CHP’de yönetim değişikliği neden gerekli?

CHP’de yönetim değişikliği neden gerekli?
19 Ağustos 2014 10:49

Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin omurgasını oluşturan temel devrimlerini Büyük Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda gerçekleştirdiği için siyasetle uğraşan her yurtsever vatandaşın parti içinde oluşan gelişmelerden uzak durmaması kaçınılmazdır.

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Ben de, bu bağlamda Cumhuriyet Halk Partisi içindeki gelişmeleri yakından takip etmeğe çalışıyorum.

 

Devletler, genellikle bir savaştan sonra devrimle kurulurlar ve devrim liderinin ”devlet felsefesi” ile yönetim şekli, kurumları oluşur.

 

Bu devlet kurma tezini tersinden ele alırsak, siyaset yolu ile bir devletin kurucusu tarafından oluşmuş felsefi gelişimini ve yönetim şekli ile kurumlarını değiştiremezsiniz.

 

Bunu yapabilmek için yeni bir devrim gereklidir.

 

Bir devrimin yapılabilmesi için hangi zor koşulların olduğunu herkes bilir.

 

Her aklı başında olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti yurttaşı bilir ki, Mustafa Kemal Atatürk bu devleti aydınlanmanın iki temel unsuru olan ”akıl” ve ”bilim” üzerine kurmuştur.

 

Devletin üniter yapısı ile milletin birlik ve beraberliği esastır.

 

Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik, İnkilapçılık(Devrimcilik) CHP’nin temel ilkeleri olmakla beraber Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de üzerinde oturduğu temel dinamiklerdir.

 

Devleti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından süzülüp gelen bu temel dinamiklerden asla ödün verilemez.

 

İşte, bu anlamda Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvenlik sigortasıdır.

 

Tek parti döneminde böyle olduğu gibi çok partili demokratik yönetime geçtikten sonra da Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel yapısını korumakla kendini görevli olmuştur ve her zamanda bu görevi layıkı ile yerine getirmiştir.

 

Ne zamana kadar bu durum devam etmiştir?

 

Deniz Baykal’a kurulan kaset tezgahından sonra genel başkanlığa getirilen Kemal Kılıçdaroğlu zamanına kadar.

 

Öncelikle şu tespiti ortaya koyalım, Kılıçdaroğlunca yapılanların arkasındaki garazı anlamak bakımından.

 

Kılıçdaroğu genel başkan olur olmaz CHP’yi, ‘’yeni CHP’’ olarak lanse etti ve bir siyaset cahili olarak partide suyu tersine akıtmağa çalıştı.

 

Cumhuriyet Halk Partisi, kurumlaşmış ve felsefi gelişimini tamamlamış bir partidir.

 

Zaten partinin altı temel ilkesinden biri devrimciliktir, dolayısıla değişim ve gelişim kendi içinde vardır.

 

Ama, Kılıçdaroğlu ne yapmağa çalıştı?

 

CHP’nin omurgasını bozmağa çalıştı.

 

Şimdi, bütün akil insanlara soruyorum.

 

Bir insan değişirken onun omurgasının şekli değişir mi?

 

Sosyal ve siyasal kurumlarda insanlar gibidir, onları değiştirirken omurgası ve iskeleti ile oynayamazsınız.

 

Maalesef, Kılıçdaroğlu, CHP’nin iskelet ve omurgası ile oynuyor.

 

Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olduğu 2010 yılından bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Atatürk’ün kurduğu iskelet ve omurgayı kırmakla vakit geçirmiş ve bu olumsuz uğraşılar sonucunda bir yarar elde edemediği gibi partiye de çok büyük zararlar vermiştir.

 

Kılıçdaroğlu’nun verdiği bu zararlar nelerdir?

 

Öncelikle, Kılıçdaroğlu’nun hiç de kapalı olmayan Atatürk karşıtlığını ele alalım.

 

Genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı o yörenin halkını yüzyıllardan beri sömüren ağaların başlattığı isyanı askeri önlemlerle bastıran devletimizin yegane kurucuları Atatürk ve İnönü’ye rağmen, o zamanki adıyla Dersim halkından özür dilenmesi gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu’ndan başkası değildir.

 

Hem de Atatürk’ün kurduğu CHP’nin başında bulunmasına rağmen.

 

Atatürk ‘’Dersim İsyanı’’ ndan sonra yörenin devlete isyan eylemini anımsatan Dersim adını değiştirerek Tunceli koymasına rağmen Kılıçdaroğlu, sanki Cumhuriyetin ve başında bulunduğu CHP’nin kurucusunun inadına eski adı hem lanse etmiş hem de kullanmaya devam ediyor.

 

Sırf bu nedenle yurttaşlar arasında ne kadar ayrılıkçılık tohumları ekildiğini her yurtsever yakından bilmektedir.

 

Atatürk bir modern devlet kurmuş ve bu devlete karşı isyanları çok haklı olarak bastırmış.

 

Bu isyanda sadece o yöredeki yurttaşlar canlarını kaybetmemiş, zalim ağaların kışkırtmasıyla, galeyana gelen birkısım çok sayıda sayıda Türk askerini de şehit etmiştir.

 

Şimdi, Atatürk’e ve kurduğu CHP’nin başında oturmasına rağmen kabuk tutmuş bu yarayı kaşımanın bölücülük ideolojisini aşılamaktan başka kime ne yararı olabilir ki.

 

CHP’nin, Büyük Atatürk’ün düşünceleri doğrultusunda oluşmuş felsefi genetiğine aykırı olarak Kılıçdaroğlu’nda düşünsel anlamda ‘’Dersim sendromu’’nun bulunduğu son derece nettir.

 

Kılıçdaroğlu, sürekli olarak 1930 ve 1940’lı yılları eleştirerek adeta başında bulunduğu CHP ve unun kurucularına, Atatürk ve İnönü’ye meydan okumaktadır.

 

1930’lu yıllar Atatürk’ün hayatta olduğu yıllardır; Türk milleti için insanlık ve uygarlık devrimlerinin çok radikal bir şekilde yapıldığı yıllardır.

 

Yani, Türk milletinin uygar dünya ailesine katıldığı ve uygar yaşamla tanıştığı altın yıllardır.

 

1940’lı yıllar, İsmet İnönü’nün, Atatürk’ün yaptığı uygar devrimlere Türk milletini adapte eden ve bizi ikinci dünya savaşının cehenneminden koruyan talihli yıllardır.

 

Bugün, BOP Eşbaşkanı RTE tarafından zedelenmesine rağmen ulaştığımız demokratik yaşam ve bu alışkanlığımızı bu yıllardaki devrimlere borçluyuz.

 

1930 ve 1940’lı yılları eleştirmek sizce bir CHP genel başkanına yakışıyor mu?

 

Bu durum sizce bir artniyet değil midir?

 

Federasyonunun ilk kapısı olan ‘’Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’’nın Türkiye’de uygulanmasını isteyen Kılıçdaroğlu’nun kendisi değil midir?

 

Bu durum, Atatürk’ün üniter devlet yapısı felsefesine aykırı değil midir?

 

‘’Kürt sorununun çözümü için yasa çıkaralım’’ deyip BOP Eşbaşkanı RTE’ye pas verip bölücülerinde tasvip ettiği bir yasa çıkarılmasını sağlayan Kılıçdaroğlu değil midir?

 

Vs, vs, vs…

 

2011 seçimlerinde Atatürk’ün partisi CHP’deki tüm Atatürkçü ve yurtsever milletvekillerini tasfiye ederek istisnalar dışında ki, onları da milletvekili yapmaktan pişman olduğunu söyleyen, parti ile hiçbir ilişkisi olmayan neidüğü belirsiz kişileri milletvekili yapan Kılıçdaroğlu’nun ta kendisidir.

 

Kemal Bey genel başkan olduktan sonra dört seçim geçirmiş ve hepsinde başarısız olmuştur.

 

Öyle ki, Deniz Baykal zamanında başlayan CHP’nin yükselişi tersine dönmüştür, Kılıçdaroğlu zamanında.

 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, çağdaş devrimler yaparak Türk milletinin akıl ve bilime aykırı dogmatik inançlardan uzaklaşmasını sağlayan Cumhuriyet Halk Partisi’nin başında bulunması, modern yaşam tarzı henüz tüm yurttaşların zihniyetine yerleşmemişken siyaset sosyolojisi açısından abesle iştigaldir ve suyu tersine akıtmaktır.

 

Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu CHP hiçbir zaman iktidar olamayacağı gibi aksine hep geri gidecektir.

 

Bunu bilen BOP Eşbaşkanı RTE, Kılıçdaroğlu’nun tekrar CHP genel başkanı olmasını istemektedir.

 

Çünkü, CHP’ye Kılıçdaroğlu üzerinden istediği gibi vurarak dogmatik inanç sahibi milyonların oyunu almıştır.

 

RTE, kendisinden sonra da bunu AKP’nin kukla genel başkanına yaptıracaktır.

 

Bu nedenle baskın kurultay yapma önerisini RTE, bizzat Kılıçdaroğlu’nun kendisine yapmıştır.

