Dünya’da ve Türkiye’de kadın olmak

Dünya’da ve Türkiye’de kadın olmak
11 Mart 2016 10:10

Kadın olmak, Dünya’nın birçok yerinde zordur, Türkiye’de ise birkaç misli daha zordur. Dünya Kadınlar Günü de olmasa, neredeyse kadınlarımızın sorunlarını ve konumlarını tartışamayacağız. Kadınlarımız, yaşamın ne kadar içinde? Nüfusumuza baktığımızda, yarısının kadınlardan oluştuğunu görürüz. Olması gereken, yaşamın her alanında, kadınların hak ve yetkilerde erkeklerle eşit olmasıdır. Ancak gerçek durumun bu orandan çok uzakta olduğunu görüyoruz.

 

 

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

Bundan 159 yıl önce, 8 Mart 1857 tarihinde, ABD’nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında, 40 bin dokuma işçisi tarafından daha iyi çalışma koşulları talebiyle grev başlatıldı. Polisler ve işçiler arasında yaşanan arbede sonucu çıkan yangında, 129 kadın işçi yaşamını yitirdi. Bu olaydan 53 yıl sonra 1910 yılında, yaşamını kaybeden kadın işçiler anısına, 8 Mart günü “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1977 yılında 8 Mart gününü, Dünya Kadınlar Günü olarak kabul etti. Yani 1977 yılından beri her yıl 8 Mart günü, tüm Dünya’da Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de ise ilk kez 1921 yılında, 8 Mart “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmış. Tabii o yıllarda bu kutlamalara polis müdahalesi olmamış, TOMA’lar ve biber gazı kullanılmamış…

 

Dünya ortalamasına göre, kadınların istihdam oranı yüzde 51. Türkiye’de ise yüzde 28. Yani en ileri ülkelerle en geri kalmış ülkelerin ortalamasına göre, her iki kadından biri ekonomide yer alırken, Türkiye’de yaklaşık her 4 kadından biri ekonominin içinde. Türkiye’miz, kadın istihdamında dünya sıralamasında 135 ülke arasında 120. sırada. Yani bu konuda da sonuncu sıraları kimseye kaptırmıyoruz!

 

Dünya Bankası’nın “İşte Cinsiyet 2014” başlıklı raporuna göre, kadınların küresel düzeyde temel hak ve özgürlüklerinden tam olarak yararlanamadıklarını görüyoruz. Kadınlar, toplumsal alanda ve iş dünyasında büyük eşitsizliklerle karşı karşıya. Bu rapora göre, küresel düzeyde kadınların iş gücüne katılması, son yıllarda artacağına geriye gitmiş. Gelişmiş ülkelerde yüzde 60’ın üzerinde iken, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yüzde 25 civarında. Türkiye, kadın istihdamında Ortadoğu ve Afrika ülkeleri düzeyinde gösteriliyor ki, bu utanılacak bir durumdur.

 

Kadınlar, küresel düzeyde tam zamanlı işlerde, erkeklerin yarısı düzeyinde çalışıyorlar. Ücretli işlerde, daha çok geçici ve yarı zamanlı işlerde kadınlar çalışıyor. Dolayısıyla kadınların kariyer ve ilerleme imkanları, erkeklere göre çok daha az.

 

Dünya Bankası’nın Türkiye’ye önerilerine gelince;

 

– Çocukluk ve gençlik dönemlerinde, eğitim-öğretim yoluyla eşitsizliğin önlenmesine yönelik politikalar uygulanabilir. Örneğin, kız çocuklarının okula gitmesinde daha fazla teşvik önlemleri alınabilir. Bizde ise eğitim, çocukları yaşama hazırlamaktan çok uzak. Ezbere dayalı eğitim sistemimiz, yaz-boz tahtasına döndü.

 

– Uygun çocuk bakımı ve erken çocuk gelişimi programları ile kadınların ev içindeki yükleri azaltılabilir. Böylece kadınlar, kariyerlerine ve gelişmelerine daha çok zaman ayırabilirler.

 

– Cinsiyet eşitliği konusunda, özel sektör liderliği önemli katkılar yapabilir. Örneğin, Güney Kore’de, büyük firmalar yerel yönetim pozisyonları için kadınları işe alarak kârlılıklarını arttırmışlar. Benzer uygulamalar bizde de yapılabilir.

 

Türkiye’de kadınlar, Cumhuriyet’le birlikte, yasal olarak ve kâğıt üzerinde eşit haklara sahip oldular. Başta seçme ve seçilme hakları olmak üzere, birçok hakka Avrupa ülkelerinin çoğundan önce sahip oldular. İsviçre’den alınan 1926 tarihli Medeni Kanun’la, erkeklerle kadınlar eşit haklara kavuştular. Gerek yerel seçimlerde ve gerekse genel seçimlerde, kadınlar hatırı sayılır sayılarla temsil de edildiler. Ancak bu hak ve özgürlükler, tabandan gelen taleplerle sağlanmamış, tepeden verilmiştir. Bu nedenle, Türkiye’de birçok hak ve özgürlükte olduğu gibi, kadın haklarında da geriye gidişe çok fazla tepki gösterilmiyor. Tepki gösterenler ise marjinalleştiriliyor.

 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun resmi rakamlarına göre;

 

– Son 4 yılda temel eğitimlerini tamamlayamadan evlendirilen, 18 yaşın altındaki kız çocukların sayısı 226 binin üzerinde,

 

– 2015 genel seçim sonuçlarına göre, meclisteki 550 milletvekilinin sadece 81’i kadın (%14). (AKP 34, HDP 23, CHP 21, MHP 3 )

 

– Mevcut Büyükşehir Belediye Başkanlarının 2’si kadın. 3 bin 281 il genel meclisi üyelerinden sadece 115’i kadın (%3,5).

 

– Cumhuriyet’ten bugüne kadar kurulan hükümetlerde, toplam 1690 bakandan sadece 34’ü kadın (%2).

 

– Her dört kadından biri şiddet görüyor. Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a rağmen, son bir yıl içinde 52 bin 118 kadın hakkında koruma kararı verildi.

 

– Kadın cinayetleri son dört yılda yüzde 1400 arttı…

 

Kadınlarımızın hak ettikleri yere gelmeleri, yine kadınların bilinçli ve organize olmuş mücadeleleriyle gerçekleşecektir. Dünya ve Türkiye koşulları, bu mücadelelerin başladığı 1857 yılından daha geri değil. Yeter ki, kadınlarımız haklarına sahip çıksınlar.

 

Kadınlarımız, kendilerini erkeklerle eşit görmeyen, ikinci sınıf vatandaş kabul eden ve sadece cinsel obje olarak gören hastalıklı zihniyetlere karşı çıkmalı, her alanda eşit haklara ve yetkilere sahip gören düşüncelere ve oluşumlara destek olmalıdır. Zira insanlığın huzuru ve refahı barışta, özgürlükte, kardeşlikte, eşitlikte, dayanışmada ve adalettedir…Bunu sağlayacak olan da öncelikle kadınlardır…

 

(*) Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı

[email protected]

 

 

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü