Davutoğlu 64’üncü Hükümet programını açıkladı

Davutoğlu 64’üncü Hükümet programını açıkladı
25 Kasım 2015 18:07

TBMM Genel Kurulu’nda hükümet programını okuyan Davutoğlu, “Cemevleri, eğitim sisteminde bilgilendirme, üniversitelerde araştırma ve uygulama merkezleri oluşturma gibi çeşitli konularda Alevi kanaat önderleri ile diyalog içinde demokratik uzlaşı temelinde gerekli adımları atacağız.

 

“CEMEVLERİNE HUKUKİ STATÜ TANIYACAĞIZ”

 

“SİLAHIN TAMAMEN GÜNDEMDEN ÇIKTIĞI BİR NOKTAYA ULAŞMAK İÇİN GEREKEN TÜM TEDBİRLERİ ALACAĞIZ”

Geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine hukuki statü tanıyacağız” ifadelerini kullandı. ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci’ne ilişkin hükümet programında yer alan ifadeleri açıklayan Davutoğlu, “Hükümetimiz, bir yandan terörle kararlı bir şekilde mücadele edecek, diğer yandan demokratikleşmeyi ve çözüm iradesini sürdürecektir. Demokratikleşme ile eş zamanlı olarak yatırım, üretim ve istihdam imkânlarının geliştirilmesi başta olmak üzere, terörden etkilenen yörelerimizin ekonomik ve sosyal rehabilitasyonuna dönük çalışmaları hızlandırarak devam ettireceğiz. Kalıcı huzuru tesis etmek amacıyla çıkardığımız 6551 Sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun ile silahın tamamen gündemden çıktığı bir noktaya ulaşmak için gereken tüm tedbirleri alacağız” dedi.

“HALKIMIZA ŞÜKRANLARIMIZI BİR KEZ DAHA İFADE ETMEK İSTİYORUZ”

1 Kasım seçimine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, “1 Kasım 2015 Seçimleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil yetkisi alan bütün siyasi partileri ve milletvekillerini yürekten tebrik ediyor, hep birlikte milletimize yapacağımız hizmetlerde başarılar diliyorum. Huzur ve güven ortamı içerisinde gerçekleşen, hızlı bir şekilde sonuçlandırılan, adil ve özgür bir seçim süreci yaşadık. Yüce heyetiniz önünde, seçim sürecine katkıda bulunan tüm kişi ve kurumlara bir kez daha teşekkür ediyorum. 1 Kasım seçimleri, 7 Haziran’da yapılan seçimlerin bir anlamda devamı niteliğinde gerçekleşmiş, 7 Haziran sonrası sürdürülebilir bir hükûmet yapısının oluşmaması sonrasında, halkımızın hakemliği ile bugünlere gelinmiştir. Bu süreçte, AK Parti olarak kendi iç muhasebemizi yapma fırsatı bulduk. Aynı zamanda bu süreçte, ülkemizde bir yönetim boşluğu oluşmasına müsaade etmeyerek siyasi sorumluluk içinde hareket ettik. Tüm bu çabaların halkımızda geniş bir teveccüh gördüğünü memnuniyetle müşahede etmiş bulunuyoruz. Bu yönüyle, halkımıza şükranlarımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz” diye konuştu.

“1 KASIM SEÇİMLERİNİN ASIL GALİBİ HİÇ AMA HİÇ ŞÜPHESİZ TÜRKİYE’DİR”

Seçimlerin asıl galibinin Türkiye olduğunu belirten Davutoğlu, “1 Kasım seçimleriyle oluşan bu Meclis, yurtiçinde yüzde 87,4 gibi oldukça yüksek düzeyde bir katılım oranı ile şekillendi. Meclisimize girmeye hak kazanan milletvekillerinin temsil ettiği seçmen oranı ise, yüzde 97,5 gibi yine uzun zamandır rastlanmamış bir seviyeye erişti. Bu şekilde hem istikrar hem de güçlü temsil, milletimiz tarafından teminat altına alınmış oldu. Meclisimizin, milletimizin beklentileri doğrultusunda 4 yıl boyunca büyük bir özveriyle çalışacağına inancım tamdır. Milletimiz, Meclis’ten sorunları için çözüm bekliyor ve bu Meclis de inşallah bu beklentiyi en iyi şekilde karşılayacaktır. 1 Kasım seçimlerinde milletimiz, yüksek katılım ve temsilin yanı sıra, yönetimde istikrarı da sürdürme yönünde bir irade ortaya koymuştur. Milletimizin iradesi hiçbir tereddüde mahal vermeyecek şekilde tecelli etmiş, halkın tercihi yönetime güçlü bir şekilde yansımış ve demokrasimiz seçimlerden güçlenerek çıkmıştır. 1 Kasım 2015 seçimlerinin asıl galibi hiç ama hiç şüphesiz Türkiye’dir, bu aziz millettir” ifadelerini kullandı.

“BÜYÜYEN BİR İKTİDAR OLDUK”

AK Parti iktidarlarının sorunlardan değil, çözümlerden beslendiğini vurgulayan Davutoğlu, “Daha önceki dönemlerde demokratik siyaset kurumunu zayıflatmaya yönelik her türlü tahrik ve tertibi büyük bir sağduyuyla aştık. Bundan sonra da, milli irade önüne çıkarılan her engeli, kararlı ve cesur bir duruşla, milletimizin desteğiyle aşma noktasında hiçbir tereddüt taşımıyoruz. Bundan önceki dönemlerimizde sorunlardan değil, çözümlerden beslenen ve büyüyen bir iktidar olduk. Tüm reform ve dönüşüm süreçlerinde gücümüzü, milletimizden ve onun temsilcisi Meclisimizden aldık. Yeni Türkiye, Cumhuriyetimizin 100. yılına yürürken insana, zamana ve mekâna hakkıyla hitap eden kapsayıcı bir yenilenmenin ve süreklilik içinde yeniden inşa sürecinin eseri olacaktır. Yüz yıl önce Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nın acıları üzerinde onurlu bir İstiklal Savaşı vererek, Cumhuriyetimizi kuran neslin torunları olarak bizler, bu onurlu savaş sonunda özgürleştirilen vatanımızın asli sahipleriyiz” şeklinde konuştu.

“KARDEŞLİK İKLİMİNİ TESİS EDECEĞİMİZE İNANCIM TAM”

Davutoğlu, “Etnik, dini, mezhebi zenginliğimiz, ortak geçmişimizin güzel yansımaları olup, vatanımızın asli sahipleri ve devletimizin eşit vatandaşları olduğumuz gerçeğinin en güçlü dayanaklarıdır. Yüz yıl önce kadim coğrafyamızın her bir köşesinden, Anadolu’dan, Rumeli’den, Ortadoğu’dan, Kafkasya’dan gelerek sömürgeciliğe karşı omuz omuza mücadele eden dedelerimiz için de; onları Orta Asya’dan Hint’e, Güneydoğu Asya’dan Afrika içlerine kadar ellerindeki dar imkânlarla ve dualarla destekleyen mazlum milletler için de, İstiklal Savaşımız yalnızca bir milletin var olma savaşı değil, bütün bir insanlık onuru için verilen kutsal bir mücadele idi. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en temel ilkesi insan onurunun korunmasıdır. Bu ilkeyi, Şeyh Edebali’nin siyasal bilincimizin ve devlet ahlakımızın temelini dokuyan ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesinin çağdaş siyaset dilindeki karşılığı olarak görüyor ve gelenek ile çağdaşlığı bu çerçevede bir zıtlık içinde değil, ayrılmaz bir bütünlük içinde değerlendiriyoruz. Bu çerçevede, 1 Kasım seçimleri sonrasında oluşan Meclisimizde ortak değerlerimizi koruyacağımıza, kardeşlik iklimini tesis edeceğimize ve hukuk devletini güçlendireceğimize inancımın tam olduğunu belirtmek isterim” açıklamasında bulundu.

“SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZA TEŞEKKÜR EDİYORUM”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ettiği konuşmasında Davutoğlu, “Bu Meclis, Türkiye’nin ve 78 milyonun Meclisidir. Altıncı AK Parti Hükûmeti de hiç kuşkusuz Partimize oy vermiş olsun veya olmasın tüm vatandaşlarımızın hükûmetidir. Yeni dönemde de Meclisimiz içinde birlikte çalışma, uzlaşma arayışı ve işbirliğine önem vereceğiz. Tüm siyasi partilerle yakın bir diyalog ve işbirliği içinde olacağımızı buradan ifade etmek isterim. Hükûmetimiz ülkemizin ve siyasetin normalleşmesini hayati bir mesele olarak ele almaktadır. Bu hususta üzerimize düşen sorumlulukları yerine getireceğimizden milletimiz emin olmalıdır. Aynı şekilde, siyasi partilerimizin insicam içerisinde çalışacağı bir yasama dönemi yaşama arzumuzu da bir kez daha tekrar etmek isterim. Özellikle, geçen sene milletimizin büyük bir teveccühü ile seçilen Sayın Cumhurbaşkanımıza, Meclis çalışmalarımız başta olmak üzere, kurumlarımızın uyumlu ve etkin çalışması için vereceği destekten dolayı şimdiden teşekkür ediyorum. Aynı şekilde, 2002’den sonraki büyük dönüşümü gerçekleştiren Sayın Cumhurbaşkanımızdan devraldığımız güçlü mirası aynı doğrultuda geleceğe taşıyacağımızı ifade etmek isterim” dedi.

“HÜKÛMETİMİZ TÜRKİYE’NİN HEDEFLERİNE YÜRÜMESİNİN DEVAMLILIĞINI SAĞLAYACAK”

64’üncü Hükümetin kritik bir döneminde tarihi bir sorumluluk üstlendiğini savunan Davutoğlu, “Bu seçim ile Türkiye’de yeni bir atılım döneminin önü sonuna kadar açılmıştır. Bu çerçevede, 64. Hükûmet de, önceki AK Parti Hükûmetleri gibi ülkemizin kritik bir döneminde tarihi bir sorumluluk üstlenmektedir. Geçmişteki hükûmetlerimizden aldığımız güç ve tecrübe ile, ülkemizi belirlemiş olduğumuz hedefler doğrultusunda çok daha parlak bir geleceğe taşıyacağız. Son 13 yılda gerçekleştirilen reformlar zemininde, inşa edeceğimiz yeni nesil reformlar ile 2023 hedeflerimize ve ötesine yürüyüşümüz güçlü ve kararlı bir şekilde devam edecektir. 64. Hükûmetimiz, bu engin ve sağlam tecrübeden de istifade ederek Türkiye’nin hedeflerine yürümesinin devamlılığını sağlayacaktır” diye konuştu.

“TERÖRE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ”

Başbakan Davutoğlu, “Meclis içinde olduğu kadar, Meclis dışında da tüm kesimlerle yakın bir istişare içinde politikalarımızı şekillendirecek ve hayata geçireceğiz. Sivil toplum, meslek kuruluşları, akademik dünya, iş dünyası, çalışan kesimler, kültür ve sanat insanları, basın ve medya ile yerel yönetimler başta olmak üzere katılımcı bir anlayış içinde toplumun tüm yelpazesini kucaklayacak şekilde çalışacağız. Tüm vatandaşlarımızın diline, inancına, kültürüne, değerlerine, yaşam tarzına, tüm farklılıklarına saygı göstermeye devam edeceğiz. Fırsat eşitliğini ve sosyal adaleti en üst düzeyde yaşayan bir ülkede; vatanımızın her karışını, milletimizin bütün kesimlerini kucaklayan bir hükûmet olma azmindeyiz. Bir tek insanımız bile kendisini kıyıda köşede kalmış hissetmeyecektir. Yeni dönemde de insan onurunu merkez kabul eden bir anlayışla insani kalkınmayı esas alarak, hak ve özgürlüklerin alanını genişletmeye devam edeceğiz. Bir yandan ekonomik ve sosyal politikalarımızı etkili bir şekilde uygularken, diğer yandan nereden gelirse gelsin, ülkemizin bu kutlu yürüyüşünü akamete uğratmaya çalışan ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden eski ve yeni tüm vesayet unsurlarıyla mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz. Hükûmetlerimiz döneminde kurumsal vesayet unsurları demokratikleşme ile nasıl ortadan kaldırılmışsa, devlet içi ve dışı her türlü illegal yapılanma karşısında hukuk devletini güçlendirmeye devam edeceğiz. Kimden kaynaklanırsa kaynaklansın ve hangi niyetle olursa olsun, kamu düzenini bozmayı amaçlayan şiddet ve teröre asla izin vermeyeceğiz. Bu vesileyle, vatanımız ve milletimizin huzuru için en büyük fedakârlığı yapmış olan şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diler, tüm şehit ve gazilerimize minnet ve şükranlarımızı sunarım” ifadelerini kullandı.

“64. HÜKÜMET PROGRAMIMIZ SEÇİM BEYANNAMEMİZDE YER ALAN HEDEFLERİMİZİ ESAS ALMAKTA”

64’üncü Hükümet programının AK Parti’nin son Seçim Beyannamesinde yer alan hedefleri içerdiğini ifade eden Davutoğlu, “1 Kasım seçimlerinde halkımız, yapılanları takdir ettiğini gösterdiği gibi, gelecekte yürümemiz gereken yol haritasını da hür iradesiyle tayin etti. Halkımız istikrar içinde yenilenmeye verdiği desteği açıkça ortaya koydu. Hepimize düşen görev, işte bu çatı altında milletimizin kutlu çağrısına cevap vermektir. Milletimizin sandıkta verdiği mesajı en iyi şekilde okuyarak, ülkemizi her alanda güçlendirmek üzere programımızı hazırladık. Sizlere sunmakta olduğum 64. Hükûmet Programı’mız; son Seçim Beyannamemizde yer alan hedeflerimizi, 10. Kalkınma Planı’mızı, yapısal dönüşüm programlarımızı, projelerimizi, kamuoyuyla paylaştığımız çeşitli strateji belgelerimizi ve taahhütlerimizi esas almaktadır. Geçmişte olduğu gibi, bugün de halkımıza verdiğimiz sözleri esas alıyor, siyasete olan güveni bu zeminde daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Güven ve istikrarı pekiştirerek, öngörülebilir bir ortam içinde ülkemizi hızlı bir şekilde büyütme kararlılığındayız” dedi.

“İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ REFORMLAR BİR BİR HAYATA GEÇİRİLECEKTİR”

İhtiyaç duyulan reformların hayata geçirileceğini belirten Davutoğlu, “Takdirinize sunduğumuz ve güveninizi beklediğimiz bu Program, yeni bir hamle döneminin perdesini açacak ve yeni yüzyılın yükselen ülkesi Türkiye’yi, bölgesinde ve dünyada hak ettiği konuma ulaştıracaktır. Ülkemiz 2002’den bu yana, AK Parti hükûmetleriyle oluşan istikrar ve liderlikle, hem bölgesindeki kaostan hem de küresel ekonomik krizlerden pozitif ayrışmayı başarmıştır. 64. Hükûmet döneminde de, küresel ve bölgesel anlamda en değerli sermayeye dönüşen istikrarımızı koruyacağımızı, zorlu süreçlerde liderlik göstereceğimizi milletimizin bilmesini isterim. Türkiye tarihi bir dönemeçte istikrar ve güven adası olmaya devam edecektir. Aynı şekilde dinamik nüfus ve ekonomisiyle kurumlarını güçlendirirken, ihtiyaç duyduğumuz reformlar da bir bir hayata geçirilecektir” açıklamasında bulundu.

“REFORMLARIMIZ SONUCUNDA DAHA ÖZGÜR TÜRKİYE’YE KAVUŞMA İDEALİNİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Başbakan Davutoğlu, “64. Hükûmet tam anlamıyla bir reform hükûmeti olacaktır. Dünyanın ve ülkemizin değişen şartları ve 2023 Vizyonu’muz çerçevesinde, kritik alanlarda yapacağımız reformlar ile milletimizin bize verdiği emanete en güçlü şekilde sahip çıkacağız. Bugünün ihtiyaçlarına cevap vermenin ötesinde, başta çocuklarımız ve gençlerimiz için olmak üzere, geleceğin Türkiye’sini inşa edeceğiz. Reformlarımız sonucunda daha özgür, daha rekabetçi ve insan odaklı bir anlayış içerisinde refahını daha adil paylaşan bir Türkiye’ye kavuşma idealini sürdüreceğiz. Bu kapsamda, 6 temel alanda reformlarımızı yoğunlaştıracağız. Bunlar; Demokratikleşme ve adalet, Eğitim, Kamu yönetimi, Kamu maliyesi, Reel ekonomide köklü değişim, Öncelikli dönüşüm programları alanında gerçekleştireceğimiz reformlardır”

“HİÇ KİMSE NEFRET SÖYLEMİNE MUHATAP KILINAMAZ”

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokratikleşme ve adaleti insan onurunun yüceltilmesinin bir gereği olarak gördüğümüz gibi, ekonomik ve sosyal gelişmemizde de kritik bir zemin olarak değerlendiriyoruz. Yeni Anayasa ve yargı reformu başta olmak üzere yapacağımız çalışmalarda, en geniş uzlaşma arayışı içinde ülkemizin uzun zamandır beklediği adımları atacağız. Böylece, özgürlük alanlarının daha da genişletileceği, herkesin birlik içinde farklılığını yaşamasının mümkün olacağı, çok daha yenilikçi ve rekabetçi bir toplumsal düzen de oluşmuş olacaktır. Demokratikleşme perspektifimizin odağında ‘insan onuru’ bulunmaktadır. İnsan onurunu zedeleyen hiçbir uygulama ve politika meşru görülemez ve gösterilemez. İnsan onuru ile taçlandırılan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı kimliği taşıyan hiç kimse hiç bir makam ve güç sahibi tarafından tahkir edilemez; inancı, rengi, cinsiyeti, dili, ırkı, siyasi düşüncesi, felsefi anlayışı ve hayat tarzı sebebiyle ayrımcılığa maruz bırakılamaz, herhangi bir şekilde nefret söylemine muhatap kılınamaz”

“TEMEL ÖZGÜRLÜK ALANLARI…”

Davutoğlu, konuşmasında şunları açıkladı: “İnsan onuru ancak ve ancak insanın tercih ve irade gücünü yansıtan özgürlükler ile hayat bulabileceğinden, yeni anayasal düzenimizin odağında insan hak ve özgürlükleri yer alacaktır. Kadim kültürümüzde esasları konmuş olan canın, aklın, neslin, inancın ve mülkün korunması kamunun sorumluluk alanlarını; çağdaş toplumsal hayatın temelini dokuyan evrensel insan hakları beyannamesi ise vatandaşların temel özgürlük alanlarını tanımlar. Bu çerçevede düşünce, inanç, ifade ve girişim özgürlüğü insan onurunun ve kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve anayasal koruma altındadır. Bu özgürlükleri sınırlayan yegâne unsur, eşit haklara sahip diğer vatandaşların özgürlük alanları ve onurlarıdır”

“TÜRKİYE’Yİ DAHA SAYGIN VE CAZİP BİR ÜLKE HALİNE GETİRECEĞİZ”

Başbakan Davutoğlu, “Temel amacımız vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini genişletmek oldu. Bu hedefimizi, bugüne kadar tüm hükûmet programlarımızda dile getirdik. Diğer yandan, yönetimimizin kalitesini artırarak daha az kaynakla daha fazla hizmet ürettik. Demokrasinin aynı zamanda kalkınma sürecimize güç verdiğini somut uygulamalarımızla ortaya koyduk. Yeni dönemde de demokratikleşmeye ve yönetim kalitemizi artırmaya devam edeceğiz. Bir taraftan ekonomik gelişmeye ve insani kalkınmamıza hız verecek, diğer taraftan da uluslararası alanda Türkiye’yi daha saygın ve cazip bir ülke haline getireceğiz. Herkesin inandığı gibi yaşayabildiği, fikirlerini özgürce ifade edebildiği, refaha katkıda bulunduğu ve refahtan hak ettiği payı aldığı, emniyet ve huzur içerisinde yaşayan, şeffaflığın ve hesapverebilirliğin esas alındığı bir toplum olarak birlikte geleceğe yürüyeceğiz” diye konuştu.

