Devlet neden var

Devlet neden var
13 Ekim 2014 08:51

Çağdaş siyasal sistemlerin başlıca üç felsefi kuramcısı John Locke, Montesquie ve Jean-Jacques Rousseau’dur.

 

 

Çağların IŞIK H&H YORUM

 
Ancak Jean-Jacques Rousseau’yu bir başka yazımızın konusu yapmak üzere diğer iki filozofun siyasal kuramları hakkında kısa bir değerlendirme yapalım.

 
Aydınlanma çağının en önemli düşünürlerinin başında gelen Locke 1632-1704 yılları arasında yaşamış İngiliz filozofudur.

 
Ortaçağ derebeyi düzenini oluşturan feodal siyasal yönetimi mutlak monarşi tarafından ortadan kaldırılmıştı.

 
Locke ise mutlak monarşiye karşı,burjuvazinin yönetimde daha fazla yer almasını sağlamak için ortaya koyduğu demokratik parlamenter sistemin siyasal kuramını ve felsefesini oluşturmuştur.

 
Locke göre insanlar özgürlüğün ve mülkiyetin daha iyi korunması için yargılama ve cezalandırma haklarını bir sözleşmeyle topluma devretmişlerdir.

 
Uygar Yönetim Üstüne İkinci İnceleme adlı yapıtında “insanların devletlerde birleşmelerinin ve kendilerini yönetimlerin altına sokmalarının asıl amacı, …,canlarının, özgürlüklerinin ve mallarının korunmasıdır” der.

 
Ancak bu sözleşmeyle yönetme yetkisini elinde bulunduranların; yasama ve yürütme erkinin her ikisine birden sahip olunması, yasaları yapanlar ile uygulayanların kendilerini bu yasalara uyma yükümlülüklerinden muaf tutmaları ve bu kimselerin yasaları kendi yararlarına göre yapma veya yorumlamaları İhtimallerinin, yönetilenler için büyük bir tehlike oluşturduğuna dikkati çeker.

 
Yönetilenleri bu tehlikeden kurtarmak için yönetim erkinin ikiye ayrılarak, yasaları yapanlar ile yasaları uygulayanların farklı kimselerden oluşturulması gerektiğini belirtir.

 
Ancak bu şekilde olursa yapılan sözleşme, bireylerin amaçladıkları özgürlük ve güvenin teminatı olacaktır.

 
1600 lı yılların sonunda geliştirilen toplum sözleşmesi kuramı içerisinde yargı bağımsızlığına yer verilmemesinin sebebi ise zamanın İngiltere’sinde bir yargıcın kral tarafından görevden alınabilmesi için hem Lordlar Kamarası ve hem de Avam Kamarası’nın bunu onaylaması gerektiğindendir.

 
Yani zaten yargı bağımsızlığı o dönem koşulları için yeterli ölçüde sağlanmıştı.

 
Çağdaş siyaset biliminin kurucusu sayılan Montesquie ise (1689-1755) tarihlari arasında yaşamış Fransız düşünürdür.

 
Başyapıtı olan Yasaların Ruhu adlı kitabında anlattığı Güçler Ayrılığı Kuramı esin kaynağını, İngiliz anayasa düzeninden ve ruhunu ise sahip oldukları siyasal erdem sayesinde özgürlüğün gelişimine büyük katkı sunmuş olduğuna inandığı eski Yunan ve Roma cumhuriyetlerinden almıştır.

 
Siyasal kuramın hedefinde, özgürlükleri mutlak monarşinin baskısı altında olan Fransız soyluların da tıpkı İngiliz aristokratları gibi krala karşı korunması gerektiği vardır.

 
Aristokratların özgürlüklerinin çiğnenmesini despotluk olarak yorumlayan Montesquie’nuntoplumsal sözleşmesinin hedefinde, bu özgürlüklerin korunması için yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden ayrılmış olduğu bir anayasal düzenin kurulmasının gerekliliği vardır.

 
Montesquie’nun soyluların haklarının korunması için öngördüğü güçler ayrılığı düzeni, aristokratlardan ziyade burjuvazi tarafından sahiplenecek ve Fransız ve Amerikan devletlerinin anayasalarında yer aldıktan sonra da çağdaş anayasaların simgesi durumuna gelecektir.

 
(Yukarıdaki anlatımlarda Alaeddin Şenel-Siyasal Düşünceler Tarihi- eserinden genişçe yararlanılmıştır.)

 
İşte bir ülkedeki yasal gücün yönetme hak ve kaynağı yukarıda bahsedilen bu sözleşmelerdir.

 
Yani anayasalardır.

 
Anayasalar yönetme yetkisini koşulsuz, sınırsız ve mutlak değil, bu sözleşmenin içeriğine göre oluşturulacak sınırlama ve kurallara göre belirlemiş ve yöneticiyi buna göre bağlamıştır.

 
Bunları yazmamızın sebebi ise;

 
Demokratik hak ve özgürlüklerin her toplumsal tepki sonrasında biraz daha kısıtlandığı ülkemizde, bu amaçla yeni bir yasal düzenlemenin yapılacağının açıklanmış olmasıdır.

 
Demokrasi tarihi aynı zamanda insan hak ve özgürlüklerinin binlerce yılda katettiği insanlık tarihidir.

 
Binlerce yılda ilmek ilmek örülmüştür.

 
O sebeple insan hak ve özgürlüklerinin bir baskı unsuru olmadan nasıl daha geniş kullanılabileceği üzerine kurulmuştur çağdaş sistemler ve demokrasi.

 
Bu yüzden insanlar devlet için değil, devlet insanlar için vardır.

 
Elbette ki hiçbir devlet anarşi ve kargaşaya izin vermez, vermemelidir.

 
Ancak barışçıl eleştiri ve gösteriler uygar toplumlarda yönetilenlerin yönetenlere hak ve özgürlüklerinin, inançlarının korunması taleplerine dikkat çekme araçlarıdır.

 
Barışçıl tepki ve gösterilerin hiç tölere edilmeksizin, anarşist tepki ve gösterilerle aynı karşılığı görmesi ihtimali, ancak hak ve özgürlükleri sınırlayıcı bir düzenleme olabilir.

 
Yönetenlere düşen, toplumun memnuniyetsizliklerine sebep olacak şartların oluşmasına engel olmaktır.

 
Yoksa toplumun sahibi olmaya çalışmak değil.

 

 

Çağların IŞIK Twitter

 

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Seni başkan yaptıracağız
Yarının gülüşleri bugünün gözyaşlarında boğuldu
Dağlıca saldırısının Cizre’yle ilgisi var mı?