CHP’li Erdoğdu: İktidar bürokratlarından önemli dosyalar alıyoruz

CHP’li Erdoğdu: İktidar bürokratlarından önemli dosyalar alıyoruz
12 Nisan 2015 11:13

İktidar partisinden ve bürokratlarından bize önemli dosyalar geliyor. Yolsuzluğu ihbar edenler ya da yolsuzluğu konuşanlar ciddi risk alıyor. Bu insanların ödüllendirilmesi gerekir. Eskiden kanunda vardı ama şimdi yok.

 

 

İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, CHP içinde ‘yolsuzluklarla mücadele’ konusunda önde gelen bir isim. Yapılan ön seçimde birçok tecrübeli ismi geride bırakarak birinci sırada yer alan Erdoğdu, BUGÜN PAZAR’a çarpıcı açıklamalarda bulundu. CHP içinde yolsuzluk yapmanın çok zor olduğunu dile getiren Erdoğdu, son 40 yıl içerisinde tek konuşulan konunun İSKİ olduğunu belirtiyor. Aykut Erdoğdu, İSKİ’yi gören CHP’linin yolsuzluğa cesaret edemeyeceğini söylüyor. Yolsuzluğu ihbar edenler ya da yolsuzluğu konuşanların şu dönemde ciddi risk aldığını ifade eden Erdoğdu, bu insanların ödüllendirilmesi gerektiğini kaydediyor. Erdoğdu, ellerine gelen bazı yolsuzluk belgelerinin kaynağıyla ilgili de önemli bir ifşaatta bulunuyor: “İktidar partisinden ve bürokratlarından önemli dosyalar geliyor.”

 

 


*Ön seçim nasıl bir tecrübeydi?

Küçük bir ilin genel seçimi gibiydi. Bizim bölgemizde 63 bin kayıtlı seçmenimiz var. Heyecanlıydı. İlginç bir tecrübeydi. Seçimde daha çok size oy vermeyi düşünenleri veya oy vermek istemeyenleri ziyaret ediyorsunuz. Bu seçimde ise aile içi… Herkes CHP’li.

 

 

Haluk Eyidoğan ve Melda Onur’a üzüldüm

*Mevcut vekillerden listeye giremeyenler oldu. Orada en fazla kime üzüldünüz?

Haluk Eyidoğan’a çok üzüldüm. Melda Onur’a aynı şekilde. Her ikisi de önemli kıymette. Haluk Bey, akademik dünyanın bütün nezaketini taşıyan, çok çalışkan, çok disiplinli bir abimizdi. Melda Onur’un da şöyle bir özelliği vardır. Bütün Türkiye’de siyaset yapar. Nerede toplumsal bir mağduriyet varsa Melda Onur oradadır.

 

 

Umut Oran’a yapılan ithamda zeka sorunu var

*Belki en şaşırtıcı olanı Umut Oran oldu?

Kontenjanlar çok dardı. Ben kişisel olarak çok üzüldüm. Haksız bir ithamla da karşı karşıya kaldı. Saçma sapan, yazanların dahi inanmadığı, senaryoda zekâ problemi olan bir şey. Bu yüzden Umut ağabeye üzüldüm. Sorunların üzerine cesaretle giden bir insandır. Ama ben Umut ağabeyin küseceğini zannetmiyorum.

 

 

Akbille kendini tanıtanlar vardı

*Listeye girememesinde üzüntü duyduğunuz isimler oldu mu?

Kendisini yeterince tanıtamayan adaylar vardı. Mesela kendisini tanıtırken Akbille gezen adaylar vardı. Bunu adil hale getirmek için de ben mesela kampanyamın bir kısmını iptal ettim. Mesela afiş basmadık, broşür basmadık. Bunların yerine bu adaylarla bölüştük. Kiraladığımız salonda diğer adaylar da gelip konuştu. Mutluluk verdi bu. Ama liste gayet ideal.

 

 

CHP’de yolsuzluk yapmak çok zordur, herkes konuşur

*Partide, ‘yolsuzlukla mücadele’ konusunda önde olan bir isimsiniz. Parti içi için yine böyle bir mücadeleniz oluyor mu? Mesela CHP’li belediyelerle alakalı?

Yolsuzlukla mücadelenin bir parti kökü olmaz. Burada bir partizan körlük içinde olmamak gerekiyor. Eğer parti içi bir iddia varsa, elbette ki kendi mekanizmalarımız içinde dile getiririz. Çünkü eğer kendi partiniz temiz değilse, karşı partiye ‘Siz temiz değilsiniz’ iddiasında bulunmazsınız. Ama CHP’nin şöyle bir özelliği var. Yolsuzluk yapmak bu partide çok zor. Çok şeffaf bir parti. Herkes her şeyi bilir ve konuşur. CHP içinde kolay kolay bu işler yapılamaz, yapılırsa da ben dâhil birçok kişi bunu dile getirir.

 

 

İSKİ’ye bakan CHP’li, yolsuzluğa cesaret edemez

*Peki, parti ayrımı yapmadan soruyorum, partiler kendi içindeki yolsuzluk iddialarının üzerine gidebiliyor mu?

Partili körlük diye bir şey var. Bunun üzerine en fazla CHP gidiyor. CHP bir de yolsuzluk konusunda beceriksizdir. Son 40 yıllık tarihte ne konuşuluyor: İSKİ… Neden İSKİ konuşulur. İSKİ’de herkes birbirini ihbar etti, ceza da yediler. Üzerinde o kadar çok konuşuldu ki, zannedersiniz ki İSKİ çok büyük bir skandal. İSKİ, 600 bin dolar bir klor alımında fesat karıştırılmasıdır. İSKİ’de adı geçen adam da 7-8 tane dil bilir. Ama bunun konuşulması da iyidir, insanlar yapmaya cesaret edemez. Şimdi kafede bile zor oturuyor. Başka partide nasıl oluyor. Büyük bir yolsuzluk oluyor. ‘Aman canım ne olacak, çalıyor ama çalışıyor’ deniyor.

 

 

AK Parti İslam dinine zarar verdi

 

Bir de işin şu kısmı var. Türkiye’nin başına dert olan parti, ‘Siyasal İslam’ iddiasıyla ortaya çıktı. Bir koalisyon şeklinde ortaya çıktı. İçine liberalleri de dâhil eden bir koalisyondu. Bu koalisyon, çeşitli cemaatlerin koalisyonu. Yanında AB’ciler oldu. Bu parti ortaya çıkarken ne koydu ortaya? İslami değerleri. Kendilerinin Müslüman olduğunu, Müslümanlar’ın günah işlemeyeceğini anlatarak iktidara geldiler. Peki, geldikten sonra insanlara ahlaki kefalet olarak neyi verdi? Hepimizin ortak değeri olan İslami dinini. Geldiğimiz noktada her türlü günah işlenmiş oldu. Peki, burada zarar gören neydi? İslam dini. Samimi Müslüman olarak ortaya çıkanların evlerinde ayakkabı kutuları içinde paralar, çelik kasalar veya bunun kadar tehlikeli olan beş milyar para harcanan saray, bir milyar liraya alınan uçak…

 

 

Gülen Cemaat’i iki yıldır saldırı altında

*AK Parti’nin 13 yıldır iktidarda olması, sadece iyi politika sergilemesiyle açıklanabilir mi? En büyük rakibi CHP’nin kötü muhalefetinin da bunda payı yok mu?

 

 

CHP, Rönesans’ı ve reformu gecikmiş bir ülkede siyaset yapıyor. CHP dünyevi şeyleri yani ortak yaşama kültürünü anlatırken, rakip parti sürekli şike yapıyor. Biz kendi parti programımızı ortaya koyarken, rakip parti el altından Kutsal Kitap’ı ortaya çıkartıyor. Aslında o bizim de kitabımız. Ortak değerimiz. Rakip parti ne yapıyor, dünyevi söylemleri bir yerden sonra bırakıyor ve el altından siyasi şike yapıyor bu yolla. Biz bunu yapmadık, oyunun kuralları adil değil. Bu ortamda sosyal demokratik değerleri anlatmak kolay bir şey değil. Ciddi bir saldırı altında. Mesela Fethullah Gülen Cemaati iki yıldır saldırı altında. Daha önce de ciddi bir koalisyon ortağıydı aynı zamanda. Bunun zorluklarını görüyorlar. Biz bu zorlukları Cumhuriyet’in kurulduğu yıllardan beri görüyoruz. Cemaat’e ne diyorlar, ‘Amerikancı, bilmem ne.’ Cemaat bunun doğru olmadığını söylüyor. Bize de diyorlar ki, ‘Siz cami yaktınız, Kur’an-ı Kerim yaktınız’ Haşa! Biz bu saldırılara rağmen ayakta kalmış bir partiyiz.

