O başka, bizim durum başka

O başka, bizim durum başka
23 Ekim 2017 17:30

Geçen günlerden birinde Ertuğrul Özkök CHP’nin fazla oy alamamasının normal olduğunu, Avrupa’da da sosyal demokratların a zoy aldığını, yüzde 19 oy alan bile olduğunu, sosyal dmeokrat parti olarak hatta, Avrupa ile mukayese içersinde CHP’nin en çok oy alan parti olduğun yazmıştı.

 

 

Safile USUL H&H YORUM
Bu yanlış bir değerlendirme.
Mesela son seçimlerinde % 26.3 oranında oy alan Avusturya Sosyal Demokrat Partisi SPÖ 47 senedir iktidarda olan bir parti.
Keza Alman Sosyal Demokratlar da 20 seneyi aşkındır iktidarda.
Fransız sosyal demokratları keza çok uzun on yıllardır iktifdarda veya iktidarı paylaşıyor.
Şimdi bu ülkelerdeki sosyal demokrat partilerle CHP’yi mukayese etmek bir defa bu açıdan yanlış.
Zira CHP Türkiye’de iktidar yüzü görmüyor 1970’lerden beri nerdeyse.
Belediyeleri de yolsuzluklar ve tembellik yüzünden kaptırmıştı zaten. (çöp yığınlarını düşünün)
Ama bundan daha önemli olan ayırıcı faktör şu Avrupa’daki sosyal demokrat partilerle CHP arasındaki…
Türkiye’de siyaset sosyal demokrat veya merkez sağ ayrımı arasında şekillenmiyor.
Bu en azından 2002’den beri böyle.
Türkiye’de siyasi ayrım birinci planda devletsel bir eksende, yani insanların nasıl bir devlette yaşamak istedikleri hususu ile.
Bu açıdan örneğin, CHP’lilerle MHP’nin önemli bir kısmı çok farklı düşünmüyor.
Keza geleneksel merkez sağın bu anlamdaki politikaları ile CHP’nin politikaları önemli ayrımlar içermiyor.
Ve, şunu söylmek lazım ki, bugün Türkiye’de herhangi bir siyasi partiyi sosyal demokrat veya merkez sağ diye konumlandırmak politikadan anlamamk anlamına geliyor esasen.
Zira Türkiye’de bugün siyasal dinamikler bu eksende gelişmiyor.
Siyasi partiler arasındaki farklar hangi sosyal politikaların nasıl olacağı konusunda değil.
Bu eksende konuşan da komik oluyor zaten.
(Kardeşim hangi devlette hangi sosyal politikayı uygulayacaksın)
Nasıl bir devlettesin?
Eksen bu.
Geri kalan her konu anlamsız şu anda ve halen.
Seçmeni etkileyen temel unsurlar ise ana başlık olarak şunlar…
1-kimlik, kültürel, dini, etnik kimlik
2-Ekonomik pragmatizm
KALBİMİ KANATTI
Bugün mesleki genlerime döndüm biraz.
Böylesine siyasal bir ortamın öldürdüğü genlerime.
New York Bilimler Akademisi’nde yapılan bir kongrede ve alanının büyüklerinin yaptığı yoğun bakım ve reanimasyon hocaları müthiş konuşmalar yaptı.
Eski günlerimde olsaydı bu kongreye ben muhakkak giderdim ve ardından bu eksende sağlık sistemi reform projesi geliştirirdim.
Olay şu, bu haberi Sözcü’den okudum ve ordan aktarayım detaylı yazacak vaktim yok şu anda…
Ama Sözcü’den aktarmayı beceremedim, o nedenle çok kısaca…
Reanimasyonun büyük hocaları diyor ki…
-Ölüm kalp durması ile eşit tutuluyor oysa beyin hücreleri kalpten sonra uzun süre yaşıyor, bu sürede birçok hasta geri döndürülebilir
-Hipotermi ile birçok hasta kalp durmasından sonra geri döndürülebilir (size bir süre önce bir çocuğu hipotermi ile hayata döndüren Türk hekimi anlatmıştım, o zamandan farkındaydım bu olayın büyüklüğünün)
-Reanimasyon reformu ile halen yapılan bir çok acil müdahale hatası yapılmadığında çok sayıda hasta ölümden geri kazanılabilir
-Birçok bu yolla geri döndürülen hasta, daha sonraları hekim ve hemşirelerin kendisi hakkında, “Öldü” dendiğini sonradan anlatıyor.
Bunlar beni çok etkiliyor mesleki olarak da.
Bir de…
Hatırlarsanız size bir müddet önce morg meselesini yazmış ve öleni hemen morga depolayanlara kızgınlığımı ifade etmiştim.
Bu ülkede demokrasi olsaydı, laiklik ve Cumhuriyet devleti korumada olsaydı..
Ve, ben keşke bu tür kongrelere gidecek bir ruh halinde olsaydım dedim bugün kendime.
Neyse, siz lütfen Sözcü’de bu haberi bulun okuyun.

 

 
Sözcü link: http://www.sozcu.com.tr/hayatim/yasam-haberleri/olumun-bir-gizemi-daha-cozuldu/3?_szc_galeri=1

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan