CHP, ilk kez 2019 yılı bütçe kanununa muhalefet şerhi düştü!

CHP, ilk kez 2019 yılı bütçe kanununa muhalefet şerhi düştü!
4 Aralık 2018 12:17

CHP, ilk kez Cumhurbaşkanlığınca hazırlanıp Meclis’e sunulan 2019 yılı bütçe kanununa muhalefet şerhi düştü.

 

 

 

CHP’nin 2019 yılı bütçe kanununa muhalefet şerhinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi için, “Bu yeni düzen içerisinde devlet yönetimini en iyi anlatan kavram milli iradeyi tek bir şahsın kişisel çıkar ve isteklerine indirgeyen “egokrasi” kavramıdır” denildi.

 

 

CHP, ilk kez Cumhurbaşkanlığınca hazırlanıp Meclis’e sunulan 2019 yılı bütçe kanununa muhalefet şerhi düştü.

Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın haberine göre, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülerek kabul edilen kanuna karşı verilen 167 sayfalık muhalefet şerhinin ilk bölümünde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dair tespit ve eleştiriler ile öneriler yer aldı.

 

Şerhte dikkat çeken başlıklar şöyle oldu:

 

BAŞKAN VE ADAMLARI: Yeni sistemle Türkiye’nin, Cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiği, demokratik, anayasal ve kurumsal birikimlerinin büyük bölümü kaybedilmiştir. Ülkeyi en az yüzyıl geri götürüldü. Siyasi iktidar eliyle çökertilen kamu anlayışının ve liyakatle yönetim ilkesinin yerini hızla bir kayırmacı “Saray Oligarşisi” almıştır. Yüzlerce yıllık devlet kültürüne, 80 milyonluk nüfusa ve neredeyse 200 yıllık demokrasi geleneğine sahip Türkiye, niteliği ne olduğu belli olmayan, “başkan ve adamları” olarak adlandırılabilecek bir grup tarafından yönetilmeye çalışılmaktadır.

 

DEVLET YÖNETİMİNİN ADI EGOKRASİ: Halkın çıkarlarını, demokratik ölçütleri, hesap verebilirliği, hukuku hiçe sayan yeni yapı, sorumlu, verimli ve etkin bir kamu yönetiminden ülkeyi hızla uzaklaştırmaktadır. Karar alma mekanizmalarının merkezinde tek bir kişinin iradesi, kişisel çıkarları ve ihtirasları bulunmaktadır. Bu yeni düzen içerisinde devlet yönetimini en iyi anlatan kavram milli iradeyi tek bir şahsin kişisel çıkar ve isteklerine indirgeyen “egokrasi” kavramıdır.

 

TÜM VERİLER STAGFLASYONA İŞARET ETMEKTEDİR: Bugün Türkiye’de üretim, istihdam, gelirler, yeniden paylaşım, döviz, faiz, hangi veriye bakarsak bakalım bir ekonomik krizin içerisinde olduğumuz açıktır. Bu krizin de kaynağının bir talep yavaşlamasından ziyade ağır bir olumsuz arz şoku olduğu da aynı derecede açıktır. Bütün makro veriler buna işaret etmektedir. Ekonomik durgunluğun içerisinde enflasyon yaşanıyorsa, bir başka deyişle stagflasyon başlamışsa, o zaman meselenin temelinin arz tarafından kaynaklandığı açıktır. Eğer ki talepten kaynaklı bir yavaşlama ile karşı karşıya olsaydık durgunluğa enflasyon eşlik etmeyeceğinden bu tespiti yapmak mümkündü. Özetle, tüm veriler stagflasyona işaret etmektedir.

 

SANAYİ 4.0 DEVRİMİ ZORUNLU: Ekonomideki kriz hali üretim yapısında bir dönüşüm ihtiyacına işaret ediyor. Ancak bunun da ötesinde üretim yapımızı dönüştürme ihtiyacını küresel rekabet ortamının bir sonucu olarak ortaya çıkan Sanayi 4.0 devrimi de zorunlu kılmaktadır. Üretim yapımızın hem bu krizlere yatkın yapısından kurtarmak hem de Sanayi 4.0’ın yeniden şekillendiriyor olduğu küresel rekabet haritasında var olabilmek için dönüşmesi gerekmektedir.

