Diyanet’in farkındalık oluşturma kaygısı!

Diyanet’in farkındalık oluşturma kaygısı!
30 Nisan 2020 16:46

Coronavirüs pandemisi nedeniyle kılınamayan Cuma namazlarına rağmen, sırf gündem oluşturmak için her hafta Diyanet İşleri Başkanı tarafından verilen ve televizyonlardan canlı yayınlatılan Cuma hutbelerinde insanların dikkatlerini çekip farkındalık oluşturan konular özellikle seçiliyor.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Son Cuma hutbesinde de eşcinsellik ve zina ele alınmıştır.

 

 

Öncelikle şu saptamayı yapalım ki, bütün dinler apış arası ile ilgili fiillere çok önemle vurgu yaparlar.

 

 

Bunun bazı nedenleri olmakla birlikte, en önemli nedeni din önderlerinin hasımlarını ve çıkarlarına çomak sokmak isteyenleri apış aralarından vurma isteğidir.

 

 

Diyanet’in eşcinsellerle ilgili hutbesini Ankara Barosu nefret suçu kapsamında yargıya taşıyınca Recep Erdoğan ve hükümet tarafından sert tepkiyle karşılandı.

 

 

Öncelikle Diyanet’in hangi hatasını anımsatarak ve düzelterek başlayalım?

 

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik demokratik bir hukuk düzenidir.

 

 

Başta bu nedenle olmak üzere Osmanlı’da ki Şeyhülislamlık makamı gibi fetva veremez.

 

 

Bu nedenle anayasa ve yasalara aykırı hareket etmeyen hiç kimseyi ve hiçbir grubu, hiçbir sınıfı tahkir edemez, nefret suçu işleyemez.

 

 

İkinci nedene gelince Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra yani AKP iktidarı ile birlikte Diyanet’in başına geçenler doğrudan hükümet ve Recep Erdoğan’ın borazanlığını yapmışlardır.

 

 

Mehmet Görmez zamanında da böyleydi, şimdi ki Ali Erbaş yönetiminde de bu böyle devam etmektedir.

 

 

Gerçek din önderleri günah olarak niteledikleri fiilleri cımbızla seçerek söylemez.

 

 

İnandıkları dinin günah olarak saptadıkları her fiili gündeme getirirler; ucu kime dokunursa dokunsun.

 

 

Bu nedenle Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam ‘’Sultanın sofrasına oturan alimin fetvasına itibar edilmez’’ demiştir.

 

 

Siz Ali Erbaş’ın sultanın sofrasında olmadığı zamanları anımsıyor musunuz?

 

 

Şimdi İslam dininin sıraladığı günahlardan bir demet sunalım:

 

 

Zina, homoseksüellik, hırsızlık, insan öldürtmek, terör çıkartıp insanların toplu katliamına sebep olmak, devlet ve millet malını talan etme ve yandaşlarına ettirme, iftira, algı operasyonları ile insanlara iftira atıp itibarsızlaştırma, gıybet, lakap koşma, yalan söylemek, rüşvet, torpil, dinci vakıflarda ve Kuran kurslarında kız ve erkek çocuklarına din bezirganı mollalar tarafından tecavüzler, diploma kalpazanlığı, korkutma, baskı, şiddet, suçsuz yere kodeslere tıktırmak, intikam için haksız vergi cezası kesmek, intikam için masum insanları işlerinden attırmak, doğayı katletmek, ülke topraklarını yabancılara işgal ettirmek, toprakları bile bile düşmanlara peşkeş çekmek vesaire daha çok günah sayabiliriz.

 

 

18 yıldan beri günümüze kadar gelen Diyanet yukarıda sıraladığım tonlarca günah dururken ve de özellikle bu ağır insanlık suçlarının üzerini örtmek için işi apış arasına sığdırıyor.

 

 

Özellikle soruyorum, dinci vakıflarda ve Kuran kurslarında oğlan ve kız çocuklarına bir kısım medrese sapığı mollalar tarafından seri halde tecavüz edilirken sizin aklınız neredeydi o zaman?

 

 

Yoksa medrese sapıklarının zekerleri cennetten çıkma mübarek organlar oldukları için mi sesiniz çıkmıyordu?!

 

 

Türkiye’de en az 90 bin cami olduğu halde devlet yöneticilerinin ve yakınlarının devlet ve millet malını hunharca soymalarının en büyük günahlardan olduğunu da hep makamınızı koruma uğruna sustunuz.

 

 

Devlet soyuldu sustunuz.

 

 

Millet soyuldu sustunuz.

 

 

Yalan söylediler sustunuz.

 

 

Teröristlerle işbirliği yaptılar sustunuz.

 

 

Türk toprakları Yunan’a peşkeş çekildi sustunuz.

 

 

Rakiplerine çirkin iftiralar attılar sustunuz.

 

 

Masumları, aydınları, TSK komuta kademesini düşmanların istedikleri şekilde hapishanelere tıktılar sustunuz.

 

 

Sapıkları, canileri, uyuşturucu baronlarını affettiler sustunuz.

 

 

Bugün geldiğimiz nokta itibariyle tarafsız olması gereken ve dinin gereklerini olduğu haliyle sunması gereken Diyanet AKP’nin amigoluğunu yapmaktadır.

 

 

Üstelik Diyanet İşleri Başkanlığı bu haliyle insanların dinsel sorunlarını halletmekle görevli bir kurum olmaktan çıkmış, Türk ulusunu Araplaştırma merkezi haline gelmiştir.

 

 

Atatürk’ün kurduğu ve işlevi dinlerini öğretmek olan Diyanet İşleri Başkanlığı artık hüviyetini yitirmiştir.

 

 

Çünkü yukarıda saydığım nedenlerden dolayı güvenirliliğini yitirmiştir.

 

 

Neden güvenilirliğini yitirmiştir?

 

 

Çok açık söylüyorum, Kuran’ın beyan ettiği ama AKP’nin çılgınca işlediği günahların üzerlerini apış arası günahları bahane edilerek örttüğü için.

 

 

AKP-Diyanet el ele deizmi yaygınlaştırmışlardır, iktidar sahiplerinin günahlarını örttükleri için.

 

 

Ve, Covid-19 pandemisi nedeniyle dünya yeni bir küresel din anlayışına defacto olarak geçmiştir.

 

 

Bu bağlamda olmak üzere insanlar bir daha eskisi gibi-tüm dinler için geçerlidir-toplu ibadet yapamayacaklardır.

 

 

Yani kısaca toplu ibadet dönemleri bitmiştir.

 

 

Kiliselerde, havralarda, camilerde toplu ibadetler yapılamayacak, hac ve umre olayları tarihe karışacaktır.

 

 

Buna rağmen Diyanet son hızla kadrolaşmaya devam ediyor.

 

 

Dün okuduğum bir haber de Diyanet’in taşra teşkilatlarına 60 yeni personel alınacakmış.

 

 

Buna ne gerek var, 90 bin caminin imamı ve bir o kadar da müezzin boş oturuyorlar.

 

 

İhtiyacınız varsa bunları değerlendirin.

 

 

Zaten belli bir zaman diliminden sonra boş gezen imam ve müezzinlerin başka devlet kurumlarında istihdam edilmesi ele alınacaktır.

 

 

Bundan kaçış yok.

 

 

Tanrı’nın emir ve yasaklarını hükümet korkusu yüzünden insanlara söylemeyen, bunları apış arası hikayeleri ile örten din önderlerine ağır cezadır camilerin defacto olarak kapanması.

 

 

HİMMETE MUHTAÇ DEDE, NEREDE KALDI GAYRIYA HİMMET EDE!

 

 

Bizim insanımız Covid-19 pandemisi nedeniyle henüz yeterli olarak ekipman sağlayamadığı halde, sayın hükümetimiz ABD, İtalya, İspanya vesaire gibi ileri ülkeler de dahil 55 ülkeye şimdiye kadar maske dahil medikal malzeme yardımında bulundu.

 

 

Hükümet maske dağıtım işini üstüne aldı ama onu da yüzüne gözüne bulaştırdı.

 

 

Şahsen benim adıma 5 maske gelmiş, gidip eczaneden aldım ama bir şeye yaramaz; attım balkonda güneşleniyor!

 

 

Recep Erdoğan irili ufaklı her krizi fırsata çeviren bir karaktere sahip.

 

 

Yurttaşlarından 10’ar lira yardım dilenirken, kendi yurttaşlarının her birine 1200 Dolar gibi hatırı sayılı meblağlar veren ülkelere bu yardım neyin nesi?

 

 

Recep Erdoğan’ı iyi tanıyan biri olarak buna ait yorumum var ama Türkçe’de buna ait ‘’Himmete muhtaç dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede’’ atasözü vardır.

 

 

Özellikle yardım kolilerinin üstüne İngilizce olarak ‘’TÜRKİYE CUMHURBAŞKANLIĞI’’ ibaresini yazdırması çok anlamlı.

 

 

Şifre: Bir gün yolum düşerse!

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!