik tutumun bir adım öteye taşınması anlamına geliyor.

 
Kendi tarihsel dinamikleriyle kurulması gereken Ortadoğu düzenini şekillendirme hevesinin ülkemize maliyeti çok ağır oldu ve bu maliyet artarak devam edecek gibi duruyor.

 
Ülkenin demografik yapısı bozuldu.

 
Sayısı 1,5 milyonu geçen Suriyeli sığınmacılar Uludağ kayak Merkezinin zirvesine kadar her yanı sardılar.

 
Ekonomide tehlike çanları daha hızlı çalmaya başladı.

 
Gözlerimiz korkuyla sınır dışındaki IŞİD’cilere çevrilmişken, bir de bakıyoruz üniversite kampüsünden, burnumuzun dibinden çıkıyorlar.

 
Büyük hayallerden taşan basit hatalarla tarihin en büyük insanlık dramlarından biri yaratıldı ve yakın gelecekte kan, gözyaşı, korku ve umutsuzluğun biteceğine dair hiçbir emare görülmemekte.

 

 

***

 
Ankara tampon bölge ve uçuşa yasak bölge konusunda çok ısrarlı.

 
Uçuşa yasak bölge oluşturulması hava gücü olmayan IŞİD ve PYD güçleri için olamayacağına göre hedefi Suriye demektir.

 
Oysa Suriye konusunda bölgenin güçlü ülkeleri, Rusya, İran ve hatta Çin ve Hindistan bile taraf durumda.

 
Sözü edilen ülkelerin sözlü destekleri bile Amerika önderliğindeki koalisyon güçleri için hayati derecede önemli.

 
Zira Rusya ve Çin BM Genel Kurulunun veto yetkisine sahip 5 ülkesinden ikisini oluşturuyorlar.

 
Yani bu ülkelerin en azından zimmi onayı olmadan bir Suriye politikası geliştirmek pek olası değil.

 
Ankara bunu anlamamakta direniyor.

 
IŞİD ve Kürt politikasında da belirsizlikler var.

 
Kobani’nin düşmesi ihtimaline ilgisiz görünüyor.

 
Bu gerçekleştiğinde Kürtlerin Kuzey Suriye’de edindikleri statülerinin sona ereceğini biliyor.

 
Çünkü Kobani’nin düşmesi Rojova’nın da düşmesi anlamına geliyor.

 
Üstelik gayet iyi anlaştığı Barzani’nin, Kürtleri temsil etme yarışında PYD ile girdiği mücadelede avantaj kazanmasının, politik çıkarlarına daha uygun olacağını düşünüyor.

 
Ancak Kürtler tarihsel bir kazanım olarak gördükleri statüyü kaybetmenin sorumlusu olarak Türkiye’yi göreceklerini her fırsatta dile getiriyorlar.

 
Çözüm sürecinin buna bağlı olduğu Kandil tarafından da kesin olarak belirtiliyor.

 
Ayrıca Güneydoğu halkı çoğu akrabaları olan Suriyeli Kürtlerin yaşadığı Kobani’nin olası dramatik çöküşüne karşı çok öfkeli olacağı sinyalini veriyor.

 
Bu topraklarda defalarca Kürt ayaklanması oldu, ancak hiç birinde halklar arasında bir ayrışma ya da duygusal bir kopma yaşanmadı.

 
Ancak bu kez durum farklı.

 
Türkiye politikasını bunlara göre revize etmeli.

 
Politik duruşunu ayrışma değil bütünleştirme üzerine oturtmalı, geleceği demokrasi üzerine inşa etme yolunu kararlılıkla aramalıdır.

 
Yoksa Ortadoğu ateşi bir kez yanmaya görsün, ateşin sıçradığı bir tek ülke kurtulamadı.

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Seni başkan yaptıracağız
Yarının gülüşleri bugünün gözyaşlarında boğuldu
Dağlıca saldırısının Cizre’yle ilgisi var mı?