CHP’li Özgündüz’den 17 Aralık’a verilen takipsizlik kararına itiraz

CHP’li Özgündüz’den 17 Aralık’a verilen takipsizlik kararına itiraz
28 Kasım 2014 11:06

CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, 31 Aralık 2013 tarihinde dilekçe vererek suçtan zarar görmesi nedeniyle müşteki olduğu 17 Aralık Davası’na verilen takipsizlik kararına itiraz etti.

 

 

CHP’li Özgündüz karara itiraz sebeplerini verdiği dilekçede şu şekilde sıraladı:

 

 

 

“Kamuoyunda 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması olarak bilinen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/120653 sayılı dosyası üzerinden yürütülen rüşvet alıp vermek, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, suçtan kaynaklanan mal varlığını aklamak, kamu ihalesine fesat karıştırmak, görevi kötüye kullanmak, suçluyu kayırmak ve adil yargılamayı etkilemeyi teşebbüs suçlarından yürütülen soruşturma sırasında 31.12.2013 tarihli dilekçeyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaat ederek şikâyetçi olup, suçluların cezalandırılmasını talep etmiş olmama rağmen, soruşturma sonucunda verilen takipsizlik kararında soyadım da yanlış yazılmak suretiyle “dosyada şikâyet dilekçeleri bulunan Ali Özgüven ve …’nın suçtan doğrudan zarar görmeleri söz konusu olmadığı, bu nedenle karara itiraz haklarının bulunmadığı anlaşıldığından, kararın kendilerine tebliğine gerek bulunmadığını” şeklinde karar verilmiş, takipsizlik kararından basın yoluyla haberdar olmam üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na 03.11.2014 tarihinde dilekçeyle müracaat ederek kararın tarafıma tebliğ edilmesinin istenmesi üzerine ilgili Cumhuriyet Savcısı tarafından 05.11.2014 tarihli üst yazıyla takipsizlik kararından bir örnek 18.11.2014 tarihinde tarafıma tebliğ edilmiştir.

 

 

Her ne kadar Cumhuriyet Savcısı suçtan doğrudan zarar görmediğim gerekçesiyle karara itiraz hakkımın olmadığı yönünde bir karar vermiş ise de; şüphelilere isnat edilen suçlar Türk Ceza Kanunu (TCK) 3. kısmında yazılı Topluma Karşı Suçlar ile 4. kısmında yazılı Millete ve Devlete Karşı Suçlar ana başlıkları altında düzenlenen suçlardan olup, söz konusu suçların mağduru, yani suçtan zarar göreni toplumun tümü, yani Türk Milleti’dir. Bu nedenle 1982 Anayasası’na göre sadece seçildiğim bölgenin değil, bütün Türkiye’nin bir Milletvekili olmam ve toplumun bir ferdi olmam sıfatıyla isnat edilen bu suçlardan etkilenen bir kişi olarak, suçtan zarar gören toplumun bir üyesi olarak şikâyet hakkım ve dolayısıyla da verilen takipsizlik kararına itiraz hakkım bulunmaktadır.”

 

 

 

Özgündüz, 17 Aralık Davası’na verilen takipsizlik kararının hukuka aykırılık sebeplerini ise şöyle aktardı:

 

 

1. Takipsizlik kararının dayandığı ana mantık; şüphelilere isnat edilen rüşvet ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçunun unsurlarının oluşmaması nedeniyle bu suçlar gerekçe gösterilerek İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen iletişimin tespiti ve teknik takip kararlarının hukuka aykırı olması ve bu kararların delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde olup bu mantık hukukun genel ilkelerine ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) aykırıdır. Çünkü; bir Mahkeme kararının kanuna uygun verilmediğini denetlemek görevi Cumhuriyet Savcısı’na ait olmayıp; ancak, yasal yollar, yani itiraz yolu kullanılarak tespit edilebilir. Mahkeme kararının dayandığı belgelerin bu mahkeme kararını vermeye yeterli olmadığını ileri sürmek Cumhuriyet Savcısı’nın yetkisi ve görevi değildir.

 

 

2. Takipsizlik kararını veren Cumhuriyet Savcısı olayı irdelerken rüşvet suçu için özel bir anlaşma olmadığı; ancak, bazı Bakanlar ve yine kamu görevlisi sayılan Halk Bankası Genel Müdürü şüpheli Süleyman Aslan’a sağlanan menfaatlerin irtikâp ya da (3628 sayılı kanun çerçevesinde) “usulsüz hediye” olarak nitelendirilebileceğini söylemesi ancak bu konularla ilgili herhangi bir mukteza tayin etmemesi ve 3628 sayılı kanun çerçevesinde de bir soruşturma yapmadan bu şekilde karar vermesi hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Cumhuriyet Savcısı, sadece şüphelilerin savunmasını esas almakta ki bu durumda bile olayın asli şüphelisi Rıza Sarraf’ın ifadesinde açık açık Süleyman Aslan’a ve Bakanlara menfaat temin ettiğini belirtmesine rağmen, bu konularda gereğine tevessül etmeyerek takipsizlik kararı vermiştir.

 

 

3. Her ne kadar Cumhuriyet Savcısı soruşturmanın delili olarak iletişimin tespiti ve teknik takibi esas almış ve sanki başkaca delil yokmuş gibi kurguyla takipsizlik kararı vermişse de olayla ilgili daha önce gerek Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın (KOM) raporu gerek 2010 tarihinde İstanbul’dan Moskova’ya giden bir uçakta yakalanan kişilerle ilgili Rusya makamlarının İnterpol aracılığıyla Türk makamlarına gönderdiği bilgi ve belgeler gerek MASAK’ın konuyla ilgili hazırladığı raporlar ve yine kapatılan Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2004/46272 sayılı soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler ile 17 Aralık günü, Mahkeme kararı ve Cumhuriyet Savcılığı’nın bilgisi dahilinde şüphelilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen suç delilleri, şüphelilere isnat edilen suçların işlendiğine ilişkin yeterli şüpheyi, emareyi göstermesine rağmen ve bu durumda CMK’ya göre, Cumhuriyet Savcısı’nın görevi gereği iddianame düzenleyerek delillerin takdirini Mahkemeye bırakması gerekirken, takipsizlik kararı vermesi hukuka aykırılık teşkil eder.

 
Özgündüz, dilekçesinde söyle devam etti:  “Yukarıda arz ve izah ettiğim nedenlerden dolayı Millete, Devlete ve Topluma karşı işlendiği iddia olunan söz konusu suçların mağduru, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tüm yurttaşlar ve dolayısıyla da Milletvekilleri olması nedeniyle öncelikle suçtan zarar gören sıfatıyla söz konusu takipsizlik kararına itiraz hakkımın olduğunun tespitine ve itiraz sebeplerim dikkate alınarak, kamu davası açılması için yeterli delil ve şüphe olmasına rağmen, bunlar dikkate alınmayarak verilen takipsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesi talep olunur.”