Dışarda darbesever içerde darbesavar

Dışarda darbesever içerde darbesavar
16 Ocak 2012 14:23

Arap Baharı rüzgarıyla darbe yapılan Arap ülkelerindeki darbecilerin en büyük destekçilerinden biri şüphesiz ki bizim başbakandır. Libya’daki darbecilere valizlerle milyon dolarlar götüren başbakanımız, Mısır’daki darbecilere de dışişleri bakanımızı Tahrir Meydanı’nda konuşmacı olarak görevlendirdi. Şimdi Suriye’deki darbecilerin umudu da bizim başbakandır. Suriyeli darbe komutanlarını Türkiye’de ağırlayan başbakan, Kardeşimiz Esad’ın devrilmesi için can atıyor.

Dışarıda darbecilerle can ciğer kuzu sarması olan başbakanımız içerideki darbecilere göz açtırmıyor. Ülkemizde gazetecisinden bilim adamına, teğmeninden genelkurmay başkanına kim ki aklından darbe sözcüğünü geçirdi hepsini kodese tıktı. Bu işi o kadar ciddiye aldı ki özel yetkili savcıların çabaları kendisini tatmin etmedi de “Ben bu davanın savcısıyım.” dedi. Darbe konusu da ciddiye alınmayacak gibi değil. Yaş yetmiş iş bitmiş bir- takım işgüzarlar kanser hastalığına yakalanınca hastalıkla mücadele edemeyeceklerini anlayınca hükümetle mücadele etmeye kalkıştılar. Allahtan ki amansız hastalık onlara fırsat vermedi. Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, İlhan Selçuk biraz daha yaşayabilselerdi bizim hükümetimizin yerinde yeller esiyor olacaktı. Allah Korudu!
Darbelerle mücadelede biz de başbakanımızı yalnız bırakmadık. Karen Forg’un besleyip Soros’un fonladığı yazar ve aydınlarımızla hep başbakanın yanında tavır aldık. Bu sayededir ki demokrasimiz ilerliyor. Bu nedenle “yandaş, yalaka, besleme medya” diye adlandırılıyoruz ama demokrasi aşkımız buna katlanmaya değer! Olsun!
Yandaş, yalaka, besleme medyada görev yapan yazar, çizer, aydın takımımız ileri demokrasi konusunda her gün gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında döktürüyor. En büyük ilham ve desteklerini de Pensilvanya’daki Hocaefendi’den alıyorlar. Hocaefendi oradan üflüyor, onlar burada ötüyorlar. Başbakanla beraber darbelerin önüne set çekiyorlar. Yandaş televizyonlar bu bülbülleri paylaşamıyor. Bunlar her akşam başka bir ekranda darbelere karşı “ileri demokrasi” mücadelesi veriyorlar.
Bunların oluşturduğu kamuoyunun desteğini arkasına alan başbakanımız sadece şimdiki darbe heveslilerini değil geçmişte darbe yapan Kenan Evren ve arkadaşlarını da yargılatıyor. Gerçi Kenan Evren’le ilgili ola ki bir yanlışlık olmasın diye geçen referandumdaki değişiklikler, otuz yıllık zaman aşımı süresi dolunca (12 Eylül 1980-12 Eylül 2010) yapıldı.
Biliyoruz ki 12 Eylül darbesi bir ABD projesiydi. Bunu ABD’lilerin “Bizim çocuklar başardı.” ve İhsan Sabri Çağlayangil’in “ABD altımızı oyuyormuş da haberimiz yokmuş.” sözlerinden anlıyoruz. ABD’liler tarafından deliğe süpürülmeyi göze alan bizler, ABD taşeronu Kenan Evren’i mahküm edecek değiliz ya…
Şimdi sizlere o günlerin bir yazısından alıntı yapıyorum. Yazı darbe yapan askerlerle ilgilidir.
“Böyle bir ilk tefahhüs ve sezişe, bir evvelki sene selam durulmuş ve gaziler ocağının yiğit eri Mehmetçik’e teşekkürler sunulmuştu.
………
Ve, işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz.” (Sızıntı Dergisi, Ekim 1980, Yıl:2 Sayı:21)
Sızıntı Dergisi Pensilvanya’daki Hocaefendi yandaşlarının teorik dergisidir. O gün darbecilere selam duranlar bugün darbe ile mücadele ettiklerini nasıl açıklarlar bilmem. O onların sorunu. Ben Kenan Evren’in yerinde olsam savunmama bu dergiyi koyarım. Önemli yerlerde Hocaefendi’nin hatırını sayan görevliler oldukça çoktur. İşe yarayabilir.
Dışarıda ( Arap ülkelerinde) darbesever, içeride darbesavar başbakanımız , 12 Eylül darbesine alkış tutanlarla işbirliği halinde “ileri demokrasi” mücadelesini sürdürüyor.
Unuttuğu bir şey var ki demokrasi hukukun egemen olduğu, herkesin hakkının korunduğu ve bireyin kendisini ifade edebildiği kurallar rejimidir. Demokraside kuralları yöneticiler değil, toplumun belirler. Yöneticiler toplumun koyduğu kurallara göre hareket ederler.
Daha cumhurbaşkanının görev süresinin ne kadar olduğunun bilinmediği bir ülkede hangi kuraldan, hangi demokrasiden söz edeceğiz?

[email protected]

          Arap Baharı rüzgarıyla darbe yapılan Arap ülkelerindeki darbecilerin en büyük destekçilerinden biri şüphesiz ki bizim başbakandır. Libya’daki darbecilere valizlerle milyon dolarlar götüren başbakanımız, Mısır’daki darbecilere de dışişleri bakanımızı Tahrir Meydanı’nda konuşmacı olarak görevlendirdi. Şimdi Suriye’deki darbecilerin umudu da bizim başbakandır. Suriyeli darbe komutanlarını Türkiye’de ağırlayan başbakan, Kardeşimiz Esad’ın devrilmesi için can atıyor. 



          Dışarıda darbecilerle can ciğer kuzu sarması olan başbakanımız içerideki darbecilere göz açtırmıyor. Ülkemizde gazetecisinden bilim adamına, teğmeninden genelkurmay başkanına kim ki aklından darbe sözcüğünü geçirdi hepsini kodese tıktı. Bu işi o kadar ciddiye aldı ki özel yetkili savcıların çabaları kendisini tatmin etmedi de “Ben bu davanın savcısıyım.” dedi. Darbe konusu da ciddiye alınmayacak gibi değil. Yaş yetmiş iş bitmiş bir- takım işgüzarlar kanser hastalığına yakalanınca hastalıkla mücadele edemeyeceklerini anlayınca hükümetle mücadele etmeye kalkıştılar. Allahtan ki amansız hastalık onlara fırsat vermedi. Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, İlhan Selçuk biraz daha yaşayabilselerdi bizim hükümetimizin yerinde yeller esiyor olacaktı. Allah Korudu!



          Darbelerle mücadelede biz de başbakanımızı yalnız bırakmadık. Karen Forg’un besleyip  Soros’un fonladığı yazar ve aydınlarımızla hep başbakanın yanında tavır aldık. Bu sayededir ki demokrasimiz ilerliyor. Bu nedenle “yandaş, yalaka, besleme medya” diye adlandırılıyoruz ama demokrasi aşkımız buna katlanmaya değer! Olsun!



         Yandaş, yalaka, besleme medyada görev yapan yazar, çizer, aydın takımımız ileri demokrasi konusunda her gün gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında döktürüyor. En büyük ilham ve desteklerini de Pensilvanya’daki  Hocaefendi’den alıyorlar. Hocaefendi oradan üflüyor, onlar burada ötüyorlar. Başbakanla beraber darbelerin önüne set çekiyorlar. Yandaş televizyonlar bu bülbülleri paylaşamıyor. Bunlar her akşam başka bir ekranda darbelere karşı “ileri demokrasi” mücadelesi veriyorlar.



          Bunların oluşturduğu kamuoyunun desteğini arkasına alan başbakanımız  sadece şimdiki darbe heveslilerini değil geçmişte darbe yapan Kenan Evren ve arkadaşlarını da yargılatıyor. Gerçi Kenan Evren’le ilgili ola ki bir yanlışlık olmasın diye geçen referandumdaki değişiklikler, otuz yıllık zaman aşımı süresi dolunca  (12 Eylül 1980-12 Eylül 2010) yapıldı.


         Biliyoruz ki 12 Eylül darbesi bir ABD projesiydi. Bunu ABD’lilerin “Bizim çocuklar başardı.” ve İhsan Sabri Çağlayangil’in “ABD altımızı oyuyormuş da haberimiz yokmuş.” sözlerinden anlıyoruz. ABD’liler tarafından deliğe süpürülmeyi göze alan bizler, ABD taşeronu Kenan Evren’i mahküm edecek değiliz ya…



         Şimdi sizlere o günlerin bir yazısından alıntı yapıyorum. Yazı darbe yapan askerlerle ilgilidir.



         “Böyle bir ilk tefahhüs ve sezişe, bir evvelki sene selam durulmuş ve gaziler ocağının yiğit eri Mehmetçik’e teşekkürler sunulmuştu.



          ………



          Ve, işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz.” (Sızıntı Dergisi, Ekim 1980, Yıl:2 Sayı:21)



         Sızıntı Dergisi Pensilvanya’daki Hocaefendi yandaşlarının teorik dergisidir. O gün darbecilere selam duranlar bugün darbe ile mücadele ettiklerini nasıl açıklarlar bilmem. O onların sorunu. Ben Kenan Evren’in yerinde olsam savunmama bu dergiyi koyarım. Önemli yerlerde   Hocaefendi’nin hatırını sayan görevliler oldukça çoktur. İşe yarayabilir.



        Dışarıda ( Arap ülkelerinde) darbesever,  içeride darbesavar başbakanımız , 12 Eylül darbesine alkış tutanlarla işbirliği halinde “ileri demokrasi” mücadelesini sürdürüyor.



         Unuttuğu bir şey var ki demokrasi hukukun egemen olduğu, herkesin hakkının korunduğu ve bireyin kendisini ifade edebildiği kurallar rejimidir. Demokraside kuralları yöneticiler değil, toplumun belirler. Yöneticiler toplumun koyduğu kurallara göre hareket ederler.



          Daha cumhurbaşkanının görev süresinin ne kadar olduğunun bilinmediği bir ülkede hangi kuraldan, hangi demokrasiden  söz edeceğiz?


 


HH – Hilmi Saral


 


         [email protected]