Dış politikadaki en büyük tehlike

Dış politikadaki en büyük tehlike
29 Haziran 2020 13:34

ABD’nin başkenti Washington’da bir Yunanistanlı Atatürk heykelinin üstüne bir yazı yapıştırmış.

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 

Yazıda,

 

“Evet, ben insanlığa karşı işlediğim suçlardan dolayı suçluyum” yazıyor.

 

Bunu yazan bir işgalci artığı…

 

Bunu şuradan anlıyoruz…

 

İlk kez duydum ama Washington’da bir Yunan soykırım merkezi varmış.

 

Tarihte bir Yunan soykırımı var mı, yok herhalde, böyle bir konu yok hiçbir yerde.

 

Kuyucu Murat Türkler’i kırmış ama Yunan veya başka milliyetten herhangi bir kırım yok Osmanlı tarihinde.

 

Acaba Yunan soykırımı derken neyi kastediyorlar, Julius dönemini mi veya vakıf olmadığımız bir başka dönemleri mi var bizden ırakta.

 

Her neyse…

 

Bu, Washington’da bulunan “Yunan Soykırımı Merkezi” isimli kuruluş konuyla ilgili bir açıklama yapmış ve demiş ki…

 

“Bu saldırıyı düzenleyen kişi 1922 yılında İzmir’den ayrılan bir kişinin ailesi olduğu öğrenildi”

 

Gel İngilizlerin maşası olarak İstanbul’u işgal et, sonra da Türkler beni İzmir’den sürdü de.

 

Her neyse, fakat bu olayda önemli olan husus şu…

 

Bugün Washington’da Atatürk heykeli, yarın başka bir yerde başka bir heykel veya başka bir olay…

 

Bu olaylar silsileye dönüşürse, kızamık pıtırcığı gibi olur olay.

 

Dünya tarihinde dönem dönem izole edilen uluslar ve devletler oldu.

 

Mesela Sırplar, uzunca bir süre, ki, hala da izleri var bunun, Avrupa’dan dışlandılar.

 

Mesela İsrail. Hala daha izole.

 

Mesela Libya. Yıktılar, yaktılar. Kaddafi’yi diri diri kıydılar işbirlikçi, cani Arapları vasıtasıyla.

 

Türkiye’ye hiç kimse, bu siyasi iktidar altında olsa bile, bu muameleyi yapamaz.

 

Ama beni endişelendiren şu…

 

Siyasi iktidar dış politikada yaptığı sistematik hatalarla Türkiye’yi izolasyona iterek, onu fırsatçı sansar ve çakalın saldırılarına açık hale getiriyor.

 

Çünkü…

 

Bir ülkenin uluslararası alanda prestiji azaldığında birçok pusuda bekleyen kafasını çıkaracak cesareti buluyor.

 

Bu satırların yazarı Türkiye’nin 2000 eşiğini, izdüşümlerini hem Ankara üzerinden, hem uluslararası alanda adım adım yaşamıştır ve şuna bizzat şahit olmuştur…

 

Cumhuriyet hükümetleri 1990’ların ikinci yarısından sonra attıkları, o anda iç kamuoyunda büyüklüğü henüz fark edilmeyen, adımlarla Türkiye’yi 2000, Milenyum eşiğinde dünyada çok korumalı ve saygın bir pozisyona getirdiler.

 

Değil böyle çakallık yapmak, her düşman ruhlu kuyruğunu kıstırmıştı.

 

Her alanına şahidim, bakanlar düzeyindeki konuşmalardan, aklına gelecek tüm kurumsal ilişkilere kadar, bunun böyle olduğuna şahidim.

 

Bugün ile o günün farkı bir kitap konusu.

 

Şu anda neler oluyor, bakın…

 

Siyasi iktidar askeri olarak dünyada ani ve bir kişinin duygularına dayalı hareket ediyor.

 

Her yerde düşman kazanıyor.

 

Askeri dili doğru değil. Suriye’de ve Kuzey Irak’da yaptığı askeri harekatlarda kullandığı dil de hukuk devleti dili değil.

 

Devletler bu çağda Çaldıran savaşı jargonunu kullanamaz. Uygar dünya bu dili kullanmıyor artık zaten.

 

Onu bırakın, siyasi iktidar, İspanyol, eski AB Parlamento Başkanı, şu anki AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’i bile karşısına alıyor.

 

Josep Borrell kesinlikle bir Türkiye düşmanı değil, dostudur. Bizzat tanıdığım birisi ayrıca da.

 

Borrell Zaragoza’da yetişmiş, Zaragoza çölünün acılarıyla büyümüş bir sosyal demokrat, kaldı ki İspanyol halkı genel olarak da Türkiye’yi sever.

 

Gidin İspanya’ya görürsünüz ne demek istediğimi.

 

Hükümet ama şu anda dostu da itiyor.

 

Düşmanlara da her yerde fırsat veriyor.

 

Bu olay böyle devam ettiği müddetçe karşıdaki cephe büyüyecek ve izole edilmesinin şartları daha da büyüyecek.

 

Bu böyle oldukça, siyasi psikolojiye doğrudan bağlı makro ekonomik koşullar da daha da kötüleşecek.

 

Biliyorum ki, siyasi iktidar bunu anlayacak bir siyasi vizyon ve akla sahip değil.

 

Ama yine de bu olayın farkında olmalı Türk kamuoyu.

 

Bu arada…

 

Gürsel Tekin’in Washington’daki olaya verdiği tepki çok güzel ve yerindeydi. Tebrik ederim.

 

YUNANİSTAN

 

Yunanistan şu anda mültecileri eziyor, yok ediyor.

 

Bugün Ayvalık açıklarında batan lastik mülteci botunun Yunan sahil güvenliği tarafından kesildiği ve benzin bidonlarının alınarak, Türk kara sularına itildikleri söyleniyor.

 

Bunu söyleyenler bottaki mülteciler.

 

Haberi teyit etmek gerekli de olabilir ancak yazın Corona salgını nedeniyle gündem elvermedi ve yazamadım ama AB kaynaklı bir rapor okudum yazın ve raporda, Yunan sahil güvenliğin iki mülteciyi vurduğu teyid ediliyordu.

 

O raporu bir ara bulmam lazım. Ama isteyen de bulabilir internetten. İngilizce veya Almanca.

 

Yunanistan şu anda insanın yaşam hakkı ihlalinin doruğunda ve azgın bir halde.

 

Bir de kalkıp Washington’da yenen naneye bakın.

 

İşte bu manzara dış politikanın mevcut halinden kaynaklanıyor asıl olarak.

 

Safile USUL Twitter

 

 


Yazarın Son Yazıları:
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz
Gökhan Zan ve ses kaydı
Didik didik bir şey aramışlar