Demokratik meydan muharebeleri ve 2013 yılı demokratik büyük taarruzu

Demokratik meydan muharebeleri ve 2013 yılı demokratik büyük taarruzu
14 Aralık 2012 01:41

1789 Fransız Devrimi, Haklar Bildirgesi’nden iki maddeyi anımsatmak istiyorum.


İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Bunlardan birisi; ”Devletin amacı insanın doğal ve kaybolmaz haklarının korunmasıdır. Bu haklar; özgürlük, güvenlik ve zulme karşı direnmektir.”

Diğeri ise; ”Yönetim, halkın haklarını çiğnediği zaman, başkaldırmak ve direnmek hakların en kutsalı ve ödevlerin en gereklisidir.”

13 Aralık 2012’de, yurtseverler, ulusalcılar, milliciler, Atatürkçüler, aydınlar, AKP’nin 2007’den itibaren uyguladığı zulümlere karşı Silivri’de çok onurlu ve Türkiye tarihinde yeni bir sayfa açacak bir milli direniş sergilemişlerdir.

Hem de Necip Fazıl’ın dizeleriyle:

”Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es”
Gerçeğine tam uygun olarak.

Aynı zamanda diğer bir büyük şairimiz Nazım Hikmet’in dizeleriyle:
”Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider
Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder”

….

AKP zulmüne karşı ilk demokratik meydan muharebesi 19 Mayıs’ta İstanbul İstiklal Caddesi’nde, 250 bin yurt severin onurlu direnişi ile başlamış; bunu takiben 29 Ekim’de milyon sayıya varan katılımla Ankara Ulus Meydanı’nda aynı milli direniş devam etmiş ve en son 10 Kasım’da Tandoğan’dan Anıtkabir’e Ata’nın huzuruna milyonlarca Atatürkçünün yürüyüşü ile devam etmişti.

Bunların tümü, insan haklarını çiğneyen ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu iradesinin ve Atatürk’ün ortaya koyduğu temel ilkelerini önemli ölçüde sarsmış ve bununla da yetinmeyerek tümünü ortadan kaldırmak isteyen AKP hükümeti ve özellikle de onun başı olan Tayyip’e karşı yapılmış olan ”Demokratik Meydan Muharebeleri”dir ve zaferle neticelenmiştir.

İşte 13 Aralık’ta Silivri direnişi de bu ”Demokratik Meydan Muharebeleri” halkasının dördüncüsünü oluşturmuş ve kesin olarak hedefine ulaşarak, Türkiye Cumhuriyeti ile Atatürk düşmanlarının yüreğini ağzına indirmiştir.

Aslında 13 Aralık’ta Silivri’deki demokratik halk direnişi daha çok “Demokratik Büyük Taarruz”un bir ara geçiş dönemi şeklinde olmuştur dersek, doğruya daha çok yaklaşmış oluruz.

Çünkü 1789’da Fransız halkının Bastille Hapishanesi’ni bastıktan sonra, bir şehrin 100 km. dışındaki bir yerde Türk Milleti ”Silivri Zindanları”na dayanıyor ve tarihte ilk defa mahkemede duruşmalarının da görüldüğü anda yüz binler mahkeme önüne yığılarak zulme karşı ortak çığlık atıyor.

Bunun adına milli direnişten ziyade ”Demokratik Büyük Taarruz” demek daha doğru olur.

Fransa kralı XVI. Louis 1780’lerde ”Devlet benim” diyordu.
Bugünün AKP’li Türkiye’sinde de hükümetin başı, BOP Eş Başkanı ve ABD işbirlikçisi Tayyip de açık söylemleri ve uygulamaları ile aynen XVI. Louis gibi ”Devlet benim” diyor.
Hatta ondan daha ilerde.
Öyle ki yurttaşların özel yaşamlarına müdahil olacak kadar ”Devlet benim” diyor.

Sosyoloji biliminin temel yasasıdır; aynı olaylardan aynı sonuçların çıkması.