“GELENEKSEL İRFAN MERKEZLERİ VE ALEVİ VATANDAŞLARIMIZIN İNANÇ VE KÜLTÜR TEMELLİ TALEPLERİ KARŞILANACAK”

Cemevlerine ve Alevi vatandaşlara ilişkin hükümet programında yer alan konuları açıklayan Davutoğlu, “Etnik, dini ve mezhepsel aidiyetlerden önce, milletimizin temel değerlerinin yoğrulduğu tarihi yolculuktaki birlikteliğimizi ve eşit vatandaşlık anlayışını benimsiyoruz. Bu anlayışla, devletin bütün toplumsal kesimlerle hakkaniyet ölçüsünde, eşitlik temelinde demokratik bir ilişki geliştirmesini sağlayacak; toplumsal zenginliğimizin tüm unsurlarını çoğulcu bir yaklaşımla kucaklamaya devam edeceğiz. Herkesin temel hak ve özgürlüklerden en ileri derecede yararlanacağı bir Türkiye’yi hedefliyoruz. Bu hedefimiz doğrultusunda, toplumdaki her bireyin yaşam tarzını güvence altına alan bir yaklaşımı benimsiyoruz. Bu bağlamda; geleneksel irfan merkezleri ve Alevi vatandaşlarımızın inanç ve kültür temelli talepleri karşılanacaktır. Cemevleri, eğitim sisteminde bilgilendirme, üniversitelerde araştırma ve uygulama merkezleri oluşturma gibi çeşitli konularda Alevi kanaat önderleri ile diyalog içinde demokratik uzlaşı temelinde gerekli adımları atacağız. Geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine hukuki statü tanıyacağız. Başta eğitim, istihdam ve iskân sorunları olmak üzere Roman vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne hız vererek, her türlü ayrımcılık zeminini ortadan kaldıracağız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan gayrimüslim azınlıkları herhangi bir ayrımcılığa maruz bırakmayacak şekilde bütün hukuki ve fiili tedbirleri almaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

“MALİ KAYNAKLARININ DÜZENLENMESİNİ SAĞLAYACAĞIZ”

Davutoğlu, “Çoğulcu, eşitlikçi ve katılımcı demokrasi hedefimiz, Türkiye’yi dünya demokrasileri liginde daha da üst sıralara taşıyacaktır. Temel hak ve özgürlükler alanında uluslararası normlar tüm politikalarımıza esas teşkil edecektir.TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumunu etkinleştirecek ve uluslararası düzeyde üstlendikleri sorumlulukları güçlendireceğiz. Bu alanda uluslararası temel hak mekanizmaları ile mevzuat ve uygulama uyum düzeyini yükselteceğiz.
Yeni dönemde temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin iç hukuka dâhil edilmesine devam edilecek, özgürlükçü demokratik anlayışla bağdaşmayan şerhler kaldırılacaktır. Benzer şekilde mevzuatımızda anti-demokratik dönemlerden kalan düzenleme ve uygulamaların ayıklanması süreci tamamlanacaktır. Ekonomik ve Sosyal Konsey ile ilgili yasal düzenlemeyi gerçekleştirerek, Konsey’i yönetişim ilkeleri çerçevesinde etkin bir biçimde çalıştıracağız. Sivil toplumun geliştirilmesi ve güçlendirilmesine dair çerçeve yasa çıkaracağız. Bu kapsamda; sivil toplum kurumlarının hukuki statülerinin, kurumsal yapılarının, faaliyetlerinin, kamu kurumları ile ilişkilerinin, mali kaynaklarının düzenlenmesini sağlayacağız” şeklinde konuştu.

“TARİHİ SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN KARARLILIK DEVAM ETTİRİLMİŞTİR”

‘Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci’ne ilişkin detayları açıklayan Davutoğlu, “Ülkemizin demokratikleşmesinde ve refahının artmasında milli birlik ve kardeşlik süreci tarihi bir çabaya karşılık gelmektedir. AK Parti olarak ilk günden itibaren, milli birlik ve kardeşlik perspektifi ile şekillendirdiğimiz siyasetle, vatandaşlarımızın devletimize aidiyetini zedeleyen, milletimizin farklılıklarını zenginlik yerine tehdit olarak gören anlayışların terkedilmesi için büyük çaba gösterdik. Yakın tarihimiz boyunca, hiçbir seçilmiş hükûmetin gösteremediği cesaret ve kararlılıkla sorunların üzerine gittik. Çözüm iradesini ortaya koyduğumuz Milli Birlik ve Kardeşlik sürecinde dönüm noktası, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakan olarak, 2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı konuşma olmuştur. Bu konuşma ile tabular yıkılmış, etnik temelli sorunlara demokratik süreç içerisinde çözüm bulunacağı dile getirilmiştir. İlk kez bir hükûmet, bu sorunla açıkça yüzleşme cesaretini göstermiştir. AK Parti Hükûmetlerinin halkımız tarafından destek gören bu cesur adımları, çeşitli terör saldırıları ve provokatif eylemler ile sekteye uğratılmaya çalışılmış; buna rağmen ülkemizin bu temel ve tarihi sorununun çözümü için kararlılık devam ettirilmiştir” açıklamasında bulundu.

“ÖRGÜT, TÜRKİYE’Yİ TERK ETMEMİŞ, SİLAH BIRAKMAYA DİRENÇ GÖSTERMİŞTİR”

Davutoğlu, “Hükûmetimiz, bir yandan terörle kararlı bir şekilde mücadele edecek, diğer yandan demokratikleşmeyi ve çözüm iradesini sürdürecektir. Demokratikleşme ile eş zamanlı olarak yatırım, üretim ve istihdam imkânlarının geliştirilmesi başta olmak üzere, terörden etkilenen yörelerimizin ekonomik ve sosyal rehabilitasyonuna dönük çalışmaları hızlandırarak devam ettireceğiz. Kalıcı huzuru tesis etmek amacıyla çıkardığımız 6551 Sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun ile silahın tamamen gündemden çıktığı bir noktaya ulaşmak için gereken tüm tedbirleri alacağız. Süreci sabote etmeye, akamete uğratmaya çalışan terör örgütü; kamu düzenini bozmaya çalışarak silahlı çatışmaya geri dönmüştür. Özellikle doğu ve güneydoğuda yaşayan insanlarımıza yönelik her türlü baskı, şiddet ve illegaliteye başvuran örgüt, Türkiye’yi terk etmemiş, silah bırakmaya direnç göstermiştir” dedi.

“HİÇBİR KESİMİN TEK TİPÇİ BİR ANLAYIŞI VATANDAŞLARIMIZA DAYATMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ”

Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti: “Terör örgütünün eylem ve sabotajları, süreci sürdürülebilir olmaktan çıkarmıştır. Halkın hakkını-hukukunu koruyabilmek için kamu düzenini tahkim ederek özgürlük-güvenlik dengesini kurmak mutlak gerekliliktir. Daha önce olduğu gibi, 64. Hükûmet olarak da hukuk içinde yürüttüğümüz terörle mücadelede vatandaşın mağduriyet yaşamamasını, aksine vatandaşların temel haklarını garanti altına alacak bir kamu düzeninin tesis edilmesini amaçlamaktayız. Bu anlayışla reformlardan, hizmetlerden, yatırımlardan asla vazgeçme yecek, geri adım atmayacağız. Süreçte farklı sebeplerle oluşan güvenlik risklerini gidermek, bölge insanını ceberrut ve zalim örgütün baskısından korumak devletimizin öncelikli görevidir. Akan kan duruncaya ve kamu düzeni tesis edilinceye kadar terörle mücadelemize; hukuk ve kardeşlik tam anlamıyla tesis edilinceye kadar da çözüm irademizi korumaya devam edeceğiz. Demokratikleşme konusunda atacağımız adımlarda muhatabımız tüm milletimiz olmaya devam edecektir. Önümüzdeki dönemde demokratikleşme çabalarımızı sürdürürken, tüm meşru toplumsal kesimleri muhatap alan bir anlayış içinde hareket edecek, hiçbir kesimin tek tipçi bir anlayışı vatandaşlarımıza dayatmasına izin vermeyeceğiz”

“Enerji, ticaret başta olmak üzere Rusya ile ilişkilerimizi karşılıklı güçlendirmeye gayret göstereceğiz”

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 64’üncü Hükümet programını açıkladı. Düşürülen uçağa ilişkin Davutoğlu, “Önemli ortağımız ve bölgesel işbirliği bakımından önem taşıyan bir komşumuz olan Rusya ile ilişkilerimizin dinamiği merkezinde bulunduğumuz geniş coğrafyayı yakından ilgilendirmektedir. Önümüzdeki dönemde enerji ve ticaret başta olmak üzere Rusya ile ilişkilerimizi karşılıklı hassasiyetlere saygı içerisinde ve müşterek menfaatler doğrultusunda güçlendirmeye gayret göstereceğiz. Bir noktanın altını özellikle kaydetmek istiyorum. Bizim Rusya ile ekonomik, siyasi, ticari ve kültürel bağlarımız son derece güçlüdür. Ancak ulusal güvenliğimiz de her dost ülke arasında olduğu gibi uluslararası hukuk çerçevesinde saygı esasına dayalı olmak zorundadır” dedi.

Davutoğlu, Türkiye, Rusya ilişkilerine vurgu yaparak düşürülen uçağa ilişkin, “Önemli ortağımız ve bölgesel işbirliği bakımından önem taşıyan bir komşumuz olan Rusya ile ilişkilerimizin dinamiği merkezinde bulunduğumuz geniş coğrafyayı yakından ilgilendirmektedir. Önümüzdeki dönemde enerji ve ticaret başta olmak üzere Rusya ile ilişkilerimizi karşılıklı hassasiyetlere saygı içerisinde ve müşterek menfaatler doğrultusunda güçlendirmeye gayret göstereceğiz. Bu vesile ile dün Hatay Yayladağı bölgesinde Türk hava sahasını ihlal eden uçak 5 dakikada 10 defa uyarılmış, sonuç alınmayınca uluslararası angajman kuralları çerçevesinde F-16’larımız tarafından kendilerine verilen talimat ile müdahale gerçekleştirilmiştir. Bir noktanın altını özellikle kaydetmek istiyorum. Bizim Rusya ile ekonomik, siyasi, ticari ve kültürel bağlarımız son derece güçlüdür. Ancak ulusal güvenliğimiz de her dost ülke arasında olduğu gibi uluslararası hukuk çerçevesinde saygı esasına dayalı olmak zorundadır. Ülkemizin çevresinde adeta bir ateş çemberi bulunmaktadır. Bu ateş çemberi içinde ülkemizin bekası vatandaşlarımızın hayatı ve izzeti söz konusu olduğunda her türlü tedbiri alacağımızı da buradan bütün dünyaya ilan ediyorum. Türkiye’nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur. Rusya veya başka bir ülkenin hedef alınması söz konusu değildir. Herhangi bir ülke ile gerilim yaşama arzumuz yoktur” açıklamasında bulundu.

“MESCİD-İ AKSA’NIN, KUDÜS’ÜN ÖZGÜRLEŞTİRİLMESİ İÇİN HER TÜRLÜ ÇABAYI GÖSTERECEĞİZ”

Dış politikaya ilişkin Davutoğlu, “Ortadoğu’da etnik ve mezhebi ayrılıklara dayalı çatışmaların ve dışlayıcı yaklaşımların karşısında sosyal bütünleşmeyi ve kapsayıcı siyasi birliği destekleyeceğiz. Suriye’de 4 buçuk yıldır devam eden ihtilaf her geçen gün daha da derinleşen insani yıkıma ilave olarak bölgesel olarak başlayan ve giderek küresel bir hal almakta olan güvenlik ve istikrar açısından oluşturduğu tehditler bakımından da gündemimizde en öncelikli konumda bulunmaktadır. Bu ülkede siyasi bir dönüşüm sağlayacak gerçek bir geçiş sürecinin hayata geçirilmesi için çabalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. 64. Hükümet olarak insani ve vicdani sorumluluğumuz gereği rejimin zulmünden ve terörden kaçarak ülkemize sığınan Suriyeli ve Iraklı kardeşlerimizin yaralarının sarılması için gerekli yardımı sağlamaya yanlarında olmaya devam edeceğiz. Ortadoğu’da kalıcı istikrarın sağlanmasının en önemli koşullarından birisi olan Filistin sorunun adil, kapsamlı ve yaşayabilir bir çözüme ulaştırılmasına yönelik gayretlerimiz de sürecektir. Tarihi miras, emanet olarak gördüğümüz Mescid-i Aksa’nın ve Kudüs’ün özgürleştirilmesi için her türlü çabayı göstermeye devam edeceğiz” diye konuştu.

“Tüm işçi ve Bağkur emeklilerimize de önü­müzdeki dönemde yıllık ilave 1.200 TL vereceğiz”

“Muhtarlarımızın 950 TL olan maaşını 1.300 TL’ye yükselteceğiz”

“Polislerimizin 2200 olan ek göstergelerini 3000’e çıkaracağız”

“Önümüzdeki dönemde sivil, katılımcı, çoğulcu, özgürlükçü bir de­mokratik ve sivil anayasanın yapımına öncülük etmeye kararlıyız”

“Başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna inanıyoruz”

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 64’üncü Hükümet programını açıkladı. 160 sayfadan oluşan hükümet programı, Demokratikleşme ve Yeni Anayasa İnsani Kalkınma ve Nitelikli Toplum, İstikrarlı ve Güçlü Ekonomi, Bilim, Teknoloji ve Yenilikçi Üretim, Yaşanabilir Şehirler ve Sürdürülebilir Çevre, Vizyoner ve Öncü Ülke konu başlıkları altında açıklandı. Yeni anayasa ve başkanlık sistemine ilişkin Davutoğlu, “Önümüzdeki dönemde sivil, katılımcı, çoğulcu, özgürlükçü bir de­mokratik ve sivil anayasanın yapımına öncülük etmeye kararlıyız. Diğer siyasi partileri de aynı anlayış içinde katkı vermeye davet ediyoruz. Başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna inanıyoruz” dedi.

YENİ ANAYASA

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı 64’üncü Hükümet programında öne çıkan başlıklar şu şekilde: “İktidara geldiğimiz günden beri bütün AK Parti hükûmetlerinin prog­ramlarında ‘çoğulcu ve özgürlükçü yeni bir anayasa’ vaadi bulunmakta­dır. Önümüzdeki dönemde sivil, katılımcı, çoğulcu, özgürlükçü bir de­mokratik ve sivil anayasanın yapımına öncülük etmeye kararlıyız. Diğer siyasi partileri de aynı anlayış içinde katkı vermeye davet ediyoruz. Yeni anayasa, çağdaş demokrasi anlayışını yansıtmalı, mümkün olan en geniş mutabakatla ve demokratik yöntemlerle hazırlanmalı, geniş top­lumsal kesimlerce sahiplenilmelidir. Anayasanın kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici, çeşitlilikte birliği savunan, çoğulcu ve özgürlükçü bir ka­rakterde olması gerektiğini düşünmekteyiz. Yeni anayasa, bireysel özgürlüklere dayanmalı, yargı bağımsızlığı ve ta­rafsızlığını sağlamaya yönelik kurumsal güvenceleri içermeli ve siyasi sistemin işleyişindeki belirsizlikleri ortadan kaldırmalıdır. Bu anlayışla, yeni dönemde yeni anayasayı Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve hu­kukun üstünlüğünün kökleşmesi bakımından hayati bir aşama olarak görmekteyiz. 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan birinci Meclis, demokrasi tari­himiz açısından önemli bir referans niteliğindedir. Türkiye, 21. Yüzyıl şartlarında geçmişin olumlu tecrübesini de dikkate alarak geleceğe yürüyecektir.Yeni anayasa, Cumhuriyetimizin insan hakları ve demokrasi konuların­daki kazanımlarını geleceğe taşımalı; vesayetin izlerini tamamen silmeli; insan onurunu, bireysel hak ve özgürlükler ile toplumsal meşruiyetini, sistemin ahlaki ve demokratik temeli kabul ederek; bireyin ve toplumun geleceğe dair beklentilerini karşılamak üzere tasarlanmalıdır. Yeni anayasada, siyasi partilerin çalışmalarını etkin olarak koruyacak ve parti kapatmalarını uluslararası standartlarda düzenleyeceğiz. Hükûmetlerimizin öncülüğünde gerçekleştirilen 2004, 2007 ve 2010 Anayasa değişikliklerini ve Meclis’te oluşturulan Anayasa Uzlaşma Ko­misyonu çalışmalarını, yeni anayasa için güçlü bir zemin olarak görü­yoruz. Türkiye’nin yeni anayasasında temel hak ve hürriyetlerin, demokrasi­nin, hukukun üstünlüğü ilkesinin, düşünce ve inanç özgürlüğünün da­yanağı toplumsal meşruiyet olacaktır. Yeni ve sivil anayasamız, bireysel hak ve özgürlükleri esas alırken, Tür­kiye’nin birikimi üzerine inşa edilecek, taraf olduğumuz uluslararası normları gözeterek demokratik bir anlayışla hazırlanacaktır. Yeni anayasa, milletimizin kültürel ve toplumsal çeşitliliğini tanıyan, herhangi bir etnik veya dini kimliğe referans yapmayan bir vatandaşlık tanımını esas alacaktır. Yeni ve sivil anayasamız, toplumun herhangi bir kesiminin dışlanma­sına yol açacak değer yargıları ve siyasal tercihler barındırmayacaktır. Anayasamız tüm toplumu kucaklayan, kader birliğimizi yansıtan, de­mokratik denge ve denetim ilişkisini esas alan bir mahiyette hazırlana­caktır. Yeni anayasa, ortak değerleri ve çeşitlilik içinde birlik anlayışını esas alacaktır. Toplumsal hayatın ve siyasetin her alanını ayrıntılı bir biçim­de düzenlemeyecek, her bir alanın kendi dinamiğinin ortaya çıkmasına imkân sağlayacaktır. Yeni anayasa, sorunların çözümünün imkân ve araçlarını barındıracak­tır. Sorunları, demokratik bir ortamda bireyler, toplum ve siyaset kuru­mu çözecektir. 64. Hükûmet döneminde doğrudan anayasal sistemle bağlantılı seçim kanunları, siyasi partiler kanunu vesair temel kanunlar, yeni anayasa metniyle birlikte bir bütün olarak yenilenecektir.

YÖNETİM MODELİ VE BAŞKANLIK SİSTEMİ

Yeni Anayasa, Türkiye’nin 2023 ve sonrasına yönelik demokratikleşme ve kalkınma hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracak etkin ve sağlıklı bir yönetim modeli arayışını da içermelidir. Yeni anayasa ile Türkiye’nin, katılımcılığı ve çoğulculuğu esas alan ve etkili işleyen bir hükûmet mo­deline kavuşmasını elzem görüyoruz. Sadece temsilin değil, istikrarın da oluşmasına imkân sağlayan, vesayet odaklarının önünü tamamen kapatan, çağdaş ve etkin bir hükûmet sisteminin hayata geçmesini arzu ediyoruz.1960 askeri darbesi sonrasında, bürokrasinin siyaset üzerinde vesayet kurmasını kurumsallaştırmak üzere kurgulanan mevcut sistem, par­lamenter sistem olarak takdim edilse de, parlamenter sistemin asgari demokratik gereklerini karşılamaktan uzaktır. AK Parti Hükûmetleri döneminde, hayata geçirilen demokratik reformlar, vesayete karşı mü­cadelede elde edilen kazanımlar ve Mecliste sağlanan güçlü temsil sa­yesinde, mevcut sistemin zaafları dönemsel olarak aşılarak istikrarlı ve etkin bir yönetim imkânı yakalanmıştır. Ancak, mevcut sistemin yetki, görev ve sorumluluk paylaşımında pek çok muğlaklıklar barındırması, siyasal sistemin şümullü bir yaklaşımla yeniden düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır. Özellikle 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleriyle çok daha sorunlu hale gelen cari sistemin demokra­tikleştirilmesi kaçınılmazdır. Siyasal sistem arayışının yaslanacağı zemin, kuşkusuz demokratik bir anayasal zemin olacaktır. AK Parti olarak, demokratik bir perspektifle yapılandırıldığında, parlamenter sistem ile başkanlık sistemi arasında demokrasiye uyum açısından bir fark bulunmadığı kanaatindeyiz. Nite­kim her iki sistemin de olumlu örneklerine rastlanabileceği gibi olum­suz örneklerine de rastlanabilir. Ancak bir yandan vesayetçi bir şekilde kurgulanarak demokratik do­ğasından koparılmış parlamenter sistemin yol açtığı siyasal istikrarsız­lıklar, öte yandan Yeni Türkiye vizyonumuzun ihtiyaç duyduğu etkin ve dinamik yönetim dolayısıyla, başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna inanıyoruz. Milletimizin teveccühüyle hazırlayacağımız özgürlükçü ve insan odaklı yeni Anayasa ile seçimlerin istikrar üretebildiği, yasama ve yürütme­nin müstakil olarak etkin olduğu, güçler ayrılığının tahkim edildiği, de­mokratik denge ve kontrol mekanizmalarının öngörüldüğü, toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin sağlandığı, ademi merkeziyetçi bir idare sisteminin güçlendirildiği, karar alma süreçlerinin hızlandığı yeni bir siyasal sisteme geçebiliriz. Bu unsurlarıyla başkanlık sisteminin, Türkiye’nin siyasal tecrübesine ve gelecek vizyonuna daha uygun olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede öngördüğümüz anayasal sistem, Türkiye’nin AK Parti Hükûmetleri döneminde geçirdiği demokratik dönüşümü nihai sonu­cuna erdirerek, 2023 ve sonrasına yönelik kalkınma hedeflerine ulaşma­sını kolaylaştıracak bir çerçeveye sahip olacaktır. Adalet Sisteminde Dönüşüm Adaleti mülkün ve meşruiyetin temeli, hukuk devletinin esası olarak görüyoruz. Bizim için adalet, hukukun üstünlüğüne dayalı, herkesin güven duyduğu, her türlü güç odağından bağımsız, tarafsız, vatandaş taleplerine hızlı cevap verebilen bir yapıda olmalıdır. Yargının, hukuk güvencesi oluşturması, uluslararası standartlarda ve demokratik usullerle işlemesi temel prensibimizdir. Yargı erkinin güven veren; öngörülebilirliği sağlayan; ideoloji, siyasal tasavvur veya inanç dikte etmeyen ve bunların etkisinde kalmayan bir çerçeveye kavuşması gerektiğine inanıyoruz. Yargıya, sadece adaletin tesisini sağlayan ve temel hakların kullanımını garanti altına alan bir kurum gözüyle bakmıyoruz. Hukukun sağladığı öngörülebilirlik ortamında belirsizliğin azalacağını, üretim ve yatırım kararlarının daha sağlıklı ve nitelikli bir şekilde alınacağını, böylece kal­kınma sürecimizin hızlanacağını düşünüyoruz. Önümüzdeki dönemde, 64. Hükûmet olarak temel önceliklerimizden biri adalet sistemimizde köklü düzenlemeler yaparak ileri standartlarda bir yapı oluşturmak olacaktır. Yargı sistemimizi, başta Avrupa Birliği ol­mak üzere, uluslararası norm ve standartları esas alarak hazırlayıp, daha önce ilan ettiğimiz yargı reform stratejisi çerçevesinde yeniden yapılan­dıracağız. Demokratik bir ülke olarak Türkiye, hukuk düzeniyle kendi yurttaşları­nın özgürlüklerini korumaya, uluslararası topluma güven vermeye, yerli ve yabancı yatırımcılar için güvenli bir liman olmaya devam edecektir. İkincil düzenlemelerle oluşturulabilecek detayları, yasalardan ayıklaya­cak ve mevzuat enflasyonuna son vereceğiz. Yeni Yargı Reform Stratejisi Belgesi’ni etkin bir biçimde uygulayarak ha­yata geçireceğiz. 64. Hükûmet olarak yargıda etkinlik, hızlılık, hesap verebilirlik, eko­nomiklik ve şeffaflığı sağlayacağız. Anayasal değişikliklere bağlı olarak yüksek yargıda içtihat düzeyinde dağınıklığı gidereceğiz. Bu çerçevede, askeri yargı, disiplin mahkemeleri çerçevesinde faaliyet gösterecektir. Temyiz mahkemelerinin, alt derece mahkemeleri üzerindeki hukukilik denetiminin ötesine taşan etkilerini azaltacağız ve temyizi, hukuki de­netim ile sınırlandıracağız. Yargı üst yönetimi ile temyiz mahkemelerinin oluşumunda TBMM’nin rolünü güçlendireceğiz, böylece yargının toplumsal meşruiyetini artıra­cağız. Yüksek Mahkemeler, bölge adliye ve idare mahkemeleri ile ilk derece mahkemelerinin faaliyet raporları hazırlayarak kamuoyuna duyurmala­rını sağlayacağız. Yüksek mahkeme üyeliğini Avrupa örneklerine ben­zer şekilde makul sürelerle sınırlayacağız. İhtisas mahkemelerinin sayısını artıracağız. Ticaret ve iş mahkemesi gibi bazı ihtisas mahkemelerinde meslekten olmayan hâkimlerin de yer almasını sağlayacağız. HSYK’yı yeniden yapılandırarak Hâkimler Yüksek Kurulu ve Savcılar Yüksek Kurulunu kuracağız. Yargı mensuplarının mesleki ahlak ve davranış kurallarını uluslararası ölçütlere göre belirleyeceğiz. Hukuk eğitimini güçlendireceğiz. Bu kapsamda, hukuk fakültelerine gi­riş şartları yeterli bilgiyi aktaracak şekilde tasarlanacak; hukuk eğitimi, içerik itibarıyla teorik bilgi ile uygulama uyumunu sağlayacak, karşılaş­tırmalı örnekler dikkate alınarak yeniden düzenlenecektir. Adalet alanında meslek içi eğitimi, meslek hayatı boyunca ölçme ve de­ğerlendirmeyi mümkün kılacak şekilde düzenleyeceğiz. Yargı mensup­larının alanlarında uluslararası gelişmeleri yakından takip etmelerini sağlayacak çalışmaları daha da artıracağız. Bilirkişilik müessesesini yeniden yapılandıracağız. Bilirkişilerin seçimi ve görevlendirilmesine yönelik standartlar belirleyerek, sertifikalandır­ma sistemine geçeceğiz. Hâkimlerin bilirkişiye müracaatlarını yalnızca teknik bir meselenin vuzuha kavuşturulmasıyla sınırlandıracağız. Hukukun tüm dallarında alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına ağırlık verecek, yargıya ulaşılabilirliği kolaylaştırmak amacıyla savunma hakkı ve adli yardımı güçlendireceğiz. Koruyucu ve önleyici hukuk yaklaşımını yaygınlaştırılacağız. Bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesine getirdiği aşırı iş yükünün, mahkemenin işlevselliğine zarar verme ihtimali karşısında bu uygula­mayı gözden geçireceğiz. Hükûmet olarak adalet sisteminde kadınlar, çocuklar ve engellilere yö­nelik kolaylaştırıcı uygulamaları hayata geçireceğiz. Ülke genelinde ideal yargılama sürelerinin belirlenmesini ve yargıda za­man yönetiminin uygulanmasını sağlayacağız. Vatandaşlarımızın daha kolay adalet hizmeti alabilmesi için birçok ge­lişmiş ülkede uygulanan Hukuki Yardım (Himaye) Sigortası Sistemi ge­liştireceğiz. Adli ve idari yargıda istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesini sağla­yacağız. Ceza infaz sistemini mükerrer suçluluğu önleyecek şekilde etkili hâle getireceğiz. Ceza infaz kurumlarının standartlarını yükseltmeye devam edeceğiz. Denetimli serbestlik sistemini daha etkin hale getirecek ve ka­mu-sivil toplum işbirliğinin artırılmasını sağlayacağız. Başta UYAP olmak üzere, yargıda bilişim hizmetlerinin daha da etkin­leştirilmesini sağlayacağız. Bu alanda ileri bir adım olarak başlattığımız Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemini (SEGBİS) ülke geneline yaygınlaş­tıracağız.
Adli Tıp Kurumunun kapasitesini geliştireceğiz. Bu alandaki hizmetleri ülke geneline yaygınlaştıracak, dosya ve raporların bekleme sürelerinin daha da kısalmasını sağlayacağız. Ayrıca, Adli Bilimler Akademisini ku­rarak bu alandaki ileri araştırmalara ve eğitimlere ortam hazırlayacağız. Uluslararası adli yardımlaşma faaliyetlerini etkinleştirecek, bölgesel ve ikili düzeyde adli işbirliğini geliştireceğiz.

GÜVENLİK

Siyaset anlayışımız insanı, insan onurunu merkez kabul eder. Bu onu­run güvencesi ise özgürlük ve güvenlik dengesidir. Bunlar birbirini dış­layan değil, birbirlerini bütünleyen kavramlardır. Geçmişte kaygılar ve korkularla şekillenen devletin güvenliği yaklaşı­mını vatandaşa güven temelinde yeniden ele alarak, devlet-toplum-fert ilişkisini güçlendirecek bir yaklaşımı öne çıkardık. Güvenlik hizmetlerini, ileri bir demokrasi hedefine ulaşmak amacıyla temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınabilmesi ve eksiksiz bir bi­çimde kullanılabilmesi için ihtiyaç duyulan temel kamu hizmeti olarak tanımlamaktayız. 64. Hükûmet döneminde de icraatlarımızda özgürlüklerin güven içinde ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde yaşanmasına yönelik prensibimizi hayata geçirmeye devam edeceğiz. Hükûmet olarak, yeni dönemde de güvenlik ve asayiş ortamını bozarak, vatandaşlarımızın anayasal hakkı olan özgürlükleri yaşaması açısından baskı ve tehdit oluşturabilecek bütün yapıların üzerine kararlılıkla ve ödün vermeden gitmeyi sürdüreceğiz. Uluslararası ve bölgesel teröre destek veren çevre ve odaklarla, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kararlılıkla mücadele edeceğiz. Coğ­rafyamızda hangi nedene dayanırsa dayansın ve kimden gelirse gelsin terörün karşısındaki ilkeli duruşumuzu sürdüreceğiz. Etnik, dini veya mezhebi kavramları suistimal eden tüm terör örgütleri­ne yönelik mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz. Bu duruş ve mücadelemizde hukukun üstünlüğünü temel alacak; gü­venlik hizmetlerini şeffaflık, katılımcılık ve hesap verebilirliği artıracak mekanizmalarla daha fazla destekleyecek, masum vatandaşlarımızın za­rar görmemesi için azami hassasiyeti göstermeye devam edecek ve gü­venlik birimlerine olan güveni daha da pekiştireceğiz. Bu bağlamda, toplumun bütün kesimlerini kucaklayan, özellikle kadın, çocuk, engelli ve yaşlı vatandaşlarımızın güvenlik hizmetlerine erişimi­ni kolaylaştıran politikalarımızı uygulamaya devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde de terörizm, örgütlü suçlar, siber suçlar, narko­tik suçlar ve kaçakçılıkla mücadelede ulusal ve uluslararası kuruluşlar arasındaki işbirliğini güçlendirecek, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu suçlarla ilgili kararlı mücadelemizi devam ettireceğiz. Özgür bir ortamda vatandaşlarımızın iradelerini sandığa yansıtabilmesi için seçim güvenliğini ilgilendiren düzenlemeler, ilgili tarafların görüş­leri de alınarak gerçekleştirilecektir. Uyuşturucu ile mücadeleye yönelik güvenlik önlemlerini artıracak, bu alandaki suç örgütlerinin üzerine kararlılıkla gitmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, uyuşturucu maddelerin yasadışı imal, ticaret ve kulla­nımıyla mücadelede personel ve teknik kapasitemizi güçlendireceğiz. Uyuşturucu ile mücadelede faaliyet gösteren kuruluşlar arasındaki ko­ordinasyonu geliştirecek, çevre ülkelerle ve uluslararası alandaki işbirli­ğini artıracağız. Bu alanda ilan etmiş olduğumuz eylem planını kararlı­lıkla uygulayacağız. Önleyici ve koruyucu güvenlik hizmetlerine öncelik verecek ve risk yö­netimine geçeceğiz. Önümüzdeki dönemde de vatandaşla kolluk güçleri arasındaki ilişki güven esasına dayalı olacaktır. Toplum destekli kolluk yaklaşımını güç­lendireceğiz. Sınırlarımızın korunmasından sorumlu olacak yeni, profesyonel bir sı­nır kolluğu teşkilatının kurulmasını sağlayacağız. Güvenlik hizmetleri alanındaki personelimizin nitelik ve nicelik bakı­mından geliştirilmesi ve profesyonelleşmesini sağlayacak her türlü ted­biri almaya kararlıyız. Kayıp çocuk bulma konusundaki Kayıp Alarmı, Uluslararası Polis Eğitim Merkezi (UPEM), Türkiye’nin Doğu Sınırlarında Mayın Temizlenmesi Projesi ve Geri Gönderme Merkezleri Yapımı Projelerini gerçekleştire­ceğiz. Ayrıca, Acil Çağrı Merkezlerini ülke geneline yaygınlaştıracağız. Ülkemizde, vesayetçi aktör ve kurumların siyaset üzerindeki nüfuzunu kırmak üzere kararlı bir irade sergilenmiş ve siyasal sistemi demokratik­leştirme hedefinde ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak, geleneksel vesayetçi aktör ve kurumlarla yürüttüğü mücadele neticesinde ülkemiz, milli iradeye dayalı demokratik bir siyasal sistemi inşa etme hedefine odaklanmışken, yeni bir vesayet odağının saldırılarına maruz kalmış­tır. Milli güvenliğimizi ve meşru demokratik sistemimizi tehdit eden bu yeni vesayet oldağı “(PDY) Paralel Devlet Yapılanması”dır. Yargı ve güvenlik bürokrasisini, sivil toplumun çeşitli kesimlerini ve iş dünyasını tesiri altına almaya çalışan bu yeni vesayet odağının siyaseti kendi hedefleri doğrultusunda dizayn etme çabaları, bürokrasi içinde şeffaflığı yok eden gayretleri ve vesayetçi anlayışı milli güvenliğimizi tehdit etmektedir. Milli iradeden aldığımız güçle bu yapıları tamamen ortadan kaldıracak şekilde kararlı mücadelemize devam edeceğiz.

ŞEFFAFLIK

64. Hükûmet olarak, devletin gerçek ve tek sahibi olarak gördüğümüz vatandaşlarımız adına yürüttüğümüz tüm işlerin şeffaf, katılımcı ve he­sap verebilir bir biçimde gerçekleşmesini temel ilke olarak benimsiyo­ruz. Kamu yönetimindeki politika ve uygulamalarımızda yolsuzlukla müca­deledeki kararlılığımız bu temele dayanmaktadır. Halkımızı gerektiğin­de en üst siyasi ve bürokratik düzeyde bilgilendirmeyi ve onlara hesap vermeyi demokratik hukuk devleti anlayışımızın bir parçası olarak gö­rüyoruz. Katılımcı demokrasimizi, şeffaflığı artan ve daha hesap verebilir bir yö­netim anlayışıyla güçlendirecek; her türlü yolsuzlukla mücadelemizi ka­rarlılıkla sürdüreceğiz. Geçtiğimiz dönemde kamuoyuyla paylaştığımız Şeffaflık Paketi’ni sü­ratle hayata geçireceğiz. Siyasi partilerin ve seçim kampanyalarının finansmanının şeffaflaştırıl­masına yönelik Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hak­kında Kanun ile Siyasi Partiler Kanunu’nda değişiklikler yapacağız. Siyasi partilere yapılan bağışların elektronik ortamda ilan edilmesini ve seçim hesaplarıyla yapılan harcamaların denetiminin yapılmasını ve so­nuçlarının elektronik ortamda ilan edilmesini sağlayacağız. Seçim sonuçlarının ilan edilmesinden sonra, siyasi partilerin seçim bi­lançolarının elektronik ortamda ilan edilmesini sağlayacağız. Partilerin bu konuda aldığı yardımın nerede kullandığının açık ve berrak olmasını sağlayacağız. Mal bildirimlerinin şeffaf olmasını sağlayacağız. Mal bildirimlerinin elektronik ortamda verilmesini ve kıyaslanmasını sağlayacak bilişim altyapıları kuracağız. Yüksek Mahkeme Başkan ve üyeleri ile daire başkanlarının, TBMM Başkanlığına mal bildiriminde bulunmasını sağlayacağız.
İmar uygulama mevzuatını yenileyeceğiz. İmar planlarında yapılan de­ğişikliklerden doğan değer artışının, belediyelere ve bakanlıklara kent­sel dönüşümde kullanmaları için aktarılmasını sağlayacağız. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesiyle hizmet eden AK Parti Hükû­metleri, sosyal devlet kavramını hayatın her alanında güçlü bir şekil­de uygulamaya koymuştur. Sosyal politikalar bizatihi değerli olmanın yanı sıra diğer tüm politika alanları için de temel bir mihenk taşı olarak alınmıştır. Bu yaklaşım, insanı merkeze alan yaklaşımımızın somut bir yansımasıdır. Ülkemizin insan kaynağını çağdaş dünya ile rekabet edebilir donanıma kavuşturan ve hayat boyu süren bir süreç olarak eğitimi insani kalkın­mamızın odağına yerleştiriyoruz. Ar-Ge ve yüksek teknoloji yatırımla­rına büyük destekler vererek teknoloji tüketen değil teknoloji üreten bir ülke olacağız. Niceliksel kalkınma niteliksel derinlik kazanacaktır. 64. Hükûmet olarak da eğitim kalitesini yükselten; etkili sağlık hizmeti sunan; nüfusun dinamizmini ve aile yapısını koruyarak geliştiren; kadı­nına, gencine, çocuğuna ve çalışanına hak ettiği yeri, önemi ve desteği veren bir yaklaşımda olmayı benimsiyoruz. Bu yaklaşımla, Türkiye’nin ‘yüksek insani gelişmişlik’ kategorisinden ‘çok yüksek insani gelişmişlik’ kategorisinde olan ülkeler arasına girme­sini hedefliyoruz.

SOSYAL GÜVENLİK
TÜM İŞÇİ VE BAĞKUR EMEKLİLERİMİZE DE ÖNÜ­MÜZDEKİ DÖNEMDE YILLIK İLAVE 1.200 TL VERECEĞİZ

64. Hükûmet döneminde tüm vatandaşlarımızı sosyal güvenlik ve ge­nel sağlık sigortası kapsamına alırken, aynı zamanda sürdürülebilir ve etkin çalışan bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmayı hedefliyoruz. Sos­yal güvenlik sistemimizi geliştirirken, çalışanlar, işverenler ve emekliler arasında hakkaniyetli ve sürdürülebilir bir denge oluşturulması temel ilkemizdir. Önümüzdeki dönemde sosyal güvenlik alanında sağladığımız ilerleme­leri devam ettirecek, dünyada değişen şartlar ve gelişen standartları da yakından takip ederek sistemimizi gözden geçireceğiz. Sosyal güvenlik sistemimizin uzun vadeli mali sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıy­la tedbirler almaya devam edeceğiz. Emeklilik hizmetlerini etkinleştireceğiz. Düşük düzeyde maaş alan emeklilerimizin gelir seviyesini alacağımız tedbirlerle yükselteceğiz. Bu çerçevede; Temmuz ayında emekli maaş­larına rutin olarak yaptığımız artıştan sonra maaşı 1.000 liranın altın­da kalan SSK ve Bağ-Kur emeklilerimize seyyanen 100 lira zam yaptık. Maaşı 1.000 lira ile 1.100 lira arasında olan emeklilerin maaşını da 1.100 liraya tamamladık. Bu artıştan emeklilerimizin yaklaşık yüzde 55’inin istifade etmesini sağladık. Tüm işçi ve bağkur emeklilerimize de önü­müzdeki dönemde yıllık ilave 1.200 TL vereceğiz. Ticari faaliyette bulunan emeklilerimizden kesilen ayda yüzde 15 ora­nında Sosyal Güvenlik Destek Primi’ni yüzde 10’a indirdik. 630 binden fazla emeklimizin yararlandığı bu düzenlemeyle emeklilerimizin aylık­larına ortalama en az 50 liralık ayrıca bir artış sağladık. Yüzde 15’ten yüzde 10’a indirdiğimiz Bağkur Sigortalısı olan esnafımızın emekli ay­lıklarından kesilen Sosyal Güvenlik Destek Primi Kesintisi’ni önümüz­deki dönemde tamamen kaldıracağız. Önümüzdeki yıl için asgari ücretin 1.300 TL’ye yükseltilmesi yönünde Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na teklifte bulunacağız. Yapılan işin teh­like sınıfına göre, asgari ücrette farklılaştırma sağlayacağız. 51 ilimizde uygulanmakta olan yüzde 6 oranındaki İşveren Sigorta Pri­mi indiriminde esas alınan 10 işçi çalıştırma zorunluluğunu kaldıraca­ğız. Bu imkândan 251 bin küçük işletmenin yararlanmasını sağlayaca­ğız. Muhtarlarımızın 950 TL olan maaşını 1.300 TL’ye yükselteceğiz. 65 yaş aylığı alan yaşlılarımızın kimin yanında yaşarsa yaşasın kesinti olmadan maaşını almasını sağlayacağız. Polislerimizin 2200 olan ek göstergelerini 3000’e çıkaracağız. Polisleri­mizin emniyet hizmet tazminatını yüzde 25 artıracağız. Böylece maaş­larında 240 lira ile 580 lira arasında artış sağlayacağız. Uzman erbaşların 2200 olan ek göstergelerini 3000’e çıkaracağız. Er ve Erbaşlarımızın harçlığını 30 liradan 100 liraya yükselteceğiz. Askeri öğrencilerin harçlığı da 400 TL olacaktır. Astsubay emeklilerinin 2003 öncesi ve sonrası oluşan farkın kapatılmasına yönelik intibakları sağla­nacaktır. Geçici köy korucularımızın şartlarını iyileştirmeye dönük başlatılan ça­lışmalara bağlı olarak gerekli adımları atacağız. Genel Sağlık Sigortası kapsamında yapılan gelir testi sistemi ve buna bağlı Genel Sağlık Sigortası Primi ödemelerini gözden geçirerek, siste­min etkinliği ve verimliliğini artıracağız. İstihdam edilmeleri halinde, sosyal destek alan vatandaşlarımızın sigor­ta primi işveren desteğini karşılayacağız. Toplum yararına çalışma programlarımızda, ailesinde çalışan olmayan­lara öncelik vereceğiz. TOKİ eliyle emeklileri uygun koşullarla konut sahibi yapacağız. Sosyal güvenlik sözleşmelerine göre sağlık yardım hakkı elde etmiş si­gortalıların ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sağlık aktivasyon ve provizyon sistemine dâhil edilmesini sağlayacağız. Kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ücretle mücadele ederek, kayıtlı çalışan sayısını artıracak ve prim tabanını genişleteceğiz. Prim yapılandırmala­rını ekonomik kriz ve doğal afet gibi istisnai haller dışında uygulama­yacağız. Sağlık hizmetleri ve harcamalarında sürdürülebilirlik dikkate alınarak ilaç ve tedavi harcamalarını daha akılcı hale getireceğiz. Özellikle has­ta ve işlemin takibinin yapılması, suistimallerin önlenmesi, gereksiz ve mükerrer tetkiklerin önüne geçilmesine yönelik çalışmalara hız kazan­dıracağız. Sektörel katkısının yanı sıra ülkemizdeki tasarruf eğilimini de güçlen­direceğini öngördüğümüz tamamlayıcı emeklilik tasarruflarını destek­leyeceğiz. Sosyal güvenlik ve prim ödeme bilincini artıracak ve farkındalık oluştu­racağız. Cari dönem prim tahakkukunu ve tahsilatını artıracağız. Ekonomide elde ettiğimiz başarılar; insanımızın refahını artırmakta, daha kaliteli mekân ve çevre taleplerini tetiklemekte, beşeri sermaye­mizi güçlendirmekte, bilim ve yenilik alanına kaynak ayırmamızı sağ­lamakta, ülkemizin prestijini artırarak dış politikamıza önemli ölçüde güç vermektedir. AK Parti Hükûmetleri olarak, sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma için, ileri demokratik standartları ve evrensel hukuk normlarına dayalı olarak işleyen adil bir yargı düzenini esas aldık. Yargı reformu başta ol­mak üzere, katılımcı demokrasi ve yönetim alanında sağlamakta oldu­ğumuz ilerlemeler, önemli bir aşamaya gelmiş olan ekonomik dönüşüm sürecimizi sağlamlaştırmak açısından da kritik bir rol oynamaktadır. Her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da yeni bir döneme giriyoruz. Bu dönemde bir yandan makroekonomik istikrar ve kazanımlarımızı güçlendirirken, bir yandan da mikroekonomik ve sektörel dönüşümlere odaklanacağız. Son 13 yılda, üst-orta gelir grubuna yükselttiğimiz ül­kemizin, yüksek gelir grubu ülkeler arasına girmesi temel amacımızdır. Güven ve istikrar içerisinde büyüyecek olan ekonomimizin temelini ni­telikli, girişimci ve yenilikçi insanımız; bilgi ve teknoloji ile katma değe­ri yükselten işletmelerimiz oluşturacaktır. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mülkiyet hakkı ve girişim özgürlüğünü koruyacağız. Mevzuatın öngörülebilir ve sarih olmasını, geriye yürümemesini sağlayacağız. Kazanılmış hakların korunmasını temin edeceğiz. Yargı sisteminin hızlı ve tutarlı bir şekilde çalışması için gerekli ortamı oluşturacağız. Kamunun etkin olarak işletilmesini ve öngörülebilirliği sağlayacağız. Özel sektörün ihtiyaç duyacağı hizmetlere yönelik temel fiziki ve sosyal altyapıyı sunacağız. Üretken alanlarda, yenilikçi ve girişimci özel sek­tör öncülüğünde büyüyeceğiz. Dışa açık bir ekonomi olarak her alanda rekabetçiliği geliştirecek, küresel yatırımları ve nitelikli insan gücünü cezbedeceğiz.

