CHP’li Emecan: İktidar bankalar üzerinde baskı yaratan yasalar çıkarma yolunu seçti!

CHP’li Emecan: İktidar bankalar üzerinde baskı yaratan yasalar çıkarma yolunu seçti!
21 Şubat 2020 10:55

İstanbul Milletvekili, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Emine Gülizar Emecan, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edilen, Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde görüşlerini dile getirdi.

 

 
Emecan, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada;

 

 
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ile birlikte her geçen gün daha da artan ve ağırlaşan bir krizle karşı karşıya olduğumuzu belirtti. Krizden etkilenen iş insanları, esnaf, işçi, çiftçi, memur, gibi toplumun büyük bir kesiminin borç batağında olduğunu, işsizliğin tarihî rekor kırarak 8 milyona ulaştığını, halkımızın enflasyon, ağır vergiler ve zamlar altında ezildiği ve artık krizin toplumsal bir bunalıma dönüşerek, bu nedenle yaşanan intiharların her geçen gün artığını ifade etti.
Krizin asıl sebebinin iktidarın, üreten, istihdam yaratan politikalar yerine, rantı önceleyen, gelir yaratmayan ve sürekli borçlanan, her gün daha fazla vergi ve zamlarla halkı ağır bir yükün altına sokan bir politika izlediğini dile getiren Emecan, iktidarın bankacılık sisteminde ve finansal sistemde yaptığı düzenlemelerle, krizi çözmek için daha çok kredi peşinde koştuğunu ve bu nedenle de bankalar üzerinde baskı yaratan yasalar çıkarma yolunu seçtiğini ifade etti.

 
Emecan,

 
Artık ekonomiyi eleştirmenin suç sayılacağını ve bunu da “bankacılık sisteminin emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürmek” olarak tanımlayarak, sektördeki kişilerin yetkilerinin ellerinden alınabileceği ve eleştirenler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulacak bir düzenlemenin getirildiğini belirtti.

 
Bir bankacının, “ekonomide gelecek yıla ilişkin beklentimiz pozitif büyüme değil negatif büyüme.” yani “küçülme var.” şeklinde rapor yazarsa ne olacağını, böyle bir durumda cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda mı bulunulacağını soran Emecan, düzenlemenin bu haliyle sakıncalı olduğunu ve objektif ekonomi analizi yapacaklar için bir baskı ve tehdit oluşturacağını söyledi.

 
Bu yaklaşımın bir çözüm olmayacağını belirten Emecan, finansal piyasaların günlük işleyişine faiz ve döviz piyasalarına ciddi şekilde müdahale edildiğini, bu müdahalelerin ise ekonomimizi daha kötü bir duruma sürükleyeceğini söyledi. İktidarın her türlü kaynağa göz diktiğini, Merkez Bankası karı ve ihtiyat akçesinin hazineye devrinin Nisan ayından, Ocak ayına çekildiğini ve bu sayede hazineye aktarılan 40,5 milyar TL ile krizin etkilerinin azaltılmaya çalışıldığını belirtti.
Türkiye’nin kredi risk priminin aşırı yüksekliğine de dikkat çeken Emecan, Hazine’nin beş yıl vadeli, 4,45 faiz oranıyla döviz borçlanmasına gittiğini belirterek , bu oranın çok yüksek olduğunu ve uzun vadede ülkemizin daha yüksek borç faizleri ödemek zorunda kalacağını ifade etti.

 

 

Merkez Bankası, SPK, BDDK gibi bağımsız olması gereken bütün kurumların iktidarın kurumları gibi hareket ettiğini, bu durumun da ülkemize olan güveni zedelediğini belirten Emecan, kurumlara siyasi baskının krizi tetiklediğini ve yatırımcıların önünde bir engel oluşturduğunu söyledi.

 
Emecan, Aktif büyüklüğü 4,5 trilyon TL olan finans sektörünün piyasalara verdiği kredi oranlarındaki düşüşe de dikkat çekti. Piyasalara verilen kredinin 2017’de yüzde 65 iken, 2019’da yüzde 59’a düştüğünü, hazinenin bankacılık sisteminden aldığı kredilere bakıldığında ise 2017’de yüzde 12’den, 2019’da yüzde 15’e çıktığını belirterek, bir yandan sektördeki ve piyasadaki parayı çeken bir hazine, diğer yandan da bankaları kredi vermeye zorlayan bir iktidarla karşı karşıyayız diyerek, bu durumun krize çözüm getirmeyeceğini ifade etti.

 
Önceliğin hep yandaş şirketleri kurtarmak olduğunu, yıllarca fırsatların ve kaynakların heba edildiğini, Hazineye paralel bir yapı olarak oluşturulan Varlık Fonu’na da, kamu bankalarından sınırsız kredi çekme imkânı sağlayacak bir yasal düzenleme yapılarak, halkın varlıklarının da riske atıldığını söyledi.

 
Emecan,
Çözümün yasak getirmek değil, çözümün denetim mekanizmalarının doğru işletilerek, şeffaf ve hesap verebilen bir yönetim sergilemek olduğunu, reçetenin de daha güçlü demokrasi, bağımsız kurumlar, bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü ile hak ve özgürlüklerin sağlanmasından geçtiğini dile getirdi.