 

 

Melih Gökçek’in belediyedeki işlemleri şaibelidir

*Melih Gökçek’le ilgili bazı yolsuzluk iddialarını gündeme getirdiniz. Seçim sürecinde Gökçek’e yeni sürprizleriniz olacak mı?

 

Melih Gökçek’in kendisi sürpriz. Ben bu adamı tartışmak, konuşmak istemiyorum. Çünkü Melih Gökçek’in siyaset tarzı; niteliksizleştirici, gerici, sinir bozucu bir tarz. Özel bir sürprizim olmaz. Ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak işlemleri son derece şaibelidir. Bütün bu işlemlerde incelemeler devam ediyor.

 

 

Bülent Arınç neden kavga anını bekledi?

*Bülent Arınç’la atışmasını nasıl karşıladınız?

Bülent Arınç, öfkeli bir tartışmada Melih Gökçek’i suçlayarak, aslında kendi iktidarını suçluyor. Madem 100’e yakın dosya var, neden kavga anını bekledin arkadaş. Neredeydin şimdiye kadar. Biri yağmalamış, birisi de kavgaya kadar susmuşsa, burada konuşulması gereken konu bu.

 

 

Bağımsız yargı olsa iktidar mensuplarının yarısı içeride olurdu

 

*Arınç’ın bahsettiği dosyaların takipçisi olacak mısınız?

O 100 dosyanın, 93’üncü dosyası, 64’üncü dosyası nedir bilmiyoruz. Ama Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde bine yakın dosya var. Ankara Büyükşehir idaresinin bütün dosyaları problemli.

Bu zaten Sayıştay raporlarında var, Meclis kararlarında var. Bunu Bülent Arınç’tan öğrenmemize gerek yoktu. Ankara’nın en büyük sorunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara’daki hâkimlerdir. Hukuka uygun kararlar verilmiyor. Adliye ile belediye arasında çok ciddi ve yanlış ilişkiler söz konusu. İşte onun karısı bir yerde çalışır, bunun eniştesi belediyede bir şey yapar, onun oğluna belediyede iş verilmiştir…
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin dosyaları, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ve Ankara Adliyesi’nde kapatılmıştır. Ankara’da ya da Türkiye’de yargı bağımsız olsa, iktidar siyasetçilerinin minimum yarısı, parmaklıklar arkasında olması gerekirdi.

 

 

Yolsuzluğu ihbar edenler ödüllendirilmeli

*Elinize birçok yolsuzluk dosyası geliyor. AK Parti içinden de gönderen ya da veren oluyor mu?

Bunu isim olarak söylemek doğru olmaz. Çünkü yolsuzluğu ihbar edenler ya da yolsuzluğu konuşanlar ciddi risk alıyor. Ödüllendirilmesi gerekir. Eskiden kanunlarda vardı ama şimdi yok. İktidar partisinden ve bürokratlarından bize önemli dosyalar geliyor.

 

 

7 Haziran son seçim olmaz

* ‘AK Parti çok yüksek bir oy alırsa, 7 Haziran Türkiye’nin son seçimi olur’ iddiaları var. Katılır mısınız?

7 Haziran çok önemli bir seçimdir ama Türkiye’de hiçbir seçim son seçim değildir. Evet, çok önemli bir seçimdir. Türkiye sürekli geriye gidiyor. 14 yılda verilen zarar çok büyük. Zararın neresinden dönerseniz kârdır ama her gün daha fazla ve artan düzeyde zarar veren bir iktidarla karşı karşıyayız. Onun için 7 Haziran önemli bir tarihtir ama asla son tarih değildir.

 

 

17 Aralık, kaliteli ve cesur bir operasyondur

*17 Aralık sizin için ne ifade ediyor?

17 Aralık benim için, gördüğüm ve bildiğim yolsuzluk düzeninin tam olarak delillendirildiği bir tarihtir.

 

 

*17 Aralık’ı yapan polisler şu anda içeride?

Bunu ikiye ayırmak lazım. Bu polisler için bir iddia var. Bu polislerin bir devlet kültürü içerisinde değil, cemaat kültürü içerisinde hareket ettiği iddiası var. Bu iddiayı bir kenara bırakarak şunu söylüyorum. 17 Aralık’ta yürütülen operasyon son derece ciddi, son derece cesur, yürütülüş biçimi olarak da kaliteli bir operasyondur. Yolsuzluğu ortaya koymuş kamu görevi yapan insanların içerideyken, yolsuzluğu yapanların son derece lüks hayatlarını ve kamu otoritesini kötüye kullanmaya devam etmesi, son derece üzüntü verici.