ETKİN, HAKKANİYETLİ, İTİBARLI DIŞ POLİTİKA

Adil bir dünya tasavvurumuz dış politikamızı hem güçlendirmiş, hem de zenginleştirmiştir. Bugün Türkiye’nin dünyanın her tarafındaki maz­lumların, mağdurların, mültecilerin ve muhtaçların yardımına koşma­sının temelinde tarihi misyonumuz olan adalet ve yardımlaşma ilkeleri yatmaktadır. Bu açıdan ülkemizin ısrarla takip ettiği ‘değer odaklı dış politika’, dünyada giderek yükselen uluslararası sistemin demokratikleş­tirilmesi; adalet ilkesinin hem siyasete, hem de ekonomiye hâkim kılın­ması taleplerine önemli bir güç katmaktadır. Türkiye’nin insanı, adaleti ve demokrasiyi temel alan dış politikası, böl­gesinde ve dünyada hem takdirle karşılanmakta, hem de toplumlar nez­dinde büyük kabul görmektedir. 64. Hükûmet döneminde de uzun dönemli bir perspektifle sağlam de­ğerlere dayalı olarak geliştirdiğimiz dış politikamızı önümüzdeki dö­nemde de dünya ve ülke şartlarını da dikkate alarak geliştirmeye devam edeceğiz. Tarih önünde doğru yerde bulunuyoruz. Bu duruşumuzu daha geniş, etkili ve fazla çaba ile önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz. Kıbrıs’ta müzakere edilmiş bir çözüm ve Kıbrıs Türk Halkının uluslara­rası toplum içerisindeki haklı yerini alabilmesi, temel önceliklerimizden biridir. KKTC’nin ekonomik altyapısının güçlendirilmesi ve refahının artırılması için bugüne kadar kararlılıkla attığımız adımlara devam ede­ceğiz. Kıbrıs’ta, her iki halkın asli kurucu iradelerini, siyasi eşitliklerini ve Ada’nın ortak sahibi olmalarını temel alan, müzakere edilmiş, adil ve kalıcı bir çözüm için garantör ülke olarak yapıcı katkımızı sürdüreceğiz ve Birleşmiş Milletlerin bu yöndeki çabalarını destekleyeceğiz. 2011 yılından bu yana sancılı bir dönüşüm sürecinden geçmekte olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasında, geçmiş iktidarlarımız döne­minde olduğu gibi, birleştirici ve yapıcı bir rol oynamaya devam edece­ğiz. Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesine yönelik çok yönlü, ön alıcı ve etkin politikalarımızı insan odaklı ve evrensel değerler temelinde kararlılıkla sürdüreceğiz. Bölgedeki kriz ve çatışmalara adil, kalıcı ve sürdürülebilir siyasi çözüm­ler üretilmesi yönündeki çabalarımız da devam edecektir. Ortadoğu’da etnik ve mezhebi ayrılıklara dayalı çatışmaların ve dışlayıcı yaklaşımların karşısında sosyal bütünleşmeyi ve kapsayıcı siyasi birliği destekleyeceğiz. Suriye’de dört buçuk yıldır devam eden ihtilaf, her geçen gün daha da derinleşen insani yıkıma ilave olarak, bölgesel olarak başlayan ve giderek küresel bir hâl almakta olan güvenlik ve istikrar açısından oluşturduğu tehditler bakımından da gündemimizde en öncelikli konumda bulun­maktadır. Bu ülkede, siyasi bir dönüşüm sağlayacak gerçek bir geçiş sü­recinin hayata geçirilmesi için çabalarımız kararlılıkla sürdürülecektir. 64. Hükûmet olarak da insani ve vicdani sorumluluk gereği, rejimin zulmünden ve terörden kaçarak ülkemize sığınan Suriyeli ve Iraklıla­rın yaralarının sarılması için gerekli yardımı sağlamaya, zor günlerinde Suriyeli ve Iraklı kardeşlerimizin yanında yer almaya devam edeceğiz. Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, ülkede güvenlik ve istikrarın tesisi, demokrasinin güçlendirilmesi, iç barışının sağlanması, komşula­rıyla ve uluslararası toplumla bütünleşerek bölge açısından güvenlik ve refah yaratan bir devlet haline dönüştürülmesi Irak’a yönelik dış politi­kamızın temel ilkeleridir. Bu ilkeler çerçevesinde, Irak’ın karşı karşıya bulunduğu ciddi tehdit ve sınamalar karşısında, kapsayıcı bir siyasi iktidar tesis edilmesine destek vermeye ve bu süreçte üzerimize düşen katkıyı yapmaya devam edece­ğiz. Ortadoğu’da kalıcı istikrarın sağlanmasının en önemli koşullarından birisi olan Filistin sorununun adil, kapsamlı ve yaşayabilir bir çözüme ulaştırılması amacına yönelik gayretlerimiz sürecektir. Filistin Ulusal Birlik Hükûmetine yönelik güçlü desteğimiz de devam edecektir. Harem-i Şerif’in kutsiyetinin ve statüsünün muhafazasına yönelik gay­retlerimiz, başta Filistin makamları olmak üzere İslam ülkeleriyle işbir­liği içerisinde sürdürülecektir. Köklü tarihi, insani ve kültürel bağlarımızın bulunduğu Balkanlarda ba­rış ve istikrar ortamının korunması, Hükûmetimizin öncelikleri arasın­da yer almaktadır. Bu çerçevede temel hedefimiz; bölgedeki bu ortamı tehdit etme potansiyeli barındıran etnik, dini, toplumsal ve siyasi ger­ginliklerin önlenmesine katkıda bulunmaktır. Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan ve Türkiye-Bosna-Hersek-Hırvatistan üçlü mekanizmalarını da kullanarak, Balkan ülkeleriyle ilişkilerimi­zi güçlendirmeye, sürdürülebilir kalkınma için gerekli olan iletişim ve ulaşım altyapılarının geliştirilmesine, Balkan ülkelerinin ülkemizle ve kendi aralarında karşılıklı yarar temelinde ekonomik ve ticari bağları­nın pekiştirilmesine, barış ve istikrarın kalıcı hale getirilmesi suretiyle, toplumsal huzur ortamının tesisine katkı sağlamaya devam edeceğiz. Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme perspek­tifine güçlü desteğimizi de sürdüreceğiz. Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyeliğimiz stratejik hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Hükûmet olarak AB müktesebatına uyum sürecini hız­landıracağız. Ancak Hükûmetimizin göstermiş olduğu samimi yaklaşı­ma AB kurumlarının ve üye ülkelerin de gerekli karşılığı vermesi gerek­mektedir. AB müktesebatına yüksek oranda uyum sağladığımız halde, belirli fasılların siyasi mülahazalarla açılmaması AB’nin temel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Önümüzdeki dönemde AB ile uyum sürecini devam ettirirken Meclis­teki tüm partilerimizin desteğini göreceğimize inanıyoruz. Geniş bir ka­bul gören üyelik hedefimiz, yasal düzenlemelerde partiler arası işbirliği için güçlü bir zemin oluşturmaktadır. Hükûmetimizle birlikte AB üyelik sürecine destek olan diğer siyasi partilerin de bu konuda anlayış birliği sergilemesi ve ortak çabalar göstermesi önem taşımaktadır. Ekonomik ilişkilerimizin yanı sıra tam üyelik müzakereleri yürütmekte olduğumuz AB kurumları ve üye ülkeleriyle iyi ilişkilerimizi geliştir­meye devam edeceğiz. Bir yandan Avrupa ülkeleri ile ikili ilişkilerimizi geliştirirken, diğer yandan Balkanlar, Kuzey Afrika ve Ortadoğu başta olmak üzere yakın coğrafyalarımızda istikrar ve refah için işbirliğimi­zi artıracağız. Avrupa Birliği üyeliğimizin, ekonomik dinamizm başta olmak üzere, birçok alanda Birliğe önemli katkılarda bulunacağı gerçe­ğiyle, devletlerarası ilişkilerin yanı sıra toplumdan topluma ve iş dünya­ları arasında ilişkileri geliştirerek yeni bir süreç başlatacağız. Vizelerin kaldırılması, Gümrük Birliğimizin güncellenmesi, mali işbirliğimizin derinleştirilmesi gibi yeni inisiyatiflerle Türkiye-AB ilişkilerinde pozitif gündemi güçlendirmeyi hedefliyoruz. Son dönemlerde Suriye’de yaşanan iç çatışmaların etkisiyle artan mül­teci akını, bölge ülkelerini aşarak başta AB olmak üzere uluslararası öl­çekte bir meseleye dönüşmüştür. Bu alanda AB ile Türkiye diyaloğu ve işbirliğinin önemi giderek artmaktadır. AB ile sürdürdüğümüz ilişkiler bütünlüğü içinde bu alanda da yeni inisiyatifler geliştirilmesi önem arz etmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılını AB yılı ilan ederek bu süreçteki kararlılığı bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu çerçevede, AB sürecine yeni bir ivme kazandırmak ve her alanda reform çalışmalarını hızlandırmak amacıyla hazırlanan ‘AB’ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı’nı titizlikle hayata geçireceğiz. AB sürecine ve bu süreçte yaşanan değişime, dönüşüme inanan Hükû­metimiz AB üyeliği konusunda kararlı ve istikrarlı politikasını sürdü­recektir. Sürecin tüm zorluklarına rağmen, bizim için AB ile yürütülen müzakerelerin amacı tam üyeliktir. Hedefimiz, Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünü AB üyeliği ile taçlandırmaktır.
