CHP türban konusuna çekilmemeli

CHP türban konusuna çekilmemeli
8 Eylül 2013 17:27

İlk olarak geçtiğimiz hafta, sanırım perşembe günü idi, CHP Milletvekili Engin Altay’ı gördüm kameralar karşısında.

 

Safile USUL H&H YORUM

 

Altay TBMM’ye türbanlı milletvekili girmesine karşı olduğunu açıklıyordu.

 

Altay’ın bu açıklaması Cemil Çiçek’in bu konuda söylemiş olduklarına mukabil idi, Çiçek, uzlaşı yoluyla yapılacak düzenlemeler ile Meclis’te türban olabileceğini söylemişti.

 

Şimdi…

 

Çiçek’in bu konuya girmesinin arka planı hakkında spekülasyon yapacak kadar dahi bilgi sahibi değilim ancak…

 

Şurası açık ki, iktidar partisi her zaman türban kutuplaşmasını ister ve bundan fayda umar.

 

Ancak, ülkemizi savaşa sokmak için uğraşan ve Anayasayı bu anlamda her yönden ihlal eden bir hükümete tam da böylesine bir savaş ve güvenlik tehlikesi döneminde “türban” şekeri vermek herhalde, CHP’nin işi olmamalı.

 

CHP bence, en azIndan bu kadar kolay, atlamamalı bu tür konulara.

 

CHP geçtiğimiz hafta bir türban tartışması tablosu ile değil, Türkiye’de yaşayan tüm vatandaşların güvenliğini tehdit eden Hükümet ajandası ile halkın hafızasına girmeliydi.

 

Ayrıca…

 

Her, “türban” lafı duyulduğunda hemen tepki vermek zorunda değil kimse.

 

Önce bir bakılması ve Çiçek’in sözlerinin arkasının gelip, gelmeyeceği, gelse bile ne şekilde geleceği ve ortaya birşey çıkarsa o durumda CHP’nin hangi tutumla ve hangi sözlerle, halk algısına olumsuz yansımayacak hangi ifadeler ve resimlerle ortaya çıkacağının da hakikaten hassas ve ince bir biçimde ele alınması gerekir kanısındayım.

 

Adamların Suriye konusu ile kumar oynadığı bir dönemde ilk türban lafına atlayan ve Erdoğan’ı inanılmaz mutlu eden bir CHP görüntüsü beni çok rahatsız ediyor.

 

Onu diyordum…

 

Geçen hafta CHP Milletvekili Altay’ın bu açıklamasından hemen sonra, daha 24 saat geçmeden, ODTÜ olayı patladı.

 

Şimdi, bir defa bu olayın ne CHP ile alakası var ne de başkasıyla.

 

O videoyu çeken ve videoda yer alan iki kız öğrencinin aklına gelerek, yapılmış birşey.

 

Videoda geçen konuşmalardan belli ki geçen sene de olmuş buna benzer birşey söz konusu öğrenciler arasında.

 

Cemaat yurtlarının propogandasına ve ODTÜ yurtlarına gidecek öğrencileri kapmaya yönelik olarak stand açan türbanlı öğrencilerle (ODTÜ’lü öğrenci değiller sanırım, hatta hiç öğrenci olmayabilirler, bir vakıftan olabilirler, nitekim Hükümet gazeteleri onları, “Gönüllüler” olarak tarif etti) münakaşa eden ve onları ODTÜ bahçesinden uzaklaştırmaya çalışan ODTÜ’lü 2 öğrenci söz konusu.

 

Şimdi bir defa, şunu söylemeliyiz ki, sivil vatandaşlar (öğrenciler) başka sivil vatandaşlara müdahale edemez, etmemeli.

 

ODTÜ düzeninin rektörlükçe sağlanması gerekir, ki, cemaat üyelerinin ODTÜ bahçesine gelmesine karşı yapılması gereken bir düzenleme olmak zorunda da değildir.

 

Bazı şeylerin üzerinde fazla durmamak çoğu zaman üzerinde fazla durmaktan daha kötü sonuçlar verir.

 

Ayrıca ama şu da var tabii…

 

Devlet ilkokuldan lise sona kadar ve ondan sonra da üniversitede öğrencilerin her anlamda güvenliğini ve ihtiyaçlarını sağlamakla yükümlüdür.

 

Barınma da buna dahildir.

 

Eğer Türkiye’de öğrenciler zorlayıcı ve haksız birtakım manipulasyonlara maruz kalıyorsa ve bu manipulasyonlar sonuç da alıyorsa ve iktidar partisi önlem almıyorsa, ana muhalefet bunu dillendirmeli ama bu şekilde değil, farklı bir biçimde ve halk algısı çok iyi ayarlanarak.

 

WASHİNGTON POST’UN ANKETİ, ALMAN İSTİHBARATI’NIN GEMİSİNDEN ÇIKAN SURİYE SONUCU

 

Suriye konusuna ilişkin olarak hafta sonundan önemli haberleri kısaca özetliyorum…

 

1-Bild Am Sontag isimli Alman gazetesinin bugünkü haberine göre, bu gazeteye konuşan Alman İstihbarat yetkileri şunu söylemiş..

 

“Alman İstihbarat gemisi “Oker” Akdeniz açıklarında istihbarat aldı. Alınan istihbarat gösterdi ki, Esad’a bağlı bazı kumandanlar Esad’dan kimyasal kullanmak için izin istediler ama bu izni hiçbir zaman alamadılar. Dolayısıyla 21 Ağustos’ta gerçekleşen kimyasal saldırıyı Esad’ın yaptırmadığı açık.”

 

2-Washington Post’un dün (cumartesi) yayınlanan anketine göre, ABD Kongresi’ndeki “Hayır” eğilimi artık kesinleşmiş gibi. Buna göre, 433 Kongre üyesinden 224’ü “müdahaleye hayır” diyor, 433 üyenin 184’ü ise halen kararsız olmakla beraber çoğu “hayır”a eğilimli. ABD Kongresi’nde, “müdahaleye evet” diyen sadece 25 üye var.

 

3-Hafta sonu bizdeki bazı gazeteler AB Yüksek Temsilcisi Ashton’un cumartesi günü yaptığı açıklamayı yanlış verdiler. Onlara göre Ashton, “21 Ağustos kimyasal silah saldırısını Esad yaptı” demişti.

 

Oysa Ashton şöyle dedi… (The Guardian cumartesi günü hem videosunu hem de açıklama metnini yayınladı)

 

“Değişik kaynaklardan gelen bilgiler, gerçekleşen kimyasal saldırı konusunda Suriye rejiminin sorumluluk taşıdığını çünkü Suriye Hükümeti’nin kimyasal silah bulundurduğunu ve bu silahın başkalarına verilmesini mümkün kıldığını göstermektedir.”

 

Ashton’un açıklamasının orijinalini de aşağıya alıyorum.,

 

Ondan önce şunu da ekleyeyim…

 

Ashton, “Kimyasal saldırıyı Esad yaptı” demiyor, Esad’ı ülkesinde kimyasal silah bulundurması nedeniyle kimyasal silahın elden ele dolaşmasına imkan yaratmakla suçluyor.

 

Ve, akabinde de hemen zaten, “Suriye’ye müdahale için BM kararı şarttır.” diyor.

 

Ashton eğer açıklamasında, “Esad kimyasal silah kullandı” diyor olsaydı, BM kararının beklenmesinden söz etmezdi.

 

Ashton’un açıklamasının Guardian’dan aldığım orijinali de bu…

 

“She said information from a wide variety of sources had confirmed the chemical attack and ‘seems to indicate strong evidence that the Syrian regime is responsible’ as it is the only party “that possesses chemical weapons agents and the means of their delivery in a sufficient quantity.”

 


Yazarın Son Yazıları:
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz