Böyle birşey olmamış, haber yalan

Böyle birşey olmamış, haber yalan
7 Mart 2013 00:15

Dün (salı) bizde tüm basına bir haber yayıldı.

Safile USUL H&H YORUM

Buna göre Suriyeli muhalifler Türkiye sınırı yakınlarındaki Rakka şehrini ele geçirdikten sonra şehir merkezindeki Hafız Esad heykelini yıkmıştı.
 
Tabii, böyle bir haber okuyunca hemen baktım.
 
Bak Allah, bak ama böyle bir haber bizden başka hiçbir yerde yok.
 
İngilizce basında yok, Almanca basında yok, Rus basınında yok, hadi diyelim Suriye basını saklıyor ama hiçbir yerde yok.
 
Bakarken şöyle birşeye rastladım.
 
8 Haziran 2012’de Rojname isimli, sanırım Kuzey Iraklı Kürtlere ait, bir internet sitesi, “Heseke’de Hafız Esad’ın heykeli yıkıldı.” diye yazmış.
 
Ama bunun dışında birşey yok.
 
Yani, eğer bir heykel yıkılma olayı olduysa bile bu Haziran 2012 civarında Heseke adlı bir yerde olmuş. (Heseke ile rakka aynı yer mi, onu bilmiyorum)
 
Ararken böyle bir haber bulamadım ama bizdeki basında yer alan heykelin yıkılma görüntüleri You Tube’da yer almış, onu fark ettim.
 
Fakat You-Tube’a yüklenen bu görüntüleri dünya basınından kimse haber olarak almamış, sadece bizde pıtrak gibi yayılmış.
 
Haberi Türkiye’ye ilk yayan kimdi, burasını takip edemedim çünkü internet bu haberle dolmuş, yani haberin ilk başlangıcı belli değil.
 
Fakat tahminimi doğrular bir şekilde şu oldu ki…
 
Mesela Kanal 7 pazartesi akşamı ana haber bültenini bu “haber”le açtı ve Rakka’yı muhalifler ele geçirdi başlığı ile verdi.
 
Oysa Rakka’nın Suriyeli muhaliflerin eline geçmesi diye bir durum yok.
 
Avrupa ve Rus basınından çok net bir biçimde anlaşıldığı üzere, Suriye’de Esad Rusya’nın desteği ile tam tersine hakimiyetini pekiştiriyor ve muhalifleri geri itiyor.
 
Hatta, Esad bayağı bir geriletti muhalifleri Rusya’nın tam teçhizat desteği ile ve ardından Rusya muhaliflere, “Gelin görüşelim” çağrısı yaptı bundan yaklaşık 1 ay kadar önce.
 
Yani, muhaliflerin hakimiyet alanı tamamen daraltıldıktan sonra, bu sefer de, “Bak seni askeri olarak yendik ama sana yine de bir fırsat veriyoruz, silahı bırak gel.” dediler.
 
Suriye’deki mevcut ve aktif durum bu.
 
Bu tür asılsız haberleri yaymak, toplumu yanıltmak çok fazla üçüncü dünyalı bir tutum ve yapana da çok ayıp.
 
Bu kadar ilkellik ancak kabilelerde bulunur gerçekten de.
 
Dünyanın hiçbir gazetesinde böyle bir haber olmasın, Türkiye’de ise böyle bir yalan haber bu kadar kolayca başköşeye otursun.
 
ÜRDÜN KRALI HALA BURDA MI?

 
Ürdün Kralı Ankara’yı terk etmeden birisi onu bulup, “Anıtkabir’de neden ağladınız?” diye sorsa keşke.
 
Çok merak ediyorum neden ağladığını.
 
Ankara’nın soğuğundan gözleri de yaşarmış olabilir, bu da bir ihtimal ama tüm basında, “Anıtkabir’de duygulandı, ağladı.” olarak yer aldığı için duygulanarak ağlamış olması çok daha muhtemel.
 
Ona doğrudan sorma imkanımız yok ama bir tahminim var.
 
Şöyle ki…
 
Adam Anıtkabr’ gidince içinden demiş olabilir ki…
 
“Atatürk sen halkına bize hiç nasip olmayan şeyler verdin, senin gibi biri bizde de olsaydı Ürdün çok farklı olurdu.Türkiye ne şanslı imiş! Ah, ah, ah, sen Türkiye’ye nasip oldun ama onlar da seni tepelemekle meşguller. Hayat işte, kadir kıymet bileceğe vermez….”

 
KULAKLARIMI DİKTİM, GÖZLERİMİ AÇTIM, MİLLİYET’İ İZLİYORUM

 
Milliyet Yayın Yönetmeni Derya Sazak görevden alınacak mı, bununla ilgili hiçbir haberi kaçırmamaya gayret ediyorum.
 
Bugün itibari ile durum hala belirsizliğini koruyor.
 
Başbakan, “Batsın böyle gazetecilik” dedikten sonra, Derya Sazak haberinin arkasında durmuş ve ardından da görevden alınacak iddiaları dolanmaya başlamıştı.
 
Bir gariplik ve bir gerilim olduğu belli ama nihai karar ne yönde olacak, bunu bilmiyoruz şu anda.
 
Sadece şunu belirtmek isterim ki…
 
Bazı haberlerde Demirören’in Derya Sazak’a, “Başbakan, Can Dündar ve Hasan Cemal’i istemiyor, onları at.” dediği iddia ediliyor, ki…
 
Bu işler böyle olmuyor bence.
 
Yani, Başbakan Demirören’e isim telaffuz ederek, “şunu, şunu at” demeyeceği gibi…
 
Demirören de Başbakan kendisine böyle birşey söylemiş olsa bile, bunu bu şekilde açıkça Derya Sazak’a ifade etmez.
 
Bu iş genellikle 3 şekilde yürüyor Türkiye’de.
 
1-Başbakan kamuya açık bir konuşmasında gürlüyor ve hangi gazeteye kızdıysa bunu belli ediyor, gazetenin sahibi patron da derhal durumdan vazife çıkarıyor.
 
2-Aynı zamanda işadamı olan gazete sahipleri Hükümet ile temasları esnasında, “Sayın Başbakan acaba gazetemizden memnun mu?”yu anlamaya matuf uygun cümleler kuruyor ve Başbakan’a yakın kimselerden de uygun cümleler duyuyorlar. Duydukları uygun cümleleri de pusula olarak kullanıyorlar.
 
3-Yalnız, bir de şu var; gazete sahipleri aynı zamanda gazetelerinin taşıdığı markanın tamamen yıpranmaması için belli ölçülerde gazetecilik nosyonunun kalmasının gerekli olduğunu da görüyorlar.


Yazarın Son Yazıları:
Böyle bir kaza nasıl olur
İYİ Parti istifaları
Özel daha o gün tepki vermiş Köksal’a