Devlet bir milletin genetik mirasıdır

Devlet bir milletin genetik mirasıdır
24 Kasım 2014 11:31

Yeryüzünde en az beş milyon senedir insan var.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Çeşitli evrimleriyle birlikte.

 

Hemen yobazca itirazlara karşı belirtelim.

 

”Evrim” yasaları ”yaratılış’‘ a aykırı değil.

 

Bu teolojinin konusu ama evrimle ”antropoloji” bilimi uğraşmaktadır.

 

Benim işleyeceğim ”devlet” kavramı ”kültürel antropoloji” nin konusudur ve bu bilim dalı epeyce bir ilerleme kaydetmiş ve birçok şeyi açıklığa kavuşturmuştur.

 

1

 

İnsanın beş milyon senedir yeryüzünde var oluşundan beri nice sayısız kültürlere ve dillere ait insan toplulukları ve ırklar oluşmuş, bunların çoğu bir uygarlık seviyesine ulaşamadıklarından dolayı tarih sahnesinden silinmiştir.

 

Hangi topluluklar ayakta durabilmiş ve varlıklarını devam ettirmişlerdir?

 

Binlerce yılda biriktirdikleri kültürleri, yaşadıkları hayatın formatı ve yüksek kalitesi, konuştukları dilin zenginliği ve düşünme kapasitelerini artırması, doğaya hükmedecek bilim ve tekniğe sahip olmaları,mimarlık ve diğer güzel sanat kollarında yüksek performansa sahip olmaları, rakip milletlerle giriştikleri mücadele ve savaşlarda çoğunlukla üstün gelmeleri ve yine bir yığın öge ile birlikte o topluluğun bireyleri arasında uyumun, işbirliğinin, topluluk içerisindeki kurallara ve yasalara bir disiplin içinde bağlı olmaları; o topluluğu bir uygarlığa ulaştırmış ve oradan da bugünkü anlamıyla bir devletin meydana gelmesine neden olmuştur.

 

Bu kültürlerin ve buradan doğan gücün bir uygarlığa dönüşmediği topluluklar ise ya çoğu tarih sahnesinden silinmişler ya da bugüne kadar bir kısmı yaşasa bile aşiret seviyesinde kalarak ilkel bir hayat sürmüşler ve aşiretler arası kanlı boğuşmalarla birbirlerini öldürmüşlerdir sürekli olarak.

 

Örneğin, Türk Milleti ”Ön Türkler”i başlangıç olarak alırsak onikibin senedir yeryüzünde ve yüksek kültürleriyle yaşadıkları dönem ve coğrafyalarda hep bir uygarlık oluşturmuşlar, bunu da sürekli geliştirmişlerdir.

 

2

 

Tarihin bütün dönemlerinde Türk Milleti yüksek hareket yeteneği ile, dünyanın her tarafına akın etmişler, dağılmışlar ve oralarda yüksek bir uygarlığa dayalı devletler kurmuşlardır.

 

Bunları yukarıda belirttiğim esaslar dahilinde ve birlik disiplini içerisinde yaparak devletlerini kurmuşlardır.

 

Bugün devletler halinde yaşayan bütün milletlerin hikayesi aşağı yukarı böyledir.

 

Çinliler, Ruslar, Almanlar, İngilizler, Fransızlar, İspanyollar, Araplar, İranlılar, Moğollar, İtalyanlar vs. hep böyledir.

 

Birer aşiret veya klan seviyesinde kalan ırklar ise kendi aralarındaki kanlı boğuşmalarla hep birbirlerini öldürmüşler, insanlığa en küçük bir uygarlık kırıntısı bırakmadıkları gibi diğer hareket halinde olan uygarlık sahibi milletlerin üzerlerine birer yük olmuşlardır.

 

Asya, Afrika, Amerika, Avrupa, Avustralya kıtalarında yaşayan aşiret veya klan seviyesinde kalan ırkların hikayesi de işte bu şekildedir ve çoğu da tarih sahnesinden silinmiş, yaşayanlarda, işin doğasına çok uygun olarak diğer kültür ve uygarlıkların hakimiyetini kabul etmişlerdir.

 

Bugün Türk Milleti’nin yaşadığı ”Ön Asya” dediğimiz Anadolu’da da aşağı yukarı bilinen onbinlerce senedir nice milletler yaşamış, hatta bir kısmı yüksek uygarlıklar kurmasına rağmen Türkler’in gelişinden sonra bunlar tarih sahnesinden silinerek bu topraklara Türk mührü vurulmuştur.

 

3

 

Bunlar tarihsel olaylardır ve dünyanın her tarafı öyle olmuştur.

 

Örneğin, bugün Amerika’da ”Kızılderili” kültüründen eser var mıdır?

 

Yoktur ve normaldir; beyazların Kızılderili’ leri katletmeleri dışında.

 

Çünkü başka bir hakim kültür gelmiş ve her şeyin üstünü çizerek kendi kültür ve uygarlığını imlek imlek örmüştür.

 

Buna ister Allah’ın yasası deyin,ister doğa veya sosyal yasa deyin güçlü olan zayıf olanları hep silip atmıştır; kendi kurallarını koymuştur.

 

Bunlar bugüne kadar gelişi itibari ile onbinlerce yıllık tarih süreci içerisinde ve bugün devlet kurmuş hakim olan milletlere ve etnik gruplar halinde kalmış ırklara baktığımız zaman her şey olup bitmiştir.

 

Yani tarih hükmünü vermiştir.

 

Bunlar tarihin cilveleridir.Şimdi işe bir metaforla başlayalım.

 

Bir insana babasından kalan bir servet, araziler, arsalar, apartmanlar, dükkanlar, fabrikalar, çiftlikler, bankadaki hesaplar vs.ye bir başkası gelip hak iddia edebilir mi?

 

Edemez.

 

Hatta böyle bir mirasa o babanın evladı olduğunu ”DNA” testi ile sonradan ispat etmiş bir kişi bile varis olabilir, aradan uzun yıllar geçmiş olsa bile.

 

Milletlerin mirası da aynen ailesel miraslar gibidir ve onbinlerce yıllık bir genetik birikimin sonucudur.

 

Üstelik bu genler sadece biyolojik değil,aynı zamanda o millete ait onbinlerce yılın birikimi sosyal, kültürel, uygarlık, devlet kurma ve folklorik genlerde vardır.

 

Yani babasından kalan çiftliğe kimseyi miras ortağı kabul etmediği gibi aynı sosyal, siyasal, kültürel, uygarlık, devlet kurma, folklorik ve biyolojik genlerini taşıdığı atalarının kanlı mücadeleler sonucu kurduğu devlet mirasına da kimseyi ortak etmez çok doğal olarak.

 

Zaten aile miraslarında bir yabancının ortak olması ne kadar anormal ise devlet miraslarında da başka bir etnik grubun tarihte atalarının o devlet ve uygarlığa hiçbir katkısı olmadan ortak olması o kadar anormaldir ve o devletin bütün kuvvet dengelerini sarsıp kısa sürede yıkılmasına neden olur.

 

Bu da hem devlet kurmuş asli ırka hem de diğer etnik gruplara büyük zararlar verir hatta o devletin yıkılmasına neden olur ki, bu durumda herkes bu yıkıntının altında kalır.

 

Çünkü o etnik grubun devlet kuracak bir uygarlık birikimi olmadığı gibi gelinen nokta itibariyle uygarca yaşamın normal bir seviyesini de yakalayamadığı gibi devlete zarar verecek toplumsal alışkanlıkları devam ettiğinden dolayı zararı tüm insanlığa olur.

 

Örneğin, bir etnik grubun ataları aşiretler arası kanlı boğuşmalarda birbirlerini katlederlerken,devlet kurmuş hakim milletin ataları yeni yurtlar elde etmek için veya yurdunu korumak için düşmanla savaşıyordu.

 

Örneğin, yine etnik bir grubun ataları eşkiyalık ve hırsızlık yaparken devlet kurmuş hakim milletin bireyleri geleceğe de ışık tutacak uygarlıklar inşa ediyordu.

 

Behey ahmak kim seni ortak eder atalarının kurduğu devlete.

 

Türkçemiz’de “yok öyle üç kuruşa beş köfte” amiyane özdeyişinin ifade ettiği gibi.

 

Ama malesef bazı akl-ı evveller devlet veya federasyon kurmayı çadır kurma ile karıştırıyorlar.

 

Tüm bu yazdıklarımın ırkçılıkla zerre kadar bir ilişkisi yoktur.

 

Örneğin,Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde bir Kürt, bir Boşnak, bir Gürcü, bir Arnavut, bir Çerkez, bir Arap vb. gibi etnik gruplardan her birisi en üst makama gelebilir; bakan, başbakan, cumhurbaşkanı dahi olabilir ve herkesin bildiği gibi Cumhuriyet tarihi içerisinde olmuştur da ve bugünkü Başbakan da kendisinin açık beyanıyla Gürcü’ dür.

 

Bunlar çok normal ve bu etnik grupların her biri, Türk Milleti’nin birer onurlu bireyi.

 

Anormal olan, suç olan, Türk Devleti’nin ve medeniyetinin ve onların atalarının devlet kurmuşluğunu birer nankör olarak inkar edip o devleti yıkmağa yeltenmek ve Türklüğün en küçük izlerini bile her bir karışı Türk kanı ile yoğrulmuş bu topraklardan silmeye kalkışmak.

 

İşte eski bakanlardan Hasan Celal Güzel’in “Eğer Anayasa’dan Türk Milleti çıkarılırsa silahımı alır dağa çıkarım” demesinin nedeni bu.

 

Çünkü Hasan Celal Güzel,“1789 Fransız Devrimi Haklar Bildirgesi”ndeki “1-Yönetim halkın haklarını çiğnediği zaman başkaldırmak ve direnmek hakların en kutsalı ve ödevlerin en gereklisidir.2-Devletin amacı insanın doğal ve kaybolmaz haklarını korumasıdır. Bu haklar, özgürlük, güvenlik ve zulme karşı direnmektir” ilkelerini ve insan topluluklarının haklarını iyi bilmektedir.

 

4

 

17.yüzyılın ünlü filozofu,devlet felsefecisi, akıl çağının gerçek başlatıcısı JOHN LOCKE “Eğer devlet koruma görevi dışına çıkar ve adaletsiz davranırsa toplumun direnme hakkı doğar” diyerek çok daha önce bu meseleye ve insan haklarına ışık tutmuş ve milletlerin tarihsel genetik mirası hakkındaki haklarını da “doğal hukuk” görüşü içinde ortaya koymuştur.

 

5

 

Bakın Alman Anayasa’sında da değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddeler var ve bu maddeleri koruma altına almak için yine Anayasaları’nın 20.maddesinin 4.fıkrası “Tüm Almanlar değiştirilemez maddelerin koyduğu kurallara uymayan ve bu kuralları ortadan kaldırmaya çalışan herkese karşı,eğer başka çare kalmamışsa; direnme hakkına sahiptir” ifadeleri yer almaktadır ki, güç kaynağını yukarıda yazdığımız JOHN LOCKE ve 1789 FRANSIZ DEVRİMİ HAKLAR BİLDİRGESİ’nden almaktadır.

 

Türk Anayasa’sında da değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddeler olmakla birlikte bunları koruma hususunda direnme hakkı metinlerde bulunmamakla birlikte, 1789 FRANSIZ DEVRİMİ HAKLAR BİLDİRGESİ evrensel bir yasa olarak tüm devlet kurmuş milletlere neler yapabileceğini çok açık bir şekilde bildirmektedir.

 

Ama ilerde milli bir iktidar döneminde değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez Türk Anayasası’nın ilgili maddeleri ile ilgili “Değiştirmeye kalkışanlar hakkında başka çare kalmamışsa halkın direnme hakkı doğar’’ ifadesi mutlaka konulacaktır hatta bununla ilgili en ağır ceza-i müeyyide de belirtilecektir metinde.

 

Milletlerin bir uygarlığa dayalı olarak kurdukları devletlere karşı çıkmak bir aşağılık kompleksinin gereğidir.

 

Halbuki hangi etnisiteye sahip olursa olsun uygarlıklara teslim olmak insanlara statü kazandırır.

 

Örneğin, binlerce yıllık devlet ve uygarlık geleneği ile kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türklük değerlerini sahiplenmek insanlara sadece şeref ve haysiyet kazandırır.

 

Atatürk o nedenle “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE” sözünü söylemiştir.

 

6

 

Türklüğe ve Türk Devleti’ne karşı çıkmak bir soysuzluğun ve çapulculuğun işaretidir.

 

Tüm bu Türk ve Türklüğe ihanet edici girişimleri, kılavuzu karga olanlar yapmaktadır ki, onların da burunları hiçbir zaman pislikten kurtulamayacaktır.

 

Bu tür zavallılar “Cahil cesur olur” sözünün ne kadar da hedefindeki kişiliksizler.

 

Ama tarih onlara ve onların takipçilerine derslerini ebedi olarak verecektir.

 

BOP Eşbaşkanı Bay Erdoğan süper seri katil Öcalan ile el ele, gönül gönüle vermiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ ni federasyonlara ayıracaklarmış, Türklüğü’ de ayaklarının altına alıp çiğneyeceklermiş.

 

Beyler küçük atında civcivler yutsun.

 

Vala bu devlet bize dedemizden miras kaldı; Türk uygarlığı değerlerimize hiç kimseyi ortak etmeyiz.

 

Çünkü biz genetik mirasçılarıyız.

 

Ama Türk Devleti’ni her etnik gruba mensup insan en üst düzeye de gelmek üzere yönetebilir; ırkını bilmekle birlikte Türk uygarlığını can-ı gönülden kabul ederek.

 

Fakat babamıza da, dedemize de küfrettirmeyiz.

 

Küfreden olursa da kestanesini çizeriz.

 

 

 

Yukarıda okuduğunuz ‘’DEVLET BİR MİLLETİN GENETİK MİRASIDIR’’ adlı makaleyi yaklaşık olarak yirmi ay önce, yani 9 Nisan 2013′ de yine bu köşede yayınlamıştım.

 

Bugün bu yazımı tekrar yayınlamamın nedeni dün ”ULUSAL KANAL”da ”AYDINLIK” yazarı Sabahattin Önkibar’ın ”Alternatif” programına konuk olan Prof. Dr.Emin Gürses’in söyledikleri ile ilgilidir.

 

Emin Gürses gerçek bir yurtsever millici kişiliği ile beraber uluslararası ilişkiler konusunda dehadır.

 

Şahsen tanışmadığımız ama yıllardır yazılarından ve televizyon programlarından izlediğim Emin Gürses hoca Atatürkçü millici bir yurtsever bilge olması nedeni ile küresel güçlerin kumpasları sonucunda ”Ergenekon” uyduruk iftiralar davasında diğer kahramanlar gibi kodeste yattı.

 

Evet Emin Gürses hoca dünkü bu programda bir devlet kurma konusu ile ilgili olarak anımsayabildiğim kadarı ile mealen özetle ”Her millet devlet kuramaz, bu devleti de Türk milleti kurmuştur.Devlet kurmuş bir millet önce suskun kalır ama bıçak kemiğe dayanınca harekete geçer.Devletler savaşarak kurulur.Türk milleti de devletlerini savaşarak kurmuştur.Nitekim İstiklal Savaşı’da böyle olmuştur.Mustafa Kemal önderliğinde Türk milleti savaşarak yurdu kurtarmıştır.Bu devleti de yine Türk milleti kurmuştur.Gerekli koşullarda yine Türk milleti harekete geçip bugünkü olumsuz durumundan kurtulacaktır.Atatürk bir ifadesinde ‘Türkiye’nin sadece doğu ve güneydoğusunda değil batısında da Kürtler yaşamaktadır’ demiştir.Bu nedenle eğer Türkiye bölünürse iç çatışmalarla batı da tek bir Kürt bile barınamaz.Nitekim Çekoslovakya bölündüğü zaman başkent Prag’da yaşayan dört yüz elli bin Slovak, Slovakya’ya sürülmüştür…Bugün sekiz milyon Kürt varsa, bunun beş milyonu batıda üç milyonu ise güneydoğuda yaşar; batıda yaşayanların bir bölünmeyi isteyeceklerini sanmıyorum…” ifadeleri ile bir biliminsanı olarak olaya mührünü vurmuştur.

 

Dikkatle okunduğu taktirde, yirmi ay önce bu konu ile ilgili yazıda aktardığım düşüncelerin haklılığı ortadadır.

 

Türk zekası Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuş ama Atatürk gibi yüksek bir dahi Cumhuriyetçi düşünceleriyle çok insani olarak bütün etnik gruplara mensup insanları eşit yurttaşlar olarak anayasal ve yasal haklarına kavuşturmuş ve hiçbirinin önüne herhangi bir engel koymadan her alanda yükselmelerine olanak sağlamıştır.

 

Makalemin içindeki düşüncelerimde belirttiğim gibi hiçbir hak ve hukukun olmadığı, genetik miras olarak yeteneğin bulunmadığı halde kurulmuş bir devleti parçalayarak yeni bir devlet kurmaya kalkıp insanları topluca katlederek teröristlik yapıyorsun.

 

Bilim ve aydınlıktan yoksun siyasal iktidar hırsı içinde küresel güçlere taşeronluk yapan birkısım Türkiye Cumhuriyeti Devleti yöneticileri de bu devlet kurma yeteneğinden yoksun ırkçılara alet olarak ülkeyi bölüp parçalamaya hizmet ediyorlar.

 

Devlet kurma sosyolojisi Prof.Dr.Emin Gürses’in söylediklerinde ve bu makalenin içeriğinde bütün çıplaklığı ile mevcuttur.

 

Hangi etnik gruba mensup olursa olsun aklı başında her insan bu hakikatlerden dersini alacaktır.

 

Bireyler babadan kalma miraslarına kimseyi ortak etmedikleri gibi toplumlarda atalarından kalma devletlerine hiçbir etnik grubu bedavadan ortak ederek asla böldürmezler.

 

Tarih şu hakikatı kaydetmiştir ki, Kürtçü ırkçı teröristler yüzyüze savaşma cesaret ve yeteneklerinden tamamen yoksundurlar; onlar ancak kalleşçe arkadan vurup kaçarlar.

 

Bu nedenle bir Kürt devleti kurmak makalenin içeriğindeki gerçekleri de hesaba katarsak onların ne hakkı ne de haddidir.

 

Devletler yiğitçe cephe savaşı yapıp kan dökerek kurulur.

 

Hiçbir topluluk atalarının helal kanlarına hazıra konmak isteyen bedavacı toplulukları ortak etmez.

 

Herkes haddini bilecek ve kaderlerine razı olarak mutluluk ve huzur içinde yaşayacaklardır.

 

NOT:Değerli öğretmenlerimizin ‘’Öğretmenler Günü’’nü yürekten kutluyor, çok daha iyi yaşam koşullarına kavuşmalarını temenni ediyorum.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!