Dink Cinayeti örgüt işi

Dink Cinayeti örgüt işi
30 Ocak 2012 14:00

Hrant Dink cinayeti kararını konu alan önceki yazımızı, “örgüt yok ki merak edelim” diyerek konuyu kapatalım, cümlesiyle bitirmiştik. Ama herkes mahkemeye inat illa da örgüt arıyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, konuya ilişkin geniş bir açıklama yaptı. Muhalefeti, idare mahkemesini ve “Ergenekon” örgütünü suçladı.

Hrant Dink cinayeti kararını konu alan önceki yazımızı, “örgüt yok ki merak edelim” diyerek konuyu kapatalım, cümlesiyle bitirmiştik. Ama  herkes mahkemeye inat illa da örgüt arıyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, konuya ilişkin geniş bir açıklama yaptı. Muhalefeti, idare mahkemesini ve “Ergenekon” örgütünü suçladı.


 


Biz de merakımızı tatmin etmek için yeniden konunun peşine takıldık. Dikkatimizi çeken en önemli ayrıntı, polis yetkilileri ile hükümet yetkililerinin bu konuda farklı düşünüyor olmasıdır.


 


Şöyle ki; Başbakan Erdoğan, “Dink cinayeti faillerini 32 saatte yakaladık, arkasındakileri değil” diyerek örgüt vurgusu ve kuşkusu belirtiyor. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, “Bu olayda örgüt yok; bunlar bireysel olaydır” diyor ve Başbakan’ı yalanlıyor.


 


İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ise, aldığı istihbaratı Müdürü Cerrah’la paylaşmaya değer bulmuyor. İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer ise “Dink’i korumadık, çünkü Yasin Hayal terörist değildi” diyerek olayın örgüt işi değil de milli duyguları gelişmiş kafadarların işi olduğunu ima ediyor.


 


Wikileakes belgelerinden öğreniyoruz ki Türk Emniyeti 21 Kasım 2008 tarihinde ABD Büyükelçiliğinde diplomatlara ve FBI yetkililerine bir birifing veriyor ve “Hrant Dink cinayetinin arkasında Veli Küçük’ün (yani Ergenekon) olduğunu”  söylüyor.


 


Hükümet ve Polis yetkililerinin durumu böyleyken İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Fikret Seçen, Taha Akyol’a 20 Ocak 2012 tarihinde “Dink davası Ergenekon’a bağlanabilir de bağlanmayabilir de” diye açıklama yapıyor. Bu açıklamadan “olayın nasıl olduğu önemli değil. Nasıl istersek ya da nasıl istenirse öyle yaparız” anlamı çıkmaz mı? Bu kararın nasıl hukuki değil de keyfi bir karar olduğunu göstermez mi?


 


Ya sanıklar ne diyor?


 


Sanık Erhan Tuncel (aynı zamanda emniyet ajanı): “Bana yardımcı istihbarat elemanı olmam teklif edilmedi. Bir nevi karar verildi. Bana yakılmayacağım sözü verildi.” “Yakılmayacağım” sözünün altını çizelim. Bu sözü Erhan Tuncel’e kim verdi.


 


“Medyada fazlaca Erhan Tuncel’in örselenmesi, devletin bir görevlisi olarak beni üzmüştür” diyen Ramazan Akyürek mi?


 


Sanık Yasin Hayal: “Erhan Tuncel’e muhbirlik görevi veren kimse, bence Dink cinayeti azmettiricilerinden birisi de odur. Emniyet içinde bir grup bizi kumanda etti. Bu aşikardır.” Bu grup kim ya da kimlerdir.


 


Sanık Engin Yılmaz: “Dink’in kalemini devlet kırdı” derken bu işi bize devlet görevlileri yaptırdı demiş olmuyor mu?


 


Daha ne desin çocuklar?


 


Yeniden Sayın Hüseyin Çelik’in açıklamalarına dönelim: “Devlet mekanizması içinde bir kusur, bir eksik, bir yanlış var mı? Bence var. Çokça var ama AK Parti himayeci, bunları koruyucu tavır takınmamıştır. Koruyucu tavır başka taraflardan gelmiştir.”


 


Bu cümlelerden anlaşılacağı üzere Sayın Çelik, koruyucu tavrın nerden geldiğini bilmekte ama açıklayamamaktadır. Onun için Ergenekon’a yüklenmekte korkusunu saklamaktadır. Hükümet yetkililerinin Ergenekon diye adlandırılan örgütten korkmadığını bütün dünya biliyor. Bu hangi örgüttür ki Sayın  Çelik adını dahi söyleyemiyor.


 


 Haksız da sayılmaz hani. Baksanıza koskoca mahkeme bile polis müdürleri ilk gün ne dedilerse öyle karar verdi!


 


Evet olayın arkasında  bir örgüt vardır ama hükümet yetkililerinde bu örgütü açıklayacak yürek yoktur.


 


HH – Hilmi Saral


 


[email protected]