Bu direnişlerin esas nedeni Tayyip Erdoğan’ın kendisidir.
Çünkü Türkiye’deki rejim problemlerinin ve aydınlar, Atatürkçüler ile Türk ordusu mensuplarının tutuklanarak hapislere tıkılmasının esas nedeni Tayyip’tir.
Çünkü yapmak üzere sözler verdiği ve bu sözleri yerine getirmediği taktirde, bedelinin kendisine çok ağır bir şekilde ödetileceğini bildiği emperyal ülkeler tarafından iktidar yapılmıştır.

1789’da Fransız halkının kral XVI. Louis’e karşı koyduğu tepkiyi aynı nedenlerden dolayı Türk halkı da ”Demokratik Meydan Okuma” şeklinde Tayyip’e karşı vermiştir.
Halka zulmeden iktidarlar ”Demokratik Meydan Muharebeleri” ve ”Demokratik Büyük Taarruzlar” ile günümüz dünyasında ”Şehir meydanları”nda tepelenir.

2012 yılı yarısından (19 Mayıs) itibaren başlamak üzere Tayyip’e karşı biriken halkın öfkesi organize edilerek en son gerçekleştirilen ”Silivri Demokratik Büyük Taarruzu” ile Türkiye’yi bu emperyal güçlerin taşeronu AKP hükümetinin elinden kurtarma mücadelesinde önemli mesafeler alınmıştır.

Artık ok yaydan çıkmıştır.
2013 yılı, demokratik yöntemlerle AKP hükümetinin yıkılış yılı olacaktır.

Seçimle iş başına gelip, halkın da cahilliğinden yararlanıp firavun zulmü uygulayan ve devletin temellerini sarsan bir iktidar ve onların yöneticileri ”Demokratik halk taarruzu” ile ”Şehir meydanları”nda tepelenir.

Tıpkı 19 Mayıs 2012 İstiklal Caddesi, tıpkı 29 Ekim 2012 Ulus Meydanı gibi, tıpkı 10 Kasım 2012 Tandoğan Meydanı gibi alanlarda oluşan ve giderek çığ gibi büyüyen halk tepkileri gibi.
Artık 13 Aralık’tan sonra ”Demokratik Meydan Muharebesi” olarak adlandırdığım ”Demokratik tepki” döneminin bittiğine ve ”Demokratik Büyük Taarruz” döneminin başladığına inanıyorum.

Tabii ki ”Demokratik Büyük Taarruz” dönemi adlandırılmasından da belli olduğu gibi tamamen hukuk ve demokratik teammüller çerçevesinde gerçekleştirilecektir.

İşte 2013 yılı Türk Milleti’nin, yurtseverlerin, ulusalcıların, milliyetçilerin, Atatürkçülerin meydanlara inerek her konuda buralarda yapacağı mitinglerle AKP Hükümeti’ni alaşağı edeceği bir yıl olacaktır.

Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi’ne, tüm muhalefet partilerine, Türkiye Gençlik Birliği’ne, Ülkü Ocakları’na, Atatürkçü Düşünce Derneği’ne ve tüm sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşmektedir.

AKP’nin tüm olumsuz uygulamalarına karşı yasal olarak her ay bir kaç miting ve gösteri yapılmalıdır.

Örneğin Tayyip’in PKK terör örgütü ile görüşmesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerini kökten yıkıcı uygulamaları, yolsuzluk ve hortumculuklar, pahalılık ve zamlar vs. hususlarında AKP’yi sarsıcı çok önemli mitingler yapılmalıdır.

2013 yılında yapılacak her miting AKP’nin beynine inen on binlerce ton ağırlığında balyoz olacaktır.

Bu demokratik balyozlar AKP’yi tuz-buz yapacaktır.
Tayyip’e üç kuruşa beş köfte olmayacağı 2013 yılında gösterilmelidir.

Ta ki, Tayyip Efendi iktidardan ‘‘Demokratik Büyük Taarruz” ile uzaklaştırılıp, ”Yüce Divan”a sevk edilinceye kadar.

