Bülent Arınç: Abdullah Gül Meclis başkanı olmalı

Bülent Arınç: Abdullah Gül Meclis başkanı olmalı
7 Mart 2015 00:18

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, katıldığı bir televizyon programında, Abdullah Gül’ün siyasete dönme tartışmalarını değerlendirdi.

 

Arınç, “Onun duruşuna uygun bir görev olmalıdır. Eğer başbakan olmayacaksa benim de gönlümden geçen ve büyük bir şerefle yaptığım Meclis başkanlığıdır. Meclis başkanı olursa siyaset de kazanır, Türkiye siyaseti de kazanır. Gönlümden geçen budur.” dedi.

 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, katıldığı özel bir televizyon programında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün tekrar siyasete dönüş tartışmalarını değerlendiren Arınç, “Sayın Abdullah Gül ile biz dava arkadaşıyız. Çok başarılı bir siyasetçi olduğunu bilelim. Görevini arkadaşına devretti ve İstanbul’a gitti. Kendisiyle zaman zaman görüşüyoruz.” diye konuştu.

 

“ŞU ANA KADAR BU ADAYLIK SÖZ KONUSU DEĞİLDİ”

 

Abdullah Gül’ün, şu ana kadar adaylığının söz konusu olmadığını belirten Arınç, “Şu ana kadar bu adaylık söz konusu değildi. Hatta geçtiğimiz haftalarda ziyaretine gitmiştim, böyle bir şey düşünmediğini, beklemediğini ifade etmişti. Ancak tabii AK Parti’ye karşı duyarsız kalamayacağını, partide kendisine görev verilirse ret etmeyeceğini ifade etmişti. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, AK Parti’de siyasete dönmek istiyorsa bunu saygıyla karşılayacağını ifade ediyor. Bu konuda bir görüşme yaparlar. Siyasete 7 Hazirandan sonra belli bir noktadan devam etmek isterlerse biz bundan sevinç duyarız, mutluluk duyarız. Ancak tabi konuşulur, usul esasları önemlidir. Cumhurbaşkanı yapılmış bir adayın partiye dönmesi 6 bin adaydan birisi gibi karşılanmamalıdır. Yani birileri, ‘Mademki kendisi de istiyorsa buyursun AK Parti’ye gelsin, Genel Merkez’e uğrasın işte ismim şudur bana bir dosya verin, adaylık müracaatımı yapayım’ onur kırıcı olur. Gönülden arzu ediliyorsa siyaset yapması bunun şık olanın kendisinin bizzat davet edilmesi. Henüz bu noktada olmadığını söylüyorum. Cumhurbaşkanımız güzel şeyler söylemiş bunun arkasını beraberce takip edelim.”

 

“EĞER BAŞBAKAN OLMAYACAKSA BENİM DE GÖNLÜMDEN GEÇEN VE BÜYÜK BİR ŞEREFLE YAPTIĞIM MECLİS BAŞKANLIĞIDIR”

 

Partisinin fedakârlık üzerine kurulduğunu belirten Arınç, birinin evet dediğine öbürünün hayır demediğini söyledi. Arınç, Abdullah Gül’e davet olması taktirde partideki dengeler açısından meselenin boyutu ne olur? yönündeki soruya şu yanıtı verdi:” Bizim partimizde her şey fedakârlık üzerine kurulmuştur. Birimizin evet dediğine öbürü hayır diyemez. Önemli olan kardeşlik hukuku içinde anlaşabilmektir. Kendi kanaatimi söylüyorum, 7 Haziran’dan sonra başbakan yine Ahmet Davutoğlu’dur, seçime o gidecekse o kazanacaksa onun hakkıdır. Hiç bir şey diyemeyiz bu konuda. Abdullah Gül Bey partiye alındığı zaman, ‘Seni partiye alıyoruz nasıl bir görev istersin’ denildiğinde, ben mutlaka takdir edecektir ama ‘Eğer partimde bana ihtiyaç varsa hangi görev verilirse verilsin, ben bunu yaparım, yapmalıyım’ şeklinde söyleyecektir. O alçak gönüllülük diyecektir. Onun duruşuna uygun bir görev olmalıdır. Eğer başbakan olmayacaksa benim de gönlümden geçen ve büyük bir şerefle yaptığım Meclis başkanlığıdır. Meclis başkanı olursa siyaset de kazanır, Türkiye siyaseti de kazanır. Gönlümden geçen budur.”

