AYM lütfen burdan devam et

AYM lütfen burdan devam et
2 Nisan 2017 17:30

Anayasa Mahkemesi her ne kadar şiddetli siyasi baskı altında olsa da geçtiğimiz perşembe Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatı ile çok uyumlu bir karar verdi.

 

 

 

 

Safile USUL H&H YORUM
AYM, “Gazetecilerden bir beyanın doğruluğunu kanıtlamakla yükümlü savcı gibi hareket etmelerini beklemek aşırı yüksek bir ispat külfeti getirir” derken, ceza ertelemesinin de stres ve endişe yaratacağını vurguladı.
Bu karar çok önemli ve umarım önümüzdeki dönemde AYM bundan geri adım atmaz ve de bu içtihatı yaygın olarak ve halen hapiste bulunan fikir mahkumları için de kullanır.
AYM’nin bu kararının gerekçesinde gazetecilerden bir beyanın doğruluğunu kanıtlamakla yükümlü savcı gibi hareket etmelerini beklemek aşırı yüksek bir ispat külfeti getireceğini söylemesi Avrupa İnsan Hakları’nın içtihatlarında daha geniş kapsamlı ve derinlikli olarak şu şekilde mevcut…
Ezberimden yazıyorum ve hata yapmayacak kadar bu konuyu iyi biliyorum…
AİHM şöyle diyor…
Gazetecilerden veya kamu görevlilerinden veya benzeri konumda olan kişilerden dile getirdikleri iddiaları ispatlamalarını talep etmek ve bu ispatı yerine getiremezlerse cezaya mahkum etmek bir toplumdaki dmeokrasi işlerliğini yok eder.
Zira bilhassa da siyasi iktidar baskısının yoğun olduğu toplumlarda iddiayı ispatlayacak kanıtlara ulaşmak çoğu zaman mümkün değildir.
Siyasi baskının, genel olarak da içinde bulunulan ortam ve kurum baskısının yoğun olduğu toplumlar aynı zamanda açıklığın ve bilgi akışının kapatıldığı toplumlardır.
Böyle bir ortamda kanıta ulaşmanın yolları da kapalıdır.
Gazeteci bu nedenle sadece kulağına ulaşan bilgiler olsa bile bunları kamuoyu ile somut belge veya kanıt olmadan da paylaşabilir, paylaşmalıdır.
Gazeteciden yazdığı konu veya kişi hakkında ispat talep edilemez, kanıt sunamayınca cezai yaptırıma uğratılamaz.
Gazeteci veya başka benzer kişilerin haksızlık, yolsuzluk vb. durumları sadece duyum düzeyinde olsa bile kendi kanaati ve vicdanı doğrultusunda topluma aktarabilmesi toplumlarda temizlenme ve demokrasiye ulaşabilme açısından çok önemlidir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kapı gibi içtihatı işte böyle.
Dolayısyla, “ispat etmeyen şerefsizdir, müddei iddiasını ispatlamakla yükümlüdür, yoksa şerefsizdir” şeklinde çok sık duyduğumuz mafyavari ağızlar sadece mafyavari ağızlardır.
Demokraside yerleri ise, yoktur.
HALİT AKÇATEPE
Halit Akçatepe’ye biraz başka açıdan, yani insani ve bireysel açıdan bakacağım şimdi anlatacaklarımda.
Az önce Akçatepe için düzenlenen töreni bir parça canlı izledim.
Kızı Ebru’yu da dinledim.
Ebru (kendisini tanırım ve bu yazacaklarım konusunda ondan izin almamı gerektirmeyecek kadar insani ve tüm toplumumuza ait şeyler yazacağım hem de şu anda Ebru’ya ulaşacak telefon numarası olmadığı için izinsiz yazıyorum) babasını anarken dedi ki, “Babamla şu anda aynı sahneyi paylaşıyorum (babası sahnede tabutun içindeydi, onu kastediyor) keşke yaşarken onunla aynı sahnede yer alsaydım”
Bunları söylerken çok acı çektiği belli oluyordu. (Allah ona babasıyla ebedi manevi bağlılık ve bu yolla onun sevgisini hissetmeyi nasip etsin)
Ebru’nun bu sözlerinin arkasında yatan şeye sanırım tesadüfen de olsa doğrudan şahit oldum.
Halit Akçatepe’nin bir filminin bir yurtdışı galasında yıllar önce, Ebru’yu gördüm, yanında da annesini.
Güdük Necmi’miz, Ebru’nun annesi olan ilk eşinden boşanmış, kendinden çok küçük bir kadınla evlenmişti çok yıllar önce.
Ancak Ebru’nun annesini galada gördüğümde ağlıyordu.
Halit Akçatepe’yi hala sevdiği de çok belliydi.
Sonra Ebru ile birlikte maziden söz ettiler.
Ebru ve ablası küçükken Yeşilçam’ın tüm efsaneleri ile (mesela Tarık Abileri ile) aile olarak yaşadıkları, paylaştıkları sofraları filan konuştular sonra anne kız.
Ben tabii çok üzüldüm ve içimden dedim ki, keşke Halit Akçatepe’ye koşsalar ve barışsalar.
İnsan böyle bir hicranla ölmemeli, bu hicranın yarasını sarmadan ölmemeli diye geçirmiştim içimden.
O zaman sanırım konuşmuyorlardı Halit Akçetepe ile.
Ama bunu Ebru ve annesine söyleyememiştim.
Ebru’nun dün Sabah gazetesine verdiği röportajda, “Babam son zamanlarını hep ailesi ile geçirdi, torunu Zeynep ona hep mektuplar yazdı” diyordu.
Röportajda bir de fotoğraf vardı, fotoğrafta Ebru’nun annesi de vardı, torun Zeynep de Ebru’nun ablasının kızı olan sanırım.
Fotoğrafta ama Halit Akçatepe’nin kendinden çok küçük olan ve boşandığı sonraki eşi ve ondan olan kızı yoktu.
Belli ki, Halit Akçatepe’nin ailesi aslında hep Ebru’nun annesi ve ondan olan çocukları idi.
Halit Akçatepe belki de gençliğinde istediği delikanlılığı yaşayamamış, ondan dolayı sonradan çok genç bir kadınla evlenmiş ama maneviyatında ve ruhunun içinin içinde ailesi olan Ebru, annesi ve ablası ile geçirmek istemişti ömrünün son kıvrımını ve işte ailesine ömrünün son kıvrımında yeniden kavuşmuştu.
Ve, iyi ki kavuşmuşlar birbirlerine.
Ebru, annesi ve ablası da artık babalarının, eşinin onları gerçekten sevdiğini anlayarak ve yaşayarak uğurluyorlar babalarını, eşini ebediyete.
Onlar artık o kırık hicrandan kurtulma fırsatını yakalamış ve babalarına, eşine kavuşmuş olarak uğurluyorlar Güdük Necmi’mizi.
Allah herkese, hepimize gönül hicranlarımızı tamir ederek, ruh içlerimizdeki aile fertlerimiz ile sevgilerimizi yaşayarak, vuslata ererek ölmeyi nasip etsin.
Güdük Necmi’mize de Allah sonsuz rahmet etsin.

16 NİSAN İLE OLAN BAĞLANTISI İÇİNDE
Güdük Necmi’mizin ebediyete intikalı vesilesiyle bir de şunları söylemek isterim 16 Nisan referandumu ile hissettiğim bağlantısı içinde.
Biz Türk Toplumu…
Biz Atatürk Cumhuriyeti’nin imkanlı kıldığı, temellerini attığı Yeşilçam’ın gönül bağlarından geçerek…
O gönül bağını yüreğimize milim milim ama hep derinlere inerek nakşederken, ruhlarımızı adım adım olgunlaştırdık ve büyüdük hep beraber…
Güzel büyüdük biz.
Ve…
Bireyler olmuş, acıları damıtarak bireyler haline gelmiş…
Bu ruhumuzu, bu sanat ile…
Sinema ile…
Edebiyat ile arınmış ve tekamül etmiş ruhlarımızı hemen tüm dünyaya sirayet ettirmiş Türk toplumu olarak…
Atatürk’ümüzün bize narince armağan ettiği sanatımızdan milim vazgeçemeyiz.
Biz 16 Nisan’da sanatımızı, sinemamızı, kitabımızı, edebiyatımızı, dolayısıyla ruhlarımızı ve sanatın ruhlarımıza nakşettiği estetiği ve özgürlüğü de oylayacağız.

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Didik didik bir şey aramışlar
Böyle bir kaza nasıl olur
İYİ Parti istifaları