Baskıdan özgürlük doğmaz

Baskıdan özgürlük doğmaz
23 Mart 2015 08:00

Kamuoyunda her seferinde büyük beklentiler yaratan sözde “Demokratikleşme Paketleri” ile, deyim yerinde ise dağ fare doğurmaktadır. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükler önündeki yasal ve fiili engellerin kalkacağı beklentisi, başka baharlara bırakılmaktadır.

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

TBMM’den kısmen geçen “İç Güvenlik Yasası” tasarısının hemen ardından, polise fiilen “önleyici gözaltı” yetkisi tanınması planı ile demokratikleşme, yerini korku, baskı ve sindirmeye bırakmıştır. Henüz yasa çıkmadan, polise “eylem yapma ve olay çıkarma ihtimali” olan kişileri savcı veya hakim kararı olmadan gözaltına alma yetkisi tanıyan düzenleme planı, insanlara “bu kadarı da fazla, pes” dedirten cinsten.

 

Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları önünde büyük engel olan, sorunlu Terörle Mücadele Kanunu’nu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu düzeltmek veya kaldırmak bekleniyor, uygulamanın evrensel hukuka uygun yapılmasına dönük düzenlemeler talep ediliyordu. Bu beklenti ve talepler yerine, polise yargıdan izin bile almadan, keyfi olarak birilerini gözaltına alma yetkisi verilmesi, tam bir facia olacaktır.

 

Avrupa’da, spordaki holiganlara ve ırkçıların şiddet kullanma ihtimaline karşı zaman zaman kullanılan bu yetkinin, bizde polise verilmesinin sonuçlarını düşünmek bile, insanı endişeye sevk etmeye yetiyor. Hele hele polisin barışçıl ve toplumsal gösterilerdeki tutumu, keyfi ve orantısız güç kullanması ortadayken…

 

Polise yargı kararı olmaksızın önleyici gözaltı gibi yetkilerin verilmesi demek, ifade özgürlüğünün, toplantı ve gösteri hakkının fiilen ortadan kalkması demektir. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan bu hakların, kullanılamaz hale gelmesi demektir. Ülkemizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yüzlerce dosyada mahkum olması demektir. Bu sonuçları görmek için müneccim olmaya gerek yoktur.

 

Ülkemizde istihbarat raporlarını fiilen polis hazırlıyor. Bu fiili durum, ceza mevzuatına terstir. Çünkü Ceza Muhakemeleri Yasası’na göre, gözaltı yetkisi sadece Savcı’ya aittir. Tutuklama kararını ise Hakim verir. Düşünülen düzenleme ile polis, hem Savcı, hem de Hakim gibi olacaktır. Gözaltına alınacak kişinin yakınlarına da haber verilmeyeceği için, gösteri, yürüyüş ve mitinge katılan kişilerin ortadan kaybolması da söz konusu olacaktır. Bunun da hukukla, demokrasi ile, insan haklarıyla taban tabana zıt olduğu tartışmasızdır.

 

İnsan haklarının, adil yargılanma hakkının en temel öğesi, “masumiyet karinesi”dir. Yani hakkında mahkeme kararı olmayan her kişi masumdur. Düşünülen düzenleme ile, bu hak da rafa kaldırılmış oluyor.

 

Önleyici gözaltı gibi ucube düzenlemeler, ülkeyi “polis devleti”ne götürür. Toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı için, daha esnek, daha hoşgörülü düzenlemeler yapmak, özgürlükleri arttırmak gerekir. Yasaklarla, baskı ile toplumsal barış ve huzurun gelmeyeceği tecrübe ile sabittir.

 

Önleyici gözaltı gibi düzenlemeler, evrensel hukuka ve insan haklarına tamamen aykırıdır. Suistimale ve kötü niyetli kullanıma açık bir uygulama olacaktır. Bu nedenle, evrensel hukuka ve insan haklarına aykırı bu düşünceden ve düzenlemeden derhal vazgeçilmelidir.

 

Platon, bundan 2400 yıl önce demiş ki: “Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse, oligarşi olur. Devam edilirse, demogoglar türer. Demogoglardan da diktatörler çıkar”.

 

Türkiye’nin daha fazla yasağa ve baskıya değil, daha fazla evrensel hukuka ve insan haklarına ihtiyacı vardır. Toplumsal barışa ve huzura, daha fazla özgürlükle ulaşabiliriz…

 

[email protected]

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü