Dost Kazığı

Dost Kazığı
12 Aralık 2011 09:27

Hükümetin güçlü ortağı Fetullah Gülen’in, kendisine ait herkul.org adlı internet sitesinde mülakat şeklinde yazdığı “Sıradanlık Duygusu ve Tasrif Üslubu” başlıklı yazının “En Çok Yanlış Yapanlar” ara başlığı altında: “Fakat ne zaman ki, insanın zihninde ‘Bunca yıldır işin içindeyim. Ben de bir şeyler biliyorum…’

Hükümetin güçlü ortağı Fetullah Gülen’in, kendisine ait herkul.org adlı internet sitesinde mülakat şeklinde yazdığı “Sıradanlık Duygusu ve Tasrif Üslubu” başlıklı yazının “En Çok Yanlış Yapanlar” ara başlığı altında: “Fakat ne zaman ki, insanın zihninde ‘Bunca yıldır işin içindeyim. Ben de bir şeyler biliyorum…’ mülâhazası oluşmaya başlarsa, bilmelidir ki, o çoktan işin dışına çıkmıştır, olup bitenlerin farkında değildir.


 


İşte böyle bir duruma düşmemek için herkesin her sene bir iki defa bir araya gelerek, müktesebatını, işin neresinde durduğunu, ne tür hatalar yaptığını gözden geçirmesi, aynı hataları bir daha yapmamak için alınması gereken tedbirleri ve gelecekte yapılması düşünülen iş ve projeleri müzakere masasına yatırması gerekir” denmektedir.(1)



Pek çok yorumcu ve köşe yazarı, bu satırların muhatabının Başbakan Erdoğan olduğu konusunda hemfikirdir. Fetullah Gülen Hoca, görünüşe bakılırsa bu “vaazı” ile Erdoğan’a tavsiyelerde bulunmuyor. Bir taraftan ona yerini gösteriyor diğer taraftan da hesap vermek üzere ayağına çağırıyor!..  Benim anladığım budur…



Koalisyon ortaklar arasında, şike yasası ile başlayan bilek güreşinden birkaç gün önce (05.12.2011 günü) yayınlanan bu yazı ile aynı zamanda cemaat üyelerine de sınırları belirgin bir çerçeve çizilmiş de oluyor. Hoca Efendi demek istiyor ki,  bazı işlerin içinde bizimle birlikte olanlar, sanmasınlar ki, bu işlerin içinde bulundukları süre içerisinde bir şeyler öğrenebilmişlerdir. İşler onların öğrendiği gibi değildir. İşin içinde veya arkasında başka işler de vardır! Bu düşünceye göre, her şeyi bilen bir tek kendisi olmaktadır. Başka bir ifade ile işlerin görünen tarafı yanında bir de görünmeyen tarafı vardır ve asıl iş o görülmeyen taraftakidir. “Gizli ajanda” olarak da nitelendirilecek olan bu durumu, doğal olarak bir tek kendisi bilebilir!..



Hoca Efendi, aynı zamanda müritlerine diyor ki, herkes benim ağzımın içine bakacak ve hiç kimse benim tarafımdan yetkilendirilmedikçe kendini bir şey sanmayacaktır!..
Yukarıdaki tespitten bir de şu sonucu çıkartmak mümkündür: Bizim cemaatin kollektif aklının arkasında, başka bir yönetici “üstün akıl” daha vardır. Bu “üstün akıl”dan, ABD’nin düşünce kuruluşları ve istihbarat örgütleri ile donanmış yönetimi kastedilmiş olabilir! Bana göre verilmek istenen mesaj budur. Çünkü ancak bu şekilde ABD’nin gücünün Cemaatin arkasında olduğu izlenimi verilebilir. Bu da az propaganda sayılmaz. Ayrıca kişisel bilgi ve yeteneklerine güvenen bazı kişilerin, cemaate akıl vermeye kalkışmaları da önlenmiş  olur… Öyle ya koca ABD’nin bilgi kaynaklarından daha doğru ve isabetli fikirleri kim seslendirmeye cesaret edebilir? Hoca Efendi, bu ifadeleri ile müritlerine yerlerini gösterdikten sonra,  Başbakan’a da talimat vermeye başlıyor ve senede iki defa kendisi ile “müzakere masası”na oturulmasını istiyor. Aslında “müzakere masası”  terimini kendisine hesap verilmesi anlamında kullandığı açıktır. Hoca kendini hesap alma makamında oturtuyor. Düşünebiliyor musunuz Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı senede iki defa Fetullah Hoca ile “müzakere” yapmak üzere Atlantik’in öte yakasına uçuyor?..



Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde Fetullah Hoca’nın dini ve siyasi liderliği tartışmasız hale getirilmiş olacaktır. Bu noktada, Erdoğan’ın kendisine biat edip etmeyeceğini, şimdiden sınıyor olabilir…  Gül’ün süresi dolduktan sonra, Cumhurbaşkanlığı makamına neden kendisi oturmasın? Yarı başkanlık sistemine geçtikten sonra, böyle bir makamı kim elinin tersiyle itebilir? Hiçbir engeli olmadığı halde Türkiye’ye dönmeyen Hoca Efendi, Humeyni gibi bir dönüşü özlüyor olabilir. Kimilerine göre Cumhurbaşkanlığını fazlasıyla hak etmiştir. Bu noktada Erdoğan’ın “müzakere” teklifine hayır demesi öyle kolay değildir. Derse siyasette sular ısınacak demektir. İster misiniz “gömleksiz” milli görüşçülerle, Gülen cemaatinin koalisyonu bozulmaya doğru gitsin. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Erdoğan’a biat etmediğini söylemesinin sırası mıydı? Ayrıca Gül’ün, Çankaya’ya çıktıktan sonra ilk defa bir yasayı yeniden görüşülmek üzere meclise göndermesi bir rastlantı olamaz. Üstelik kardeş dedikleri Erdoğan,  ameliyat masasından henüz kalkmış da sayılmazdı. MTTB’nden beri süregelen kader arkadaşlığına bu hareket hiç yakışmadı.


 


 Demek ki, iktidar olma hırsı, insana pek çok yakışmayan şeyi yaptırabiliyor.


 



Belki de Erbakan Hocaya birlikte attıkları kazığı, şimdi de kendileri için yontuyorlar. Kim bilir!..



Av. Cemil Can – HH



DİPNOT:
(1) http://www.herkul.org/kiriktesti/index.php


 


Yazarın Son Yazıları:
‘Bağımsızlık’ mı ‘hırsızlık’ mı?!..
Devletin ‘özel’i olmaz!..
‘Cesaret ödülü’nün bedeli!..