Diktatörler psikopat ve paranoyak ruh hastalarıdır!

Diktatörler psikopat ve paranoyak ruh hastalarıdır!
18 Mayıs 2020 16:24

Tarih boyunca insanlığın başına bela olan diktatörlerin hepsi psikopat ve paranoyak ruh hastaları olarak birçok ortak özellikler gösterirler.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Seçimle veya darbe ile ülkenin başına geçmiş olan bu ruh hastası diktatörlerin en önemli paradigması ebediyen ülkenin başında bulunacaklarına iman etmeleridir.

 

 

Hitler’in Haberleşme ve Propaganda Bakanı Goebbels’in ‘’Bir defa iktidarı aldıktan sonra, onu asla vermeyeceğiz; bakanlıklardan bizim ancak ölülerimizi çıkarabilirler!’’ sözü ile başlayarak dünyadaki gelip geçmiş ve yaşamakta olan tüm diktatörlerin genel karakterlerini ortaya koyalım.

 

 

Geçen yıllar içinde diktatörlerle ilgili bayağı yazı yazdığımı arşivi geriye doğru yokladığımda gördüm.

 

 

Bu nedenle bu yazıda diktatörlerin hiç dokunmadığım yönlerini kısaca ele almak istiyorum.

 

 

Diktatörlerin en temel özelliklerinden biri dev anayasa ve yasaları fütursuzca çiğnemeleridir!

 

 

Büyük suçlar işlediklerini bildiklerinden dolayı güçlerini kaybetmemek için ülkede olan biten her şeyden haberdar olmak ve kendini emniyete almak için gittikçe diktatörleşir!

 

 

Artık başka çaresi kalmaz, suç işledikçe batar!

 

 

Diktatör Hitler ‘’Diktatör bisiklet binen adama benzer, devamlı pedal çevirir’’ der.

 

 

Ve, diktatörler işledikleri suçları örtmek için, toplumsal, kurumsal tepkileri önlemek için devamlı suç pedalını çevirir.

 

 

Bu nedenlerle ruh hastası bu diktatörler gittikçe diktatörleştiklerinin farkında değillerdir.

 

 

Tüm diktatör liderlerde işin başında bir megalomani vardır.

 

 

Bu megalomani sayesinde çevresindeki insanların omuzlarına basarak yükselirler.

 

 

Bu magaloman kişilikleri nedeniyle işledikleri büyük cürümler nedeniyle giderek paranoyak safhaya ulaşırlar.

 

 

Bu nedenle iktidarlarını kuvvetlendirecek diktatoryal önlemler alırlar.

 

 

O kadar büyük kuşkular içinde yaşarlar ki, yiyecek içeceklerine zehir katılmasından ve suikasta uğramasından derin kuşkular duymaktadır.

 

 

Geceleri uykuyu bile rahat uyuyamaz.

 

 

Her gece başka bir odada yatar.

 

 

Ülkede en küçük demokratik bir eylemi bile kendisine darbe yapılacağına yorumlar ve bu konuda hem kendisi hem de adamları çığırtkanlık yaparlar.

 

 

Yanında bir çocuk balon patlatsa kendisine bomba atıldı paniğine kapılır.

 

 

Paranoyak ruh hastası diktatörün korkuları o kadar derindir ki, kendisine iyilik etmiş adamları bile kuşkulandığı anda harcar, yanından uzaklaştırıp kullanmak üzere yenilerini yanına alır ama onların akıbeti de diğerleri gibi olur.

 

 

Diktatörün zalim eylemlerinden biri de düşmanlarını ve kuşku duyduğu kişileri temizlemek için uydurma suikastlar düzenletip acımasız önlemlerle binlerce insanı da etkisiz hale getirir.

 

 

Diktatörler psikopat karakterlerin tüm özelliklerini de gösterirler.

 

 

Bu bağlamda narsist ve sadist oldukları kesindir.

 

 

Çünkü kitlelerin demokratik eylemlerinde polis vasıtasıyla acımasızca insanları öldürtüp, insanları ağır yaraladıkları bilinmez cinayetlerden değildir.

 

 

Öylesine narsistirler ki, ne yasa, ne ahlak ve ne de uzlaşma tanırlar. Korku üzerine kurdukları diktatörlüklerinde tek karar verici kendileridir.

 

 

Diktatörlerin vicdanları yoktur, bu nedenle yaptığı yıkımlara ve zulümlere dur diyecek bir ses yoktur içinde.

 

 

Uzmanlara göre vicdan, insan evriminin en son ve en önemli aşamasıdır. Psikopat kişilik yapısında bu nedenle vicdan yoktur ve diktatörlüğün kaynağı da bu vicdansızlıktır.

 

 

Çok ilginç bir saptama daha yapılmış araştırmacılar tarafından.

 

 

Bu da diktatörlerin ortak hastalıklarıdır.

 

 

Örneğin Hitler hem psikopat, hem paranoyak, hem epileptik ve hem de diyabetik hasta olduğunu biliyoruz ki bir günde 28 ilaç kullanıyordu.

 

 

Dünyanın değişik ülkelerinde günümüz itibariyle bu hastalıkları aynıyla taşıyan diktatörler de elbette bilinen bir gerçek.

 

 

Bunun nedenlerini ancak bir psikiyatri uzmanı açıklayabilir.

 

 

Dünyada, özellikle İslam coğrafyasında gelip geçmiş ve yaşamakta olan tüm diktatörlerin en önemli karakteristik yapılarından iki unsur çok öne çıkmaktadır.

 

 

Bunlar kleptomani olarak adlandırılan hırsızlık hastalığı ile mitomani denilen yalancılık hastalığıdır.

 

 

Hırsızlık hastalığı ile diktatörler ülkelerinin mal varlıklarını kendilerinin ve aile bireylerinin üstüne geçirirler.

 

 

Bunlar devletin bütçesine öyle soysuzca dadanmışlardır ki, onu kendi ailelerinin bütçesi olarak görürler.

 

 

Ülkenin en değerli taşınmazlarını kurdukları vakıf ve deneklerle üstlerine geçirirler.

 

 

Kendilerine ve aile bireylerine ait yurt dışında değişik ülkelerde milyarlarca Dolar’ı aşan hesapları vardır.

 

 

Ayrıca bir kaçma durumunda kullanmak üzere yurt dışında da taşınmazlar alarak sürekli teyakkuzda kalırlar.

 

 

Bu diktatörlerin ayrıca hazır hemen kullanmak üzere saraylarının değişik odalarında milyonlarca Doları bulunmaktadır.

 

 

Bu istisnasız böyle olmuştur.

 

 

Sudan’ın Ömer el-Beşir’inden, Irak’ı Saddam’ına kadar.

 

 

Libya’nın Kaddafi’sinden, Mısır’ın Mübarek’ine kadar.

 

 

Diktatörler çok şiddetli mitomani yalancılık hastalarıdır.

 

 

Her konuda yalan söylerler.

 

 

Yalanları diktatörler için bir sigortadır.

 

 

Kavrama güçleri olmayan diktatörler böylelikle kendilerini korumağa çalıştıklarını sanırlar.

 

 

Psikopat diktatörler aynı zamanda vampirden daha fazla kan içici vampirlerdir.

 

 

Kendilerini ispatlamak için ülkenin masum insanlarını değil, aynı zamanda teröristlerle işbirliği yaparak dünyanın değişik ülkelerinde kitleleri öldürtürler!

 

 

Ve, çok önemli bir husus daha; her an kaçma alternatifi planlarıyla birlikte akıllarındadır.

 

 

Kaçtıktan sonra devletlerinin güvenlik birimlerine yakalanmamak için dünyanın değişik ülkelerinde taşınmaz satın almışlardır.

 

 

Bütün diktatörlerin yapıları, nitelikleri aynıdır. Bu nedenle sonları da aynı olur. Vakti saati geldiğinde koltuklarını bırakmak zorunda kalırlar.

 

 

Hiçbir diktatörün hedefine varamadığı bir vakıadır.

 

 

Hitler saklandığı tavuk kümesi gibi daracık bir odada intihar etti.

 

 

Mussolini bacaklarından asıldı!

 

 

Pinochet tutuklandı!

 

 

Saddam yer altında sıçan deliğinde yakalanıp idam edildi!

 

 

Kaddafi gençler tarafından parçalanarak öldürüldü.

 

 

Hüsnü Mübarek’i kafeste yargıladılar.

 

 

Nikolay Cavuşesku’yu halk ayaklanarak yakaladı ve 2 saat içinde yargılayıp kurşuna dizdiler.

 

 

Ve, çok ibret verici bir ders olarak Çavuşesku’nun cellatı ‘’Askerlere Çavuşesku’yu vur emrini veren onun en gözde komutanıydı’’ der.

 

 

Bütün diktatörlerin acı akıbetleri aynı olmakla birlikte bugüne kadar ders alan bir diktatör henüz görülmemiştir.

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!