Direnme hakkı mı, sivil itaatsizlik mi?

Direnme hakkı mı, sivil itaatsizlik mi?
30 Haziran 2017 09:33

Direnme hakkı, evrensel hukukun egemen olduğu demokrasilerde tanınan bir haktır.

 

 

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

Bu ülkelerde, iktidarın hukuk dışı uygulamalarına karşı, şiddete başvurmaksızın direnme hakkı kullanılabilir. Bu hak, 800 yıl önceki Magna Carta’dan beri insan hakları sözleşmelerinde ve demokratik Anayasalarda yer alan temel bir insan hakkıdır. Ancak yazılı ve görsel basında, direnme hakkı ile sivil itaatsizliğin zaman zaman karıştırıldığını veya birbirinin yerine kullanıldığını görmekteyiz.

 

 

Sivil itaatsizlik :

 

 

Sivil itaatsizlik, evrensel hukuka aykırı görülen bir hukuk normunun bilerek ve isteyerek ihlal edilmesidir. Eylemci, çiğnediği yasa maddesinin geçerli bir kural olduğunu, ancak bu kuralın evrensel hukuka aykırı olduğunu düşünerek ihlal eder. İhlal ederken de ihlalin yaptırımını göze alır. Örneğin, zorunlu askerlik yapılmasına ilişkin hukuk kuralını, siyasi ve felsefi görüşlerine ya da dini inançlarına aykırı bulup askerlik yapmayı ret eden “vicdani ret”cilerin durumu, sivil itaatsizliktir. Burada eylemci, kendisine uygulanacak yaptırımları göze alır, ancak sivil itaatsizlik eylemini de gerçekleştirir.

 

 

Sivil itaatsizliğin en önemli unsuru, kamuya açık, aleni olarak yapılmasıdır. Kişisel çıkar arayışlarının ötesinde, aynı durumdaki herkes için adalete yönelik bir çözüm arayışıdır. Bir diğer unsuru da, şiddet kullanımını kesinlikle dışlayan, barışçıl bir eylem olmasıdır. Çoğunluğa yapılan bir çağrı, gönderilen bir mesajdır. Bu çağrı ile toplumda ortak bir adalet anlayışının varlığı hedeflenir.

 

 

Sivil itaatsizlik de hukuk devleti düşüncesine dayalı, siyasi ve ahlaki bir eylemdir. Hukuk sisteminin içinde aksayan bir kurala karşı çıkıştır. Sistemin bütününe yönelik bir eylem değildir. Toplumsal durum karşısında, yasaya aykırı davranışı zorunlu kılacak, vicdani bir duygu ve düşünce sürecidir. İtiraz edilen hukuk normunun uygulanmasının, ağır bir haksızlığa yol açması gerekir sivil itaatsizlik için. Bunun içindir ki, pozitif hukuk kuralının yaptırımına katlanma tutumu sergilenir.

 

 

Direnme hakkı :

 

 

İnsanların direnme hakkından bahseden ilk düşünür, hukuk devleti ve anayasal demokrasinin savunucularından John Locke’dir. Locke’a göre; insanların rızası ve sözleşmeleri dışında kurulmuş olan hiçbir yönetim biçimi meşru değildir. Bu nedenle, iktidarı ele geçirmek için yapılacak darbe girişimleri de meşru değildir. Ancak hukukun ortadan kalktığı, yalnızca iktidarı kullanan kişi ya da kişilerin istedikleri ve keyfi kuralların hakim olduğu, ihtiras, intikam ve açgözlülüklerinin tatminine yönelik kural dışı idarelere karşı, hakları çiğnenenlerin yapması gereken, direnip karşı çıkmaktır. Meşru olmayan kişi veya kişilerin uyguladıkları şiddete karşı da hukuki ve meşru direnme hakkı vardır. Direnme hakkı, bir tür meşru müdafaa halidir. Locke’a göre; “Hukuk, ölüleri hayata döndüremez”. Bu nedenle de doğal hukuk, yaşam devam ederken, herkese direnme hakkını bahşetmiştir.

 

 

Direnme hakkının kullanılması eyleminde, ihlal edilen bir hukuk kuralı yoktur. Devletin yasaları ve uygulamaları, demokrasi ve insan haklarının evrensel ilkeleriyle çelişiyorsa, yasallık ve meşruiyet örtüşmüyorsa, yurttaşların şiddet içermeksizin bu uygulamalara boyun eğmeyi reddetmeleri, direnme hakkıdır. Nitekim 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirisi, 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, baskıya karşı direnme hakkından bahseder. Mevcut Alman Anayasası ve bizim 1961 Anayasamız da (başlangıç bölümünde) direnme hakkını düzenlemiştir.

 

 

Bu bilgiler ışığında baktığımızda, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan başlattığı ve İstanbul’da sona erecek “Adalet Yürüyüşü”, bir sivil itaatsizlik eylemi değil, direnme hakkının kullanılmasıdır. Zira bu eylemde bir hukuk kuralının ihlali söz konusu değildir. Şiddet içermeyen ve şiddeti teşvik etmeyen bu eylem, mevcut Anayasamızda, tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası insan hakları metinlerinde yer alan, temel bir insan hakkının kullanılmasıdır.

 

 

Siyasi iktidara düşen, bu barışçıl eylemin güvenliğini sağlamak, talep edilen adaletin, toplumun her kesimine eşitlik ve özgürlük temelinde tesisi için çaba sarf etmektir. Toplumsal barış ve adalet de ancak böyle sağlanabilir…

 

 

 

(*) Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı
[email protected]

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü