Bir destan: Gezi Parkı direnişi

Bir destan: Gezi Parkı direnişi
1 Haziran 2014 16:40

29 Aralık 2012’de ‘Asiye ve Türkiye Cumhuriyeti 2013’de NasılKurtulur? YENİ YILIMIZ DESTAN OLSUN’ adlı yeniyıl öneri ve dileklerimi içeren Halkın Habercisi için bir yazı yazmıştım.

 

Mustafa MERSİNOĞLU H&H YORUM

 

Türkiye Cumhuriyet’i henüz kurtulamadı ancak  2013 yılı destan oldu. GeziParkı Direnişi birdestandır. Gezi ParkıDirenişi ulusu ve toplumu derinde netkileyen, tarihi önemi, şehit ve gazileri ile birdestandır. Bu destanı yazan halk daha önce Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı destanlarını yazan halkın torunlarıdır. Tüm dünya Gezi Direnişini anlamaya çalışacak ve tüm insanlığa yol gösterecek.

 

Tüm bu destanlarda Gazi Mustafa Kemal Atatürk başkomutanımız ve başöğretmenimizdir. Destan ulusların yaşamında büyük yankılar uyandırmış toplumsal olaylardır. Bu tür olaylar önce ağızdan ağıza yayılır sonra yazıya geçilir. Şiirlere, şarkılara ve öykülere konu olur. Zamanımızda duvar yazıları ve internet üzerinden de dünyaya yayıldı.Gazi Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı destanlarını Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve devrimleri ilet açlandırdı.

 
Bu destanla yoktan bir ülke yarattı ve bunu başta bilimsel eğitim ve öğretim ile en ince ayrıntısına planlıyarak yaşama geçirdi. Bunlardan biri de modern kentler ve yemyeşil parklardı. Gezi Parkı’nı göremedi ama fikir babası odur.

 

Burada çok yazılan tarihini tekrar yazmıyacağım ancak dünya korkunç bir savaşta iken bir kışlanın yıkılarak yapılması bile bize çok şey anlatır.Taksim’den Dolmabahçe sırtlarına kadar dünyanın doğa harikalarından Boğaziçin’e manzaralı geziyolu olarak planlamışbir park. Bahçevanından, yerli ve yabancı mimarına hepsi bu destanın çeşitli hoş öyküleri. Parkın tümü kalsaydı dünyanın sayılı parklarından biri olurdu.   http://www.yasarkenyazilantarih.com/

 

İlk Hilton oteli ile işgal edilen bu güzelim parktan kalan küçük kesim’e 1992’e yeni bir düzenleme yapılmış ve fıskıyeli bir havuz konmuştu. Kızımla yürümesini öğrendiği yaşlarda bu parkta oldukça çok zaman geçirdim. Kızım 1993 doğumlu ve burada çekilmiş birçok fotoğrafı var.

 

1

 

1995 KIZIM YASEMİN (EL ÇIRPAN) PARKTA TANIŞ OLDUĞU ARKADAŞLARI İLE
Burada birçok güzel insanla sohbetler yaptım bazılarıyl aarkadaş oldum. Bunlardan biri, torunu kızımla oynayan bir başörtülü hanımdı. Ona o yıllarda çok konuşulan ‘buraya camii yapılmaki steniyor’ deyince hiç unutmuyorum yüzüme hayret ve korku ile bakıp ‘Tövbe tövbe Allah korusun. İstanbul’da camii sıkıntısı mıvar? Başka yer mi kalmamış?  Ben torunumla yürüyerek ta Kasımpaşa’dan buraya biraz ağaç altında çimlerde oynasın diye geliyorum’ dedi.

