Demirtaş’tan FLAŞ IŞİD iddiası: IŞİD işbirliği AKP’nin başına büyük belalar getirebilir

Demirtaş’tan FLAŞ IŞİD iddiası: IŞİD işbirliği AKP’nin başına büyük belalar getirebilir
28 Ocak 2015 00:20

HDP lideri Selahattin Demirtaş, Kobani’den atılan IŞİD’in seçim öncesi Türkiye’den suikast eylemlerine yönelebileceğini iddia etti.

 

HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, yaptığı açıklamalarda seçim barajı ve HDP tartışmalarını yorumlarken CHP ile ittifak iddialarına net bir yanıt verdi. HDP lideri ayrıca IŞİD’e dair ilginç iddialarda bulundu.

 

“IŞİD işbirliği AKP’nin başına çok daha büyük belalar getirebilir. Türkiye’de çok sayıda IŞİD hücresi olduğu konuşuluyor, söyleniyor” diyen Demirtaş, “Ne zaman, nerede, kime karşı harekete geçecek bilmek zor. Seçim yaklaştıkça da bu tür büyük provokatif yönlendirme amaçlı saldırılar olabilir, suikastlar olabilir” ifadelerini kullandı.

 

Özgür Gündem‘in sorularını yanıtlayan Demirtaş’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

 

HDP ve baraj meselesi siyasetin ana gündemlerinin başında geliyor. HDP’nin seçime parti olarak katılması kararının siyasi anlamı nedir? Dengeleri nasıl değiştirecek?

 

HDP en son büyük kongresini yaptığında bu karar ortaya çıkmıştı. Bu yeni bir karar değil. Hazırlıklar uzun zamandır sürdürülüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine girerken, kampanya yürütülürken hedefimiz partiyi seçime hazırlamaktı. Tam da bizim Demokratik Ulus, Demokratik Cumhuriyet perspektifinden hareketle inşaa etmeye başladığımız Yeni Yaşam’ı Türkiye’de ana siyasi aktör haline getirme mücadelemizin bir parçasıdır. Bu parti sonuçta sırf parlamenter sisteme entegre olmak için kurulmuş bir parti değil. Partinin kendisi bile Demokratik Ulus’un inşa sürecinin bir parçası. Örgütlendiği her yerde bütün ezilenleri, farklı kimlikleri, inançları, emekçileri örgütleyerek büyüyen bir parti. Eğer bu çizgi ana siyasi akımlardan biri haline gelecekse partiyi dışlayan bir seçim stratejisi partinin iflası anlamına gelir. Eğer bağımsız adaylarla girilme kararı alınsaydı HDP hiçleşecekti. Oysa burada özne HDP. Parlamento grubu değil. Doğru ve yerinde bir karar olduğu her geçen gün zaten daha iyi anlaşılıyor. Bu kadar ürkmelerinin, korkmalarının tek nedeni HDP’nin barajı aşma ihtimali değil sadece. Bu siyasi çizginin Türkiye’de ana akım çizgilerden biri haline gelmesidir. Bütün ırkçı, tekçi partiler en fazla bundan ürktüğü için şu anda Türkiye’nin temel gündemlerinden biri HDP’nin parti olarak seçime giriyor olmasıdır. Gündem olmasının bir diğer nedeni de halklar için büyük umut yaratmasıdır.

 

“SYRİZA, PODEMOS VE HDP BİRBİRİNİ ETKLİYOR”

 

Dünyada HDP gibi partilerin örneğin Yunanistan’da SYRİZA’nın, İspanya’da Podemos’un iktidara doğru bir yükselişi söz konusu. Yani artık kendi ülkelerinde siyasetin ana merkezi durumunda. Bu açıdan bu partiler HDP’nin başarısı için ne ipuçları veriyor?

 

İspanya ve Yunanistan’daki koşullar tabii ki Türkiye ile bire bir örtüşüyor diyemeyiz. Ama iki ülke şu yönüyle Türkiye’ye benziyor; orada da büyük bir sıkışmışlık var. Toplumun demokrasi ve özgürlük arayışına ciddi bir ekonomik kriz de eklenmiş durumda. Yunanistan ve İspanya’da tekçi ve kapitalist neoliberal sistemi esas alan partiler halkın gözünden düşmüştür. Hem İspanya’da hem de Yunanistan’da emekçiler iktidara doğru yürüyüşün ancak birlikte hareket etmekle mümkün olduğunu biliyorlardı. Ortaya çıkışları da tarihsel temellere dayalıydı; çözüm önerileri de tarihsellikten kopuk değil. Bu yönüyle HDP’ye benziyorlar. HDP de tarihsellikten kopmadan farklı mücadele güçlerini bir araya getirmeyi başardı. Üç hareket de daha çok gençlik üzerine yükselen hareketlerdir. Bu yönüyle de dikkat çekicidir. HDP de ağırlıklı olarak gençlik üzerinden büyüyor. Tabii ki HDP, SYRİZA, Podemos birbirini etkileyen ve etkilenen hareketlerdir. Türkiye’de aslında bütün ezilenler ordaki gelişmeyi olumlu görüyor ve bunun HDP tarafından da başarılacağını hissediyorlar. Ama aynı şekilde SYRİZA ve Podemos da HDP’den etkileniyor. Görüşmelerimizde HDP’yi heyecanla izlediklerini ve etkilendiklerini söylüyorlar.

