Bayrak yoksa direği ne yapalım?..
21 Eylül 2014 07:20
Sözcü yazarı Bekir Coşkun yazdı:
Okurumun adı Hidayet…
(İzin alamadığım için soyadını yazmıyorum…)
Hemen evlerinin yanında Türkiye Futbol Federasyonu’nun binası var, bayrağı bir türlü doğru dürüst asmıyorlar…
*
Hidayet bey kalkıp camdan görünce kızıyor…
Her seferinde telefona sarılıyor…
*
“Bayrağı niye asmadınız?..”
“Yırtıldı…”
“Yenisi yok mu?..”
“Var, o da yırtık…”
*
“Bak bugün de bayrak asmadınız…”
“Rengi soldu…”
“Solmamışı bulun…”
“Solmamışı işte o yırtık olan?..”
*
“Yine bayrak yok…”
“Rüzgar çok, yırtılmasın diye…”
“Rüzgar var diye bayrak asmamak nerede var?..”
“Rüzgar dursun…”
*
“Bak işte, bayrak yok yine?..”
“Asacak arkadaş gitmiş…”
“Sen as…”
“O kadrolu…”
*
“Niye çekmediniz bugün de bayrağı…”
“Ses yapıyor…”
“Ne sesi?..”
“Çok ses yapıyor, hani bayrağın sesi olmaz mı, komşular rahatsız olduklarını söylediler…”
“Küfür mü ediyormuş komşulara?..”
“…..?”
*
Hidayet Bey iki yıl uğraştı, Türkiye Futbol Federasyonu’na bayrağı adam gibi astırmayı başaramadı, 30 Ağustos günü bile bayrak yerinde değildi?..
O bir sevdadır…
Hidayet Bey aşıktı…
Camda görmediğin zaman sevgiliyi, için “cız” eder ya… Mutsuz olursun, hani sevgilinin saçları gibi omuzlarında dalgalanmıyorsa…
Uğruna yaşanır…
Hatta ölünür…
*
Sevdadır, tutkudur, heyecandır, şevktir bayrak…
Türkiye Futbol Federasyonu’nun yüreğinde o şevk dalgalanmıyorsa…
İşte…
75 milyonsun, Polatlı nüfusu kadar İzlanda’ya 3-0 ezilirsin kös kös…
Bir tek direği ile bu kadar…