‘Diyap Ağa 1935’te ölmeseydi onu da Seyit Rıza gibi öldüreceklerdi’ iddiası

‘Diyap Ağa 1935’te ölmeseydi onu da Seyit Rıza gibi öldüreceklerdi’ iddiası
5 Mayıs 2020 11:25

Meydan ve onun gibi “resmi tarih” yazımından beslenerek konuşan “politikacı tarihçiler”in gerçeklerden, bilimsel kriterler ve tutarlılıktan, demokratik hak ve özgürlükler bilincinden, empati duygusundan, dolayısıyla yüzleşme kültüründen bu kadar uzak olmaları temsil ettikleri toplumun geleceğinin aydınlık olamayacağını gösteriyor. Oysa yaşanmış olanları gözden geçirmek, sorgulamak ve yeniden tanımlamak yaşamsal bir öneme sahip. Yüz yıl öncesinin kavramları ve kurumlarıyla yeni bir toplumsal yaşam inşa edilemez.

 

 

Gazete Duvar / Kazım Gündoğan

 

 

Bir süre önce internette bir video izledim.

Programın adı; Saklı Tarih.

Konuşmacı; tarihçi(!) Sinan Meydan.

Sunucu ise, “Haydi hocam şu saklı tarihi çıkar ortaya da herkes görsün ve bütün cumhuriyet düşmanları alsın dersini!” motivasyonunda… Kendi deyimleriyle “Dersim’deki Saklı Tarih”i açığa çıkaracaklar.

Ancak Dersim gerçekliğini, kimin bugüne kadar sakladığını ve neden “saklı tarih” olduğuna dair herhangi bir açıklamaları yok. Devletin birer memuru olan “resmi tarihçiler” gerçekleri saklamak için her türlü hileyi yapar, onlara rağmen açığa çıkarılınca da “saklı tarihi gün yüzüne çıkarma” misyonuyla gerçeklere karşı savaşa girişirler. 72 yıl boyunca saklanan ve kamusal alanda hiç konuşulmayan Dersim gerçeği son 10 yılda çok değişik açılardan konuşulur, tartışılır oldu. Buna 2010’lu yıllarda “saklı tarih” diyorlardı. Ben ise, aynı yıllarda, “Dersim, devletin kara kutusudur” demiştim. Kara kutu açıldı ve bütün kötülükler açıkça görülebilir ve anlaşılabilir hale geldi. Bundan geriye dönüş olmayacağını bildikleri için son derece saldırgan durumdalar…

 

Yazının devamını okumak için tıklayın