Ki, bundan nokta kadar kuşkumuz yok ve 2013 yılı AKP’nin ve onun başı Tayyip’in bir daha geri dönüşü olmayan bir şekilde iktidardan uzaklaştırıldığı yıl olacaktır.

Tayyip bu ülke insanlarını hiç olmadığı şekilde onlarca etnik gruba ayırarak Türklüğü ve onun en küçük izlerini bile Anadolu’dan silmeye çalışıyor.

Elbette bu adam gelecek yöneticilere ibret olsun diye bu ve diğer cürümlerinden en adil şekilde yargılanacaktır. Şunu anımsatmam gerekiyor ki 27 Aralık, Atatürk’ün Ankara’ya geliş tarihidir.
Bu vesileyle yurtsever siyasal partiler ve sivil toplum örgütleri 2013’de yapılacak ve AKP’yi başımızdan atma mitingleri olacak olan ”Demokratik Büyük Taarruz” mitinglerine bir giriş olmak üzere,  Ankara Tandoğan’da bir büyük meydan buluşması yapabilirler.

Dün Silivri Mahkemesi’nde savunma avukatlarının çok onurlu ve yiğit davranışına tanık olduk.
Avukat Vural Ergül’ün dışarı çıkmasını istedi mahkeme başkanı.

Avukat Vural Ergül salonu terketmeyince, mahkeme başkanı jandarmaya talimat vererek zorla çıkarılmasını istedi.

Bunun üzerine tüm avukatlar meslektaşları Vural Ergül’ün etrafını sararak buna engel oldular.
Bu acziyet karşısında mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi.

İşte avukatların yaptıkları bu onurlu duruşa ‘‘Fiili Durum” yaratma denir.
AKP ve onun başı BOP eş başkanı Tayyip yasa dışı bir şekilde hep ‘‘Fiili Durum” yaratarak Atatürk’ün Türkiyesi’nin bütün kurumlarını dönüştürerek nerede ise karşı devrimi tamamlama safhasına geldi.

Halbuki ”Fiili Durum” yaratma Atatürkçü yurtseverlerin işi olmalı.

Dün, Silivri Ergenekon duruşmasında yurtsever avukatlarımızın yaptığı demokratik direniş tam bir ”Fiili Durum” yaratmadır.
Her yurtsever bu durumu modellemelidir.
Büyük Atatürk de, başta Cumhuriyet’in ilanı olmak üzere, devrimlerinin çoğunu itirazlar karşısında ”Fiili Durum” yaratarak yapmıştır.

”Fiili Durum” yaratmak tüm devrimlerin ve yeniliklerin, direnenler karşısında ki bel kemiği, yıkılmaz kalesidir.

Tüm despot yöneticiler ”Fiili Durum”lar karşısında yok olup giderler.

Bir örnek olmak üzere, bundan bir önceki yazımda da belirttim; Org. İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığı döneminde (herkes o ibretlik fabl tarzında ki hikayeyi bilir) kendisinden sarı öküzü isteyen ormanın kralı arslana karşı bir direniş göstererek ”Fiili Durum” yaratsaydı; bugün başta kendisi olmak üzere hiçbir Türk Ordusu mensubu cezaevine tıkılamayacaktı.

Silivri’de Ergenekon Davası duruşmasından ve oradaki esir kampının önüne yığılan 100 bin yiğit yurtseverin tavrından anlıyoruz ki Türk Milleti tüm gerçekleri ve Tayyip’in kimin hesabına çalıştığını anlamıştır.

Yineleyeyim….

2013 yılı, adını ‘‘Demokratik Büyük Taarruz” olarak koyduğumuz yoğun miting ve gösterilerlerle Tayyip’in iktidardan uzaklaştırılıp ”Yüce Divan”a sevk edileceği yıl olacaktır.
Herkes şunu bir tarafa yazsın ki, 13 Aralık’tan sonra Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Yurtseverler güçlüdür; Gandhi’nin ”Güç fiziki kapasiteden değil, boyun eğmeyen bir iradeden gelir” sözüne uygun olarak.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!