 

 

*Halk yolsuzluk operasyonlarına yeterince sahip çıktı mı?

Hayır çıkmadı. Eğer çıksaydı, iktidar partisinin yüzde bir bile oy alamaması gerekiyordu.

 

 

Laiklik eksenli politika izlenmemesi doğru

 

*Kılıçdaroğlu geldikten sonra CHP’de Laiklik eksenli politikalar yerine daha halkın gündemi olan politikalar işlenmeye başlandı. Olumlu bir sonuç aldınız mı?

Ben bunu doğru olarak düşünüyorum. Ama temellendirmemiz lazım. Önce değer oluşturulmalıdır siyasette. Önce değer ortaya koyacaksınız, sonra o değerlerin oluşturduğu sonuçları… Değer nedir? Sosyal demokratlar olarak Türkiye’deki emeklilerin, sınıf olarak, sosyolojik grup olarak ekonomiden çok fazla pay almadığını düşünüyoruz.

Bunun sonucu olarak da emeklilere iki ikramiye verilmesi gerektiğini; söylüyoruz. Emeklilerin milli gelirden daha çok pay alması değerdir. Emeklilerin iki maaş iki ikramiye alması söylem. Önce değer, sonra söylem.

 

 

Allah bize tek bir haram oy nasip etmesin

 

*Seçim günü, sonuçlar kadar CHP’nin sandıklara sahip çıkamaması konuşuluyor. Bu sefer farklı bir tablo olacak mı?

Bu CHP’nin zafiyeti değil, bu Türkiye demokrasisinin bir zaafı. Normalde bizim sandıklara adam bile koymamamız gerekir. Türkiye’nin gerçeklerinin yükünü CHP’ye yüklemek gibi bir sorunumuz var bizim. Burada şüphe nedir? AK Parti’nin oy çalacağı. Beklenti nedir? CHP’nin buna önlem alması. Zafiyet burada CHP’de değil, AK Parti’de. Mesela ‘Şu sandıkta görevliniz yok’ diyorlar. Ama başka partinin o okulda görevlisi yok. Bunun için CHP’yi eleştirmek çok zevkli bir şey ama haksız da bir şey. Bütün önlemleri alacağız ama hırsıza kapı dayanmıyor. Benim İstanbul’da 18 bin kişiye ihtiyacım var sandıklar için. Benim bütün sivil toplum örgütlerine ve meslek kuruluşlarına çağrım var: Gelin sandıklara siz de sahip çıkın. Sendikalar gelsin, Baro gelsin, Tabipler Birliği gelsin. Allah bize haram bir tek oy nasip etmesin. Ama bir oyumuz da gitmesin. 7 Haziran’da sandıklara sahip çıkmak bütün Türkiye’nin görevidir.

 

 

*Seçim için oy oranı olarak bir başarı kriteriniz var mı?

Rakam koymayı doğru bulmuyorum. Tabii ben siyasette açgözlü bir adamım. Yüzde yüz almak isterim. Alamadığım her oyu dert ederim.

 

 

Sömürge devleti haline geldik

*Türkiye’nin mevcut ekonomik yapısını nasıl görüyorsunuz?

 

 

Benim gözümde gelecek yüz yılın gerçeği, Türkiye ekonomisinin yabancılaşması. Bir hizmet alanında bir veya birkaç şirketin olduğu, bu piyasa girişin zor olduğu sektörlere tekel sektörü diyoruz. Bunlar stratejik sektörlerdir ve yabancıların eline geçmiştir. Kaç tane cep telefonu şirketimiz var üç tane. Bir tanesi Ruslar’ın eline geçiyor, bir tanesi İngiliz, bir tanesi de Araplar’ın. Telekom da Araplar’ın. Havaalanları da aynı. Bu ne demek? Milli servetimiz yabancıların eline geçmiş demektir. Türkiye’deki zenginliğin de yabancıların eline geçmesi demek. Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 50’si yabancılara gidiyor. Türkiye’de 7 bin 500 tane aile var. Bunlar kalan milli gelirinin yüzde 50’sini alıyor. Geniş halk yığınları ise mülksüz ve borçlular. Bu da sömürge devlet haline geldiğimizi gösterir.

 

 

Kaynak: Bugün / Hüseyin Keleş