‘CHP’nin tarihsel sorumluluğu’

‘CHP’nin tarihsel sorumluluğu’
30 Ocak 2018 08:45

CHP’nin, şubat ayında yapılacak kurultayı, yaşadığımız karşıdevrim dalgasını durdurmaya yönelik atak yapılması açısından önemli bir fırsat. Bu olanağı değerlendirebilmesi için CHP’nin, öncelikle AKP iktidarı boyunca karşıdevrim dalgalarına karşı yeterli direnci göstermediğine ilişkin bir özeleştiri yapması gerekiyor.

 

 

Işık Kansu / Cumhuriyet

 
Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinin, özellikle laikliğin yıpratılması ve giderek yok edilmesi sürecinde ürkek, çekingen, hatta kabullenici tutumu; başta kadınların yasaklara büründürülmesi, dinsel kursların yaygınlaştırılması uygulamaları olmak üzere AKP’ye yeni gerici adımlar atmada cesaret vermiştir.

 
Kılıçdaroğlu’nun bu tutumu; 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi, partisinin yetkili organlarına bile danışmadan tarikatçılar ve dincilerle birlikte İslami İlimler Araştırma Vakfı’nı kurmuş olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu (şimdi MHP milletvekili) aday göstermesi ile doruk noktasına çıkmıştır.

 
Casusluk cemaatinin bir sinsi düzeninin hemen ardından büyük beklentilerle genel başkanlık koltuğuna oturan Kemal Kılıçdaroğlu, gerek çevresine yerleştirdiği danışmanlar (Örneğin, eski DYP lideri Tansu Çiller’in ve Mehmet Ağar, eski ANAP lideri Erkan Mumcu’nun danışmanı, ülkücü Şükrü Karaca; FETÖ davasından 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Fatih Gürsul), gerekse birlikte çalıştığı siyasi kadrolar (Örneğin, milli görüşçü Mehmet Bekaroğlu, ABD’li Büyükelçiler Zalmay Halilzad ve Alex Wolff ile birlikte Gryphon Partners adlı Amerikan kuruluşunda çalışan Murat Özçelik; eski CIA Başkanı James Woolsey’in başkanlık yaptığı Demokrasi Savunucuları Vakfı’nda konuk araştırmacı olan Aykan Aydemir) açısından çok eleştirildi.

 
CHP milletvekili, yönetici ve adaylarını belirlerken de, CHP’nin kendi yetiştirdiği, örgüt disiplinini bilen, parti ilkelerine sadık isimlerden çok; CHP dışından devşirme adaylara yer vermeyi yeğledi.

 
Gün geldi bozkurt işareti, gün geldi rabia işareti yaptı. Gün geldi eyaletçilerle aynı çizgide buluştu. Atatürk ve “altı ok” ile arasına, hep bir uzak ara koymaya özen gösterdi. Bu tutumunun, sağdan da oy almaya yönelik bir siyasi manevra gibi algılanmasını hissettirmeye çalıştı. Bu çabasında samimi miydi? Tartışılır.

 
Genel başkanlığa geldiğinden bu yana bir siyasi galibiyeti yok. AKP ile ilke ve düşünce üzerinden çok, ağız dalaşıyla mücadeleyi seçti. Hatta, AKP politikalarının peşinden sürüklendi.

 
Özetle, CHP’de bir çizgi ve liderlik sorunu var. Bu sorun; yalnızca CHP’yi değil, küçük çocuklara uzanan sapıklıklardan tutun, dış politikadaki tutarsızlıklara değin geleceğimizin ve ülkemizin toptan içine itildiği çağ dışı ortamdan kurtulma olanağını da zayıflatıyor.

 
Kurultay delegelerine bu kez tarihsel bir sorumluluk düşüyor. Onun ya da bunun PM’ye seçilmesi ile geçiştirilemeyecek bir sorumluluktur bu. Cumhuriyet’i kurmuş CHP’yi ve Cumhuriyet’i devrimci, halkçı bir anlayışla yeniden onaracak, hatta yeniden kuracak derinliğe, birikime, tutarlılığa ve cesarete sahip bir liderlik ve kadro oluşturmak zorundalar.

 
Yoksa, açıkça “CHP’yi tarihin çöplüğüne atacağı”nı söyleme gücünü kendinde bulan kişi, 2019’da halife sultanlığını ilan eder!