Baro başkanları: Hukukun üstünlüğüne sımsıkı sarılınmalı

Baro başkanları: Hukukun üstünlüğüne sımsıkı sarılınmalı
30 Ağustos 2015 18:29

ÇANAKKALE Bozcaada’da toplanan Ege-Marmara ve diğer illerden gelen Baro Başkanları, toplantının sonunda ortak bildiri yayınladı. Bildiride, “Türkiye’yi kanlı bir boğazlaşmaya götürecek bir takım provokasyonlara karşı uyanık olunmalı, etnik veya mezhepsel ayrımlar reddedilmeli, kardeşlik ve birlikten uzaklaşılmamalı, milli birlik ve beraberliğe, hukukun üstünlüğüne sımsıkı sarılınmalı, emperyalizme karşı bir bütün olunmalıdır” denildi.

 

 
Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran Aydın Barosu Başkanı Gökhan Bozkurt, Balıkesir Barosu Başkanı Yaşar Meyvacı, Bilecik Barosu Başkanı Halime Aynur, Bolu Barosu Başkanı Ferit Atalay Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz, Çanakkale Barosu Başkanı Bülent Şarlan, Edirne Barosu Başkan Vekili Atalay Tutal, Isparta Barosu Başkanı Gökmen Gökmenoğlu, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, Kırklareli Barosu Başkanı Harun Saygılı, Kocaeli Barosu Başkanı Sertif Gökçe, Manisa Barosu Başkanı Ali Arslan, Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen, Muğla Barosu Başkanı Cumhur Uzun, Uşak Barosu Başkanı Baki Kantar, Sakarya Barosu Başkanı Vekili Yeliz Aydın İpek, Tekirdağ Barosu Başkanı Huriye Altay Erol, Yalova Barosu Başkanı Hakan Gergeroğlu, Bazcaada’da yaptıkları toplantıda Avukatlık Kanununun 76.maddesi ve ülkedeki hukuk sorunlarını görüştü. Baro Başkanları toplantının sonunda yazılı açıklama yaptı.

 

 

Yazılı açıklamada ülkemizin, çok sıkıntılı günlerden geçtiği, hızla bir kardeş kavgasına ve bölünmeye, parçalanmaya, kaosa sürüklendiğine dikkat çekildi. Açıklamada şu görüşler dikkat çekti:

 

 

“Emperyalist bir planlama içerisinde Anayasal sisteme, üniter devlete, ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı sözde özerklik ilanlarıyla fiili, eylemli bir kalkışma ve ayaklanma söz konusudur. Daha vahimi, Anayasa ve hukuk bizzat ülkeyi yönetenler tarafından askıya alınarak, yargı bağımsızlığı ve hukuk güvenliği yok edilmiş, hukuk devleti büyük yara almıştır. Anayasa’ya bağlı kalacağına, hukukun üstünlüğünü gözeteceğine ant içmiş olan Cumhurbaşkanı, Anayasadan kaynaklanmayan yetkileri kullandığını, rejimin fiili olarak değiştirildiğini açıkça ikrar etmiştir. Oysa Anayasa’ya göre hiç kimse Anayasadan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanamaz. Her ne kadar Cumhurbaşkanının seçilme usulü değişmişse de, yetkilerinde yasal bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda hukuki bir değişiklik olmadığı halde, fiili olarak Anayasanın değiştirildiği Anayasal sistemin uygulanmayacağı itiraf edilmiştir. Bu ciddi bir hukuksuzluktur. Meclis, Cumhuriyetin savcıları ve yargı bunun gereğini yapmalıdır. Yurttaşların hak ve özgürlüklerinin güvencesi, koruyucusu ve kollayıcısı olan Avukatların elbette ki pek çok sorunu bulunmaktadır. Bu sorunlar esasen avukatların kişisel sorunu olmaktan çok, hukuk güvenliği bakımından yurttaşların sorunlarıdır. Bununla birlikte Devletin ve milletin varlığının, Cumhuriyetin büyük bir tehdit altında olduğu, hukukun askıya alındığı bir ortamda avukatlık mesleğine ilişkin sorunların çözümü mümkün görülmemektedir. Gerçekten hukukun ve hukuk devletinin, Anayasanın fiilen ortadan kaldırıldığı bir ortamda avukatların da görevlerini etkin bir biçimde yapmaları olanaksız hale gelmiştir. Bu nedenlerle bu aşamada öncelikle; terörle kararlılıkla, ancak Devlet olmanın sorumluluğu ve hukuk sınırları içinde kalınarak mücadele edilmeli, bu mücadeleden taviz verilmemelidir.

 

 

Yurttaşlar arasında etnik, mezhepsel, bölgesel hiçbir ayrım gözetilmeksizin herkes için daha fazla demokrasi ve özgürlük talep edilmelidir. Yaşanarak görülmektedir ki hukuk güvenliği herkes için bir gerekliliktir. Hiçbir gücün yargıya egemen olmasına izin verilmemelidir. Ülkeyi yönetenlerin Anayasaya, hukuka, yargı denetimine, ülkenin bölünmez bütünlüğüne bağlı olarak hareket etmesi bir zorunluluktur. Bir zamanların hukuk tanımaz, bazı ‘kudretli’ savcılarının ülkeyi kaçarak terk etmesi, özellikle elinde bulundurduğu yargısal yetkilerini başka güç odakları adına farklı amaçlarla kötüye kullanan tüm hâkim ve savcılar için bir ders olmalıdır. Üniter devletten, misak-ı milli ile belirlenen sınırlardan, Anayasanın değiştirilemez ilk dört maddesi ile beliren Anayasal sistem ve ilkelerden, hukuk devleti ve demokratik rejimden, ülkenin bir karış toprağından hiçbir şekilde vazgeçilemez ve taviz verilemez. Türkiye’yi kanlı bir boğazlaşmaya götürecek bir takım provokasyonlara karşı uyanık olunmalı, etnik veya mezhepsel ayrımlar reddedilmeli, kardeşlik ve birlikten uzaklaşılmamalı, milli birlik ve beraberliğe, hukukun üstünlüğüne sımsıkı sarılınmalı, emperyalizme karşı bir bütün olunmalıdır. Siyaset arenasında belirli bir seviye ve üslup muhafaza edilmeli, ülkenin ve ulusun çıkarları, cumhuriyet değerleri ortak payda ve yol gösterici olmalıdır.”

 
ÇANAKKALE, (DHA)