Büyük felaket!

Büyük felaket!
22 Nisan 2015 11:50

Sevgili okurlarım yazının başlığı size neyi anımsatıyor?

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Elbette öncelikle vereceğiniz yanıt ABD devlet başkanı Obama’nın geçen yıl 24 Nisan’da Kongre’den çıkan karara doğrudan doğruya ”Ermeni soykırımı” demeyip, bu anlamı çok açık olarak işaret eden ”Büyük felaket” betimlemesini kullanmasıdır.

 

 

Bununla birlikte ”Büyük felaket” tanımı CHP Genel Başkanı Dersimli Kemal’in de 1915 öncesi meydana gelmiş olayları tıpkı Obama ağzıyla partisinin görüşü olarak kamuoyuna deklare etmesidir ki, son derece içler acısıdır.

 

 

Yani düşman ağzı ile konuşmasıdır.

 

 

Yani Türklerin barbarlığının ilanıdır.

 

 

Hem de bunları ispat edercesine sözde Ermeni soykırım süper yalanını savunan Ermenici Ermeni asıllı bir yurttaşımızı İstanbul 1.Bölgeden milletvekili adayı yapmasıdır ki, Atatürkçü CHP seçmeninin bunu değerlendirmeye alacağından kuşkum yok.

 

 

Kısacası Atatürk’ün partisi CHP’nin ruhuna, genetik kodlarına aykırı taban tabana zıt bir adı konulmuş Türk düşmanlığıdır.

 

 

”Hep hayret ederim bu adam CHP’nin başına bu kadar aleni Türk ve Atatürk düşmanlığı ile nereden musallat oldu?” hissiyatımı ifade ettikten sonra, şimdi bu sözde Ermeni soykırım süper yalanını bir Erzurumlu olarak prototip bir örnekle anlatmak istiyorum.

 

 

Herkesin bildiği gibi tarihin seyri içerisinde Erzurum Türkler ile Ermeniler’in birlikte yaşadıkları çok önemli sembol kentlerdeN biridir.

 

 

Erzurum ismi ‘’Erzeni Rum’’ tanımından türemiştir ve ‘’Rum harici yani Rumların yaşamadığı, Ermenilerin yaşadığı bölge’’ anlamına gelmektedir.

 

 

Öncelikle bir bilgiyi paylaşalım, Ermeniler tarihte hiç bağımsız devlet olamamışlardır.

 

 

Yani Türkler Ermenilerin yaşadıkları toprakları onlardan değil, Bizanslılar’dan almışlardır.

 

 

Kısaca Ermeniler Bizans daha doğru ifade ile Doğu Roma İmparatorluğu hakimiyetinden Türklerin yönetimine geçmişlerdir.

 

 

1915 tehcirinden önce başta Erzurum merkez olmak üzere tüm havalisi ve köylerinde Türklerle Ermeniler tam bir kardeşlik, barış, sükunet, eşitlik ve adalet içerisinde yaşamışlardır.

 

 

Türkler, Ermenilerin maddi ve manevi hiçbir hak ve hukukuna asla en küçük bir hakaret ve tecavüz etmemişlerdir.

 

 

Bunları nereden mi biliyorum?

 

 

Kendi köyümden biliyorum.

 

 

Şimdi Erzurum merkeze bağlı Büyükşehir Belediye Yasası çerçevesinde mahalle olmasına karşı köyüm şehre 17 km. uzaklıkta bir yerleşim birimidir.

 

 

İşte yüzyıllarca birlikte yaşadıkları dönemlerde Türk-Ermeni ilişkilerinin nasıl olduğunu benim köyüm prototip bir örnek olarak çok iyi anlatır ki, aynı yaşam tarzına dayalı ilişkiler Erzurum’un tüm yörelerinde hatta Anadolu’daki yerleşim birimlerinde de bu yöntem uygulanmıştır.

 

 

Üstelik canlı tarih nümunesi olarak 1999’da 110 yaşında vefat eden ve Ermenilerle 1915 tehcirine kadar çok olgunluk yaşlarına kadar yaşayan komşumuz olan bir yaşlı amcayı çok yıllarca, meraklı olduğum köydeki Türk-Ermeni ilişkileri konusunda sürekli konuşturup çok şey öğrendim.

