Dur bakalım ne olacak…

Dur bakalım ne olacak…
27 Ağustos 2012 10:34

Adamın biri karısından şüphelenir, peşine bir hafiye takar. Hafiye bir hafta kadını izledikten sonra adama raporunu sunar.


Hilmi SARAL H&H YORUM

-Efendim, izlemeye başladığımın ikinci günü siz evden çıktıktan bir saat sonra sizin kapıya lüks bir araba yanaşır. Hanfendi evden çıkar arabaya biner.
Koca: Dur bakalım ne olacak?
Hafiye: Arabadaki adam Hanfendiyi kuaförüne götürür. Kendisi kapıda bekler.
Koca: Dur bakalım ne olacak?
Hafiye: Bir süre sonra Hanfendi süslenmiş bir biçimde çıkar, yeniden arabaya biner. Araba şehrin en lüks oteline yanaşır.
Koca: Dur bakalım ne olacak?
Hafiye: Resepsiyondan 314 numaralı odanın anahtarını alıp beraber asansörle odaya çıkarlar.
Koca: Dur bakalım ne olacak?
Hafiye: İki saat odada kaldıktan sonra saçları ıslak bir biçimde otelden ayrılırlar.
Koca: Dur bakalım ne olacak?
Hafiye: Sonra aynı adam, aynı arabayla Hanfendiyi sizin eve getirir, bu durum haftada üç kez tekrarlanır, der.
Koca, hâlen daha, dur bakalım ne olacak, diye sorar.
 
Ülkemizde olan biteni anlama konusunda bu sadık ve salak koca gibiyiz.
 
AKP’nin Kürt Açılımı, Oslo Görüşmeleri, İmralı-Kandil Müzakereleri yetmedi, üstüne CHP’nin Akil Adamlar projesini de ekledik; terör azalacağı yerde azıttı. Gemi azıya aldı. Artık terör kurbanları günlük onlu sayılarla anılmaya başlandı. Her olayın arkasından kanları yerde kalmayacak, hesabını soracağız, babından açıklamalar yapılıyor ya nafile. Vatandaş terörün bu iktidar tarafından bitirileceğinden umudunu kesti. CHP’nin Akil Adamlar projesi, MHP’nin Kandile Türk Bayrağı dikme önerisi de vatandaşlar tarafından pek ciddiye alınmıyor. Herkes “Dur bakalım ne olacak!” anlayışıyla olan biteni izliyor.
 
Geçen günlerde CHP’li Hüseyin Aygün, uyma mı gitti, yoksa kaçırıldı mı pek belli olmadı ya dönüşünde öyle açıklamalar yaptı ki benim bile bu yaşta dağa çıkasım geldi. Şırıl şırıl akan sular, yemyeşil ağaçlarda kuş cıvıltıları, hiç kaçırılmış birinin dikkat edeceği ayrıntılar olmamalıydı. Kılıçdaroğlu bu açıklamaları doğal buldu ve Aygün’ün arkasında olduğunu açıkladı. Bunlar CHP adına yapılmış açıklamalar değil, kendi görüşleridir diye de ekledi. Genel Başkanın sahiplendiği görüşler nasıl partinin görüşleri olmaz, anlaşılamadı. Genel Başkanın demeçleri partiyi bağlamaz mı? Tüzüğe bakmalı Kılıçdaroğlu.
 
Ayrıca arkasındayım demesine de hiç gerek yoktu. Onun Aygün’ün arkasında olduğunu herkes biliyor zaten. Önceki olaylarda da bunu birkaç kez göstermişti.
 
Derken BDP’lilerle PKK’lilerin sarmaş dolaş görüntüleri düştü gündeme. Özlemle birbirini kucaklayan eski dostlar, sevgililer, yakınlar gibiydiler. Bu görüntüler kamuoyunda büyük tepki aldı. Ben de kızdım. Sonra kendimi adil olmaya davet ettim. Dağda değil karakolun çok yakınında elinde kamerası, omzunda Kaleşnikof tüfeğiyle bir gruba denk gelmiş bu vekiller ne yapabilirlerdi ki(!) Bu soruya herkesin vereceği karşılık farklı olabilir, bu normaldir. Benzer idealleri paylaşan BDP’lilerle PKK’lilerin tavrı dostluk gösterisi biçiminde olmuştur. Kendi açılarından bunu anlamak mümkündür.
 
Ancak benim anlamakta sıkıntı çektiğim konu, PKK’lilerle devletin müsteşarını, hâkimini, savcısını, jandarmasını Habur’da bir araya getiren, Oslo’da devletin en üst düzey görevlilerini PKK’lilerle müzakere masasına oturtan AKP Hükümeti ve onun Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a benzer tepkiyi neden göstermediğimiz ya da gösteremediğimizdir. Üstelik PKK ile masaya oturduğumuzu söyleyip ispat edemeyenleri şerefsizlikle itham etmişti. Başbakan. Bereket versin ki konu ispatlandı da söyleyenlerin şerefsiz olmadığı anlaşıldı.  
 
Kuzey Irak’ta Kukla Kürt devletini biz kurdurttuk, petrol anlaşması yaparak da onu ilk tanıyan biz olduk. Kuzey Suriye’de yeni bir Kukla Kürt devletini bizim destek verdiğimiz Barzani kurduruyor. Yollarımızda omuzu tüfekli PKK’liler kimlik kontrolü yapıyor. Onlara bu izni, izinli değillerse bu cesareti kim verdi, sormuyoruz bile. Suriye sınırımız yol geçen hanına döndü. Sınırlarımızı korumakla görevli ordumuzun Genelkurmay Başkanı da dâhil olmak üzere birçok subayımız terörist olmak iddiasıyla yargılanıyor. Hayatını PKK ile mücadelede geçirmiş madalyalı kahramanlar Silivri zindanlarında çürütülüyor.  Bütün bunları yapanlar, ordumuzu terörist yuvası olarak görenler PKK’ye o cesareti verenler olmasın, ne dersiniz?   Biz hâlâ soruyoruz…
 
-Dur bakalım ne olacak?
 
[email protected]