Deliğe süpürülme zamanı

Deliğe süpürülme zamanı
26 Temmuz 2012 10:24

Başbakan yardımcısı Cüneyt Zapsu ABD yetkilileriyle yaptığı bir görüşmede Başbakan için “Bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın.” demişti.

“Yatak Odasındaki Hırsız” adlı yazımızda, “ABD’nin Başbakanımızı sıkıntıya düşüren eylem ve açıklamaları onun deliğe süpürülme vaktinin geldiğinin işareti olarak algılanabilir mi?” diye bir soru sormuştuk. Şimdi bu konu ile ilgili bazı düşüncelerimizi paylaşalım.
 
2009 Ağustos ayında “Kürt açılımı” diye bir proje başlattı AKP hükümeti. Habur’da yaşanan rezalet ve sonrasındaki gelişmeler bu açılıma toplumun pek yüz vermediğini gösterdi. Daha önce başlatılan “Alevi açılımı” da kof çıkmıştı. Açılım politikalarıyla toplumun mayasını bozamayanlar mevcut BOP Eşbaşkanı’ndan ümitlerini kestiler. Artık onun deliğe süpürülme zamanı gelmiştir.
 
Osmanlı Donanması edasıyla İstanbul’dan Gazze’ye uğurlanan Mavi Marmara gemisindeki dokuz yurttaşımızın öldürülmesi ve hükümet yetkililerimizin konuyla ilgili hiçbir taleplerinin İsrail tarafından ciddiye alınmaması deliğe süpürülmenin ilk işaretidir. Üstelik İsrail’le ticaretimiz bu olay sonrasında önemli oranda artmıştır.
 
Uludere’de otuz dört yurttaşımızın ABD’nin verdiği istihbarat ve Başbakanın verdiği yetkiyle öldürülmesi deliğe süpürülmenin ikinci önemli işaretidir. Sayın Erdoğan’ın “Özürse özür diledik, paraysa para verdik.” diye açıklamalar yapması bunun farkına varmasındandır.
 
Oslo Görüşmeleri ile ilgili MİT görevlilerine soruşturma açılmak istenmesi, MİT’in doğrudan bağlı olduğu Başbakanı sıkıntıya sokmak içindir. “Bari beni alın(!)” diyerek yasayı değiştirmesi Sayın Erdoğan’ın deliğe süpürülmeyi geciktirmek isteyişindendir.
 
Suriye tarafından uçağımızın düşürülmesi ve sonrasındaki gelişmeler de Başbakan Erdoğan’ın BOP’un sahipleri tarafından yalnız bırakıldığını göstermektedir. Bu da deliğe süpürülme alametlerindendir.
 
Terörü bitirmek, PKK’yi ikna etmekle görevlendirdiğimiz Barzani, eğittiği peşmergelerle Suriye’nin kuzeyinde yeni bir Kürt bölgesi ya da devleti kurdurtmaktadır ki bu da iç kamuoyunda hükümetimizi sıkıntıya düşürmektedir.
 
Memura zam verirken yüzde dört oranında nazlanan ve zorlananlar Suriye göçmenlerini maaşa bağlamaktadırlar. Bu da bizim vatandaşlarımızın hükümete tepkisine neden olmakta, deliğe süpürülme sürecini hızlandırmaktadır.
 
En son 24 Temmuz 2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nin Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu ile ilgili haberi de deliğe süpürülme sürecinin hızlandırıldığının belirtisidir. Haberde Danıştay başkanı hayali ihracattan yargılanan birisinin dosyası ile ilgili olarak bir aracıyla görüşmeler yapıyor. Bu görüşmeler basına fotoğraflı olarak servis ediliyor. Diyeceksiniz ki ne ilgisi var. Söyleyeyim: Hüseyin Karakullukçu, Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili birçok hukuki sorunu çözen adam olarak biliniyor. Zaten onun için Danıştay Başkanı olabildi iddiaları  konuşuluyor. Bu olayın didiklenmesi Erdoğan’ın eski defterlerinin yeniden açılmasını sağlayacaktır. Eğer Erdoğan’ın deliğe süpürülme zamanı gelmemiş olsaydı bu haberi basına kim servis ederdi ki?..
 
“Arap Baharı” sürecinde Recep Tayyip Erdoğan’ın kraldan çok kralcı davranmasının nedeni deliğe süpürülme sürecini uzatmak, BOP’un sahiplerine kendini yeniden beğendirmek, böylece Çankaya’ya çıkacak zamanı kazanmaktır.
 
Ne var ki CHP’deki gelişmeler deliğe süpürülme sürecinin hızlandığını göstermektedir. Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununu ben çözerim.” diye ortalığa düşmesi, “Arap Baharı” ile ilgili olarak Sosyalist Enternasyonali İstanbul’da toplaması, Bosna’ya yapmış olduğu geziyi Fetullah Gülen Cemaatinin istediği gibi gerçekleştirmiş olması, BOP eşbaşkanlığı konusunda Erdoğan’la yarışma hevesinde olduğu biçiminde yorumlanabilir. Bunlar BOP’un sahiplerine yaranma, kendini beğendirme çabaları değil mi?
 
Sezen Aksu’nun bir şarkısının nakaratı nasıldı?  
 
“Bana ne bana ne, beni al onu alma.”
 
[email protected]