CHP’li Gürer: Ülkemizin yönetilemez duruma geldiğinin yansımaları hepimizi derinden etkiliyor

CHP’li Gürer: Ülkemizin yönetilemez duruma geldiğinin yansımaları hepimizi derinden etkiliyor
7 Ekim 2018 09:34

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM’de yaptığı açıklamalarda; EYT Sorunu, Taşeron Sorunu, Zamlar, Lop Et İthalatı ve ülkenin ekonomik durumu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

 

 

 

EYT KANUNU ÇIKMALI

 

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM’de yaptığı açıklamada sözlerine şöyle başladı; “Ülkemizde yaşanan olaylar hangisinden başlayayım dedirtecek boyutlara geldi. Çalışanların sorunları, ithalata dayalı başta et olmak üzere gelen ürünlerin yarattığı sorunlar ve bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman ülkemizin yönetilemez duruma geldiğinin yansımaları hepimizi derinden etkiliyor. Muhalefet olarak bu konuda Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekonomideki sorunların çıkışına yönelik 13 maddelik önermesi dışında gündeme taşıdığı sorunların ve soruların yanıt bulması önemli.

 

Bildiğiniz gibi emeklilikte yaşa takılanlar özellikle de sosyal medyada son ayların en önemli konularından biri. 26. Dönemde de 27. Dönemde de CHP milletvekili olarak bu konuda kanun teklifleri verdim. CHP Grup Başkan Vekilleri CHP Milletvekillerinin vermiş olduğu kanun tekliflerini görmeleri üzerine komisyona çağrıda bulundu. 45 günlük süre içinde komisyonda görüşülmediği takdirde bu konu TBMM’nin gündemine getirilecek. Bildiğiniz gibi AKP dışında kalan partiler EYT’lilerin sorunun çözümünden yana. 5 bin günlük çalışma süresinin 7 bin güne çıkarılmasıyla oluşan mağduriyetler yıllardır devam ediyor. Bunun sonlanması gerekiyor. Cumhurbaşkanı yardımcısı İbrahim Kalın dün yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin gündeminde böyle bir konunun olmadığını söyledi. Buna rağmen konunun mecliste ele alınabileceğini ifade etti. Türkiye’de şu an en çok konuşulan konulardan birinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmaması düşündürücü. AKP dışındaki partilerle meclis çoğunluğu bu kararı alabilecek durumda. Onun için de bu kanun teklifi meclise geldiğinde partilerin konuyla ilgili samimiyetleri de görülmüş olacak. CHP olarak bu konunun bir an önce meclise getirilmesini, emeklilikte yaşa takılanların sorununun gündemden çıkarılarak çözümün gerçekleştirilmesini talep ediyoruz. 4 partinin 302 milletvekili ile TBMM bu konuda EYT’lilerin mağduriyetini sonlandırabilir. Ücretli çalışanların ekonomik durumları yılbaşından bu yana sürekli eriyor. Asgari ücret 1603 lira dolar bazındaki erimenin dışında bildiğiniz gibi yüzde 25 olarak açıklanan enflasyonla açlık sınırının altında bir rakamda seyrediyor. Bunun sonucu olarak insanlar kendini yakıyor, intihar ediyor. Ve yaşadıkları acılar katlanıyor. İşsizliğin yanında çalışanların da artık açlık çekecekleri bir sürece girdik. Anadolu’da çok sayıda fabrika zorunlu olarak işçilerini izne çıkarıyor. Ücretsiz izne gönderen işyerlerinin tekrar açılıp açılmayacağı alınacak ekonomik tedbirlerle doğrudan ilgili. Çok sayıda önemli kuruluşun konkordato ilan etmesi bile bu anlamda düşündürücü. İşçinin memurun alım gücünün düşmesi aynı zaman da esnafın da iş yapamaz durama gelmesi demek. Sanayicinin de yaşadığı sorunlarla şu an ülke genelinde büyük sıkıtılar yaşanıyor.

 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim kalın EYT ile ilgi yaptığı açıklamanın dışında yaptığı ekonomik verileri ile ilgili açıklamaları da dikkate değer. Ancak sarayın günlük masrafının 1.8 milyon lira olduğu Sayıştay raporlarına yansıdı. Çankaya köşkü her türlü ihtiyacı karşılarken böyle bir sarayın yapılmasının yarattığı ülkedeki israf göstergesi olarak da dikkat çekiciydi. Onun için EYT gündeme gelen konularda kaynak sorusu soranlara en iyi yanıt Çankaya köşkü varken Saray neden yapıldı. Çankaya köşkünün yedi katı personel gideri açıklandı. Bu israf neden yapıldığının sorulması gerektiğini düşünüyoruz.

 

TAŞERON DÜZENLEMESİ

 

Türkiye’de taşeron yasası diye tanımlanan ama KHK ile çıkarılan 696 sayılı düzenleme var. Bu düzenleme, sorunu çözme yerine daha çok sorun üretti. Personelin çalıştırmasına dayalı alım sözleşmesine dayalı olanlar kapsam dışında kaldı. Kamuda anahtar teslimi ihale yolluyla iş alan şirketlerde çalışanlar kadro dışı bırakıldı. Kamuda bilgi işlemciler, kamuda şoförler, milli eğitim ve sağlıkta hizmetliler kadroya alınmadı. İhale personel gideri yüzde 70’in altında olan işçiler ile mal yapım danışmalık ihalelerinde çalıştırılanlar kadroya alınmadı.. Emekli olup taşeronda çalışanlar işsiz kaldı. Güvenlik soruşturması gerekçesi ile çok sayıda işi işini yitirdi. KİT ve bağlı kuruluşlarda çalışanlar kadro dışı kaldı. 36 farklı özel bütçeli kuruluştan sadece 8’i kapsama alındı. Yerel yönetimde çalışanlar ise belediye kadrolarına alınmadı. Belediye işletmeleri oluşturularak şirket kapsamında belediyelerde diğer arkadaşların yaptığı kadrolu ücretli uygun işlere geçirilmedi. Mevcut ve hak ücretlerle belediye şirketlerine getirilenler doğal olarak diğer çalışanlardan daha düşük ücretle çalıştırılıyor. Taşeron iken açtıkları davalardan ve icra takiplerinden feragat ettirilen işçilerin mağduriyeti de ayrıca düşünülmesi gereken bir konu. Hukuksuzluk yapanın bu anlamda yapılan düzenleme ile yanına kaldı. 2. Sınıf kamu işçisi yaratıldı. Eşitlik sağlanamadı. Kadro alanlar eski çalışanların yararlandığı toplu sözleşme haklarından yararlandırılmadı. Bu nedenle enflasyon farkı alamıyorlar. 2020 yılına kadar yüzde 4 zamma mahkum edildiler. 2019 yıllında yapılacak kamu toplu iş sözleşmesine mutlaka bu kadroya alınanlar da dahil edilmeli. Yani kadroya alınanlar mağdur alınmayanlar mağdur. KHK ile alınan kararlar tam bir ucube kısmi bir iyileştirmenin dışında kamuda taşeron ortadan kaldırmadı. Oysa amaç kamuda çalışanların eşit işe eşit ücret ve eşit kadroyla taşeron çalışanların kavramının ortadan kaldırılmasıydı. Bu konuda verilen sözler tutulmadı.

 

4 Aralık mağdurları olarak kendilerini tanımlayanların durumu daha vahim izinli raporlu, doğum izninde olan kısa süreli çalışanlar, sulh sözleşmesine imza atılmasına rağmen kadroya alınmadı. Bu mağdurlar kendilerine 4 Aralık jokerleri diyorlar. 4 Aralık tarihi neye göre saptandı. Neden yıl son değil neden Ocak ayının 1i 2si 3Ü değil de 4 Aralık. Böylece sözleşmesi Kasım ayının sonunda sona erenler kadroya giremeyenler işsiz kaldılar.

 

Belediye ve İl Özel İdaresinde 5 ay 29 gün geçici ve mevsimlik işçilerin çalıştırılma süresi olarak açıklanmasına rağmen bu da uygulanmadı. 9 ay 29 gün olmadı. Sınırlı yerlerde oldu. Çoğu işyerlerinde kamu yöneticilerine bu yetki bırakıldığı için bu yerlerde çalışanların mağduriyeti sonlandırılmadı. Bunun gibi çalışanların yaşadığı ciddi sorunlar var. Bunun yanında çalışanların yaşadığı ciddi sorunlar var. Ekonomik anlamda sıkıntılar patladı işçisi memuru geçinemez durumda bu konuda iyileştirme ve tamamlanamadı. Yaşanan enflasyon oranında ücretlerde mutlaka iyileştirme sağlanmalı.

 

Ayrıca atanamayan öğretmenler sorunu devam ediyor. Atanamayan sağlıkçılar sorunu devam ediyor. 400 binin üzerinde öğretmen atama beklerken 117 bin de kadro boşluğu verdiğimiz soru önergesiyle bakan cevabında ortaya çıktı.. Ancak buna rağmen 20 bin kişi kadrolara alındı. Onun için atanamayan öğretmenin atanamayan sağlıkçının da mağduriyeti devam ediyor.

 

Bu anlamda değerli arkadaşlar kanun teklifleri veriyoruz. Bunların sorunlarının çözümüne yönelik soru önergeleri veriyoruz. Muhalefet milletvekili olarak biz üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışıyoruz. Gerek EYT gerekse 3600 ek gösterge olarak açılan ve öğretmen, hemşire ve diğer kesimlerin yanı sıra kamuda çalışan tüm memurlar için düzenlemelerin yapılması yönünde kanun teklifleri verdik. Son olarak da taşeronların mağduriyetinin giderilmesi için de bir kanun teklif vermiş bulunuyoruz.

 

Ayrıca ülkenin içinde bulunduğu konumu en iyi açıklayan verilenden birkaç da paylaşımda bulunmak istiyorum. 4 kişilik ailenin aylık gideri 2005 yılında ortalama 527 lirayken 2018 yılında bu rakam ortalama 1715 liraya çıkmış. 2005 ile 2018 arasındaki artış fark keza 4 kişilik ailenin zorunlu harcaması da 2005 1715 lirayken bugün 5588 liraya çıkmış. Sendikaların yaptığı araştırmalar durumun hangi boyuta erdiğinin de somut göstergesi.

 

LOP ET

 

Sığır eti ithalatına yönelik bir açıklama yer aldı. Bu konuda geçtiğimiz yıl yaptığımız basın toplantısında lop etlerin ilgili uzmanlarla veterinerlerle yaptığım görüşmelerde sorunlu olabileceğini dile getirmiştim. Menşei belli olması bu etlerde daha zor olduğunu kemiksiz oldukları için bu etlerle ilgili yapılacak işlemlerde sorunlar oluştuğunu, keza bu etlerin içeriği konusunda tereddütlerin bulunduğunu dile getirmiştim. Bu ağustos ayında gelen etlerle ilgili örnekleriyle burada sizlere sunduğum et numunelerinde et üzerinde oluşan tortuların hasta hayvanların tedavisinde kullanılan ilaçların etin dışına vurumu olarak anlatmıştım. Şimdi tekrar bir lop et alımı yapılıyor. Bu menşei belli olmayan ve ülkemize getirilen bu etlerin sağlık açısından ne gibi değerlendirmelerde olacağı resmi gazetede yazıyor. Eğer bunlara uyulmuş olsaydı geçen yıl Ağustos ayında alına ve Aralık ayı sonunda etlerin sağlıklı olmadığı ve imha edildiği rapor 6 ay sonra açıklanmazdı. Eğer yerinde kontrol ediliyorsa laboratuvarlarda yeterli inceleme yapılıyorsa neden o konudaki açıklama 6 ay sonra yapılıyor. Onun için bu lop et biraz riskli bir alım. Belki de iktidar şöyle düşünüyor olabilir: bu tür etlerin sorunlu olduğu gündeme getirilerek et tüketimi azaltılsın, ben de buradan paçayı kurtarayım, diye düşünebilir.

