DSP’den Türkiye siyasetini değiştirecek, ilginç kanun teklifi!

DSP’den Türkiye siyasetini değiştirecek, ilginç kanun teklifi!
25 Haziran 2020 12:47

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısı ile başlayan seçim ve siyasi partiler kanununda değişiklik hazırlığı DSP’yi de harekete geçirdi. Meclis’te grubu bulunan siyasi partilere ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e ziyaretler düzenleyen DSP, aralarında seçim barajının kaldırılması, ‘Milli Bakiye, Tercihli Oy’ sistemi gibi önerilerin olduğu bir çalışma sundu. DSP’ye göre önerilen sistem hayata geçerse ittifaklar ortadan kalkacak, milletvekilliği seçimlerinde genel merkez egemenliği ve “delege ağalığı” sona erecek.

 

 

 

Gazete Duvar’dan Müzeyyen Yüce’nin haberine göre MHP’nin önerisiyle başlayan, AK Parti yönetiminin de üzerinde çalışmaya başladığı siyasi partiler ve seçim kanununda değişiklik hazırlıkları sürerken, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal, içerisinde çok sayıda önerinin yer aldığı çalışmayı hükümet yetkililerine ve siyasi partilere sunmaya başladı.

‘Siyasi Partilere Hazine Yardımı’, ‘Seçim Barajı’ ve ‘Milli Bakiye-Tercihli Oy Sistemi’ gibi 11 başlıktan oluşan öneriler, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal tarafından şu ana kadar İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’a sunuldu. Bu arada Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile de bir görüşme gerçekleştirildi.

 

 

SİYASİ PARTİLERE HAZİNE YARDIMI: HER PARTİ AYNI ÇİZGİDEN BAŞLAMALI

 

 

Siyasi partilere verilecek devlet yardımının oy dağılımı gözetmeksizin yapılması gerektiğine dikkat çekerek her partiye eşit ödeneğin dağılmasını öneren DSP’nin öneri paketinde, “Seçime katılan siyasi partilerin bazılarına devlet yardımı yapılması, bazılarına ise yapılmaması haksızlıktır. Bu durum doğal olarak siyasetin finansmanını tartışmaya açmaktadır. Zira bazı partilerin devlet yardımından yararlanamaması sebebiyle ekonomisi güçlü kesimlere direnememesi ve halk için değil de, belli başlı sermayedarlar için siyaset yapması tehlikesi baş gösterebilecektir. Seçime katılma yeterliliğinde olan partiler, en son seçimde almış oldukları oy oranına göre, her yıl genel bütçe gelirinin beşbinde ikisi oranındaki yardımı oy oranları nispetinde paylaşmalıdırlar. Seçime katılma yeterliliği olmayan ya da yeterliliğini kaybetmiş partiler, bu yeterliliği kaybetmelerinden itibaren mevcut durum değişene kadar hazine yardımı almamalı ve en az yardım alan partinin aldığı miktar, o seneki brüt asgari ücret tutarının 700 katından daha az olmamalıdır” ifadeleri yer alıyor.

 

 

SEÇİM BARAJI: BAŞKANLIK SİSTEMİNE ANTİDEMOKRATİK HÜVİYET KAZANDIRIYOR

 

 

DSP’nin önerileri arasında seçim barajının kaldırılması da var. Seçim barajının varlığının Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne anti demokratik bir hüviyet kazandırdığı belirtilen çalışmada, “Yeni sistemin diğer yanları bir yana, bu sisteme dair yapılabilecek yegâne tespitlerden birisi, sistemin yönetimde istikrarı Cumhurbaşkanı’nın şahsında mutlak biçimde sağlamış olmasıdır. Yürütmenin tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisi dışına alındığı gözetildiğinde, TBMM’nin, yönetimde istikrar ilkesine dair kayda değer bir misyonunun kaldığı söylenemez. Bu kadar güçlü bir yürütme erkinin olduğu durumlarda da, yasama erkinin olabilecek en sesli yapıya sahip olması ve her görüşün yasama faaliyeti içinde söz söyleyebilmesi önemlidir. Yani, seçim barajının varlığı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne anti demokratik bir hüviyet kazandırmaktadır” denildi.

 

 

MİLLİ BAKİYE SİSTEMİ İLE İTTİFAKLAR ORTADAN KALKACAK

 

 

DSP aynı zamanda seçimlerde ‘Milli Bakiye’ sisteminin uygulanması gerektiğini belirterek 1965 seçimlerine işaret ediyor. Çalışmada, Türkiye’de en son 1965 seçimlerinde uygulanan milli bakiye sisteminin, “halkın iradesinin neredeyse tamamının Türkiye Büyük Millet Meclisine yansımasını hedeflediği” belirtilerek, “Buna göre, her bir seçim çevresi için, siyasi partilerin aldığı bütün artık oylar toplanmakta ve açıkta kalan milletvekili sayısına bölünerek milli seçim kotası bulunmaktadır. Bu yolla partilerin elindeki toplam artık oy milli seçim kotasına bölünmekte ve orantılı olarak milletvekillerine dağıtılmaktadır. Bu yolla, dar ya da daraltılmış bölge sistemleriyle oluşturulmuş yapay seçim barajlarının da önüne geçilecek, en az oy alan partiler dahi TBMM’de temsil edilebileceklerdir. Bu sistemle birlikte, oyu az olan partiler herhangi bir ittifaka dahil olmaya mecbur kalmayacak” denildi.

 

 

TERCİHLİ OY: GENEL MERKEZ EGEMENLİĞİNİ VE DELEGE AĞALIĞINI KALDIRACAK

 

 

DSP’ye göre, siyasi partilerdeki Genel Başkan ve Genel Merkez egemenliğinin önüne geçmek, ön seçimdeki delege ağalığını ve önseçim hesaplarını kaldırmaksa ‘Tercihli oy sistemi’ ile mümkün. Mevcut durumda, siyasi partilerin milletvekili aday listelerini kendi belirledikleri şekliyle Yüksek Seçim Kurulu’na sunduklarını hatırlatan DSP, “Milletvekilleri, partilerin aldıkları oya göre, parti genel merkezlerinin önceden belirledikleri sıraya göre seçilmektedir. Ancak bir siyasi partiye oy veren vatandaş, seçilemeyecek sırada olan bir adayı tercih etmek hakkını kullanamamaktadır. Siyasi partilerdeki, Genel Başkan ve Genel Merkez egemenliğinin önüne geçmek, ön seçimdeki delege ağalığını ve önseçim hesaplarını kaldırmak için, siyasi partiler her seçim bölgesindeki milletvekili sayısının iki katı kadar aday göstermelidir. Seçim pusulasında bu adaylar soyadlarının harf sırasına göre yer almalıdır. İsteyen seçmen oyunu kullanırken, o seçim çevresinin milletvekili sayısının bir eksiği kadar tercihte bulunmalıdır” diyor.