 

DIŞ GÜÇLERE OYUN ALANI YARATTILAR: Türkiye’yi 16 yıldır yöneten kadrolar şimdi sebep oldukları bu tablonun sorumluluğundan kaçmaya çalışmaktadır. Ekonomideki her çalkantı ve sıkıntının kaynağının dış güçler olduğunu iddia etmektedirler. Oysa ekonomiyi son derece kırılgan hale getirip, dış güçlere oyun alanı yaratanlar, gözü tek adam olmaktan başka bir şey görmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve onun kadrolarıdır. Bu kadroların elinde Türkiye ekonomisinin, sermayenin daha pahalı ve kıt olacağı yeni dönemde, yumuşak iniş yapma imkânı kalmamıştır. Uçak son hızla baş aşağı gitmektedir. Uluslararası kuruluşların 2019’a ilişkin ekonomik projeksiyonları son derece kaygı vericidir. 2019’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ekmeğinin büyümek bir yana daha da küçüleceği anlaşılmaktadır.

 

BÜTÇEYE DÜŞÜK PROFİLLİ SUNUM: Bütçenin Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından müştereken hazırlandığı belirtilse de, aslında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş sonrası kurulan ve bütçenin hazırlanmasından ve TBMM’ye sunulmasından sorumlu olduğu belirtilen Cumhurbaşkanı Strateji ve Bütçe Dairesi Başkanlığı’nın bu süreçte pasif kaldığı veya pasif bırakıldığı ve kurumlararası çekişmelerin olduğu dikkatlerden kaçmamıştır. Nitekim 2019 yılı bütçesinin sunumu da sadece Hazine ve Maliye Bakanı tarafından düşük profilli bir sunumla gerçekleştirilmiştir.

 

YEREL SEÇİMLERE KADAR İDARE ET: Bu bütçe ekonomik krizle mücadele için gerekli argümanları barındırmamakta, sadece kamu yatırımlarında tasarrufu ön plana çıkarmaktadır. Lüks harcamalar, şaşalı açılış törenleri, birkaç ilde devam eden Cumhurbaşkanlığı konut yatırımları ve harcamaları için herhangi bir sınırlama getirilmemektedir. İktidar partisi süreci yerel seçimlere kadar idare et, kamuda kısmi tasarruf et, teşvik ver, emeği baskıla ve bekle anlayışı ile götürmek kararlılığındadır.

 

BU GAYRİCİDDİLİĞİN SONU IMF KAPISIDIR: Ekonomi yönetiminde hâlâ Türkiye’nin dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olduğu zannedilmektedir. Ama Türkiye 2019’da Uluslararası Para Fonu’nun 631 milyar dolarlık millî gelir tahminiyle, dünyanın en büyük 20 ekonomisi liginde 20’nciliğe yani son sıraya gerilemektedir. Bu rahatlığın, bu gayriciddiliğin sonu IMF kapısıdır. Artık oyunun kurallarını değiştirecek ve dünya piyasalarına ülkenin yeni bir hikâye yazmakta olduğunu gösteren demokratikleşme ve ekonomik reform hamlesinin başlatılması gerekir.

 

5 ACİL PROBLEME KARŞI KAPSAMLI DÖNÜŞÜM ŞART: 2019 yılına girerken, önümüzdeki fotoğraf bugün Türkiye ekonomisinin 5 acil problemi olduğunu ortaya koymaktadır. Yüksek borçluluk, arz yönlü yüksek enflasyon, durgunluk, yüksek işsizlik ve giderek büyüyen eşitsizlikler. İşsizlik sorununu çözemeyen, eşitsizlikleri derinleştiren, borçlanmadan gerçekleşemeyen büyüme modeli, neoliberal politikalar terk edilmelidir. Ekonomide kapsamlı bir dönüşümü gerçekleştirmek gerekmektedir. İşsizlik, eşitsizlik, borçluluk, durgunluk, enflasyon yaratan bir büyüme modeline sahip olan olan bir ekonominin, bütçe önceliklerinin de ekonomik ve sosyal politikalarla eşitsizlikleri gidermek ve genelde üretimi, özelde de yüksek katma değerli üretimi arttıracak bir kalkınma modeline geçmek olması gerekir.