 

Ama bu ülkede et ile ilgili sorunun çözümüne yönelik doğru dürüst bir şey yok çünkü yem fiyatları her gün katlıyor. Artık kapalı alanlarda hayvânlar barındırılıyor. Meraları tükettik. Meralar olmadığı için yaylım alanları kalmadı yaylım alanları kalmadığı için kapalı alanlarda 12 ay bir kısmı da GDO’lu yemlerle hayvanları besliyoruz. Bu yemlerin fiyatları da ülkemizde her geçen gün uçup gidiyor. Öyle olunca da doğal olarak maliyet artıyor. Bu maliyet artışı sonucunda besiciler oldukça sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Üretim maliyeti ne ise onun üzerinden et satmak zorundalar. Onun için önce ülkemizde yem fiyatlarına müdahale edilmesi lazım. Geçtiğimiz günlerde de biliyorsunuz bakan bir indirim söyledi çiftçileri için. Ama arkasından baktık ki stoklarla sınırlı. Stoklarla sınırlı demek bittiği zaman eski fiyata dönecek demek. İthalat anlayışından bir an önce kurtulmalı. Fasulyesi, nohutu, samanı, hayvanı ithal ederek bu ülkede sorunlar çözülmez. Onun için et ile yapılan son düzenlemenin gözden geçirilmesi gerekiyor.

 

İHBARDA BULUNUYORUM

 

Son olarak da bir konuda ihbarda bulunmak istiyorum. Cumhurbaşkanı diyor ki; serbest piyasa ekonomisinden vazgeçmeyeceğiz. Bu şu demektir, serbest piyasa ekonomisin kuralı fiyatlara devlet müdahale etmez. Ama şimdi de dönüp diyorlar ki; fırsatçılar var bu fırsatçıları bize bildirin gereğini yapacağız. Fiyatları artışları ihbar ediyorum.

 

Elektrik ve doğalgaza yılda 3 kere zam yapıldı sayın Cumhurbaşkanı. Bununla ilgili gereğini yapın bir ailenin aylık elektrik doğalgaz su gideri 500 lirayı geçiyor. Madem ihbar et diyorsunuz ihbar ediyorum. Elektrik ve doğalgazdaki zamlar vatandaşın belini büktü. Bunlar fırsatçı anlayışla değerlendirilip bu zamları geri alın. Vatandaşımız en azından bu konuda rahat etsin. Bakkalda satılan ürünün 1 liralık artışını vatandaşa ihbar ettirerek bu sorunu çözemezsiniz. Sorunu kaynağı iktidarınızın ve sizin aldığınız ekonomik politikaların yansımasıdır. İşçi için memur için çiftçi veremediğinizi rantiyeye aktarıyorsunuz. Faizciye aktarıyorsunuz. Ama iş işçiye çiftçiye geldi mi esnafa geldi mi mevzuat hazretleri karşımıza dikiliyor.

 

Taşeron işçilerin sorunlarını çözün, EYT’lilerin haklarının verin, çiftçilerin köylerden göçünü engelleyecek ekonomik anlamda onların tarlasına ürününe sahip çıkacak destekleri sağlayın. Esnafımızın kredi borçlarını silin. Ve bu anlamda dar gelirli orta kesimi destekleyin ki ülkemizdeki geleceği güzel olsun. Ülkemiz Amerika’dan gelecek uzmanların akıllarıyla çözümlenmeyecek sorunların içinde. Kendimize bakalım kendimiz üretelim sorunlarımızı çözecek kapasitede bilgide birikimde bu ülkenin insanları yetişmiş kadroları mevcuttur diyorum.