 

İlk önce Ekim ayının ortalarında yapılması düşünülen kurultay neden Eylül’ün hemen başına alındı dersiniz!

 

Bundaki tek amaç CHP delegesinin Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkan muhalif adaylar tarafından ikna edilme süreci tamamlanmadan, onları yakın markaja alarak genel başkanlık ve buna bağlı olarak parti meclisi üyeliğini almaktır.

 

Peki, bu kısa sürede Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkan muhalif adaylar delegeyi etkileyebilir mi?

 

Öncelikle, Kılıçdaroğlu muhaliflerinin kendi aralarında anlaşarak tek aday üzerinde karar kılmaları en büyük güçtür.

 

Bana göre, dün grup başkanvekilliğinden istifa ederek, CHP genel başkanlığına adaylığını açıklayan Muharrem İnce’nin Anadolu insanı ve delege nazarında karşılığı vardır ve ismi etrafında birleşilmesi gerekir.

 

CHP delegesi bir kanaldan değil, çok kanaldan yakın markaja alınmalıdır.

 

Bu amaçla gerek parti içinde gerekse bulundukları şehirlerdeki kanaat önderleri ve hatırlı kişiler devreye sokulmalıdır.

 

Tüm delegelere, CHP’nin içindeki çıkmaz durumu anlatan ve neden genel başkan adayı olduğunu açıklayan ikna edici mektup gönderilmelidir.

 

Yine, bu bağlamda Muharrem İnce’nin, görsel hitabın daha etkili olması bakımından, delegeleri ikna edici bir CD hazırlayarak tümüne göndermesi de çok etkili olacaktır.

 

Muharrem İnce’nin twitter hesabından takipçilerine ulaştırdığı ‘’Bütçe konuşmaları’’ gibi birçok önemli konuşmayı CD’ye aktararak delegelerin tümüne göndermelidir.

 

Yeterli sayıda bir ikna ekibi oluşturularak telefonla, her bir delege ile defalarca konuşulmalıdır.

 

Ayrıca, bunun için sosyal medyadan yararlanılmalıdır.

 

Mümkün olduğu kadar delegelerin bulundukları şehirlere bizzat ayağına gidilerek ikna edilmelidir.

 

Delegesi çok olan şehirlere ağırlık verilmelidir.

 

Bu bağlamda başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Mersin, Konya, Adana vs. önplanda tutulmalıdır.

 

Muharrem İnce’nin her akşam bir veya birkaç televizyon izlencesine(program) çıkması olmazsa olmazlardandır.

 

Sık sık yazılı basında yer almak yarardan uzak değildir.

 

Muharrem İnce’nin delege nazarında ‘’güç algısı’’ oluşturması bakımından, kurultay gününe kadar hergün, Kılıçdaroğlu’nu hataları ile çok sert tarzda eleştirmelidir.

 

Bu tarzda, dört yıllık CHP genel başkanlığı döneminde Kılıçdaroğlu’nun biriken hataları delegenin gözüönüne serilmelidir.

 

Muharrem İnce bu nedenle kendisini eleştiren milletvekili ve diğer CHP yetkililerine aldırmamalıdır.

 

Çünkü, Kılıçdaroğlu’nu destekleyenler tekrar milletvekili olmak isteyenlerle yeni milletvekili olmak isteyenlerden başkalar değildir.

 

Adamlara bak, BOP Eşbaşkanı RTE tarafından bölücülerin istekleri doğrultusunda vatan karpuz gibi ortadan ikiye bölünmek üzere, bunlarda koltuk derdinde.

 

Vs.

 

Vs.

 

Vs.

 

En son olarak şunu önerirm ki, delegenin kurultay için Ankara’ya geleceği günlere yakın olmak koşulu ile, bu takriben bir hafta olabilir; güç imajı oluşturmak için bilboardlarda etkili sloganlar ve afişlerle yer almak son derece etkilidir.

 

Delegenin otellerde kalacağı gecelerde, onları yakın markaja almak için yeterli sayı ve kalitede ikna timleri oluşturulmalıdır.

 

‘’İşte görevimi yapıyorum, çalışıyorum’’ zihniyeti ile değil, ‘’Kazanacağım, başaracağım’’ zihniyeti ile çalışılırsa, Muharrem İnce’nin Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı olmaması için hiçbir neden bulunmamaktadır.

 

BOP Eşbaşkanı RTE’nin AKP’si karşısında, CHP içinde başarılı olacak isim bence Muharrem İnce’dir.

 

 

[email protected]

 

İbrahim ÖZDOĞAN twitter

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!