Geniş bir coğrafyada yakın işbirliği yaptığımız, bölgesel ve uluslararası sorunlara karşı dayanışma içinde bulunduğumuz, müttefikimiz ABD ile ilişkilerimizi ve işbirliğini karşılıklı saygı ve güven temelinde geliştirme­ye devam edeceğiz. Önemli ortağımız ve bölgesel işbirliği bakımından önem taşıyan bir ak­tör olan Rusya ile ilişkilerimizin dinamiği, merkezinde bulunduğumuz geniş coğrafyayı yakından ilgilendirmektedir. Önümüzdeki dönemde, enerji ve ticaret başta olmak üzere, Rusya’yla ilişkilerimizi karşılıklı has­sasiyetlere saygı içerisinde ve müşterek menfaatler doğrultusunda güç­lendirmeye gayret göstereceğiz. Komşumuz ve stratejik ortağımız Ukrayna’da süregiden, bölgesel istik­rarı ve uluslararası barış ve güvenliği menfi etkileyen krize, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk temelinde diplomatik yöntem­lerle çözüm bulunması yönünde yürütülen çabaları desteklemeye de­vam edeceğiz. Bu kapsamda, Kırım’ın asli halkı olan soydaş Kırım Tatar Türkleri’nin güvenlik ve refahının temini, hak ve çıkarlarının genişletilerek güven­ceye kavuşturulması yönünde gerekli girişimlerde bulunmayı sürdüre­ceğiz. Ülkemiz, Güney Kafkasya’daki anlaşmazlıkların barışçı yollardan çö­zümü doğrultusunda, Yukarı Karabağ başta olmak üzere Azerbaycan topraklarındaki işgalin sona erdirilmesi ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerginliklerin sonlanması için çaba göstermeye devam ede­cektir. Önümüzdeki dönemde, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesine yö­nelik adımlarımız da sürecektir. Ermenistan’ın karşılıklı yarar ve işbirli­ğinin önünü açacak kapsayıcı, âdil hafıza arayışı içerisinde tarihi araştı­ran bir anlayışa yönelmesini ve açılımlarımıza ileri görüşle mukabelede bulunmasını bekliyoruz. Barış, istikrar ve refah ortamının Kafkaslar’a teşmilinin ancak böylelikle mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Kafkasya’da oluşturduğumuz Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan, Türki­ye-Azerbaycan-İran ve Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan üçlü me­kanizmaları da meyvelerini vermeye başlamış; Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle ticaret hacimlerimiz istikrarlı bir artış göstermiştir. Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerimizin daha da geliştirilmesi ve geçtiği­miz dönemde kurulan Türk Konseyi’nin daha da güçlendirilmesi temel hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Afrika bizim çok önem verdiğimiz önceliklerimizden birisidir. Önü­müzdeki dönemde de Türkiye için dünyanın her yerinde mevcut ilave işbirliği imkânlarını tespit etmeyi hedefleyen bu yaklaşımımızı sürdü­receğiz. Geride bıraktığımız beş yıllık dönemde sayılarını 12’den 39’a yükselttiğimiz Afrika kıtasındaki büyükelçiliklerimizin sayısını daha da arttıracağız. Türk firmalarının ve işadamlarının Afrika pazarında etkin hale gelebil­meleri ve pazar payını artırmaları için sarf ettiğimiz gayretler netice­sinde 20 milyar dolar seviyesini aşan toplam ticaret hacmimizi daha da yukarılara taşımak için gayret göstereceğiz. Başta Somali olmak üzere, kalkınma yardımları ve insani yardımlar ara­cılığıyla bu bölgeye uzattığımız yardım elini de güçlü tutmaya devam edeceğiz. Son yıllarda gösterdiği dinamik performansa bağlı olarak dünyanın önemli siyasi ve ekonomik sıklet merkezleri arasına giren Asya-Pasi­fik bölgesiyle ilişkileri derinleştirmeye ve geliştirmeye devam edeceğiz. 2002 yılından bu yana bölgeyle ticaret hacmimiz 8,7 kat artmıştır. Geri­de bıraktığımız 5 yıllık dönem içerisinde bölgenin önemli ülkelerinden Çin’le stratejik işbirliği, Japonya, Kore Cumhuriyeti, Endonezya, Malez­ya ve Singapur ile stratejik ortaklık düzeyine yükselttiğimiz işbirliğimizi daha da ileri bir noktaya taşımayı öngörüyoruz. ASEAN ile ilişkilerimi­zi hızla ilerletiyoruz. Bölgedeki diplomatik varlığımızı yeni misyonlar açarak artırmayı ve bu ülkelerle başta ticari ve ekonomik olmak üzere ilişkilerimizi her alanda geliştirmeyi hedefliyoruz. Dost ve kardeş Afgan halkı ihtiyaç duyduğu sürece, kalıcı barış ve istik­rarın tesisi amacıyla bu ülkede yürütülen çabalara verdiğimiz desteği devam ettireceğiz. Halklarımız arasındaki kardeşlik ilişkileri temelinde, Pakistan’la ilişki­lerimizi her alanda geliştirmeye, ayrıca bu ülkenin karşı karşıya bulun­duğu sınamaları aşma yönündeki çabaları da desteklemeye kararlıyız. Hindistan’la ilişkilerimizi ortak menfaatlerimiz çerçevesinde her alanda geliştirmeyi öngörüyoruz. Bu çerçevede tüm bu coğrafyayı kapsayan tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan ülkeler ile siyasi, ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel ilişkilerimizi geliştirmeye yönelik tüm girişimlerimizi sürdürecek, ‘Orta Koridor’ gi­rişimimizin hayata geçirilmesine yönelik politikalarımızı yoğunlaştıra­cağız. Yeni coğrafyalara erişim sağlama politikamız çerçevesinde, ticari ve dip­lomatik bağlarımızı güçlendirdiğimiz bir diğer bölge olan Latin Ameri­ka ve Karayipler ile ticaret hacmimiz son on yılda 9 kat artarak, 8 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu yaklaşımımızı muhafaza edecek, ilişki­lerimizi karşılıklı saygı ve işbirliği temelinde geliştirmeyi sürdüreceğiz. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetleri döneminde izlenen aktif dış politika sonucunda, Türkiye bugün, yerelden ulusala, ulusaldan bölge­sele, bölgeselden küresele her kademede etkin planlama yapabilen, ön alan, uzun dönemli ve kapsayıcı perspektifler ortaya koyabilen, artan imkân ve kabiliyetlerini öne sürebilen bir aktördür. Önümüzdeki dö­nemde bu konumumuzu daha da güçlendireceğiz. Dış politikamızın giderek güçlenen çok boyutlu yapısı sayesinde ülke­miz daha fazla sayıda ülkeyle ekonomik işbirliği mekanizmaları oluştur­makta; böylece ticaret ve yatırımları artıracak gerekli zemin ve etkileşim sağlanmaktadır. Bu bağlamda, dış ekonomik ilişkiler alanındaki kurum­sal yapıyı güçlendirecek, bu alanda faaliyet gösteren kurumların yetki ve sorumluluklarını yeniden tanımlayacağız. Enerji arz güvenliğimizin sağlanması ve ülkemizin Doğu-Batı ve Ku­zey-Güney eksenlerinde, üretici ve tüketici ülkeler arasında güvenilir bir enerji merkezi olması yönündeki çabalarımızı sürdürmekteyiz. İstikrarlı bir şekilde artan enerji talebimizi karşılarken, enerji nakil güzergâhları ve kaynak ülke çeşitlendirmesi hedefimiz doğrultusunda önemli projeler hayata geçirmekteyiz. Ayrıca, yenilenebilir enerjinin payını artırarak ve nükleeri enerji sepetimize ekleyerek çeşitlendirme hedefimize katkıda bulunmaya çalışmaktayız. Sivil toplum ile işbirliği içerisinde yurtdışındaki eğitim ve kültür faali­yetlerimizi çok daha sistemli bir şekilde güçlendireceğiz.”

 

ANKARA, (DHA)