CHP’li Barut’tan Tarım Varlık Fonu’na tepki!

CHP’li Barut’tan Tarım Varlık Fonu’na tepki!
25 Nisan 2019 10:13

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, ‘Tarımda Milli Birlik Projesi’ ile bir nevi ‘Tarım Varlık Fonu’ oluşturulmak istendiğini, tarımda devlet destekli sermaye egemenliğinin asla kabul edilemeyeceğini vurguladı.

 

 
Tarım ve Orman Bakanlığı’nca bugün duyurulması beklenirken ertelendiği bildirilen ‘Tarımda Milli Birlik Projesi’ne ilişkin açıklamalarda bulunan CHP Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, “Tarımsal üretimin ve üretenin desteklenmesini, ulusal bir tarım politikasının belirlenmesini, üretenin yüzünün gülmesini, çiftçimizin ve halkımızın kazanmasını, ülkemizin de kalkınmasını istiyoruz. Tarımda yapısal reformlara, kısa, orta ve uzun vadeli programlara ihtiyacımız var. Ertelendiği belirtilen ‘Tarımda Milli Birlik Projesi’ ise milli tarımın yerini ‘rant’ ve ‘sermaye’ odaklı yeni bir yapılanmaya bırakmanın adıdır” dedi.

 

 

ATATÜRK’ÜN MODELİNİ HATIRLATTI

 

 

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 16 Mart 1923 tarihinde Adana’da çiftçilerle buluşmasını anımsatan Ayhan Barut, şöyle devam etti:
“Ülkemizin kurucusu ve kurtarıcısı Atatürk, ‘Milli ekonominin temeli ziraattir. Milletin efendisi çiftçidir, köylüdür. Dünyada fetihlerin iki aracı vardır, biri kılıç, biri sabandır. Zaferinin aracı yalnız kılıçtan ibaret kalan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, küçük düşürülür, sefil ve perişan olur. Onun için gerçek zaferler yalnız kılıçla değil, sabanla yapılandır’ demiştir. İşgale uğramış, eğitimsiz bırakılmış, ekonomi başta olmak üzere can damarlarının tamamı kopartılmış bir ülkeden ‘Tam bağımsız ve üreten bir Türkiye’ yaratan Ulu Önderimiz Atatürk, kalkınma ve gelişmenin anahtarı olarak tarımdan sanayiye dek her alanda ‘üretim’ merkezli bir model benimsemiştir. Ne yazık ki bu ‘üretim odaklı ekonomi modeli’ yıllar içinde ‘tüketim odaklı bir modele’ evrilmiştir.”

 

 

“ÇİFTÇİNİN FERYADINI DUYMAZDAN GELEMEYİZ”

 

 

3 Kasım 2002 tarihinden bu yana ülkeyi yöneten AKP’nin üretim yerine tüketimi, üreteni destekleme yerine ‘ithalatı’ merkeze koyduğunu anlatan Ayhan Barut, şunları söyledi:

 
“Bugün iktidar tarafından kabul edilmese de Türkiye, derin bir ekonomik ve siyasi kriz yaşıyor. Kriz yok deniyor ama işçisinden esnafına, sanayicisinden çiftçisine, emeklisinden kamu çalışanına dek toplumun her kesimi bu yangını derinden hissediyor. Saraya yakın olanlar bu kriz gerçekten etkilenmiyor olabilir. Mazot, gübre, zirai ilaç fiyatları almış başını gitmişken, ürünü para etmeyen çiftçinin feryadını duymazdan gelemeyiz. Tarımda net ithalatçı haline gelmişiz. Samana kadar ithal ediyoruz. Çiftçilerimiz hızla üretimden uzaklaşmak zorunda kalıyor, tarımın en önemli paydaşları olan Ziraat Mühendisleri, Gıda, Su Ürünleri Mühendisleri, Veterinerler, Tekniker ve Teknisyenler işsiz bırakılıyor.”

 

 

“BAKAN ŞİRKETİN GENEL MÜDÜRÜ MÜ OLACAK?”

 

 

Tarımda üretim ve üretenin desteklenmesiyle sorunların ortadan kalkacağını dile getiren Ayhan Barut, şöyle konuştu:

 
“Dostumuz (!) olduğunu söyleyen ülkeler rica etmiş olmalı ki, Tarım ve Orman Bakanı bugün ‘Tarımda Devlet Destekli Sermaye Egemenliği’ olarak özetleyebileceğimiz ‘Tarımda Milli Birlik Projesi’ adlı bu garabet uygulamadan söz ediyor. Bir nevi ‘Tarım Varlık Fonu’ olan, ulusal tarımı sadece sermaye denetimine açmayı öngören bu projeye göre, Tarım ve Orman Bakanlığının taşra kuruluşları, Milli Birlik Kooperatifi denilen bir kuruluşa dahil ediliyor. Tarım Kredi Kooperatifleri ve Or-Koop da (Orman Kooperatifleri) buraya dahil ediliyor. Bu yeterli olmuyor ve ‘Semerat’ adını verdikleri, gıda işleme, ticaret gibi işleri yapacak bir holding kuruluyor. Üstüne TMO (Toprak Mahsülleri Ofisi), Çaykur, Türk Şeker de bu holdinge ekleniyor. Son eklenen Kamu İktisadi Teşekkülleri’nin Semerat Holding’deki payı yüzde 15 ile sınırlı tutulurken holdingin yüzde 50 hissesi bazı yerli ve yabancı şirketlerin oluyor. Oysa Milli Birlik Kooperatifleri dedikleri kuruluşun payı ise sadece yüzde 35 oluyor. Tarımı özelleştirmeyi esas alan bu yapı ile bakanlık adeta bir şirkete dönüştürülüyor. Şimdi Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye soruyoruz. Bu şirket ile tarımı tamamen ortadan kaldırmayı ve bu şirketin genel müdürü olmayı mı düşünüyorsunuz?”

 

 

“YERLİYİZ, MİLLİYİZ DİYENLER HER ŞEYİ SATTI”

 

 

Çok uluslu firmalar, yerli ve yabancı şirketlerin içinde olduğu Tarımda Milli Birlik Projesi’nin halka ‘milli’ olarak sunulduğunu ifade eden Ayhan Barut, şunları kaydetti:

 
“Tarım ve Orman Bakanlığı’nın taşra birimlerinin çok verimsiz çalışmasını bahane ederek milli tarımın yerini ‘rant’ ve ‘sermaye’ odaklı yeni bir yapılanmaya bırakmak zaten ancak ‘Yerliyiz, milliyiz’ diyen ancak memleketin neyi var neyi yok satan, sermayeye peşkeş çeken bu zihniyete yakışır. Madem bakanlık kuruluşları etkisiz ve verimsiz, o zaman etkili ve verimli bir hale getirin. Elinizden tutan mı var. Bu ülkeyi, bakanlığı siz yönetmiyor musunuz? Ne duruyorsunuz? Tarımsal destekleme politikası ile ziraat mühendislerini çiftçiler için dosyalar düzenleyen büro memurlarına dönüştüren zihniyet, performans sistemiyle yalnızca ‘kar’ odaklı düşünen Semerat Holding, bu insanları kapının önüne koymayı, az çok bir işleyişi olan yapıları da yok etmeyi amaçlıyor olabilir. Tarımı düşünmeyen, çevreyi, tarım topraklarını, üretimi, üreticiyi odağına koymayan politikaların sahipleri başka ne yapacaktı zaten?”

 

 

“ÇÖZÜM İÇİN REFORM VE PROGRAMLARA İHTİYACIMIZ VAR”

 

 

Tarımda Milli Birlik Projesi’nin ülke tarımın sorunlarına çözüm üretemeyeceğine dikkat çeken Ayhan Barut, şunları vurguladı:
“‘Tarımda Milli Birlik Projesi’ diye halkımıza yutturulmaya çalışılan bu sermaye ve rant hayranlığını her yerde deşifre etmeye devam edeceğiz. Biz sadece üretimin ve üretenin desteklenmesini, ulusal bir tarım politikasının belirlenmesini, üretenin yüzünün gülmesini, çiftçimizin ve halkımızın kazanmasını, ülkemizin de kalkınmasını istiyoruz. Tarımda yapısal reformlara, kısa, orta ve uzun vadeli programlara ihtiyacımız var. Bereketli topraklara ve uygun iklim koşullarına, çalışkan üreticilere, nitelikli tarım sektörü çalışanlarına sahip ülkemizin ancak tarım merkezli bir üretim ekonomisiyle gelişip kalkınacağını düşünüyor, bunun gerçekleşmesi için de mücadele edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.”