CHP’li Temizel: her proje kaynağını yaratır

CHP’li Temizel: her proje kaynağını yaratır
28 Nisan 2015 09:10

Devlet mekanizmasının statik bir kurum olmadığını söyleyen Maliye eski Bakanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) İzmir milletvekili adayı Zekeriya Temizel, “Birileri çıkıp da biz küpü doldurduk onu boşaltacaklar diyorlar, ortalıkta bir küp var sanıyorlar. İnsanlar ortada para dolu bir küp var oradaki parayı kullanarak devlet yönetiliyor sanıyor. Böyle bir şey yok. Her proje kaynağını kendi içinde yaratır. Bütçe kanunları da bunun içindir. Dolayısıyla yönetmediğin bir devlette, şu kaynağı yaratacağım dediğinde yalan söylemiş olursun. Buna karşın olanakların olduğunu söylersin” dedi.

 

 

 

Dünya Gazetesi’ni ziyaret eden Temizel, daha önce kendisinin de bulunduğu koalisyon döneminde, tek başına iktidarın olduğu dönemlerden çok daha uyumlu çalışan bir hükümet olduğunu söyledi. CHP’nin seçim beyannamesinde açıkladığı ve ilk 100 günde yapmayı taahhüt ettiği her şeyin yönetim anlayışıyla ilgili olduğunu ifade eden Temizel, “Bunların hepsi tercih sorunu. Bunların bütçe dışı harcamaları yüksek. Bu devlet 10 yıldır hesap vermiyor. Nereye ne harcadığını bilmiyorsunuz. Belediyelerin israflarının haddi hesabı yok. Ankara’da Konya Yolu kavşağını kaç kere yaptıklarını kimse bilmez. Bu maddeler popülizm filan değil, olmazsa olmazlar. Maliye Bakanı, Süleyman Demirel erken emeklilik kanunu çıkarmış diye SSK’nın büyük zarara uğradığını söylüyor. Üstünden 40 yıl geçtikten sonra bile bunu konuşmak olmaz. O adamlar bir süre sonra zaten emekli olacaklardı” dedi.

 

 

İthalatı engelleyene neden ucuz mazot vermeyelim

 

 

Türkiye’nin son 10 yılda 412 milyar dolarlık borç yaptığını dile getiren Temizel, bundan sanayinin sadece yüzde 13 pay aldığını belirtti. “Geri kalanını betona, AVM’ye döktük” diyen Temizel, bununla birlikte bir de ucuz ve sınırsız ithalat nedeniyle sanayicilerin zor duruma düştüğünü savundu. Şu andaki sanayiye yönelik teşviklerin “yanlış kişinin ağzında doğru cümle” olarak kaldığını aktaran Temizel, şöyle devam etti: “Bu teşviklerin çok daha önce verilmiş olması lazımdı. Sen 412 milyar doları aldın, inşaata yatırdın, şimdi dolar üstünden ödeme zamanı geldi. Neyle ödeyeceksin? Bunlar olurken sanayi üretimini zerre kadar desteklemedin. Tarımsal üretimi desteklemedin. Tarımsal üretimi artırmak çok basit. ‘İthal edilen ürünler de dahil bunu üretin, ben şu fiyattan alacağım’ derseniz üretim canlanır. Bu 1923 İzmir İktisat Kongresi’nde alınmış bir karadır. Bir de mazotta olduğu gibi en ciddi girdilerde indirim yapınca üretim olur. Yakın zamana kadar ben çörekotu bulamazdım. Şimdi sözleşmeli çiftçilik başladı her tarafta çörekotu bulabiliyorsunuz. İthal ettiğin ürünü ihraç eder hale geldi Türkiye. Emeklilere 2 maaş ikramiye vermenin toplam maliyeti 24-26 milyar lira. Dolayısıyla mevcut bütçenin içinde belirli tasarrufl arla birlikte bunu çok rahat verebilirsiniz. Bununla hiçbir dert olamaz. Şu anda mazot 3.78 lira. Mazottaki vergi 1.88. 50 kuruşluk prim verilir. Türkiye 10 yılda 121 milyar dolarlık tarım ürünü ithal etmiş. Bunları üretecek insana mazotu neden vermeyelim. Vergilerini ve sigorta primlerini ödeyen şirketlere faizsiz kredi vererek, bu kişileri ilk defa ödüllendirmiş olacağız. Vergisini ödemeyenleri ödüllendirmekten vazgeçmiş olacağız. Taşeron işçilik kadro verilemeyen kamu kurumlarının hizmet satın alıyorum deyip fatura kesmesiyle ortaya çıkıyor. Kadroyu verdiğinizde maliyetinizde bir değişiklik olmaz. İnsanları da köle gibi çalışmaktan kurtarmış olursunuz. Kadrolu olup da başka iş yapanı da koruyacak değiliz. Onların da canına okuyacağız. Devlet mekanizması statik bir kurum değildir. Birileri çıkıp da ‘biz küpü doldurduk onu boşaltacaklar’ diyorlar ya, ortalıkta bir küp var sanıyorlar. İnsanlar ortada para dolu bir küp var oradaki parayı kullanarak devlet yönetiliyor sanıyor. Böyle bir şey yok. Her proje kaynağını kendi içinde yaratır. Bütçe kanunları da bunun içindir. Dolayısıyla yönetmediğin bir devlette şu kaynağı yaratacağım dediğinde yalan söylemiş olursun. Bu karşın olanakların olduğunu söylersin.”

 

 

1997 krizini hafif atlattık

 

 

Türkiye’de 1997 yılında yaşanan krizin hafif atlatıldığını ifade eden Temizel, şunları söyledi: “Zor ama hafif… Çünkü Türkiye’nin tamamen sıcak parayla yönetildiği bir dönemde birden bire bu paranın kesilmesi ortaya çıkarılan sorunu büyüttü. Yeniden kaynak yaratmak gerekiyordu ve o koalisyon hükümetleri o sırada devleti çevirebilecek olan kaynağı yarattı. Bundan sonra serbest kur rejimine geçildikten sonra IMF programına geçildi. O program uygulandı. O programın içinde daha önceki programın yürümemesine neden olan finansman ayağının olmaması nedeniyle karşı çıktım. Bankacılık sektörü 1994’ten beri yasasız olarak yürütülüyordu. Bankaları kontrol etmek imkansız hale geldi. Bu nedenle ortaya çıkan finansman açığı 4.5 milyar dolardı. Dolayısıyla uygulanan programın finansman ayağı eksikti. Eğer 4.5 milyar dolarlık finansman sağlasaydık, ne faizlere tavan yaptıracaktık ne de dolarda büyük oynamalar olacaktı. Bu olmadı.”

 

Kaynak: Dünya / Sercan Akıncı