 

“FİİLİ ANAMUHALEFET HDP’DİR”

 

Zaten fiili olarak anamuhalefet olan HDP resmi olarak da bu seçimle birlikte anamuhalefete geçebilir ve bir iktidar alternatifi doğabilir. Her şeyden önce buna inanmak lazım. Türkiye’nin muhalefet güçleri kronik muhalif olma hastalığından kurtulmalılar. Türkiye’de asıl muhalefeti yürüten güçler, bir gün bu ülkede demokratik halk iktidarını inşa edebileceklerine olan umudu ve heyecanı yitirmişlerdi. Şimdi HDP ile birlikte buradan çıkılıyor artık. Ölü toprağını kaldırdık. Yani bu demokratik halk iktidarı olma hedefinin hayal olmadığı, aslında gerçekçi olduğu artık hissediliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki umut ve heyecanın büyük olmasının nedeni buydu. Oy yüzde 10’du ama heyecan yüzde elli nerdeyse. Kürt hareketi zaten kendi özgülünde, yerelinde önemli ölçüde demokratik yerel iktidarlarını inşaa ettiği için özgüveni daha yüksek bir hareket. Kürt hareketi bu deneyimini, birikimini şimdi bütün Türkiye’yle paylaşıyor. Bütün Türkiye muhalif güçleriyle paylaşıyor. O nedenle evet, Türkiye’de de HDP’nin iktidara yürüyüşü başlamıştır.

 

“DE FACTO OLARAK TEK ADAM-BAŞKANLIK UYGULANIYOR”

 

AKP seçimlere daha çok başkanlık sistemi vaadi üzerinden gidiyor. HDP ne öneriyor? Türkiye’nin idari-siyasi yapısını dönüştürmeye dair modeliniz nedir?

 

HDP, yönetimdeki tekçi anlayışa karşı, tek adamlığa karşı yerinden yönetim modelini, özerk modelleri öneriyor. Bu da giderek halk tarafından daha çok tartışılıyor. Aslında Erdoğan modeli, Erdoğan uygulamaları Demokratik Özerkliğin daha kolay anlaşılmasını sağlıyor. Erdoğan, Demokratik Özerkliğin ne olduğunu kendi pratiğiyle anlatıyor. Yani onun tekçi sisteminin tam tersi ve panzehirinin Demokratik Özerklik olduğu daha iyi anlaşılıyor. Tabii AKP bütün seçim stratejisini başkanlık üzerine kurmaz. Dayanacağı en büyük argüman istikrardır. Yani mevcut istikrarın sürmesini istiyorsanız bize oy verin mesajı ile aslında üstü kapalı bir tehditle seçmene gidecekler. Başkanlık sistemi mevzusunda de fakto olarak zaten tek adamlık, başkanlık uygulanıyor. Türkiye’de şu an başbakan yok. Yani Cumhurbaşkanı kabineyi toplamakla Başbakan’ı silmiş atmış oldu, hiçleştirdi zaten; o mevzu bitti. Anayasa yok, Anayasa uygulanmaz durumda şu anda, çünkü Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanırken Anayasa’yı dikkate almıyor. Yargı Anayasa’yı dikkate almıyor, AKP medyası Anayasa’yı dikkate almıyor, parlamento Anayasa’yı dikkate almıyor. Yani her şey fiili olarak oluşmuş olan AKP sistemi ve AKP hukuku çerçevesinde sürdürülüyor, yürüyor. AKP bunu bir istikrar olarak topluma sunuyor. Bunun yarattığı ‘istikrar’dan memnun olan ve bu sistemden beslenen bütün çevreleri etrafında tutmaya çalışacak seçimde. Tabii ki seçimden sonra da bütün bu de fakto durumu Anayasa değişikliğiyle resmileştirmek de isteyecektir elbette. Fakat HDP bunun tam tersi bir alternatif program ve projeyle ortaya çıkıp aslında iki çizginin yarışacağı bir seçimi ortaya koyacaktır. Bir çizgi AKP şahsında sistem partileri; bir çizgi de HDP şahsında alternatif demokratik çizgi olarak seçimde yarışacaktır. Temelde de AKP ve HDP çizgileri ciddi bir rekabet içinde olacaktır.

 

“CHP İLE HİÇ BİR İTTİFAK GÖRÜŞME OLMADI OLMAYACAK”

 

CHP’nin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

CHP’nin gidişatının hayırlı olduğunu düşünüyorum çünkü aşağıya doğru gidiyorlar. Türkiye’nin CHP engelinden kurtulması, demokrasi güçlerinin önünü açacaktır. Uzun süredir bir baraj görevi görüyordu muhalefet önünde; muhalefeti kontrol altında tutma politikası uzun yıllardır CHP üzerinden yürütülüyordu. Şimdi CHP artık çok ciddi tehşir oldu. AKP’nin ucuz taklitçiliğiyle AKP’nin değirmenine sürekli su taşıyan bir muhalefet oldu. İyice anlaşıldı, tehşir oldu; iyi de oldu. Hayırlı bir gelişmedir. HDP oradan doğan boşluğu doldurabilecek yegane partidir. Ve CHP etrafında kümelenmiş bütün demokrasi güçleri de şu anda gözünü kulağını HDP’ye dikmiş durumda. HDP olarak biz de bütün o çevrelere ulaşıyoruz, ulaşmaya çalışıyoruz. Bizim CHP ile taktik, stratejik, kurumsal hiçbir işbirliği ve görüşmemiz yok, olmayacak. Ama CHP’ye oy veren seçmenler, ilericiler bizim toplumsal ittifak zeminlerimizden biridir.