 

2

KASIMPAŞA’DAN TORUNUYA GELEN BÜYÜKANNE KIZIMLA

 

3

 CEYLAN HOTELİN KORUMASIYA HATIRA FOTOLARI

 

4

Çocukların Gezi Parkı Keyfi

 

5

GEZİ PARKIMIZDA AİLEMLE

 

6

7

8

 

Başka tanıştığım yaşlı bir inşaat ustası da bana kısaca hiç unutamıyacağım bir tarih yorumu yaptı: ‘Eskiden Reşat altını vardı sonra Osmanlı çöktü ama Ata altını ve Cumhuriyet olarak yeniden yükseldik!’
19 Mayıs 2013’de 19 yaşımdaki kızımla Ankara’ya Sıhhıye’den Anıtkabir’e yürüyüş için İngiltere’den çıktığımız Avrupa gezimizi kısa kesip geldik. Ayrıca doğduğum ve büyüdüğüm Türkiye’nin kalbi Ankara’yı da kızıma göstermek istiyordum. Bu muhteşem yürüyüşe katıldık, çantamda Macaristan’ dan turistlere satılan soğuk sava şdönemi gazmaskesi vardı neyseki haremlik selamlık polis aramasında bulamadılar.  Artık Bayrağımızdaki Atatürk bile suç aleti sayılıyor. 29 Ekim 2012’deki Ankara’daki polis devleti rezaletini yaşadığım için az da olsa hazırlıklı idik. Hükümet 29 Ekim’de iki buçuk dakikada yıkılan barikatlardan ders almışa benziyordu ve yürüyüşe müdahale etmeye cesaret edemediler. Ankara’yı dolaşıp anneme İzmir’e geçtik.
İzmir’de Cumhuriyet kızı annemle hasret giderirken İstanbul’da Gezi Parkının yıkılacağı haberlerini duyduk içimiz burkuldu, güçsüz hissettik ve öfkelendik. Maalesef haberleri takipten fazla yapacak bir şey yoktu, İstanbul’da olsak kesin gider biz de parkımıza sahip çıkardık. Olay büyünce İzmir’de sokağa çıktık tam da nerede bir yürüyüş olacağını bilemeden tam tehçizat maskelerimiz, annemin son yıllarda yanımdan ayırmadığım güve yemiş Sümerbank bayrağı elimizde, sora sora Kıbrıs şehitlerine ulaştık kalabalık daha toplanmamıştı.

 

Yavaş yavaş toplandı ve güzel bir yürüyüş başladı Gündoğdu Meydanı doldu taştı saatlerce sloganlar atıldı ve sonunda yorgun düşünce kızımla Konağa doğru bir çokları ile yürüdük ve metroya girdik ve tren beklerken yanımızda oturan iki yaşlıcana hanım eve dönmekten suçluluk duyduklarını belirttiler aslında bu bizim de duygularımız ifade ediyordu. Onlara şakayla karışık dedim ki yerimizi yenileri alacaktır biz dinlenelim geri döneriz. Hep beraber güldük çünkü biz büyük bir Cumhuriyet ailesiydik ve Mustafa Kemalin askerleri idik yazarken gerçekten gözlerim yaşarıyor. O an bilmiyorduk ama gerçekten sözümüzde durduk günlerce gecelerce geri döndük ve sabahlara kadar direndik, vurulduk öldürüldük, gözlerimiz çıkarıldıama yılmadık artarak olup bitenlerden haberi olan ülkemizin tüm vicdanlı kişileri sokağa döküldü. Bunun dışında kalanlar ya penguen seyredenler ya da çıkarcılar veya tamamen aldatılmış insanlarımızdı. Tüm gece tüm Türkiye ayakta idi biz de tava tencere vurduk gece mahallemizde çıktık ancak duyumlara göre eli sopalı adamlarda sokaklarda idi.

 

Tabii ajan provakatörler, sivil polisler vs de durumu amacımız olan yoldan çıkarıp kanlı bir terör durumuna itip halkımızın haklı durumunu çarpıtmaya çalışıyorlardı. Halk dünyada görülmemiş büyük bir sabır ve bilgelikle hepsine dayanıp barışçıl bir şekilde ve neşe ile direniyordu. Alsancak’ta oturan bir doktor hanım komşumuzu ziyarete geldiğinde anlattığı, polis ve basının olaylar sırasında nasıl çalıştığını özetliyordu.

 

Evinden gördüğü bir kaç polisin bir otobüs durağını kırıp döktükten sonra üstüne bira şişeleri dizip gazetecilere foto çektirmesi olmuş. 2 Haziran Pazar günü kızımla tekrar çıktık bir yürüyüş ya da toplantı duyumumuz yok hep içduyu ile hareket ediyorduk. Evden öğlene doğru çıktık ve yaşamım boyunca gözümün önünden gitmeyecek bir görünüşle karşılaştık. Annem İnönü Caddesinde oturuyor halk arasında hala Hatay Caddesi olarak biliniyor. Sokakta tüm gecenin heyacanından, gece yanan bankanın ve polis rezilliğinden haberiniz olmasa herhangi bir Pazar sabahı havası vardı ancak bu sakinliği bir şey bozuyordu.

 

İkisi kız ikisi erkek küçük çocuklar el ele tutuşmuş, ellerinde bayraklar ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ diye bağırarak dolaşıyorlardı, tabii kızım ve ben de yanımızda silah gibi taşıdığımız bayraklarımızı çıkarıp katıldık. Yüzlerindeki sevinci görmeliydiniz. Niyetimiz hem Pazar gezisi yapmak hem de katılacak yürüyüş ve miting bulmaktı. Gündoğdu’da bulduk ve katıldık güzel güneşli bir havada insanlarımız toplanmış genç konuşmacıların halkı provakatörlere ve provekasyonlara, sokak aralarında bilhassa gece gezinen eli sopalılara karşı uyarıyorlardı. Kordonda halk güzel bir Pazar geçiriyordu kimi lokantalarda kimi deniz kenarında oturuyor çekirdek çitliyordu ya da yürüyüş yapıyordu.

 

Mitingde olanlar hep beraber ‘Mustafa Kemal’in Askerliyiz’ ‘Hükümet İstifa’ diye bağırıyorduk aniden uzaktan uyarısız su ve gaz sıkıldı panik başladı kaçışmalar oldu ben bağırarak yatıştırmaya çalıştım ve daha önce konuşanlar da halkı yatıştırmaya alandan ayrılmamaya bir arada durmaya çağırdı. Kızımın kalmak istemesine rağmen polisin kalabalığın da az olmasını fırsat bilip aşırı şiddet kullanacağını da tahmin ettiğimden kızımı alıp birinci kordondaki hala Pazar keyfi yapan tam ne olduğunu anlamayıp gülen müşterilerin oturduğu lokantaların ve binaların arasından ikinci kordona çıktık ancak burada da polis yolu kapamış dizilmiş saldırmaya hazır durum almış hızla halkı sıkıştırmaya geliyordu bizim gibi polisten uzaklaşan gençlerle karşıya geçtik şık bir apartımanın yaşlı kapıcısı bizi içeri aldı orada bekledik ve polis geçince çıktık ve Alsancağın arka sokaklarına daldık her yer polis kaynıyordu ve ellerinde Türk bayrakları olan çoğunlukla kırmızı beyaz giyinmiş başlarında T.C yazan ayyıldızlı şapkaları ile olanhalk sanki düşmandı elleri sopalı silahlı gaz maskeli Tomalı Akrepli polisler İzmir’i işgale gelmişlerdi.

 

Daha sonra viedolarını gördük kızlar saçlarından çekilerek sürüklenmiş bir kız kötü şekilde hastanelik edilmiş. Her halde kızımda ben de ayrı ayrı gelsek kalır mücadele ederdik, ikimizde oradan ayrılmaktan suçlu hissettik. Herhalde kızmın yada başka bir kızın saçını çekilirken görsem kendimi tutamazdım araya girerdim, korkakça yaptıkları gibi sürü halinde bana saldırırlardı zaten hep korkak ve haince saldırıyorlar. Nitekimde bir çok insanımız bu şekilde birbirini korurken yaralandı gözü çıktı öldürüldü. Herkes o kadar sabırlı davrandı ki provakasyona gelip saldıran olmadı.

 

9

 
İstanbul’daki korkunç polis şiddetinin görüntülerini ABD televizyonlarında gören Dallas’taki ablamın gitme uyarısına rağmen Pazartesi, Haziran 3ünde sabah uçağı ile kızımla Ayaspaşa, Taksim’deki evimize gittik. Evimde kalan yiğenlerimden durumu öğrendik ve olan Macar gaz maskeme ek bir maske ve kask almaya Karaköye gittik. Bunları aldıktan sonra artık direnişe hazırdık ve Gezi parkımızı koruyacaktık. Tam Abdullah Cömert’in ölüm haberinin üstüne tüm gece süren direnişin içine gelmiştik. Öğleden sonra Alman Konsolosluğunun oradan Taksim meydanına çıktık ilk dikkatimizi çeken Gümüşsuyu yolunu kapatan barikattı. Beni şaşırtan bu barikatı Polisin nasıl aşamadığı idi daha sonraki günlerde her sabah erkenden çıkıp barikat barikat dolaştığımda anladım ki aşağıya stada kadar yanlış saymadıysam ondört barikat vardı bir çoğunun adı vardı 6.Filo gibi ve barikatlarda insanlar nöbette idi.

 

10

11

 
Tuzak Elektrik Kablosunun Patlaması

 
Adet edindim bir istekleri var mı sorup getirmek için hepsi çok naziktiler hep yok abi yok amca diyorlardı. Bir sabah Taşkışla cıvarındaki barikattaki bir genç yine sağ ol dedikten sonra utangaç utangaç sigara var mı dedi. Kulanmadığım için yoktu ve ‘yok’ dedim ‘canın sağ olsun’ dedi, ‘iyi nöbetler’ dedim güldü. Orada hemen Elmadağ’a gittim bir bakkala girdim sigara da içmiyorum biliyorum Tekel’ide sattılar herşeyi sattıkları gibi ama ben yerli adlı bir sigara bakıyorum bilmem yerli kaldı mı? neyse bir baktım Anadolu adlı bir sigara var hiç duymamıştım hoşuma gitti aldım belki onu da uluslararası firmalar üretiyordur neyse adı beni ikna etti, bakkalda ne kadar varsa aldım. Doğru tekrar barikatın oraya döndüm konuştuğum çoçuk uzanmış uyukluyordu usulca yanına bırakırken birden telaşla uyandı neyse hemen sigaraları gördü ‘gerek yoktu’ dedi olsun dedim ama bana bir söz verir misiniz dedim, şaşırdı ne için dedi, bana söz verin Tayyip gidince sigarayı bırakacaksınız. Güldü ‘elbette söz’ dedi. Bırakıp gittim, bakalım ne zaman sıgarayı bırakacak. Bir sabahta çöpler elden ele geçiriliyordu onlara tam yardıma başlamıştım,‘amca’ dedi bir genç ‘dur yapma’ dedi ben de tam‘yok canım ne olacak ben sizlere yardım edeceğim çünkü sen doğmadan ben bu parkta kızımla güzel günler geçirdim’ diyecektim ancak bu genç bana eldiven verdi ‘mikrop kapma’ dedi bir baktım hepsi eldivenli belki yüz kişilik bir insan zinciri. İşte o zaman anladım ki Gezi parkı direnişi benim 2013 için istediğim destandı. Nerden ne zaman düşünüp tedarik etmişlerdi hayret bir şey. Günlerce oradan ayrılmadık geceleri gaz vs gündüzleri yiyecek içecek kask kitap vs tedariki, her tür insanımızla sohbet, dans, şarkı ve konser dinleme ya da slogan atma ya da yiğenlerim ve arkadaşlarının düzenlediği palyaçolar yürüyüşüne burnunda kırmızı büyük burun elimde ‘Marjinal Değil Orjinaliz’ pankartı ile Galatasaray’dan Gezi’ye yürüyüş gibi uğraşlar, boş durmak yok.

 

12

13

 

