Cephede yarım gün…(2)

Cephede yarım gün…(2)
13 Şubat 2018 09:07

Tam 11 saatlik otobüs yolculuğuna direnerek Mehmetçiğe moral için koşan gazilerin ve şehit yakınlarının da en az cephedeki Mehmetçik kadar ‘sözün bittiği yer’ dedirten hikayeleri var.

 

Nuray Başaran / Avaztürk

 

Yol boyunca bu hikayeleri dinleyince insan bir an durup hayatı yeniden sorguluyor. Hemen en yakınımdaki koltukta oturan Kıbrıs Gazisi 65 yaşındaki Edip Deniz’den başlarsak; 106 gün 74 yılındaki  Kıbrıs Barış Harekatı’na katılan Edip Deniz’in 5 çocuğu 4 torunu var. Afrin’de cephede çarpışmaya gitmeye gönüllüyüm diye yola çıkmış evinden. Çok da kararlı. Yol boyunca Afrin’de şehit olmaya nasıl hazır olduğunu anlattı. Ancak tek bir arzusu var ölmeden. Uğruna  savaştığı Kıbrıs’ı 1 kez görebilmek. Savaştan sonra bir daha görmediği Kıbrıs için, ‘Savaş sonrası maddi olarak oraları görme imkanımız olmadı. Kıbrıs şimdi kimbilir nasıldır? Ölmeden bir kez görmek isterim’ diyor ve ekliyor: Nuray Hanım siz yetkililere ulaşıp bunu iletir misiniz?

 

 

Bu masum istek, o kadar beni iç yolculuğa çıkardı ki…Bir an Anzak torunlarının her yıl getirildiği Çanakkale’ye gittim. Bir kez daha utandım Edip deniz’den. Bir aydın olarak  üzüldüm, bu ülkede yaşayan herkes için özür diledim kendimce.

 

 

Bir başka yol arkadaşımız, 3 ay önce Hakkari Şemdinli’de çatışma sırasında kontrol noktasında şehit düşen Tayfun Kavun’un anne ve babası Ayşe ve Recep Kavun’du. ‘Bizim oğlumuz bölgeden gelen en son şehit’ diyorlardı. ‘Keşke son şehidimiz olsaydı’ diyoruz ve Onlar da hem başka Mehmetler ölmesin diye hem de oğullarını anılarda yaşatabilmek için bu yolculuğa çıkmışlardı….

 

Gece yaptığımız 10 saatlik yolculuk boyunca adeta ‘şoför uyumasın’ diye nöbet tutan Mustafa Kurubacak ise Hakkari 2. Dağ ve Komando Taburu’nda Tugay Komutanı Osman Pamukoğlu’nun emir komutasındaydı. Sıcak çatışmada atılan roket parçalarıyla kafasından, sol gözünden, sol kolundan yaralanmıştı.  Ama 1640-09-21 rakımlı Tepe mevkiinin tepesini savunup 22 kişilik kahraman gurupla teslim etmemişlerdi…. İyileşip tekrar, yeniden  vatan savunmasına katılmıştı üstelik de!

 

 

Ya Tuncay Subaşı’na ne demeliydi? Göğsünde hala taşıdığı kurşun nedeniyle kızı başını göğsüne hiç yaslayamamıştı. Buna bir de gazi sayılmaması eklenmişti. O’nun gibi 19 bin kişi vardı. Sadece resmi olarak devlet kendilerini de ‘Gazi’ kabul etsin istiyorlar ve yeniden vatan savunması için hazırız diyerek yola çıkmışlardı….Ve daha nice hikayeler…

 

Cephedeki ve cepheden gelenlerin hikayeleri birbirine benziyordu. Kahramanca, hüzünlü, bir o kadar da içimizi acıtan türden…

 

 

Cepheye gelince, ilk kez yerli obüsler kullanılıyor. Fırtına obüsleri fırtına gibi eserken; PYD,YPG’liler betonlardan yaptıkları  sığınakları bir tek kurşun atmadan terk ediyorlar. Bu elbette başarı ancak sonrasındaki yeni bir strateji mi zamanla ortaya çıkacak …

 

 

Cephedeki askerlere en iyi yemekler gidiyor. Bölgeye en yakın Belde Hassa ‘nın Belediye Başkanı Abdurrahman Demirel tam bir sivil komutan. Cepheye sürekli olarak gidip askerin yemeğinden, çayına kontrollerini yapıyor. Kesilen kurbanların etlerini kavurup cepheye Mehmetçiğe ulaştırıyor. Tüm bu işler için belediyede çalışan bir gurubu kendi tabiriyle, ‘ÇAVUŞ’ ilan etmiş. Onlar 2 aydır sadece cephede görevliler. Mevzilerin iş makinalarıyla düzenlenmesinden, hijyenine ve yollarının yapılıp asfaltlanmasına kadar her şey onlardan soruluyor. Başkan Demirel, ‘beldenin acil olmayan tüm işlerini bıraktık. Önce vatanın savunması. Her şeyimizle buradayız’ diyor.

 

 

Cephede savaşan Mehmetçiklerin hepsi, ‘Bir kuş sütümüz eksik’ derken;  üzerlerine de 18 saniye yanmayan  giysiler giyiyorlar. Elbette herhangi bir tehlike anında yanmaktan kurtulmak için giysiden de 18 saniyede kurtulmaları gerekiyor…

 

 

Bu arada siyaset ise Afrin’den sonra Münbiç’e gireceğimizi hatta Fırat’ın doğusuna kadar sınır güvenliğini sağlamada Türkiye’nin gücünün yeteceğini ilan ediyor. Cephe de bunu her gün ilan ediyor. ABD’den ise art arda gelen yetkililer, ‘MASA’da artık Türkiye’nin Mehmehtçik ile gücünü daha iyi görüyor. Bir zaman bizi ‘MASA’ya almayan küresel güçler,  artık Mehmetçiklerin başarısı ve cesareti ile bizimle ‘masa’ya oturmaya geliyorlar. Güvenlik danışmanından, dış işleri bakanına kadar.  Allah’tan cephedeki gibi masada  kimseye ‘vekalet!’ vermiyorlar…Öte yandan bu satırları yazarken,  televizyonlar şehidin ailesine yapılan  haciz işleminin haberini veriyordu. Başka ne yazılabilir ki bunun üzerine? Yarın devam edeceğiz.