Bu kimin baharı?

Bu kimin baharı?
3 Haziran 2013 12:56

Kuzey Afrika ülkelerinde toplumsal olaylar başlayıp muhalefet yükselince adına “Arap Baharı” dediler.

Hilmi SARAL H&H YORUM

Bu ülkeler kan gölüne çevrilip iktidardakiler, kimi linç edilerek, kimi hapsedilerek alaşağı olup yeni iktidarlar kurulunca anlaşıldı ki “Arap Baharı” denilen şey aslında “Amerikan Baharı”ydı. Çünkü Araplar kardeş kavgası yaparak hala birbirlerini boğazlarken ülkelerinin yer altı ve yer üstü zenginlikleri ABD ve onun müttefiklerinin kontrolüne geçti.

Taksim Gezi Parkı nedeniyle başlayan ve ülkemizin hemen her iline yayılan olaylar ve protestolar da aynı çevreler tarafından “Türk Baharı” olarak adlandırıldı bile. Bu beni korkutuyor. Çünkü bu bahardan sahibine kan, gözyaşı, ölüm, iç savaştan başka bir şey kalmıyor. Külfetini halk çekiyor, nimetini emperyalistler yiyor.

Bununla beraber AKP hükümetlerinin uyguladığı politikalar onlara oy veren sağduyu sahibi seçmeni bile endişelendirmekte, gidişat nereye diye sordurmaktadır. Öyle ya muhalefet,  muhalefet olsun diye konuşuyor ama bizimkiler neden milli bayramlarımızı yasaklıyorlar? Cumhuriyetimizin kurucuları neden bizim partinin ileri gelenlerinin aşağılamaları ve hakaretlerine muhatap oluyorlar? Biz ki başörtüsü nedeniyle okullarına gidemeyen genç kızların yaşam biçimlerine karışılmasın diye bu partiye oy verdik, bunlar kimin kaç çocuk doğuracağına, ne zaman ne kadar, ne içeceğine neden karışmaya başladılar? Anladık bazı subaylar akıllarından darbe yapmayı geçirmiş olabilirler; ama Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları fuhuş, uyuşturucu ve casusluk suçlamasıyla iftiraya maruz bırakılmamalıydı. Biz ordumuzu “Peygamber Ocağı” olarak biliriz, diye kendi kendileriyle vicdan muhasebesi yapmaktadırlar.

Suçlanan askerler ve aklanan PKK görüntüsünü AKP’ye oy veren hiçbir aklı başında seçmen kendisine anlatamamaktadır.

AKP seçmeninin bile kafasını bu kadar karıştırabilecek duruma getiren iktidar, muhaliflerine nefes aldırmamaya çalışmaktadır. Her haklı hak arayışı polisin gazlı ve coplu müdahalesi ile karşılaşmakta, toplu gözaltına almalar PKK’lılar dışında herkese uygulanmaktadır. Gazete ve televizyonlara uygulanan sansür teknolojinin sağladığı olanaklar yüzünden sosyal medyaya uygulanamamakta, polisin acımasız tavrı her olayda gözler önüne serilmektedir. Videosunu izlediğim iki olayı aktarayım: Birinde polisler bir evin camını kırıp içeriye gaz bombası atıyorlar. Evden dışarıya, polislere hiçbir müdahale yok. İkincisinde yine polisler bir mağazanın vitrinini kırarken görüntülenmiş. Başlarında kaskları bellerinde copları, üzerlerinde üniformaları.  İnanılır gibi değil ama ben bu videoları bu sabah izledim.

Başbakanın her şeyi ben bilirim, her şeyi ben yaparım, zaten başkanlık sistemine geçip başkan da ben olacağım tavrına girmesi insanlarda bu ülkede biz de yaşıyoruz deme zorunluluğunu var etti. Tepkinin ülke sathına yayılması ve kitleselleşmesi bu yüzdendir. İnsanlar artık ölümden öte köy var mı mantığına sığınmış korku duvarını aşmıştır. Halk şerefsiz bir biçimde yaşamaktansa şerefli ölümü göze alacak durumdadır. Atılan sloganlar, duvar ve afişlere yazılan yazılar olayların siyasal önderlikten yoksun olduğunu ama AKP karşıtlığında birleşildiğini göstermektedir. Yedi Düvele teslim olamayan milletin torunları  onların atadığı Eşbaşkan’ın kaprislerine mi teslim olacaklar?

Kedi bile duvara kıstırıldığında yüzünüze sıçrar, siz bu büyük ulusu teslim alacağınızı mı sandınız!