 

 

Bu canlı tarihten dinlediklerimden sembolik önemi olanları aktarmadan önce köyümün Türk-Ermeni ilişkilerini çok iyi yansıtan yaşam tarzı yerleşim planını kısaca anlatmam gerekli, çünkü bu durum iki farklı ırk ve farklı dinlere mensup topluluk arasında adalet ve eşitliğin ne derece üst seviyede olduğunu bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor.

 

 

Köyümün tam ortasından bir baştan diğer başa normal genişlikte bir sokak geçmektedir.

 

 

Bu sokağın kuzey tarafında Türkler, güney tarafında ise Ermeniler iskan edilmiş.

 

 

Şunu bir anekdot olarak aktarayım ki, Ermenilerin yaşadıkları bu mahalleye hala daha Ermeni mahallesi dendiği bir vakıadır.

 

 

Türklerin buraya Ermeni mahallesi demesi bir hakaret anlamında değil, onların doğal hakları olduğunu belirten paradigmik bir düşünce tarzıdır.

 

 

İşte Türk bu, inanç veya ırkları ne olursa olsun tüm insanların doğal hakları olduğunu bilinçdışı olarak genetik kodlama ile kabul etmiştir.

 

 

Devam edelim.

 

 

Köyü baştan sona bölen sokağın Türklerin yaşadıkları mahallede cami ve bu caminin tam karşısında Ermeni mahallesinde kilise bulunmaktadır ki, bu kilisede biz çocukken oyun oynardık.

 

 

Düşünün, bir köy ve cami ile kilise tam karşı karşıya.

 

 

Hem de caminin tam kıble yönünde.

 

 

Yani Türkler ‘’Yahu bu kilise ibadete yöneldiğimiz tam kıble yönünde bulunmaktadır, namazımız bozulur’’ düşüncesi bile akıllarına gelmemiştir.

 

 

Şimdiki din satıcısı tüccarlar olsa derhal kiliseyi başka yöne kaydırırlar veya kaldırırlardı.

 

 

İşte bunun adına da Türk denir.

 

 

Ve başka bir şey.

 

 

Türklerin ve Ermenilerin arazileri var.

 

 

Ermeniler tehcirle gittikten sonra Ermeni arazileri hazineye kalıyor ve bunlar köydeki oturanlara küçük bir meblağ karşılığı kiralanıyordu ki devlet daha sonra bu arazileri işleyenlere sattı.

 

 

Ve Türkler hala daha bugün bu tarlalara Ermeni tarlası demektedir ki, bu da Türkün adalet anlayışından gelmektedir.

 

 

Yine çok önemli bir anekdot, köyümle ilgili olarak.

 

 

Köyümün güney kısmında Türk mezarlığı vardır ve hemen yanında arada hiç mesafe olmadan Ermeni mezarlığı vardır ve adına ‘’maşatlık’’ denirdi, hala daha kullanılan bu kelime belli ki Ermenice bir kelimedir.

 

 

Örneğin, bir yer tarif edilirken hala daha maşatlığın o tarafta denmektedir.

 

 

Türk mezarlığı ile Ermeni mezarlığı olarak tarif edilen ‘’maşatlık’’ın yan yana olmasında da Türklere ait üstün bir özellik daha ortaya çıkıyor.

 

 

O da Türkler hiçbir zaman ‘’Yahu bu maşatlığın mezarımızın yanında bulunması hiç iyi değil, sonra ölülerimize azap olunur’’ dememiş ve düşünmemişlerdir.

 

 

Şimdiki din tüccarı sahtekarlar olsa bu durum kesinlikle gündemlerinde olurdu.

 

 

Erzurum’daki tüm köylerin isimleri Ermenice olarak yüzyıllarca kullanılmıştır.

 

 

50-60 sene önce devlet tarafından Türkçe adlar konulmasına karşın hala daha Türkler Ermenice adları kullanmaya devam ediyorlar.

 

 

Bu durum, Türklerin başka kültürlere olan saygısını göstermektedir.

 

 

Şimdi Türk-Ermeni ilişkilerine ait yukarıda bahsettiğim Ermenilerle birlikte yaşamış yaşlı amcadan dinlediklerimi kısmen aktarayım.

 

 

Birbirlerine Müslüman-Hıristiyan ayırımı hiç akıllarına gelmeden misafirliğe giderlermiş.

 

 

Hatta Ermeniler evlerinde akşamdan sonra gelen Türk misafirleri akşam veya yatsı namazını kılmaları için seccade bulundururlarmış.

 

 

Ermeniler Ramazan ayında çocukları ellerinde yiyecek bir şeyle dışarı çıkmamaları için azami dikkat gösterirlermiş.

 

 

Dini bayramlarda her iki halk da birbirlerinin bayramlarını kutlarmış.

 

 

Türkler ve Ermeniler akıllarına hiçbir ayırım gelmeden birbirlerinin düğünlerine giderlermiş ve Erzurum adeti olan kızın çeyizi dizildiğinde ki bu hem Türk hem de Ermeniler de var, mutlaka her iki tarafta geline hediyesini götürürlermiş.

 

 

Her iki tarafta cenazeleri olduğunda yine hiçbir ayırım gözetmeden başsağlığına giderlermiş ve o eve Ermeni veya Türkler en az üç gün yemek sıraya koyarak yemek taşırlarmış ki, bu adet hala daha Erzurum’da devam etmektedir.

 

 

Türkler ve Ermeniler birbirlerinin adetlerini o kadar içselleştirmişler ki, örneğin bir kadın çeşmeden evine su götürdüğünde oradan ayrılmadan hiçbir Türk ve Ermeni erkeği yaklaşmazmış, kadın gidinceye kadar ellerinde kovalar uzakta beklermiş ki bu gelenek köyde hala daha devam etmektedir.

 

 

Türkler ve Ermeniler birbirlerinin tarla işlerine yardıma giderlermiş.

 

 

Birbirlerine borç para verirlermiş.

 

 

Bir gün yine sordum; Ermeni kadınları kıyafetleri nasıldı amca?

 

 

‘’Türk kadınları ile tamamen aynıydı, başlarını örterlerdi’’ yanıtını verdi.

 

 

Ayrıca Ermeni kızlarının Türk gençlerine sıkça aşık olduklarını ve çoğu zamanda kaçtıklarını söylemişti.

 

 

Bu konunun çok önemli püf noktalarına değindim.

 

 

Yukarıda belirttiğim gibi tarihte Erzurum ve Anadolu’nun tümünde Türk-Ermeni ilişkileri bu tarz üzerine oturmuştu.

 

 

Çünkü o zaman ki Türk devletleri her türlü önlemi de alıyordu.

 

 

Soykırım yapma eğilimi Türklerin genetiğinde bulunmamaktadır.

 

 

Kendi genlerinde ve kirli tarihlerinde sayısız derecede soykırım bulunan Batılılar suçlarını örtme adına bu iftirayı Türklere atıp sürekli olarak Ermenileri kışkırtmışlardır.

 

 

Türkler bugün itibariyle bin yıldır Anadolu toprağında bulunmaktadırlar.

 

 

1915 Ermeni tehcirine kadar da 900 sene Ermenilerle birlikte yaşamışlardır.

 

 

Öncelikle bizim içimizden çıkıp sözde Ermeni soykırımını kabul edip reklamını yapan hain beyinsizlere sesleniyorum:Türkler 900 sene bekledikten sonra mı Ermenilerin hepsini katledip soykırıma uğrattı?

 

 

900 sene neden beklesin ki, Anadolu topraklarını fethettikten sonra isteselerdi mesela 50 yıl içinde tüm Ermenileri doğrayıp bitirirlerdi.

 

 

Bu yerli hainlere demek gerekir ki, Osmanlı Ermenilere ‘’Millet-i sadıka=Sadık millet’’ demiş.

 

 

Ta padişah sarayına kadar general rütbesi ile sokulmuşlar, güvendikleri hekim olarak almışlar.

 

 

Rusların kışkırtması sonucu Ermeniler üçkağıda gelip isyan etmiş ve ayaklanmışlardır.

 

 

Türkleri toplu olarak katletmişlerdir.

 

 

Camilere, ahırlara, komlara doldurup katletmişlerdir.

 

 

Hem de çocuk, yaşlı, kadın demeden bunu yapmışlardır.

 

 

Türkler sadece savunmada kalmış ve bu çerçevede bir kıtalleşme(karşılıklı katletme) elbette olmuş.

 

 

Ama Türkler Ermenileri toplu olarak katletmemişlerdir.

 

 

Bakın bu konunun uzmanı ortaokuldan arkadaşım olan tarihçi Profesör Dr.Erol Kürkçüoğludur ki Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi müdürüdür.

 

 

Türkiye’de Türk-Ermeni ilişkilerini en iyi bilen uzmandır Prof.Dr.Erol Kürkçüoğlu.

 

 

Kendisinin bilimsel tespitlerine göre Ermeniler sadece Erzurum’da 519 bin Türkü katletmişlerdir.

 

 

Bu konuda Profesör Dr. Erol Kürkçüoğu’nu neden Türkiye kamuoyunu aydınlatması bakımından uzun bir televizyon programına çıkarmazlar, gerçekten üzülüyorum.

 

 

Örneğin Sayın Hulki Cevizoğlu ‘’Ceviz Kabuğu’’ programına çıkaramaz mı bu çok değerli Türk-Ermeni ilişkileri uzmanı arkadaşım Prof.Dr. Erol Kürkçüoğlu’nu?

 

 

Şimdi son bir anekdot anlatmak istiyorum.

 

 

Öncelikle şunu belirteyim ki herhangi bir ırka geçmiş hatalarından dolayı nefret duyulmasına şiddetle karşıyım.

 

 

Mevcut Ermeni vatandaşlarımızla birlikte kardeşçesine yaşamak her Türkün paradigmasında vardır.

 

 

Anlatmak istediğim anekdot şöyle ki, Erzurum’da bir kişiye yapabileceğiniz en büyük küfür birisine Ermeni veya Ermeni çocuğu demektir.

 

 

Hatta ana-avrat küfretmek bile bunun yanında çok hafif kalır bir Erzurumlu için.

 

 

Neden biliyor musunuz?

 

 

Ermenilerin Türklerin soyunu kuruturcasına uyguladıkları toplu katliamların ta genlerine kadar işlemiş acıları dolayısıyladır.

 

 

Evet, Osmanlı Ermenileri tehcir etmiş.

 

 

Bu tehcir keşke olmasaydı diye düşünüyoruz ama Osmanlı buna mecbur kalmış.

 

 

Amaç hem Türkleri hem de Ermenileri karşılıklı kıtalleşme (birbirlerini katletme) nedeniyle kalanları ölümden kurtarmak içindir.

 

 

Bıçak kemiğe dayanmış, Osmanlı günün koşullarında ancak bunu yapmıştır.

 

 

Son olarak diyeceğim şudur ki, Batılı ve Ermeni diasporası şarlatanlığın şahikasıdır ama biz Türkler çok haklı olduğumuz halde en küçük şarlatanlık bile yapmıyoruz.

 

 

Keşke çıkarlarımızı korumak Ermeni mezalimini dünyaya anlatmak için milletçe biraz şarlatan olsaydık.

 

 

Dünyaya şu gerçeği de anlatmalıyız: Türkler bin yıl önce tüm Anadolu’yu olduğu gibi Ermenilerin yaşadıkları bölgeleri de onlardan değil, Doğu Roma İmparatorluğu’ndan(Bizans) almıştır.

 

 

Ey Ermeni diasporası ve zihinsel altyapısında bulunan Türk düşmanı bir kısım Batılılar, siz hangi Ermeni taleplerinden bahsediyorsunuz.

 

 

Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans Devleti) gelip Türklerden topraklarını alsın.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!