CHP’li Şeker: 41 milyon kadın yurttaşa 3.482 kapasiteli, 145 sığınmaevi yeterli mi?

CHP’li Şeker: 41 milyon kadın yurttaşa 3.482 kapasiteli, 145 sığınmaevi yeterli mi?
29 Temmuz 2020 10:33

Kadına yönelik şiddet vakalarında yaşanan artış ve İstanbul Sözleşmesi aleyhinde son günlerde kamuoyunda yaratılan bilgi kirliliğini İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yönelttiği bir soru önergesi ile Meclis gündemine taşıyan CHP İstanbul Milletvekili, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyesi Dr. Ali Şeker ayrıca konuya ilişkin olarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) de başvuru yaptı. CİMER’den gelen yanıtı kamuoyu ile paylaşan CHP’li Şeker, “83 milyonluk ülkemizde nüfusun yarısını kadınlar oluşturuyor. Ancak ülkemizde sığınmaevlerinin toplam kapasitesi yalnızca 3.482. Bu kapasitenin derhal artırılması şart. Sığınmaevlerinde 10 bin kadına 1 yer bile düşmüyor” dedi.

 

 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilere göre 2015 yılında 303, 2016 yılında 328, 2017 yılında 409, 2018 yılında 440, 2019 yılında 474 kadın öldürülürken 2020 yılının ilk 6 ayında en az 146 kadının öldürüldüğünü belirten CHP’li Şeker, “Neredeyse her gün bir kadın yurttaşımız öldürülüyor. Kadınlar boşanmak istediği için, ayrılmak istediği için katlediliyor. Emine Bulut’un “Ölmek istemiyorum!” çığlığı hala kulaklarımızda. Ancak iktidar bu çığlığı duymak istemediği gibi, yaşanan kadın cinayetlerini de görmek istemiyor” diye konuştu.

 
30 Büyükşehirde Sadece 9 Sığınmaevi Var!

 
CİMER tarafından verilen yanıta göre ülkemizde Büyükşehir Belediyelerine bağlı 9 kadın konukevi, İl/İlçe Belediyelerine bağlı ise 23 kadın konukevi olmak üzere toplam 32 kadın konukevinde 703 kapasite ile hizmet verirken Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı 81 ilde 110 kadın konukevi 2.717 kapasite, Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne bağlı 2 kadın konukevi 42 kapasite, sivil toplum kuruluşuna bağlı 1 kadın konukevi 20 kapasite olmak üzere, ülke genelinde 145 kadın konukevi 3.482 kapasite ile hizmet veriyor.

 
Oysa Belediyeler Kanunu’nun 14. Maddesi “Büyükşehir Belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konuk evi açmak zorundadır” hükmü ile nüfus kriterine bağlı olarak sığınmaevi açmayı bir zorunluluk olarak saymıştır.

 
Kanun Sığınmaevlerine Yoğun Başvuru Geliyor

 
Kanuni yükümlülüğe rağmen birçok belediyenin sığınmaevi açma konusunda gönülsüz olduğunu belirten CHP’li Şeker, “30 büyükşehrimiz dahi, bazılarında birden fazla olmak üzere toplamda yalnızca 9 sığınmaevinin hizmet vermesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede gösterilen zaafiyetin ve isteksizliğin en büyük göstergesidir. CİMER tarafından, tarafımıza verilen yanıtta da sığınmaevlerine yoğun bir başvuru yapıldığı kabul ediliyor. ‘Kadın konukevlerine gelen yoğun başvuru ve 5393 sayılı Belediye Kanunu mevzuatı gereğince, büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere nüfusu 100.000’i geçen belediyelerin kadına yönelik şiddetle mücadelede etkin rol almaları ile barınma ihtiyacı bulunan kadın ve beraberindeki çocuklara destek olmaları amacıyla daha fazla kadın konukevi açmaları gerektiği değerlendirilmektedir’ deniyor ancak 18 yıldır tek başına iktidarda olan bir partinin kadına yönelik şiddetle mücadelede pasif değerlendirme safhasını bırakıp; özellikle Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak aktif, icrai adımlar atması gerekirdi” dedi.

 

 

İstanbul Sözleşmesi’ne İlişkin Kara Propaganda Kadını Şiddet Karşısında Yalnızlaştırmayı Hedefliyor

 

 
Son günlerde kamuoyunda belirli kesimler ve iktidar kanadınca hedef haline getirilen İstanbul Sözleşmesi’nin önemine de değinen CHP’li Şeker, “İstanbul Sözleşmesi’nin amacı, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak iken her gün bir kadının katledildiği, gazeteciler tutuklu yargılanırken kadına yönelik şiddetin faillerinin tutuksuz yargılanmasının olağanlaştığı bir dönemde belirli kesimler kadınları şiddet karşısında yalnızlaştırmak için sözleşmenin fesh edilmesini istiyor. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetme niyeti, kadına yönelik şiddete ve artan kadın cinayetlerini görmezden gelmelerinin bir yansımadır. Hükümet bu bakış açısını değiştirmeli, kadına yönelik şiddetle mücadelede, sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmelidir” değerlendirmesinde bulundu.