CHP Genel Merkezi’nin taşeron işçileri !

CHP Genel Merkezi’nin taşeron işçileri !
27 Eylül 2018 09:51

“Yazmayayım” diyorum, CHP ile ilgilenmemek istiyorum, başka konulara yönelmeye çalışıyorum. Ama önüme öyle gariplikler ve belgeler konuyor ki, mecbur kalıyorum.

 

 

Biliyorsunuz, bir süre önce İstanbul 3. Havalimanı inşaatında çalışan işçilerle ilgili CHP’den peş peşe açıklamalar geldi. İşveren tarafından yalanlanan bazı iddialarda bulunuldu. CHP sözcüleri, konuyu köpürttükçe köpürttüler; “işçi hakları” üzerinden bir karalama kampanyası yürütmeye çalıştılar…

 

Çok fazla yadırgamadım, “muhalefettir yapar” dedim. Ama önüme öyle belgeler koydular ki, dehşete düştüm. Çünkü, CHP bir yandan “işçi hakları” derken, diğer taraftan Kemal Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle “insan haklarına aykırı” uygulamalar yapıyor. Yine Kemal Bey’in ifadesiyle “hukuku arkadan dolanarak” işçilerin haklarını vermemek için her türlü yolu deniyor.

 

Şimdi sakın “Nasıl olur, CHP fabrika sahibi mi?” demeyin. CHP de bir işveren. Genel Merkez’de yüzün üzerinde işçi çalıştırıyor. Taşeron uygulaması ile çalıştırdığı bazı işçilere “İkinci sınıf” muamelesi yapıyor. Bakın, bu “ikinci sınıf insan” ifadesi de yine Kılıçdaroğlu’na ait. Kürsüye çıkıp, kalabalıklar önünde taşeron işçilere “ikinci sınıf insan muamelesi yapıldığını” kendisi söylüyor. Ama partisi söz konusu olduğunda, taşeron işçi çalıştırmakta herhangi bir mahzur görmüyor.

 

Bugün CHP Genel Merkezi’nde ikili bir sistem var… Partide kadrolu olarak çalışan temizlikçi ve çaycılar dahil 95 personel bulunuyor. En düşük aylıkları 3 bin lira civarında. 3 ayda bir çift maaş alıyorlar. Yılda bir defa yakıt yardımına hak kazanıyorlar. Bu çalışanlara, her seçim döneminde de “dosya parası” adı altında 10 bin lira veriliyor. Kadrolu personelin aylık kazançları 5-6 bin lirayı buluyor.

 

Ayrıca, CHP Genel Merkezi’nde sekreter gibi bazı kadrolarda çalışan 20’yi aşkın bir taşeron işçi grubu yer alıyor. Bunlara da ayda sadece bin 800 lira ila 2 bin 100 lira arasında aylık ödeniyor. Diğer çalışanlarla aynı işi yapıyorlar, ama onların yarısı kadar para alamıyorlar. Sendikal haklar dahil olmak üzere, pek çok haktan yararlanamıyorlar.

 

“Neden böyle bir uygulama yapılıyor?” derseniz, CHP çalıştırdığı personel sayısının 100’ü geçmesini istemiyor. Çünkü, işçi sayısı 100’ü geçtiğinde, onlara ilave olarak bazı haklar da vermesi gerekiyor.

 

Tam da “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” misali bir durum! CHP, önüne geleni eleştiriyor, ancak kendisi söz konusu olduğunda aynaya bakmıyor. Eleştirdiği her türlü eylemi yapmayı kendisine “hak” olarak görüyor.

 

 

Biliyorsunuz, CHP sürekli olarak taşeron uygulamaları üzerinden iktidarı eleştiriyordu. Sonunda bir düzenleme yapıldı, başta belediyeler olmak üzere devlet hizmetindeki taşeron işçilere kadro verildi. Problem çözüldü. Ama CHP, kendi bünyesindeki problemi çözmemekte direniyor. Hem de başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, CHP sözcülerinin her fırsatta taşeron uygulamasını yerden yere vurmasına rağmen!

 

Kemal Bey, 18 Kasım 2017’de yapılan Taşeron İşçilik Çalıştayı’nda bakın neler söylemişti:

Taşeron uygulamasını “Köle Ticareti” olarak adlandırmıştı. “Bunların iş güvenceleri yok. Bunlar, 21. yüzyılın modern emek köleleridir” demişti.

Devam edip, taşeron işçilerin “Ömür boyu asgari ücrete mahkûm edildiklerinden” bahsetmişti.

Taşeron işçiler için, “Bunlar aynı işi yapmalarına rağmen, çalıştıkları mekanlarda 2. sınıf muamelesi görüyorlar” ifadesini kullanmıştı.

Nihayet, taşeron uygulamasının “insan haklarına aykırı olduğunun” altını çizmişti.

Şimdi sormak lazım kendisine: CHP Genel Merkezi de taşeron işçi çalıştırarak “köle ticareti” mi yapıyor? Kemal Bey, “insan haklarına aykırı olduğunu” söylediği bu uygulamayı kendi partisinde neden devam ettiriyor? Kamu kurumlarından kalkan bu “emek köleliği” CHP Genel Merkezi’nde niçin sürdürülüyor?

 

Bu mudur sosyal demokrasi?..

Bu mudur CHP’nin sürekli olarak özlemini çektiğini söylediği adalet?

CHP’nin bugün çelişkiler içinde kıvranan bir yapısı var. Sağa sola eleştiriler gönderiyor, fakat eleştirdiklerini sürekli olarak kendisi yapıyor. Söylemleri ile eylemleri birbirini tutmuyor. Pek çok konuda layüselmiş gibi davranıyor. Üstelik, hiçbir şekilde empati yapmıyor ve eleştirilere de kulaklarını tıkıyor.

Girdiği her seçimden hezimetle çıkması bu yüzdendir işte!

 

Kaynak: Gazeteci Emin Pazarcı

 

index