Fotoraf çekmenin eylem olmadığını yazan duvar yazılarının fotograflarını çekmek ve inanılmaz bir keyif ve dayanışma hissinde, ortalıkta bazen de amaçsız kalabalıkta gezinip çeşit çeşit masalar kuranlarla konuşup bilgilenme ya da çimlerde oturup aval aval sağa sola bakma ve işte ‘büyük insanlık bu işte’ ‘gerçek Anadolu insanı bu’ diye düşünme ve durmadan da her yerde çeşit çeşit orantısız yemek ikramı. Tabii bir de bir çok arkadaşa eşe dosta rastlama ya da buluşmak için Gezi’de randevu verme. Yıllardan beri yapmak istediğim annemin akrabalarını bir araya getrimeyi 9 Haziran’da bir kahvaltı olarak yapma ve belki otuz kırk yıldır birbirini görmeyenleri bir araya getirip kızımla tanıştırma ve kahvaltıdan sonra bir kısmı ile Gezi’yi dolaşma gibi de hoş bir durumuda bu acılı ama güzel günlerde yaşadım. Ellemizdeki Türk bayrakları Çapulcu Cumhuriyet Ailesi Pankartları ile Van kahvaltı evinde en büyüğümüz Cumhuriyetle yaşıt teyzemle, toplu foto çektirmeden önce bizi pankartlı bayraklı gören genç bir kız ‘siz hangi gruptansınız’ dedi. Gülerek ve gururla biz ‘Çapulcu Cumhuriyet Ailesiyiz’ dedim.

 

14

 

Gezi Direnişi üzerine katılan herkesin bir öyküsü hatta bir çok öyküsü var ve yıllarca yazılıp çizilecek eminim ben de tekrar tekrar aklıma geldikçe ve yeri geldikçe anlatıp yazacağım. Yazımda şimdiye kadar daha çok hoş yönlerini anlattım ama rast geldiğim bazı korkunç yönlerinden birkaçınıda anlatmadan bu yazıyı bitirmek istemiyorum. Başka yerde fotosu ve öyküsü çıktımı bilemem onun için anlatmam kayda geçirmem gerekli.

 

Bir sabah kızımla Gümüşsuyundan aşağı barikatları dolaşıyor duvar yazısı vs foto çekiyorduk tabii barikatları bekleyenlerden bazıları yüzlerini çekmemizi istemiyorlardı biz de buna saygı gösteriyorduk. Birden bir kızlı erkekli bir grup yıkık bir otobüs durağının orada yerden çıkan kıvılcımlarla uğraşıyorlardı yaklaştığımızda uzak durmamızı kendilerinin elektrikten anlayanlar olduklarını dün gece sabaha karşı bir takım sivillerin gelip otobüs durağına gelen yüksek voltajlı hatı kesip mahsus direnişçiler elektriğe kapılsın diye açıkta durağa bağlayıp bırakıp gittiklerini söylediler. Gömmeye çalışırken bir sorun oldu ama çözümlediler. Fotolar daha iyi anlatıyor. Bir de Gezi’ye soktukları ajan provaktörler vardı, kavga çıkarmak isteyen ya da burada ne duruyorsunuz gidin banklara vs saldırın diyen. Gezi kütüphanesindekiler anlattılar film kamerasıyla gelip görüşme ayağı ile bir çok direnişçiyi kandırıp burası gürültülü şurada biraz kenarda konuşalım diyip götürüp tutuklamak ya da tartaklayıp korku yaratmak ve ispiyoncu yapmak istemişler.

 
Gezi Direnişinin dünyada son yıllarda görülen kitle direniş ve mücadelelerinden çok farklı bir yönü vardı o da çok çeşitli düşüncedeki insanların gerçek mücadelede tüm siyasi partilerin kışkırtmasına, ayrıştırmaya çalışmasına ragmen vicandanlı insanların kenetlenip bir birinden ayrılmaması ve soğuk kanlılıklarını koruyup şiddete yönelmemesi ve ne istediklerini çok iyi bilmeleriydi. Bu direniş ülkemizdeki gidişata yüz yıl sürecek yeni bir ruh getirdi ve bize geleceğin tüm baskılara tüm çartıpmalara rağmen halk tarafından belirleneceğini gösterdi. Bize bir ülkenin tekrar küllerinden doğuşunu gösterdi.

 

15

16

17

KIZIMLA GEZİ DİRENİŞİ SIRASINDA YAPTIĞIMIZ KOLAJ

 

 
Mustafa Mersinoğlu, Ayaspaşa, Taksim İstanbul 31 Mayıs 2014

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
İngiltere’deki yeni korona variyantının yayılmasına neoliberalizm dogmasının etkisi oldu mu?
Başımız sağ olsun! Halkın Habercisi’nin vicdanlı, vatansever yazarını kaybettik
Yabancı basında Karadeniz gazı