Bu fıçıcık neyi ifade ediyor?

Bu fıçıcık neyi ifade ediyor?
17 Ocak 2018 16:39

Dünyanın en eski insan hakları beyannamesi desem, şaşar mısınız?

 

 

Evet, resimde gördüğünüz kil silindirin aslı Londra’da, British Museum’da, birebir kopyası da New York’ta Birleşmiş Milletler karargâhında sergilenmekte.

 

 

Çivi yazısı ile yazılmış metin, MÖ 539 yılında, (yani günümüzden takriben 2550 yıl evvel) ünlü Pers İmparatoru Büyük Cyrus veya II. Kiros (İbranice’de Koreş) tarafından, tabiri caiz ise, kaleme alınmıştır. İki paragrafını aşağıya aldım:

 

 

“İmparatorluğumun içinde yer alan tüm milletlerin, geleneklerine, adetlerine ve dinlerine saygı duyacağımı, gerek valilerimin gerekse herhangi bir görevlinin onları aşağılamasına veya hakaret etmelerine, hayatta olduğum müddetçe asla müsaade etmeyeceğimi ilan ederim… Hiç kimsenin diğer birini baskı altına almasına izin vermeyeceğim ve böyle bir olay vuku bulursa, kadın veya erkek kim olursa olsun, suçlunun haklarını geri alıp cezalandıracağım.”

 

“Hiçbir şahsın, başkasına ait menkul veya gayrimenkul mallarına zorla el koymasına göz yummayacağım. Hayatta olduğum müddetçe, ücretsiz veya zorla çalıştırma asla yapılamaz. Bugünden itibaren herkes kendi dinini seçmekte serbesttir. Halkım, başkasının hakkına tecavüz etmediği sürece, İmparatorluğumun herhangi bir bölgesinde yerleşmek ve orada iş tutmak hürriyetine sahiptir.”

 

 

Bu sözlerin Fransız İhtilali sonucu yayınlanan ‘İnsan Hakları Beyannamesinden’ takriben 2300 yıl evvel yazıldığını düşünürseniz, hayranlığınız daha da artıyor. Hatta kişi hakları bakımından, aslında, arada geçen uzun sürede, çok ama çok yavaş adımlar attığımızı dahi söyleyebiliriz.

 

 

Peki, kim bu Cyrus? Bir kere, bizlere hiç yabancı değil. Tanah’ın ‘Ezra’kitabında, kendisinden bahsedilmektedir (Ezra par.1).

 

 

Özetle, “Cyrus der ki, Tanrı bana yeryüzündeki tüm krallıkları bahşetti. Ayrıca, Babil’de sürgün olarak yaşayan Yahudi milletinden dileyenler, Yeruşalayim’e dönüp orada İsrail’in Tanrısı için bir mabet inşa edebilirler. Bunun inşası için her gücü yeten, çeşitli şekillerde bağış yapacaklardır.”

 

 

Cyrus sayesinde tekrar Yeruşalayim’e dönen Yahudiler, birkaç yıl sonra Beth Amigdaş’ın inşasına başlarlar ve MÖ 515 yılında tapınak bitirilir1.

Bu ünlü Pers Kralı’nın, özellikle Yakın Doğu tarihinde önemli rolü vardır. Çok kısa bir sürede, gerek diplomasi ile gerekse ile silah gücüyle İndus Nehrinden, Ege Denizine kadar uzanan muazzam bir imparatorluk kurmayı başarmıştı.

İran halkının belleğinde Cyrus, Romalıların Remus ve Romulus’u veya Yahudilerin Musa’sı gibi yer almıştır. Efsanevi anlatımlar, onun tıpkı Musa gibi çobanlık yaptığını nesilden nesle aktarır. Kendisi hâlâ Pers halkının babası ve Yahudiler tarafından da “Tanrı tarafından kutsanmış kişi” olarak anılır2.

 

 

Büyük bir asker ve büyük bir imparatordan ziyade, Cyrus tarihte örnek bir yönetici olarak yerini alır; ona verilen sıfatlar, yüce ancak bağışlayıcı, aynı zamanda cesur ve gözü pek bir fatihtir.

Dikkat çeken bir özelliği de ‘Zerdüşt’(zoroastre) inancına bağlılığıdır. Tüm yaşamını bu derin felsefenin gelenekleri, görenekleri ve prensiplerine göre düzenlemişti3.

Ölümünden takriben 200 yıl sonra, yine şaşırabilirsiniz, Büyük İskender, Cyrus’ü örnek alarak, onun stratejisini izleyerek ve onun fikriyatını takip ederek, bu sefer, Batı’dan doğuya doğru yönelmiş ve tüm Pers imparatorluğunun topraklarını (kısa bir süre de olsa) hükümranlığı altına almayı başarmıştı.

Başta, Maurice Druon4 olmak üzere, tarihçilerin çoğunluğu, Büyük İskender’in hayalinin, Pers ve Yunan halklarını ve dolayısıyla iki büyük kültürü harmanlayarak dünya barışını sağlamak olduğunu belirtirler. Nitekim Persepolis’e girdikten sonra, kendisi ve hemen hemen tüm generalleri Pers hanedanının kızları ile evlenmişlerdi. Bununla da yetinmemiş, elinden geldiğince Pers geleneklerini şahsen uygulamaya başlamıştı.

Tüm söylediklerim, ister istemez kulunuzu, şu anda yaşadığımız olayları algılamakta hatta anlamakta zorluyor. 4000 yıllık devlet geçmişine ve temelinde güzellikleri barındıran inanışa sahip bir milletin yöneticileri, her şeyden evvel kendi halkının refah ve saadetini düşünmeleri gerekmez mi? Gerek komşuları gerekse Batı ile barış yollarını araması için gayret sarf etmesi, menfaatine değil mi?

Aynı şekilde, temelinde, gelmiş geçmiş en büyük düşünür ve sanatkârların bulunduğu Yunan-Roma medeniyetinin mirasçıları nasıl olur da Perslerin mirasçıları ile daha kararlı ve yapıcı bir diyaloga girmezler?

Belki de en iyi çare tüm tarafların, geçen mayıs ayında, tüm gazete ve televizyonlarda servis edilen, ‘ışıklı cam küreler’ yerine, yukarda resmini gördüğünüz ‘fıçıcık’ etrafında toplanıp düşünmeleri ve ondan ilham almalarıdır.

 

 

Öncelikle bu yazıyı 7 Ocak Pazar günü bitirdiğimi lütfen not edin.

1 Tapınağın inşası sürekli yapılan dış müdahaleler yüzünden beklenenden çok uzun zaman sürmüştür.

2 Cyrus’un (KOREŞ) adı Tanah’ta 30 kere geçer.

3 Zerdüşt (Zoroastre) inanışı, tarihte bilinen en eski tek tanrılı dindir. Ana düsturları: “güzel düşünceler, güzel sözler ve güzel davranışlar insanlığı barış ve mutluluğa götürür.” Günümüzde İran’da 100 bin kadar Zerdüşt yaşamakta olup parlamentoda dört milletvekili ile temsil edilmekte.

4 Maurice Druon (1918-2009) Fransız tarihçi, yazar ve siyasetçi. Ünlü Fransız Akademisi başkanlığını uzun yıllar sürdürdü.

 

Kaynak: Şalom