 

“HATTA ONLARI TEHDİT ETMEK, ONLARI KÜÇÜLTMEYE ÇALIŞMAK BENCE DOĞRU DEĞİLDİ”

 

Doların son zamanlardaki hızlı yükselişini de değerlendiren Arınç, Merkez Bankası’nın görevine müdahale etmenin yanlış olduğunu belirtti. Arınç,” Bildiğim kadarıyla söyleyeyim, iç kaynaklı bir ekonomik kriz yaşamıyoruz, bu bizim başarımızdır. Finans sektörümüzü çok güçlendirdik. Doların aşırı değer kazanması, fevkalade dikkate değer. Yabancı paralar dolar karşısında değer kaybediyor. Merkez Bankası hükümete karşı sorumlu, senede 2 defa hesap veriyor ama bağımsız bir kuruluş. Fakat dikkatli gidiyor. Biz büyümezsek ekonomi küçülür deme yanlış yaparlarsa da elbette kendi yanlışlarıdır, doğru yaparlarsa da burada hükümetimiz, ekonomi kazanır. Ama ‘sen yanlış yapıyorsun’ diyerek görevlerine müdahale etmek, yasal sınırları dışında. Hatta onları tehdit etmek, onları küçültmeye çalışmak bence doğru değildi. Bu psikolojik rahatsızlık meydana getirdi.” diye ifade etti.

 

“İDDİALAR DELİ SAÇMASI”

 

Gündemde yer alan CHP ve MHP’ye yönelik kapatma iddialarını değerlendiren Arınç, “İddialar deli saçması, 7 Haziran giderken. Biz kendi partileri kapatılan insanlar olarak her zaman parti kapatılmasına karşı çıktık. 2010 referandumuna giderken de partilerin kesinlikle kapatılmaması gerektiğini gösteren bir madde de getirdik ama maalesef CHP ve HDP buna oy kullanmadığı için şeyden çıktı anayasa oylamasına da gidemedi. CHP, MHP gibi bir partiye bir dava açılması mümkün değil. Böyle bir şey yapılırsa bir çılgınlık olduğunu ve ne gerekiyorsa yapacağımızı belirtmek istiyorum.” ifadelerini kullandı.

 

“SEN ÇOK ÖNEMLİ İŞLER YAPTIĞIN İÇİN SANA KORUMA ZIRHINI DA GETİRDİK”

 

Hakan Fidan’ın milletvekili adaylığını da değerlendiren Arınç, şunları söyledi: “Duygusal planda olaya bakmamak lazım. Biz sana Sayın Cumhurbaşkanımızın duygusal yönü çok kuvvetlidir. Duygusal planda olaya bakmamak lazım. Ben şahsen tepkimi ortaya koydum. Bir yaptığın iş çok önemli bir iş, biz sana çok önemli yetkiler verdik ve sen çok önemli işler yaptığın için sana koruma zırhını da getirdik. O zaman senin bu işine devam etmen lazım. Neden? Çünkü milletvekili olmak bu görevlerden çok daha üstün değil. Sen şu an 100 milletvekilinin yapacağı işi yapıyorsun. Sadece milletvekili bazında baktığımız zaman. 550 milletvekili var, AK Parti’nin, diyelim ki 350-400 milletvekili olacak sen onlardan birisi olacaksan hiç milletvekili olma bu israftır dedim. Neden çünkü MİT çok önemli bir kurum. Orada yeniden bir organizasyon yaptınız, iç ve dış operasyonlar var, Türkiye’nin iç ve dış güvenliği en hat noktada bugün tartışılıyor. Bırakma neden bırakıyorsun dedim. Eğer bakan olmayı da düşünüyorsan bir MİT müsteşarından da her türlü bakanlık olmaz. Ama şahsıyla ilgili bir sıkıntının olmaması lazım, çok iyi yetişmiş bir insan. Cumhurbaşkanımızla görüştüğünde ‘ayrılma’ demiş. Başbakanımızla görüştüğünde ayrılabilirsin, aday olabilirsin demiş. Başbakanımız rızası varsa o da adaylığını koymakta özgürdür, iyi bir iş yaptığını söyleyebiliriz ama sayın Cumhurbaşkanımız benim düşündüğüm gibi’ sen burada daha başarılıydın, bu kadar önemli işi bırakıp niye gidiyorsun’ söylemiştir. Bundan sonra da söylenmesin inşallah. Aday olursa ayrışma diyemeyiz. Kendi evladı gibi getirip koyduğu bir insanın bu davranışını Sayın Cumhurbaşkanımız içerlemiş olabilir. Üzülmüş olabilir ama artık bir gerçek var Hakan Fidan Ankara milletvekili aday adayıdır.”